Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1627 E. 2019/805 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1627 Esas
KARAR NO : 2019/805
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2016
NUMARASI : 2015/265 2016/804
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bir adet kule vinci satın alınması için müvekkilince davalıya 15.500 EURO avans verildiğini, ancak davalının sözleşmede öngörülen tarihte vinci müvekkiline teslim edemediğini, bu nedenle müvekkilince 01/10/2014 tarihli ihtarname çekilerek müvekkilinin sözleşmeden dönme hakkını kullandığı ve verilen avansı da iadesinin istendiğini, davalının ise verdiği 16/10/2014 tarihli cevabi ihtarnamede temerrüde düşürülmediğini, sözleşmeden dönmenen haklı olmadığını, bu nedenle avansın iade edilmeyeceğini bildirdiğini, ayrıca daha sonraki yazışmalarda ise bu tutarın sözleşmenin 5.maddesi gereğince cayma parası olarak verildiğinden iade edilemeyeceğini bildirdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 5.maddesindeki düzenleme gözetildiğinde paranın cayma parası değil peşinet-avans olarak alındığının anlaşılacağını, bu konuda TBK’nun 177.maddesi hükmünün bulunduğunu belirterek 15.5000 EURO’nun temerrüt tarihi olan 01/10/2014 tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; sözleşmenin 5.maddesinde sözleşmenin taraflarca imzalanmasıyla birlikte alıcı, satıcının belirlenen banka hesabına satış bedelinin %10’u olan 15.500 EURO tutar kapora yatırılacaktır şeklinde düzenleme bulunduğunu, sözleşmenin imzalanmasıyla davacının bu tutarı müvekkili hesabına yatırdığını, her ne kadar davacının sözleşmeden dönme hakkını kullandığını belirtmiş ise de, bu konuda haklı olmadığını, müvekkilinin sözleşmeye konu kule vinç konusunda davacıdan gerekli bilgileri talep ettiğini, ancak davacının herhangi bir bilgi vermediğini, bu nedenle vincin davacının kusurundan dolayı teslim edilemediğini, sözleşmenin 5.maddesi gereğince alınan kaporanın TBK’nun 178.maddesi gereğince cayma parası olarak nitelendirilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; yanlar arasındaki ihtilafın yapılan ödemenin cayma akçesi olup olmadığına, davacının cayma için haklı nedeninin bulunup bulunmadığına ve ödenen paranın iadesi gerekip gerekmediğine ilişkin olduğu, cayma akçesinin TBK’nun 178.maddesinde düzenlendiği, buna göre cayma hakkının sözleşmede kararlaştırılmış olması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede cayma hakkına ilişkin bir hükme yer verilmediği, TBK’nun 177.maddesi gereğince bağlanma parasının esas alacakdan düşürüleceğine ilişkin düzenlemenin taraflarca aksinin kararlaştırılabileceğinin de hüküm altına alınmış olması karşısında davalıların bu yönde sözleşmenin 5.maddesinde gerekli düzenlemeyi yapmaları, yapılan kapora ödemesini cayma parasına dönüştürmeyeceği, bağlanma parası mahiyetindeki kaporanın cayma akçesi olduğu açıkça kararlaştırılmadıkça akdin haklı ya da haksız nedenle feshedilip edilmediğine bakılmaksızın akit bozulmuş ise iadesi gerektiği, buna göre bu davanın kabulü gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; sözleşmenin 5.maddesinde alıcının satıcı hesabına sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte 15.5000 EURO yatırılacağının düzenlendiğini, davacının sözleşmenin imzalanmasından sonra bu tutarı müvekkilinin hesabına yatırdığını, daha sonradan davacı taraf sözleşmeden döndüğünü belirtmiş ise de müvekkilinin sözleşmeden dönmek için haklı bir sebebi olmadığı hususunu davacıya bildirdiğini, kule vinç ile ilgili olarak gerekli bilgilerin davacıdan talep edilmesine rağmen davacının bu bilgileri vermediğini, dolayısıyla kusurun davacıdan kaynaklandığını, mahkemenin bu hususlarda hiçbir değerlendirme yapmadığını, TBK’nun 106.maddesinin de dikkate alınmadığını, bedelin cayma bedeli olduğunu ve bu hususun TBK’nun 178.maddesinde düzenlendiğini, buna göre davacının haklı bir neden olmaksızın sözleşmeden cayması halinde bu tutarın müvekkiline ait olacağını, sözleşmenin 5.maddesinde açıkça kapora ifadesinin kullanıldığını, yine bir an için bedelin iadesi gündeme gelse dahi söz konusu menfi zararların karşılanması amacıyla bedelin kullanıldığı ve sözleşmenin yerine getirileceğine güvenilerek yapılan bu giderlere sözleşmenin farklı sebebe dayanmaksızın sona erdirilmesi ile müvekkilinin katlanması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu sebeple davacının ödediği bedelin sözleşmeden haksız cayma gereği müvekkili tarafından sözleşmenin geçerliliğine güvenilerek yapılan giderlere mahsup edilmesi gerektiğinin de hukuki gerçeklik olduğunu bildirmiştir. Taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesinin incelenmesinde; davalının satıcı, davacının ise alıcı olduğu, bir adet kule vincin 15.5000 EURO’ya satışının kararlaştırıldığı, 5.maddede ödeme şeklinin düzenlendiği ve “alıcı ve/veya alıcının finansal kiralama şirketi 155.000 EURO toplam bedelin satıcının ekli proformada belirtilen banka hesabına ödeyecektir.Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile birlikte alıcı, satıcının aşağıda belirtilen banka hesabına satış bedelinin %10’u olan 15.5000 EURO tutar kapora yatıracaktır. Kule vinç fatura kesildikten sonra alınan kapora alıcının belirteceği banka hesabına iade edilecektir.” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalıya çekilen 01/10/2014 tarihli ihtarname ile; sözleşme gereği yükümlülüklerinin yerine getirilmediği, teslim tarihinin Eylül sonu olmasına rağmen malın teslim edilmediğini, davalının temerrüde düşmesi nedeniyle malı teslim almaktan vazgeçtiklerini, bu nedenle avans olarak verilen 15.5000 EURO’nun davacı hesabına gönderilmesinin istendiği, ihtarnamenin …. tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiği görülmüştür. Davalı tarafından çekilen 16/10/2014 tarihli ihtarnamede ise; davacının sözleşmeden dönmesini haklı kılacak bir durumun mevcut olmadığını, istenilen bilgilerin davacı tarafından bildirilmediği, bu nedenle teslimin yerine getirilmediği, 25/09/2014 tarihinden itibaren işleyen depolama, ariye ve bekleme masrafları konusunda muhataptan talep haklarının saklı olduğunu bildirerek 15.5000 EURO’nun iadesinin mümkün olmadığını bildirmiştir. Yargılama sırasında alınan tarihsiz üç kişilik bilirkişi raporunda; davacı tarafın defterlerini sunmadığı, davalının ise sunduğu defterlerin sahibi lehine delil vasfının bulunduğu, davalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda davacının 13/10/2014 tarihinde davalıdan 15.5000 EURO alacağının bulunduğu, bu alacağına 14/10/2014 tarihi itibariyle yıllık 1.25 oranında faiz istenebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan tarihsiz ek bilirkişi raporunda ise; davacı tarafın defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfının bulunduğu, davacının 13/10/2014 tarihi itibariyle davalıdan 15.5000 EURO alacağının bulunduğu ve alacağın varlığının ticari defterlerde de teyit edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, alacak davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık davacı tarafından ödenen paranın cayma parası olup olmadığına ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde; davacı tarafından davalı hesabına ödenen 15.500 EURO, TBK’nun 177.maddesi uyarınca bağlama parası niteliğindedir. Sözleşmede bu paranın kapora olarak belirtilmesi TBK’nun 178.maddesi anlamında cayma parası olduğu anlamına gelmez. Yine sözleşmede davalı tarafından fatura düzenlenmesi halinde ödenen bu paranın davacıya iade edileceğinin öngörülmesi de bu paranın TBK’nun 178.maddesi bağlamında cayma parası olduğu anlamına gelmez. Bu itibarla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Ancak TBK’nun 236.maddesi uyarınca borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararları gidermekle yükümlüdür. Davalı taraf davacının sözleşmeyi yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, depolama, ardiye ve bekleme masrafları olduğunu savunmuş ve dava konusu paranın bu masraflar karşılığı ödenmiş sayılmasını istemiştir. Mahkemece, davalının bu savunması üzerinde durulmamış olup yargılama bu yönden eksik kalmıştır. Eksik yargılama ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece gerek davalının bu savunması, gerekse TBK’nun 236.maddesi hükümleri yönünden bir değerlendirme yapılıp gerektiğinde davalıya uğradığı zararlarla ilgili delillerini sunma imkanı tanınıp davacının ödediği bu paradan davalının ispat edilecek zararının mahsup edilerek geriye kalan bir miktar olursa bu miktarın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden eksik yargılama ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2017/4080 Esas – 2018/4534 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/11/2016 tarih, 2015/265 esas, 2016/804 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere yargılama yapılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 41,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 126,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.11/04/2019