Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1599 E. 2019/102 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1599 Esas
KARAR NO : 2019/102 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2016
NUMARASI : 2015/347 E., 2016/1047 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalı şirketten ticari ilişkilerinden kaynaklanan cari hesap alacağı bulunduğu,davalı şirkete 19.03.2014 tarih ve 11624b nolu, 428096 İrsaliye Nolu Faturası ile bu faturada belirtilen farklı model, tip ve adette aspiratör sattığı, davalının bu faturaya itirazı söz konusu olmadığı gibi faturadaki alışveriş karşılığında 14.04.2014 tarihinde müvekkil şirkete 8.082,92.-TL (3.8l0.-USD) kısmi ödeme yaptığını, ancak müvekkilin iyiniyetli girişimlerine rağmen geri kalan borcunu ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine Silivri … İcra Müdürlüğümün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı süresi içerisinde borca İtiraz ettiğinden, davalı hakkmdaki takip durduğunu, davalının yapmış olduğu kısmi ödeme müvekkili şirket alacağının gerçek ve likit olduğunun davalı yanca da kabul edildiğini ortaya koyduğu ve icra takibinde yapılan ödemelerin takip miktarından düşüldüğünü, davalının borca İtirazının, haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiği belirtilerek, icra takibine yapılan itirazın İptaline, alacağın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin, davacı tarafından tanzim edilen 22.08.2012 tarihli fatura ile 31.591,15.-TL tutarındaki ürünleri yurt dışına satmak amacı ile satın alındığını, ürünler alınırken ihraç edilen ülkenin mevzuatının şart koştuğu bir takım bilgilendirici etiketlerin yapıştırılmasını şart koştuğunu, taraflar arasında bu yönde yapılan elektronik posta gönderilerinin olduğunu, ancak davacının bahsi geçen etiketleri ürünlerin üzerine yapıştırmadığı için müvekkil şirkete 26.04.2014 tarihinde 3.500.-TL (USD) tutarında reklamasyon uyguladığını, bunun üzerine müvekkilin davacının temsilcisi … ile elektronik poste yoluyla yazışarak durumu bildirdiğini, davacının yetkilisinin de hatalarını kabul babında bu zararı bir dahaki siparişte 3.500.-USD eksik ödeme yapmak sureti ile (ıskonto yaparak) telafi edileceğini bildirdiğini, müvekkilin İcra takibine konu ettiği fatura ile birtakım ürünleri davacı şirketten satın aldığı ve ödemeyi anlaşma gereği 3.500.-USD eksik yaptığını, ancak davacının müvekkilin sipariş tutan düşük görüldüğünden mahsup işlemini kabul etmediği ve mahsubun yapılabilmesi için davacı şirket yetkilisi tarafından en az 30.000,-USD tutarlı sipariş şartı getirildiğini, müvekkilin davacıdan satın aldığı ve Mısır’a ihraç edilen ürünler İçin alıcı tarafından 26.04,2014 tarihinde 3.500.-TL tutarlı reklamasyon faturası kesildikten sonra durum davacıya sözlü ve e-posta ile iletildiğini, davacının da bir sonraki siparişte mahsup edilmesini istediği, sonra mahsup şartların ağırlaştırarak minimum 30.000.-USD tutarında sipariş verilmesi durumunda mahsubu kabul edeceğini beyan ettiğini, bunun üzerine 07.01.2014 tarihli 3.500.-USD karşılığı 9,245,83.-TL (KDV dahil) iade faturası kesildiği ve İstanbul … Noterliğinin 10.11.2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarının gönderildiğini, davacının ise faturayı kabul etmeyerek iade ettiği belirtilmiş ve davanın reddi talep edilmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, mali müşavir bilirkişinin 15/03/2016 tarihli raporunda; davacı ve davalı şirketlere ait 2012 ve 2014 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak tasdik edilmiş olduğunu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulmuş olduğunu, davacı tarafın 19,03.2014 tarih 116246 numaralı 16.086,47-TL tutarlı fatura ile alınan malların bedelinin kısmı olarak 8.082,92.-TL’sinin 14,04,2014 tarihinde banka havalesi İle ödendiği, ancak kalan bakiye 8.003,54.-TL,nin ödenmediği, bu nedenle davacının takip tarihi itibariyle (22,12.2014) 8.003,54.-TL asıl alacak ve 63,15-TL işlemiş faiz ile toplam 8,066,69- TL alacaklı olduğunu, davacıya, 2012 yılında yapılan alış verişte malların talep edildiği gibi olmadığına ilişkin eksikliğin yazılı şekilde TTK 21/2 ve 23/1. Maddelerinde belirtilen sürede bildirildiğine dair bir belge görülemediğinden, fatura bedelinin ihtirazi kayıt düşülmeksizin ödendiğini davacının 20,11.2014 – 21.12.2014 tarihleri arasında alacağına %9 oranında yasal faiz işletmesinde (63,15.-TL) hukuka aykırı bir durum olmadığını beyan etmişlerdir.
Davalı vekili tarafından davacı tarafa yemin teklif edildiği, davacı şirket yetkilisi …’nın 28/11/2016 tarihli duruşmada “bizim davacı taraf ile daha önceki parti mallara ilişkin aramızda ihtilaf vardı, daha önceki mallarda davacı tarafın bizden istediği etiketlendirme yapılmamıştı, bizde kendilerine bir sonraki partide kendilerine % 10 luk iskonto yapacağımızı, kârımızdan o parti için vazgeçeceğimizi ve böylece önceki zararlarını karşılayacağımızı zira elemanların hatasından kaynaklandığını kusur olabileceğini müşteri memnuniyeti için zararı karşılayacağımızı söyledik, 40.000,00-USD lik bir sipariş verin bu siparişten % 10 luk iskonto yapalım dedik, bir süre sonra gelen siparişte 12.000,00-TL lik mal istendi, ben bunun üzerine davacı taraftan bir kişiyi arayarak yanlış anlaşılma olmasın, bizim konuşmamız anlaşmamız bu şekilde değildi, ödeme yapılacaksa malı gönderieceğim, dedim davacı taraf ödemenin yapılacağını söylemesine rağmen ödemeyi yapmadı, 22/08/2012 tarihli satıştan sonra siparişte 3.500,00-USD eksik ödeme yapmak kaydıyla zararın tazmin edilmesi hususunda bir mutabakata varmadıklarına” dair yemin ettiği görülmüştür.
Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2016 tarihli 2015/347 Esas 2016/1047 Karar sayılı kararıyla; uyuşmazlığın, taraflar arasında önceki ticari ilişkilerde yerine getirilmediği iddia olunan edimlerin telafisi için takibe konu fatura bedelinden reklamasyon uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplandığı, davalı tarafça takibe konu fatura yönünden indirim uygulanacağının kararlaştırıldığı iddiasının usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, davacı tarafa bu hususta yemin teklif edildiği, davacı şirket yetkilisinin yemin için belirlenen günde davacı tarafın iddia ettiği şekliyle bir anlaşmanın olmadığı yönünde beyanda bulunduğu, dolayısıyla davalı tarafın 16.086,47-TL tutarlı faturanın kısmi ödemesinden sonra bakiye kalan 8.003,54.-TL’yi ödemekle yükümlü olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile Silivri … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine itirazın iptaline, takibin 8.003,54-TL asıl alacak, 63,15-TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacı tarafça icra inkar tazminatı talebinde bulunulmuş ise de alacak likit olmadığından reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin karara karşı istinaf isteminde bulunmadığı görülmüştür.
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; müvekkilinin davacı taraftan yurtdışında satmak üzere 22/08/2012 tarihli fatura ile 31.591,15 TL tutarında ürün satın aldığını, satın alınırken ürünleri alıcı firmanın şart koştuğu bir takım bilgilendirici etiketlerin yapıştırılmasının şart koşulduğunu, ancak davacı firma etiketleri yapıştırmadığı için müvekkilinin 3.500 USD zarara uğradığını, davacı şirket yetkilisi … ile elektronik posta ile yazışarak durumu bildirdiğini, davacı şirket yetkilisinin de hatalarını kabul ederek bir sonraki siparişte 3.500 USD iskonto yaparak telafi edeceklerini söylediğini, müvekkilinin de takibe konu fatura ile bir takım ürünleri davacı şirketten satın aldığını ve ödemeyi anlaşma gereği 3.500 USD eksik yaparak zararını tazmin yoluna gittiğini, davacı şirketin eksik ödemeyi ve mahsup işlemini kabul etmeyerek mahsubun yapılabilmesi için en az 30.000 USD tutarlı sipariş yapılması gerektiğini e-posta ile bildirdiğini, müvekkili ödemeyince de takip yaptığını,
-Davacı şirket yetkilisinin yemini ile de etiket yapıştırmayarak müvekkilini zarara uğrattığını kabul ettiğini, duruşmada zarar miktarının 40.000 USD’nin % 10’u yani 4.000 USD olduğunu beyan ettiğini, dosyaya sunulan e-posta yazışmasında ise 30.000 USD sipariş verilmesi halinde zararı tazmin edeceğini söylediğini,
-Zararın oluştuğu alımdan sonra davalı şirketten 53.354 USD daha alım yapıldığını, davacı şirket yetkilisinin (kabul etmemekle birlikte) 40.000 USD alım şartının gerçekleştiğini,
-Yeminin çelişkili olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkili tarafından etiket zararının bildirilmediğine ilişkin tespitin doğru olmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davalı vekilinin email yazışmalarını eksik sunduğunu, 17/10/2014 tarihli karşılıklı yazışmalardan mutabakat bulunmadığının anlaşıldığını, davacının ancak bir sonraki alışverişte 30.000 USD’lik alış yapılması halinde indirim yapılacağının söylendiğini,
-Aradan iki yıl geçtiği için müvekkilinin yemininde 40.000 USD olarak hatırlamasının olağan olduğunu,
-Davalı vekilinin 53.354 USD’lik alıma ilişkin istinaf aşamasına kadar beyanının ve delilinin olmadığını, bu aşamadaki beyanını kabul etmediklerini,
-Satılan malların 3.kişiye satışı sürecinde oluşan ek maliyetin kimin tarafından karşılanacağı konusunda taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı gibi eposta yazışmalarında da mutabakat bulunmadığının anlaşıldığını,
-Davalı tarafın 3.500 USD eksik ödemesini reklamasyon gideri olarak fatura edip gönderdiği, ihtarnameye de cevabi ihtarname ile itiraz ettiklerini beyanla istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
İtirazın iptaline konu davada, Silivri İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takibe konu 19/03/2014 tarihli 11624 fatura numaralı fatura alacağının 8.003,54 TL’lik kısmının davalı tarafça ödenmediği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Davalı vekili eksik ödemenin, davacıdan alınan ve yurt dışına ihraç edilen 22/08/2012 tarihli 31.591,15 TL tutarında ürünlerin üzerine etiket yapıştırılmaması nedeniyle, yurtdışı şirketin 3.500 USD eksik ödeme yaptığını, davacı şirket yetkilisi … ile yapılan yazışmalarda bir sonraki siparişte 3.500 USD eksik ödeme yapmak suretiyle (iskonto yaparak) telafi edileceği konusunda anlaşıldığını, daha sonra ise takibe konu faturadan 3.500 USD eksik ödeme yapınca sipariş tutarı düşük görüldüğünden mahsup işlemine kabul edilmeyerek 30.000 USD tutarlı sipariş şartı getirildiğini beyan etmiştir.
Davalı vekilinin sonraki ilk siparişte 3.500 USD iskonto yapılacağına dair tarafların anlaştığı yönündeki savunmasının aksine dosyaya sunulan 17/10/2014 tarihli davalı mailinde, 3500 USD’nin tazmininin istendiği, cevaben gönderilen davacı mailinde “mutabakatlığımız ancak şu şekilde olabilir. 17/10/2014 tarihinden sonra verebileceğiniz minimum 30.000 USD siparişten 3.500 USD özel iskonto sağlayarak bu işi çözebiliriz” yazdığı, ayrıca dosya içerisinde bulunan davalı şirket yetkilisi Hüseyin Kurnaz tarafından gönderilen 19/03/2014 tarihli mailde (19/03/2014 tarihli takibe konu faturayla aynı tarihte ) “LMP-1 yüklememiz ile ilgili olarak 2013 yılında etiketten kaynaklanan 3500 USD dekont düşümü yapılmadan ödemesi yapılacaktır. Malın acilen gönderilmesi için gerekli talimatın verilmesini rica ederim.” yazdığı, davalı tarafın savunmasında beyan edilen ilk siparişe yönelik mutabakatın sağlanmadığı görülmüştür.
Davacı şirket yetkilisinin 28/11/2016 tarihli yemininde de, taraflar arasında davaya konu faturadan mahsup yapılacağı konusunda anlaşma bulunmadığını, 40.000 USD bedelli siparişten iskonto yapılacağının kabul edildiğini beyan ettiği görülmüştür.
Dosya kapsamında alınan mali müşavir raporunda da; “reklamasyon gideri olarak davalının söz konusu malları ihraç ettiği müşterisinden gelen 26/04/2014 tarihli yazı ile 3500 USD’nin gönderilmesinin talep ettiği görülmüşse de davalı defterlerinde bunun kaydının görülemediğini, 19/03/2014 tarihli 116246 numaralı fatura ile satın aldığı 16.086,47 TL’lik mal karşılığında davacıya alacak kaydı oluşturduğunu, aynı tarihte 8.082,92 TL banka havalesi ile ödediğini, davalının 10/11/2014 tarihinde ise dava konusu 3500 USD karşılığı 7.835,45 TL’yi reklamasyon gideri olarak muhasebeleştirdiğini, beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından 02/12/2016 tarihli yemine karşı beyan dilekçesinde; davacının 3.500 USD’yi 18/03/2013 tarihli 66.678 USD ve 18/03/2013 tarihli 31.671 USD bedelli alımlara ilişkin faturalardan da mahsup etmediği iddia edilmişse de, bu fatura tarihlerinin takibe konu faturadan önceki tarihli olduğu, HMK 141. Madde gereğince, süresinde ibraz edilmediğinden davacı tarafça da duruşmada süresinden sonra ibrazına karşı çıkıldığından mahkeme tarafından değerlendirilmemesi dairemizce yerinde görülmüştür.
Davacı tarafın fatura bedelinin eksik ödendiğine yönelik iddiasının davalının da kabulünde olduğu, ancak davalının yurt dışı satıştan kaynaklanan 3500 USD’nin takibe konu fatura bedelinden mahsubuna ilişkin anlaşmayı ispatlayamadığı, mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatiyle davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR:
6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 546,72 TL harçtan peşin alınan 136,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 410,04 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 17/01/2019