Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1653 E. 2019/1030 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1653 Esas
KARAR NO : 2019/1030
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2017
NUMARASI : 2015/122 2017/14
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin …Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’nin genel koordinatörü olup cerrahi, tıbbi ve ortopedik alet ve cihazların toptan ticareti ile uğraştığını, müvekkili adına “….” markasını 2013/84393 tescil numarasıyla tescil ettirdiğini ve müvekkilinin bu markayı işyerlerinde, panolarda, tabela ve reklam vasıtalarında kullandığını, bilinen ve aranan bir marka haline geldiğini, bu markanın kan ve ilaç taşıma sistemi olup bu işlemi tüp sistemi ile gerçekleştirdiğini, davalı şirketin ise müvekkilinin izninin almaksızın www……com internet sitesinde müvekkiline ait markalı ürünlerin satışını yaptığını, tarafların aynı alanda iş yaptığını, bu sitede müvekkiline ait markanın birçok kez kullanıldığının görüleceğini, müvekkilinin 5 yıldır bu markayı Türkiye’de kullandığını belirterek davalının müvekkiline ait markaya yapılan tecavüzünün tespitine, önlenmesine, davalıya ait internet sitesine erişimin engellenmesine, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, söz konusu markanın esasen Avusturya menşeili tanınmış bir marka olduğunu, davacının tescilinin yolsuz ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirketin … ‘nin Türkiye distribütörü olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin Hanazeder markalı ürünleri Türkiye’de sattığını, müvekkilinin distribütörü olduğu şirketin sahibi … 7.ve 9.sınıflarda Hanazeder markasının tescili için 2015/21535 başvuru numarasıyla başvurduğunu, müvekkilinin marka tecavüzünde bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı vekili karşı davasında ise; davacının öncelikle hak sahibi …. şirketinin eski distribütörü olduğunu ve ürünlerini Türkiye’ye ithal etmekte olduğunu, bu markanın dava dışı şirket tarafından Avrupa, Asya, Güney Amerika ve Orta Doğuda 33 yıllık geçmişe sahip tanınmış bir marka olduğunu, davacının ticari vekil olarak ithal ettiği şirkete ait markayı haksız ve kötüniyetli olarak izin almaksızın kendi adına yolsuz olarak tescil ettirdiğini, bu marka üzernide dava dışı şirketin öncelikle hak sahibi olduğunu, söz konusu ürünlerin uzun süredir Türkiye’ye ihraç edildiğini ve Türkiye’deki hastanelerde kullanıldığını bildirerek davacıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir. Davacı – karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde; karşı davanın haksız olduğunu, bu markaya müvekkilinin bilinirlik kazandırdığını, kötüniyetinin söz konusu olmadığını bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; uyuşmazlığın bilirkişi incelemesini gerektirmediği, davacıya ait markanın 09/03/2013 tarihinden itibaren koruma altında olduğu ve 20/10/2014 tarihinde tescil edildiği, markanın asıl sahibinin dava dışı …. firması olduğunu, ayrıca bu firma adına patent belgesinin de bulunduğu, davacının bir dönüme bu firmanın Türkiye distribütörü olduğunu, bu sözleşmenin iptali üzerine halihazıddaki distribütörün davalı karşı davacı olduğu, bu nedenle davalı karşı davacının bu markalı ürünleri pazarladığı, asıl marka sahibi olan …. firması ile davalı arasında 27/05/2014 tarihli distribütörlük sözleşmesi bulunuğunu, gerçek marka sahibi … ise TPE nezdinde 7 ve 9.sınıflarda marka tescili almak için başvuru yaptığı, bir markayı ihdas ve istimal edenin gerçek hak sahibi olduğunu, somut olayda davalı distribütörün hükümsüzlük davası açmakta hukuki yararı bulunduğu, kötüniyet iddiası ile marka hükümsüzlük davası açılabileceği, davacının gerçek hak sahibinin iznini almaksızın ve hukuken de haklı bir gerekçesi olmaksızın dava konusu markayı kendi adına tescil etirmesinin kötüniyetli olduğu, tescilli markanın davalı karşı davacı tarafından mevcut distribütörlük sözleşmesine göre kullanılmış ise marka hakkını ihlal ve haksız rekabet oluşturmayacağı gerekçeleriyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne, davacı – karşı davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne ve karar kesinleştiğinde sicilden terkinine karar verilmiş, kararı davacı – karşı davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı – karşı davalı vekili istinaf sebebi olarak; kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu, dava konusu markanın oluşturanın ve gerçek üstün hak sahibinin müvekkili olduğunu, distribütörlük sözleşmesinin markaya tecavüzün gerçekleşmediği anlamına gelmeyeceğini, mahkemenin bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiği halde bu ara karardan dönerek bilirkişi incelemesi yapmamasının doğru olmadığını, müvekkili ile dava dışı şirket arasında geçmişte distribütörlük sözleşmesi bulunduğunu, halen de ticari ilişki bulunduğunu bildirmiştir. TPE’den gelen yazıya göre … tescil numaralı “….” markasının 10.sınıfta 09/10/2013’den itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiğinin belirtildiği görülmüştür. TPE’den gelen cevaba göre…. 2015/21535 tescil numarası ile … markası için 7 ve 9.sınıflarda tescil başvurusu yaptığı ve tescil sürecinin halen devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür. Cevap dilekçesi ekinde sunulan belgelerden, davacının daha önceden dava dışı …. firmasının distribütörü olduğunun anlaşıldığı, bu firmanın 23 Eylül 2014 tarihli yazısı ile davacıya sözleşmenin feshedileceğini bildirdiği görülmüştür. Davacının delil listesi ekinde sunulan belgelerden, davalının hanazeder ibaresini kullandığı, buna ilişkin çıktıların eklendiği görülmüştür. Davalı tarafça sunulan 01/03/2016 tarihli yazı ekindeki tercüme belgesinden, dava dışı firmanın ürünlerinin Türkiye’deki genel distribütörünün davalı olduğunun anlaşıldığı görülmüştür. Mahkemece 01/12/2015 günlü celsede bilirkişi incelemesine karar verildiği, ancak 11/02/2016 tarihli celsede ise bilirkişi incelemesine ilişkin ara karardan rücu edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava, markaya tecavüzün önlenmesi ve tazminat talebine ilişkin olup karşı dava ise markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkindir. … nolu … ibareli markanın 10.sınıfta davacı … adına 20/10/2014 tarihinde tescil edildiği, davacı-karşı davalının dava dışı …. firmasının geçmişte Türkiye distribütörü olduğu, daha sonradan …. firmasının davalı ile 27/05/2014 tarihli distribütörlük sözleşmesini imzaladığı, markanın gerçek sahibinin … olduğu, zaten adı geçenin de … markasının 7 ve 9.sınıflarda tescili için 2015/21535 tescil numarası ile başvuru yaptığı ve tescil sürecinin halen devam ettiği, yine Hanazeder ibaresinin davacının geçmişte distribütörü olduğu Avusturya menşeili şirketin ticaret unvanı olduğu, Paris sözleşmesi ve Madrid protokolüne taraf olan ülkelerin ticaret unvanlarının da üye ülkelerde korunduğu, davacı-karşı davalının sözleşmenin feshinden kısa bir süre önce bu ibareyi kendi adına tescil ettirmesinin MK’nun 2.maddesine aykırı olup tescilin kötüniyetli olduğu, davalı-karşı davacının ise distribütörlük sözleşmesi gereğince bu markayı kullanmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı gözetildiğinde, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan söz konusu uyuşmazlık Hakimin hukuki bilgisiyle çözülebilecek nitelikte olduğundan bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebebi de doğru değildir.Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı-karşı davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı-karşı davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/05/2019