Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/190 E. 2018/84 K. 24.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DOSYA NO : 2017/190 Esas
KARAR NO : 2018/84 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2016
NUMARASI : 2014/1195 E., 2016/746 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 24/01/2018
İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nden verilen 27/10/2016 tarihli kararına karşı davacı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize intikal etmekle, incelendi.
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 18/02/2014 harç tarihli dava dilekçesinde özetle, ” müvekkilinin açık hesap ilişkisi nedeniyle 23/01/2014 tarihi itibariyle davalıdan 723.338 USD (1.636.552,23 TL) alacağı bulunduğunun, borç ödenmediğinden davalı borçlu hakkında İstanbul .. İcra Dairesi … esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalının 867.658,85 TL ‘lik kısmını kabul ederek avukatlık ücretiyle birlikte 06/02/2014 tarihinde toplam 938.578,85 TL ödeme yaptığını, ancak bakiye 336.577,34 USD için takibe itiraz ettiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu, itirazın kötüniyetli ve alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğunu” iddia ile 336.577,34 TL alacağın tahsili için itirazın iptalini, takibin devamını, en az %20 icra inkar tazminatına hükmolunmasını istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, ” davacı ile aralarında açık hesaba dayalı bir döviz alacağı ilişkisi olduğunu kabul etmediklerini, dava tarihi itibariyle alacak- borç ilişkisinin sıfır olduğunu, icra takibi tebliğ edildiğinde borcun ödenerek kapatıldığını, öte yandan davacının müvekkiline kestiği tüm faturaların TL cinsinden olduğunu, dövizle ödeme takibinin yasal bir dayanağının bulunmadığını” savunarak davanın reddini ve en az %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2016 tarihinde, taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, 336.577,34 USD üzerinden, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyadaki itirazın iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, talep yargılamaya gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı taraf süresinde istinaf başvurusu yapmış olup, 15/12/2016 tarihli istinaf dilekçesinde, mahkeme kararının bilirkişi raporlarına, mahkeme 25/11/2014 tarihli kesin süre kararına ve usuli kazanılmış haklara aykırı olduğunu, ticari defterlerde ticari ilişkinin TL cinsinden kayıtlı olmasına rağmen, mahkemenin ABD doları cinsinden karar verdiğini ve bunun sebebini de açıklamadığını, 3 ayrı bilirkişi raporunda ve mahkeme gerekçesinde alacağın 140.262 TL olarak gösterilmesine rağmen nasıl olup da bu rakamın 336.577,34 USD ‘na çıktığının anlaşılamadığını, mahkemenin neden bilirkişi raporlarından farklı karar verdiğinin kararda belirtilmediği, gerek Ankara’da alınan raporda, gerek İstanbul ‘da alınan raporda davacının iddiasının yerinde olmadığı, iddia edilen alacağı TL cinsinden olduğu belirtildiği halde mahkemece aksi yönde karar verildiği, alacağın USD cinsinden olduğuna ve varlığına dair 25/11/2014 tarihli kesin süre içinde bir delil ibraz edilmediğini, kesin süre geçtikten sonra dosyaya sunulan fotokopi belgeleri kabul etmediklerini ve bunların delil niteliği taşımadığını iddia ile duruşmalı inceleme yapılarak hükmün aleyhe kısımlarının kaldırılmasını, ölçüsüz ve fahiş talebin reddini istemiştir.
Davacı taraf istinafa cevap dilekçesinde, “müvekkilinin .., .. gibi birçok markayı yurt dışında dövizle ithal edip, Türkiye’de de USD cinsinden sattığını, Vergi Usul Kanunu nedeniyle faturaların TL cinsinden düzenlediklerini ancak ödemelerin USD olarak alındığını, faturalarda miktarların USD karşılıklarının da yer aldığını, uyuşmazlığın kaynağının faturaların USD cinsinden olmasına ve fatura içeriklerine göre de ödemenin USD cinsinden yapılması gerekmesine rağmen uyuşmazlık tarihine kadar tüm faturaların USD cinsinden ödeyen davalının takibe konu açık hesap borcunu fatura tarihindeki kur üzerinden sabitleyip ödemeyi TL cinsinden yapması ve buna göre kendi kayıtlarında borcunu kapatmış görünmesinden kaynaklandığını, alacağın USD cinsinden olduğunu, daha önceki ödemelerin de USD cinsinden yaptığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu savunarak istinaf taleplerinin reddini istemiştir.
İstinaf sebepleri gözetilerek, taraflar arasındaki faturalandırma konumundaki teamülün ne olduğu ve ödemelerin hangi para birimi üzerinden fatura edildiği ve ödendiği hususlarında ek bilirkişi incelemesine gerek duyulmakla, her iki taraf kayıtları bakımından inceleme yaptırılmış
20.06.2017 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki ticaretin USD bazında yapıldığının çok net ve açık olduğu, takip tarihi itibarıyla davacının alacaklı olduğu miktarın 333.621,86 USD olduğu görüşünün açıklandığı, talimatla alınan 27.10.2017 tarihli raporda ise faturalarda ödemelerin ödeme tarihindeki kur üzerinden yapılacağı ve hesap mutabakatının da buna göre yapıldığı, davacının alacağının, düşüm alacağı vasfını koruduğu, takip nedeniyle yapılan ödemelerin tahsilinden sonra davalının borcunun 302,180,86 TL olacağı görüşü açıklanmıştır.
Bu duruma göre taraflar arasında faturalandırma ve ödemelerin TL cinsinden değil, USD cinsinden yapıldığı ve bu konuda taraflar arasında bir teamül oluştuğu görülmektedir. Buna göre yapılan hesaplama sonucunda dairemizce İstanbul’da yaptırılan incelemeye göre davalının alacağının 333.621,86 TL olarak belirlendiği, 27.10.2017 tarihli rapordaki rakamın da, icra dairesine yapılan TL cinsinden ödemenin USD’ye çevrilerek, mahsubuna dayalı olduğu, icra dairesine yapılan ödemenin (eğer varsa) infaz sırasında icra dairesi tarafından dikkate alınabileceği gözetilerek ve usuli kararlaştırılmış haklar da dikkate alınarak, davalının istinaf isteminin kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:
Davalının istinaf isteminin kısmen kabulü ile
1-6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinaf istemine konu 27.10.2016 tarih ve 2014/1195 Esas, 2016/746 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-333.621,86 USD üzerinden davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasını itirazın iptaline, bu miktar üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-İlk derece mahkemesince inkar tazminatına hükmolunmamış olup davacının istinafı bulunmadığından kazanılmış hak nedeniyle inkar tazminatına ilişkin talebin reddine,
4-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesince alınması gereken 85.593,58 TL nispi harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, davalıdan peşin olarak alınan 12.558,58 TL harcın talebi halinde kendisine iadesine
5-Davacının yargılamas sırasında yapmış olduğu yargılama gideri olan ve kabul/red oranına göre hesaplanan 6,80 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yargılama sırasında yapmış olduğu yargılama gideri olan ve kabul/red oranına göre hesaplanan 1.413,39 TL giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince ilk derece yargılaması için alınması gereken 61.540,51 TL nisbi avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 2.180 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi yargılaması için alınması gereken 2.180 TL harcın davacıdan alınarak davalıya verilmesine
Dair, duruşmalı inceleme sonucunda, oy birliği ve iş bu kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 24/01/2018