Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1946 E. 2019/667 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1946 Esas
KARAR NO : 2019/667
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2016
NUMARASI : 2015/957 E. – 2016/932 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; 28/11/2014 tarihinde icra masrafları hariç 160.000,00 TL borç ihbar edildiğini, icra takibinin dayanağı genel kredi sözleşmesinde hukuka aykırı eylemler ve işlemlerin yapıldığını, imza ve yazıların murisi … ait olmadığının çıplak gözle görüldüğünü, davalı banka geriye dönük olarak boş GKS ile limitleri ve faiz oranları kendi işine gelen şekilde sonradan doldurduğunu, … A.Ş şubeleri 2006 yılı sonunda davalı … Bankasına devredildiğini, GKS nin düzenleme tarihli 28/02/2005 limit arttırım tarihli 28/09/2005 olmasına rağmen sözleşmede 11/12/2007 tarihli yetki belgesinin dayanak gösterildiğini, murisin sorumluluğunun sadece verdiği üst sınır ipoteği sebebiyle olduğunu, icra takipleri öncesi ve sonrası dönem için davalı banka faizinin fazla hesaplandığını, istenen faiz oranlarının tamamının haklı bir dayanağının olmadığını, öte yandan diğer davalı temlik alacaklısı ile muris arasında herhangi bir sözleşmede bulunmadığını, bu nedenle murisin davalılara borçlu olmadığının tespiti ile davalı bankanın % 20 oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemesine, avukatlık ücretinin ve yargılama giderlerinin de karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı …. Tic. ve San. A.Ş vekili cevap dilekçesinde ; davacı murisin akdettiği Genel Kredi Sözleşmesinde faiz oranlarının ve limitin diğer davalı banka tarafından sonradan doldurulduğunu ileri sürdüğünü, davacının GKS nin boş bırakılan kısımlarının aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğun yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini,dava dışı şirket takip dosyasına herhangi bir itirazda bulunmadığını, şirket yönünden de takibin kesinleştiğini, davacının murisi …. sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dolayısıyla borçtan ipotek verdiği taşınmaz ile değil tüm malvarlığı ile sınırsız sorumlu olduğunu, bu nedenlerle davanın öncelikle yetki yönünden reddine ve dosyanın Beylikova aksi halde Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etmiştir. Davalı …. Bankası A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde de açıklandığı üzere, ipotekli gayrımenkulün satılarak paraya çevrildiğini, teminat senetleri ile yapılan takipler nedeniyle, müvekkili banka şubesine ödemeler düşüldükten sonra yapılan faiz indirimi sonucu kalan tutar olan 160.000,00TL’nın üçüncü kişi ….San. A.Ş. Tarafından müvekkili bankaya ödendiğini ve Bursa ….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı icra dosyası ile takibe konmuş alacağın 160.000,00TL’sının Eskişehir ….Noterliğinin 27/08/2012 tarihli …. yevmiye sayılı alacağın temlikine ilişkin sözleşme ile … San. A.Ş.’ye temlik edildiğini, alacağın temliki ile birlikte Banka bünyesindeki dosyanın faiz indirimi yapılarak kapatıldığını borçlular hakkında hiçbir işlem yapılmadığını, orumluluğun temlik alacaklısına geçtiğini, müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın imzaya ve kefalet sözleşmesine yönelik iddialarının haksız olduğunu beyanla davanın müvekkili yönünden husumet yokluğundan reddine , davanın esastan da reddine, davacının %20 oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2016 tarihli 2015/957 Esas- 2016/932 Karar sayılı kararı ile; dava konusu kredi sözleşmesi aslının da getirtilerek imzanın murise aidiyeti konusunda alınan 01/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda inkar edilen 28/02/2005 tarihli Kredi Limitinin Artırılması başlıklı belgenin 46. Sayfasında yer alan imzanın ….ait olduğunun bildirildiği,raporun olayların akış biçimine de uygun olduğundan davacı tarafın itirazları yerinde görülmeyerek bu raporla yetinildiği, dava dışı … A.Ş.’nin davalı bankadan kredi kullandığı, bu kredinin kullanılması aşamasında diğer ilgililerle birlikte… da sözleşmeye kefil olduğu, hatta maliki olduğu bir taşınmazı da kredi borcuna karşılık ipotek verdiği konusunda tereddüt bulunmadığı, kredi borcunun bir kısmının bu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla kapatıldığı, limit artırım sözleşmesindeki imzada bir-iki harfin eksikliğinden yola çıkılarak imzanın sahte olduğu sonucuna varmanın doğru olmayacağı, imzanın geri kalan kısmındaki aidiyet özelliklerinin murisin gerçek iradesini gösteren bir imza attığını ortaya koymaya yeterli olduğu, davacı tarafın davalı banka görevlilerinin imzalarındaki kronolojik hatalara da dikkat çekmişse de bu imzaların ne zaman ve kim tarafından atıldığının önemli olmadığı, önemli olanın sözleşmede kredi kullanan tarafın imzası olduğunu, davacı tarafın kredi faizlerinin de fazla hesaplandığını ileri sürmüşse de bu hususta araştırma yapmaya gerek görülmediğini, gerek hesabın kat edilmesi gerekse takip aşamalarında bu hususların ileri sürülmediğini , tahsilat aşamasında borcun davalı … Tic. Ve San. A.Ş.’ye temliki sırasında, gerçekte çok daha fazla olan takip borcundan indirim yapılmak suretiyle kredi borcunun kapatıldığını , temlik tarihindeki borç ve ferilerinin daha yüksek olmasına karşılık 160.000.TL’lik temlik sonucu bananın takipten çekildiğinin ortada olduğunu, bu hususlarda yeniden inceleme yapılmasının esasa tesir edecek nitelikte görülmediğini gereksiz masrafa neden olunacağının değerlendirildiğini, davalı banka yönünden taraf sıfatı ve husumet ehliyetinin yokluğu ileri sürülmüşse de bankanın kredi sözleşmesinin tarafı olması ve kredi borcuna da itiraz edilmesi karşısında bu savunmaya itibar edilmediğini, … davacı dışında başkaca mirasçılarının olduğu, mirasçılar dava açmamış davaya da katılmamışlar ve davacının miras ortaklığı sebebiyle tek başına dava açma hakkı tartışılır ise de davacının mirasçı sıfatıyla doğrudan icra tehdidi altında bulunduğu gözetilerek davacının taraf sıfatının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; 28.02.2005 tarihli Genel Kredi sözleşmesinin 1.maddesine göre kredi verecek tarafın …A.Ş. Olduğunu, … sadece …. Bank A.Ş’ye olan borçlara kefil olduğunu ve kefil olunan sözleşmede ….Bankasının taraf sıfatı bulunmadığını, daha sonra …. Bank A.Ş’yi davalı …Bankasının devralmasının, daha önce imzalanan sözleşmede …. Bankasına taraf sıfatı kazandırmayacağını, devrolunan …. kullanılan krediler için kefalet verenlerin , devralan …. Bankasına olan borçlardan dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, devrolunan …. ile dava dışı şirket arasında imzalanan 28.02.2005 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesinin limit artımına ilişkin 28.09.2005 tarihli 46.sayfasında dava dışı şirket adına sadece … imzasının bulunduğunu, münferiden imza yetkisi bulunmayan …. imzaladığı limit artırım sözleşmesinden dava dışı şirket ve kefillerin sorumlu olmadığını, 20.07.2016 tarihinde verdikleri dilekçede tek bilirkişi ile hazırlanan bilirkişi raporuna itiraz ederek Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını istediklerini ancak mahkemenin bu talebi yerinde görmediğini, davaya konu dosyanın hesap yönünden de bilirkişiye gönderilerek; icra dosyasına yapılan ödemelerin ve satışlardan gelen paraların hesap edilmesi, icra dosyasındaki faiz miktar ve oranın doğru olarak hesaplanıp hesaplanmadığının tespit edilmesi, haricen bankaya ödenen paraların , ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte ödenen paraların da hesaplanarak borç olmadığının tespiti gerekirken mahkemenin hesap yönünden de bir inceleme yaptırmadığını beyanla, resen incelenecek sebeplerle de mahkeme kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı banka vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmaması nedeniyle husumet itirazında bulunduklarını, bu yöndeki itiraz ve beyanları saklı kalmak üzere, cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, davanın reddi kararının yerinde olduğunu beyan etmiştir. Davacının mahkemeye ibraz ettiği 22/12/2014 tarihli dilekçesi ile; davaya konu icra takibinde 2.797.397,82 TL kapak hesabı çıkarıldığını, mirasçıların tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olduğunu, mirasçıların hep birlikte bu davayı açmaya ihtiyaç olmadığını ancak mahkeme bu davayı yalnız başına açamayacağı veya takip edemeyeceği kanaatinde ise, mirasçıların davaya muvaffakatlarının alınması yada davalılarla birlikte husumet yöneltilmesi talebinde bulunduklarını beyan etmiştir.
GEREKÇE:Davacı vekilinin,müvekkilinin murisi …. adına imzalanmış Genel Kredi Sözleşmesindeki imza ve yazıların murisine ait olmadığını, murisin sorumluluğunun vermiş olduğu üst sınır ipoteği ile sınırlı olduğunu, icra takibinde talep edilen faizin yüksek olduğunu beyanla murisi …. davalılara borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesinin davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Dosyada bulunan Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 11/11/2014 tarihli 2014/1983 Esas-2014/1908 Karar sayılı veraset ilamından, muris …. 26/10/2014 tarihinde dul ve çocuklu vefat ettiği, geriye oğlu …, kızı…., kızı … ile torunları … ve …. kaldığı görülmüştür.4721 Sayılı TMK 681/1 maddesinde mirasçıların, murisin borçlarından tüm malvarlığıyla ve müteselsilen sorumlu olduklarının düzenlendiği, benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 16/10/2017 tarihli 2016/214 Esas-2017/6952 Karar sayılı kararıyla; “İştirak halinde mülkiyette mirasçıların terekeye ait bir mal,hak,borç veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açamaz.Çünkü bir mirasçının iştirak halinde pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi yoktur.Bu durumda davacılara, murisin davaya katılmaları veya terekeye mümessil tayin ettirmeleri konusunda süre verilerek dava şartı oluşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dava şartı yerine getirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verildiği, mirasçının borçtan kendi payına düşen kısım için dahi tek başına dava açamayacağına işaret edildiği anlaşılmaktadır.Davacının menfi tespit davasında, murisin davalılara borçlu olmadığının tespitini istediği anlaşılmakla, iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi tereke borcundan, mirasçıların tamamının müteselsilen sorumlu oldukları, mirasçının tek başına dava açamayacağı gözönüne alınarak, davacı mirasçıya diğer mirasçıların davaya muvaffakatının sağlanması, yada terekeye temsilci atanması için süre verilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, davacının huzurunda yargılamaya devam edilerek sonuçlandırılması yerinde görülmediğinden, dava şartlarından olan taraf sıfatının bulunup bulunmadığı kamu düzeni ile ilgili olduğundan dairemizce resen dikkate alınarak, istinaf talebinin kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, mahkeme kararının kaldırılarak, davacının mirasçılarının davaya muvaffakatı sağlandıktan yada terekeye temsilci atandıktan sonra yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:-6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi ile HMK’nın 353/1-a-4 maddeleri gereğince, resen gözetilen sebeplerle istinaf talebinin kabulüne, -Bursa1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2016 tarihli 2015/957 Esas- 2016/932 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davacıya, Muris …mirasçılarının da veya muvaffakatını almak yada terekeye temsilci atanması için süre verilerek taraf teşkilini sağlayarak yargılamaya devam edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, -Sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, -İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 28/03/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.