Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1654 E. 2019/811 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1654 Esas
KARAR NO : 2019/811
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2016
NUMARASI : 2015/19 2016/737
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜDavacı vekili, müvekkilinin koleksiyoner olup davalıdan 28/05/2008 tarihinde … imzalı kurbağalı dere konulu yağlı boya tabloyu satın aldığını ve bedelini davalıya ödediğini, ancak bu tablonun Ankara Resim ve Heykel Müzesinden çalınan eşyalara ilişkin soruşturma kapsamında mahkeme tarafından el konulduğunu, TBK’nun 217.maddesi uyarınca satıcı davalının zapta karşı tekeffül borcu bulunduğunu, bu nedenle ödenilen paranın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin müzayedeler düzenleyen bir şirket olduğunu, müvekkilinin kendi mülkiyetinde olan sanat eserlerinden ziyade gerek sanatçılardan ve gerekse sektördeki diğer kişilerden gelen eserleri satışa arzetmekte olup satışa sunulan malların sahibi olmadığını, bu nedenle müvekkilinin komisyoncu vasfını taşıdığını, dava konusu yağlı tablonun da müzayedesinin sadece müvekkilince düzenlendiğini, mülkiyetinin ise … isimli koleksiyonere ait olduğunu, bu itibarla müvekkiline karşı dava açılamayacağını, müvekkilinin zapta karşı tekeffül sorumluluğu bulunmadığını, ayrıca TBK’nun 231.maddesindeki zamanaşımının gerçekleştiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasındaki asıl ihtilafın aralarındaki ilişkinin ne olduğuna ilişkin olduğu, davalının satıcı olmayıp komisyoncu olduğu, bu itibarla davalıya karşı bu davadaki taleplerin ileri sürülemeyeceği, davacının havaleyi davalı adına yapmasının ve davalıyı da faturayı kendi adına kesmesinin komsiyoncunluk işinin doğal sonucu olduğu, davalının kendi adına mal sahibi hesabına davrandığı, ilişkinin bu şekilde yürütülmek zorunda olduğu gerekçeleriyle davanın reddine, şartları oluşmadığından ve davacının kötüniyetli olduğu konusunda delil sunulmadığı gerekçesiyle de davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri ayrı ayrı istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; TBK’nun 280.maddesi uyarınca dava konusu malın müzayedede satıldığının gerek davalının gerekse mahkemenin kabulünde olduğunu, bu nedenle davalının TBK’nun 280.maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, yine bu maddenin son cümlesindeki kurtuluş beyinesine davalının dayanamayacağını, mahkemenin HMK’nun 140/5 maddesine dayalı gerekçesinin yerinde olmadığını, dava konusu tablonun davalı şirketten alındığını ve bedelinin de davalı şirkete ödendiğini ve tabloya devletin resmi organlarınca el konulduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmadığını, dosyaya sunulan kök ve ek raporlarda davalının TBK 217’ye göre tekeffül sorumluluğunun bulunduğunu, mahkemenin süresinden sonra sunulan ve muvafakat edip etmedikleri belgeye dayalı olarak davanın reddine karar vermesinin doğru olmadığını, sunulan belgenin müvekkilinin imza veya kaşesini taşımadığını, bu nedenle delil başlangıcı dahi oluşturmayacağını, Yargıtay kararlarına göre bu durumun zapta karşı tekeffül kapsamında kaldığını bildirmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının takibinde kötüniyetli olduğunu, bu konuda deliller bulunduğunu, bu nedenle kötüniyet tazminatı talebinin reddinin doğru olmadığını bildirmiştir. Davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacının, davalı aleyhine 107.321,00 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 227.770,45 TL’nin tahsili için 26/11/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının ise borca ve ferilerine itiraz ettiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı hesabına 09/06/2008 tarihinde 107.321,00 TL ödeme yapıldığı görülmüştür. Davalı tarafından davacıya düzenlenen 28/05/2008 tarihli faturanın KDV dahil 107.321,00 YTL bedelli olduğu, içeriğinin ise … imzalı yağlı boya tablo gösterildiği, faturada %7 komisyon ve komisyon KDV ‘sinin de fiyat içerisinde olduğu görülmüştür. … isimli şahsın müfettişte verdiği ifadede; davalı tarafından düzenlenen müzayedede satışa çıkarılan tablonun konsinye olarak davalıya kendisinin teslim ettiğini bildirmiştir. Yine müfettişte ifade veren davalı şirket yetkilisi … bu tabloyu şirketlerine… konsinye olarak satılması için teslim ettiğini, bahse konu tablonun davacı tarafından 107.321,00 TL’ye satın alındığını, tablonun şirketlerine konsinye tesellüm fişine ilişkin fatura örneğini sunduğunu söylemiştir. Dosyaya sunulan 06/06/2008 tarihli ve protokol başlıklı belgenin … ve davalı şirket yetkilisi … tarafından düzenlendiği ve davalı şirket kaşesinin yer aldığı belgede … bu tabloyu 85.000,00 TL’ye sattığını, … müzayedenin konsinye tesellüm fişindeki anlaşma gereğince %12 komisyon kesildikten sonra kalan 74.800,00 TL’yi aldığı yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalının satım sözleşmesi nedeniyle TBK’nun 217 vd. maddeleri uyarınca zapta karşı tekeffül sorumluluğunun doğduğu, ana para ve faiz toplamı 215.971,00 TL’nin davacı tarafından davalıdan talep edilebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/06/2016 tarihli ek raporda ise; bilirkişiler kök rapordaki görüşlerinin değişmediği yolunda kanaat bildirdikleri görülmüştür.Dosyaya sunulan bali müzayede ilkbahar müzayedesi isimli kataloğun 341 numarasında dava konusu tablonun yer aldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin satım sözleşmesi olup olmadığına yöneliktir. Davacı taraf sözleşmenin satım sözleşmesi olduğunu, davalı taraf ise kendisinin komisyoncu olduğunu savunmuştur. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında taraflar arasındaki ilişkinin satım ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Mahkeme ise taraflar arasındaki ilişkinin satım ilişkisi olmadığını, davalının faturayı kendi adına davacıya kesmesinin söz konusu iş için komisyonculuk ilişkisinden kaynaklanmasının doğal sonucu olduğu ve davalının kendi adına mal sahibi hesabına davrandığını ve faturada açıkça komisyon ücreti yazılmasının davalının savunmasını teyit ettiğini kararına gerekçe yapmıştır. Her ne kadar mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin satım ilişkisi olmadığına ilişkin bir değerlendirmede bulunulmuş ise de, mahkemenin bu değerlendirmesi yerinde değildir. Zira davalı, bu ilişki nedeniyle davacıya satıma ilişkin fatura düzenlemiştir. Faturada komisyon şeklinde bir ibarenin bulunması, taraflar arasındaki ilişkinin satım anlamına gelmeyeceği şeklinde yorumlanmasına yol açmaz. Öte yandan davacı da bu fatura karşılığı ödemeyi davalı hesabına yapmıştır. Yine dosyaya sunulan protokol başlıklı belgede eser sahibinin, komisyon kesildikten sonra kalan tutarı kendisinin tahsil ettiği yolunda beyanı var ise de, söz konusu belge adi yazılı belge olup bu belgede davacının katılımı olmadığından ve her zaman düzenlenmesi mümkün olduğundan bu belgenin, ilişkinin satım ilişkisi olmadığına gerekçe yapılması doğru değildir. Yine dosyaya davalı tarafça konsinye tesellüm fişi sunulmuş ise de, konsinye bir satım türü olup konsinye alan malları üçüncü kişilere sattığında, konsinye veren tarafından konsinye alana satış faturası düzenlenir. Yine konsinye alan kişi bu konsinye malları üçüncü kişilere sattığı zaman konsinye alan üçüncü kişiye satış faturası düzenler. Konsinye malı alan üçüncü kişi ile konsinye alan arasındaki ilişki ayrı bir satım ilişkisidir. Somut olayda davacı bakımından davalı ile tabloyu ona veren dava dışı … arasındaki ilişkinin konsinye olması davalı ile davacı arasındaki ilişkinin satım olmadığını ispatlamaz. Yapılan bu açıklamalardan taraflar arasındaki ilişkinin satım ilişkisi olduğu anlaşılmış olup mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Öte yandan somut olayda satıma konu tablonun davacının elinden alınması nedeniyle satıcı davalının zapta karşı tekeffül sorumluluğunun gerçekleştiği, buna göre 6098 Sayılı TBK’nun 217/1 maddesi uyarınca davacı alıcı, ödemiş olduğu satış bedelini faiziyle birlikte geri verilmesini isteyebilecektir. Bu bağlamda ilk derece yargılamasında alınan bilirkişi raporunda faiz hesabı da yapılmış olup buna göre davacı ana parayla birlikte davalıdan toplam 215.903,71 TL’yi isteyebilecektir. Dosyadaki deliller hüküm kurmaya yeterli olduğundan dosya mahkemesine iade edilmeyerek dairemizce hüküm kurulması yoluna gidilmiştir. Davalının istinafı ise lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ilişkindir. Yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda davacının takibinde haklı olduğu gözetildiğinde, davalının istinafı yerinde değildir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü, davalı vekilinin istinaf talebinin ise reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 3-İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/11/2016 gün, 2015/19 Esas, 2016/737 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4- Davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına itirazının kısmen iptali ile icra takibinin 107.321,00 TL asıl alacak, 108.582,77 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 215.903,71 TL üzerinden asıl alacak olan 107.321,00 TL’ye takip tarihinden itibaren %11,75 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle ve takip tarihindeki diğer koşullarla devamına, 5-Asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin reddine, 7-Alınması gereken 14.748,38 TL harçtan, peşin alınan 2.750,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.997,43 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 8-Davalı tarafından yatırılan 2.750,95 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 4,10 TL vekalet harcı, 27,70 TL başvuru harcı, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti ve 217,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.648,80 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 1.562,89 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 4,10 TL vekalet harcı, 6,50 TL vekalet pulu ve 10,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 20,60 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 1,07 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 11-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 19.616,23 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 14-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 14.748,38 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL istinaf harcının mahsubu ile bakiye 14.716,98 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 15-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 116,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 16-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 17-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 18-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi