Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1781 E. 2018/2704 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1781 Esas
KARAR NO : 2018/2704
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2016
NUMARASI : 2016/170 2016/804
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/12/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, “tanesi 424 TL + KDV üzerinden 200 adet kaynak makinesi çantası alımı için davalı ile anlaşıp, her biri 25.000 TL bedelli ve farklı vadelerde 4 adet bono verdiğini, ancak davalının sözleşmeye uymadığını, senetleri de iade etmediğini, malları vermediğini” iddia ile bu senetlerden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, senetlerin iptalini, olası icra takiplerinin önlenmesi için tedbir verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevaben, “davacının kötüniyetli olduğunu, senetlerdeki malen ibaresi ile satın alınan malların teslim olduğunu ikrar ettiğini, taraflar arasında hiçbir sözleşme akdedilmediğini, sözleşmenin davacı tarafından ibrasının ve malen kaydı nedeniyle teslim alınmadığının davacı tarafından ispatı gerektiğini, ödeme günü yalaştığı için davacının müvekkilini mağdur etmeye çalıştığını, kambiyo senetlerinin soyut borç ikrarı olduğunu, tanık dinlenmesine muvafakatleri olmadığını” savunarak davanın reddini ve tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, dava konusu 4 adet ve toplam 100.000 TL bedelli senetler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava sırasında ödeme yapıldığından ödenen 100.000 TL’nin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine karar vermiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, “hükme esas alınan bilirkişi raporunun yanlış olduğunu, mali müşavir olan bilirkişinin bonolardaki “malen” kaydının ne anlama geldiğini bilmediğini, raporda mal teslimine ilişkin bir fatura ve belge bulunmadığının yazılı olduğunu, oysa malen kayıtlı bonoların hiçe sayıldığını, konuyla ilgili emsal Yargıtay içtihatlarının da dikkate alınmadığını, bonolardaki “malen” kaydın malın teslim alındığına karine teşkil ettiğini, HMK’nın 290.maddesi gereği senede karşı iddiaların senetle ispatı gerektiğini, davacı taraf kendi defterlerini düzgün tutmadığı için davalının defterlerinde bu hususun yer alıp almamasının bir önemi olmadığını, senede karşı senet kuralı gereği, tarafların ticari defterlerinin delil olarak sunulamayacağını, HMK’nın 266. vd.maddeleri gereği hakimin hukuki bilgisi ile çözülebileceği konuda bilirkişiye başvuramayacağını, yerel mahkeme hakiminin hukuki bilgisinin ve tecrübesinin bu davaya bakmaya elverişli olmadığını” iddia ile kararın kaldırılmasını, davanın reddini istemiştir.
01.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda, “davacının ticari defterlerine göre 100.000 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerinde de davacının 100.000 TL alacaklı olduğu, 25.000 TL tutarlı 4 adet senedin her 2 tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, her 2 tarafın ticari defterlerinde davalının senet karşılığı veya senetle ilişkilendirilmemiş mal teslimine dair herhangi bir kayıt bulunmadığı, yani davalı tarafın senet karşılığında davacı tarafa mal teslim etmediği dolayısıyla düzenlenmiş fatura da bulunmadığı, bonolardaki malen kaydının hakimin takdirindeki hukuki bir konu olduğu” mütalaa olunmuştur.
GEREKÇE:
Dava, bonolar nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı taraf, dava konusu bonoların alınacak mal karşılığı verildiğini, ancak davalının malları teslim etmediğini iddia etmiştir. Davalı taraf ise davacının aldığı mallara karşılık bonoları düzenleyip teslim ettiğini savunmuştur. Davaya konu bonolar malen kaydıyla düzenlenmiştir. Kural olarak malen kaydı ile düzenlenen bonolar malın teslim edildiğini ve bonoların da bu nedenle düzenlendiği anlamına gelir. Somut olayda taraf defterlerini inceleyen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; taraf defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, defterlerin delil niteliğinde bulunduğu, dava konusu bonoların her iki taraf ticari defterlerinde davacı lehine kayıtlı olduğu ve davacının bu bonolar nedeniyle 100.000,00 TL alacaklı göründüğü yolunda tespitte bulunmuştur. Konunun açıklığa kavuşması açısından raporu düzenleyen bilirkişi istinaf aşamasında dairemizce dinlenmiş, bilirkişi … 14/11/2018 tarihli duruşmada; davacının senet karşılığı alıcılar hesabına kayıt yaptığı, yıl sonunda da sipariş avansları hesabına kayıt yaptırdığı, davalı defterlerindeki kayıtların da aynı mantıkla yapıldığını, mal teslimine ilişkin bir kayıt bulunmadığını beyan etmiştir. Somut olayda malın teslim edilmediğini davacı tarafın ispat etmesi gerekmekte olup davalının tacir olduğu, aynı zamanda kendi aleyhine delil niteliğinde bulunan ticari defterlerinde dava konusu bonolar nedeniyle ticari hesaptan 100.000,00 TL davacıya borçlu gözüktüğü anlaşıldığından, davacının davasını kanıtladığı, bu itibarla davalı tarafın istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 6.831,00 TL harçtan peşin alınan 1.708,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.123,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/12/2018