Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1581 E. 2019/729 K. 05.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1581 Esas
KARAR NO : 2019/729
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2016
NUMARASI : 2014/405 2016/914
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 15/06/2012 tarihli bayilik sözleşmesi ve bu sözleşmeye teminat teşkil etmek üzere 22/06/2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını, tarafların 2013 yılı Mayıs ayında aralarında tüzel ilişkiye son verdiklerini ve bu durumun dört ayrı sözleşmeyle imza altına aldıklarını, davalı yanın 20 Mayıs 2013 tarihinde müvekkili aleyhine rehin sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlattığını, icra dairesine muhafaza işleminin kaldırılmasını talep ettiklerini, şikayet üzerine icra mahkemesinde dava açtıklarını, davalı yanın ise imza inkarında bulunduğunu belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %40 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının dört ayrı sözleşmeyle müvekkilinin ibra edildiğini ileri sürdüğünü, söz konusu belgelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, belgelerin müvekkili tarafından imzalanmadığını, konuyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, müvekkilinin hem alacaklı olmadığını, hem de davacıya 415.000,00 TL borçlu olduğunu kabul edecek belgeleri imzalamasının katiyen kabul etmediklerini, müvekkilinin alacağının resmi belgeye dayandığını, davacının borcun ödendiğini ispatlaması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere, bilirkişi ve adli tıp raporlarına göre; davacı tarafça ibraz edilen ibranamelerdeki imzalar davalı yetkililerine ait ise de, taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin varlığı ve miktarının tartışmasız olarak ortaya konamadığı, ibranamenin varlığı ve miktarı yanlar arasındaki tartışmasız bir borcun sona erdirilebilmesi için düzenlenebileceğinden, davacının dayandığı belgelerin içerik itibariyle borcu sona erdiren belge olarak değerlendirilmediği, davalı defterlerinde davacıdan 33.327,39 TL alacaklı göründüğü, yine davacının kendi defterlerinde ise davalıya 17.792,94 TL borçlu gözüktüğü, davalının defterlerinin kendi aleyhine de delil niteliğinin bulunduğu, buna göre davacının 33.327, 39 TL dışındaki miktar yönünden borçlu olmadığının anlaşıldığı, bu tutarın takip talebindeki miktar olan 100.000,00 TL’den mahsubu soncu davacının takip tarihi itibariyle 66.672, 61 TL’den borçlu olmadığının anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkili ile davalı arasında bayilik sözleşmesinin feshine ilişkin olarak düzenlenen sözleşmelerin dikkate alınmadığını, 15/06/2012 tarihli distribütörlük sözleşmesinin feshi başlıklı sözleşmenin 2.maddesinde davalının, davacıdan alacağının olmadığı ve ipotek bedelini fekketmeyi kabul ettiğini, buna rağmen davalının rehni fekketmek yerine takibe geçmesinin açıkça kötüniyetli olduğunu, yine bu belgelere göre sözleşmenin taraflar arasında karşılıklı olarak anlaşma yoluyla feshedildiğini, sözleşmenin 16.maddesindeki cezai şartın geçersiz olduğu, davalının müvekkilinden herhangi bir cezai şart alacağının bulunmadığını ve davalının, müvekkilini ibra ettiğini, yine sözleşmenin feshine ilişkin sözleşmeye ek olarak düzenlenen belgede rehnin kaldırılmadığı takdirde davalının, davacıya 720.000,00 TL cezai şart ödemeyi peşinen kabul ettiğini, ibra sözleşmesinde davalının bayilik sözleşmesi nedeniyle ilerde herhangi bir talepte bulunmayacağının ve müvekkilini ibra ettiğinin yazılı olduğunu, ödeme taahhüdü sözleşmesinde ise davalının müvekkiline 415.000,00 TL ödemeyi taahhüt ettiğini, söz konusu belgelerin sözleşme niteliğinde olup tarafların gerçek iradesi ile sözleşmelerin imzalandığını, yine yargılama sırasında alınan raporda imzaların davalının eli mahsulü olmadığını düşündürecek herhangi bir bulgunun tespit edilemediğinin belirtildiğini, davalının tacir olup basiretli davranması gerektiğini, HMK’nun 222/3 maddesi uyarınca defterdeki lehe kayıtlar ile aleyhe kayıtların birbirinden ayrılamayacağını, bilirkişi raporunda müvekkilinin davalıya 17.792,94 TL borcu olduğuna ilişkin kanaate açıkça itiraz ettiklerini, davalının lehine kabul edilen defterlerine göre müvekkilinden 8.943, 56 TL alacaklı görünmekte olduğunu, buna rağmen müvekkilinin davalı şirkete 17.792.94 TL borçlu olduğunun kanaatine varılmasının ve mahkemece de bu raporun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının iddia ettiği gibi alacaklı olduğunu ispat edemediğini, yine karardaki müvekkili şirketin davalıya borcunun 33.327,39 TL olduğuna ilişkin tespite de katılmadıklarını, zira 13/05/2014 tarihinde tebliğ edilen faturaya 21/04/2014 tarihli ihtarname ili itiraz edip faturayı iade ettiklerini, TBK’nun 132.maddesinin ibra hükmünü düzenlediğini, buna göre tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle borcu tamamen veya kısmen ortadan kaldırabileceklerini bildirmiştir. Dava konusu İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün…. esas sayılı takip dosyasının dosya içerisinde olmadığı görülmüştür. Ancak hazırlık soruşturmasının celbedilen evrakları içerisinde ödeme emri fotokopisinin bulunduğu, buna göre davalı tarafından davacı aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla 20/05/2013 tarihinde takip yapıldığı, takipte dayanak olarak rehin sözleşmesinin gösterildiği ve 100.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 100.150,68 TL’nin tahsilinin talep edildiği görülmüştür. Dava dilekçesine ekli bulunun 22/06/2012 tarihli borç ve rehin sözleşmesi başlıklı sözleşme fotokopisinin incelenmesinde; davacının davalıya … plakalı araç üzerinde 20/06/2012 tarihli ana bayilik sözleşmesinin teminatına karşılık rehin verildiği görülmüştür. Dava dilekçesinde dayanak yapılan sözleşmenin incelenmesinde; “15/06/2012 tarihli distribütörlük sözlemesinin feshi” başlıklı sözleşme olduğu, bu sözleşmenin altında davacı şirket kaşesi ile davalı şirketin adı ve yetkili olarak …. ad ve imza bulunduğu, buna göre sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiği, sözleşmedeki 50.000 USD cezai şartın geçersiz olduğu, davalının 30/05/2013 tarihine kadar rehni fekkedeceğinin ve emanet verilen 12.000 adet damanacanın davalıya iade edildiği ve damacana alacağı kalmadığının, yine davalının davacıyı ibra ettiği ve bu sözleşme nedeniyle bir talepte bulunmayacağı, aksi halde 720.000,00 TL cezai şart ödemeyi kabul ettiği görülmüştür. “Distribütörlük feshi sözleşmesinin ekidir” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; bu sözleşmenin altında davacı şirket kaşesi ile davalı şirketin adı ve yetkili olarak….ad ve imza bulunduğu, içeriğinde ise rehnin 30/05/2013 tarihine kadar terkin edilmemesi halinde toplam 720.000,00 TL cezai şartın davalı tarafından ödeneceğinin kabul edildiği görülmüştür.Yine aynı şekilde düzenlenen “distribütörlük ibra sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; taraflar arasında gerçekleşen alış veriş nedeniyle toplam 72.000 TL bedelli çeklerin ödendiği, yine 55.750,00 TL elden nakit ödeme yapıldığı, yine toplam 148.625 adet damacanaya karşılık 127.750,00 TL ödeme yapıldığı, davalının davacıdan maddi olarak hiçbir alacağının bulunmadığı ve davalının davacıyı ibra ettiği görülmüştür. Yine “ödeme taahhüdü” başlıklı belgenin incelenmesinde; alt tarafından davalının adı ve yetkili kısımda ise …. adlı imza bulunduğu, davacı tarafından 375.000,00 TL’nin davalıya ödendiği, davalının ise aldığı bu 375.000,00 TL ile 50.000 adet damacana su bedeli 40.000,00 TL toplam 415.000,00 TL’yi 30/05/2013 tarihine kadar geri ödeyeceği hususlarının yazılı olduğu görülmüştür. Taraflar arasında düzenlenen 15/06/2012 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 20/06/2012 ve 20/06/2015 tarihleri için düzenlendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27 Şubat 2014 tarihli 3 kişilik grafolog raporunda; distribütörlük ibra sözleşmesi, distribütörlük fesih sözleşmesinin ekidir, 15/06/2012 tarihli distribütörlük sözleşmesinin feshi ve ödeme taahhüdü başlıklı belgelerin sağ alt taraflarında bulunan “…. ” yazıları altındaki imzalarla isim yazılarının …. eli mahsulu olduğu kanaatine varıldığı, tetkik konusu belgelerin düzenlenmesinde metinde sıkışıklık ve farklı ebatlarda yazıların görülmesinin dikkati çektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/10/2016 tarihli adli tıp kurumu raporunda; yukarda yazılı dört adet belgede yer alan “… ” isim yazı ve imzaların mavi mürekkepli tükenmez kalemle yazılmış ıslak yazı ve imzalar oldukları, söz konusu isim yazıları ve atfen atılı imzaların…. eli ürünü olduğu, inceleme konusu belgelerin yarım A4 ebadında çizgisiz beyaz kağıtta düzenlenmiş oldukları, üst kısımlarının formel kesim olmadıkları, bu belgelerin … isim yazısı imzadan faydalanarak oluşturulduklarını gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Hazırlık soruşturmasının incelenmesinde davaya konu edilen bu dört belge yönünden takipsizlik kararı verildiği, itiraz üzerine incelemenin genişletildiği, yapılan inceleme sonunda yine takipsizlik kararı verildiği, bu karara itiraz edildiği, itirazın ise sulh ceza hakimliğince reddedildiği görülmüştür. Yine ….şikayeti üzerine davacı şirket yetkilileri hakkında 2.300.000,00 EURO bedelli bir bono ve protokol başlıklı belgenin sahte olarak oluşturulduğu iddiasıyla 29/06/2015 tarihli iddianame ili Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/267 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, dosyaya yansıyan belgelere göre kamu davasının derdest olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 10/11/2014 tarihli bilirkişi raporunda; davacının sunduğu 2013 yılı ticari defterlerinin ihticaca salih olmadığı gerek kapanış tasdiklerinin eksik olması, gerekse tasdiksiz sayfalara kayıt olması nedeniyle davacı aleyhine delil niteliğinin bulunduğu, tutanak ve ibraname başlıklı belgede yazan 195.700,00 TL ödemelerin davacı defterlerinde yer almadığı, davacının 2013 yılı defteri kebirine göre takip tarihi itibariyle davalıya 17.792,94 TL borcunun olduğu, davalının 2012-2013 defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacıdan 8.943,56 TL cari hesap alacağının bulunduğu, davacının toplam 72.000 TL bedelli çek verdiği, ancak 55.750,00 TL veya toplamda 375.000,00 TL ödeme yaptığına dair tediye veya tahsilat makbuzu gibi bir belgenin bulunmadığı, davacı ve davalı defterlerinde bu ödemelere ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, davacının HMK’nun 222.maddesine göre aleyhine delil olan ticari defterlerine göre davalıya 17.792,94 TL borcunun bulunduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/02/2015 günlü bilirkişi raporunda; davacı yanca ileri sürülen damanacaların iadesi, bunların adet ve fiyatlarına ilişkin değerlendirmenin uzmanlık alanları dışında kaldığı, bunun dışındaki itirazlarla ilgili olarak kök rapordaki kanaatlerinin değişmediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/11/2015 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda ise; davalının, davacıdan takip tarihi itibariyle 8.943,56 TL cari hesap alacağının bulunduğu, davacının kendi aleyhine olan defterlerine göre davalıya 17.792,94 TL borcu bulunduğu, grafoloji uzmanları tarafından verilen raporda imzaların davalı yetkilisinin eli mahsulu olduğu ancak belgelerin düzenlenmesinde metinde sıkışıklık -ve farklı ebatlarda yazıların bulunmasının dikkate çekici olduğunun belirtildiği, davacının davalıya toplam 109.014,00 TL damacana teslim ettiği, davalının ise davacıya 120.219,00 adet su dolu damacana teslim ettiğinin tespit edildiği, sözleşmeyi davacının mı yoksa davalının mı ihlal ettiği hususunun tespit edilemediği, davalının, davacıya bedelsiz 19.772 adet 19’ar LT’lik damacanalar ile su verdiği, değişik tarihlerde kesilen faturalardan bedeli mukabilinde su verdiği, sözleşmeyi hangi tarafın ihlal ettiği ve verilen damacana ve su miktarlarının dosyaya sunulmuş depo hareket fişleri ve faturalardan net bir şekilde anlaşılamadığından, davalının damacana bedeli, cezai şart ve bundan dolayı cari hesap alacağı olup olmadığının tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Taraflar arasında 15/06/2012 tarihli distribütörlük sözleşmesi bulunduğu, daha sonra bu ilişkinin sona erdiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davacı taraf, davalıya söz konusu ilişki nedeniyle borcunun bulunmadığını iddia etmiş ve bununla ilgili olarak bir kısım belgeler sunmuş, davalı taraf ise bu belgeleri müvekkilinin imzalanmasının mümkün olmadığını ve davacıdan alacaklı olduğunu savunmuştur. Davacı tarafından davasına dayanak yapılan belgelerden davalının, davacıyı ibra ettiği ve bir kısım ödeme taahhütlerinde bulunduğu görülmüş olup ve bu belgeler altındaki imzalar davalı tarafa ait çıkmış ise de, ilk derece mahkemesi kararında da isabetle belirtildiği üzere ibraname varlığı ve miktarı tartışmasız olarak belirtilen bir borcun sona erdirilmesi için düzenlenebileceğinden davacı yanın dayandığı belgelerin içerik itibariyle borcu sona erdiren belge olarak değerlendirilemeyeceği gözetildiğinde, bu belgelere itibar edilemeyeceğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Kaldı ki bilirkişi raporlarının denetlenmesinden de anlaşılacağı üzere davacının kendi defterlerinde dahi borçlu gözüktüğü, borcunun sona erdiğine ilişkin olarak ödeme ve tahsilat makbuzlarının bulunmadığı anlaşılmıştır. Takibin dayanağı, rehnin paraya çevrilmesi talebine ilişkin olduğundan ispat külfeti davalı alacaklıdadır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında takip tarihi itibariyle davacı defterlerinde davalıya 17.792,94 TL borç gözüktüğü, yine takip tarihi itibariyle davalı defterlerinde davacıdan 8.943,56 TL alacaklı bulunduğu belirtilmiştir. Her ne kadar bilirkişi kök raporunda takipten sonra düzenlenen fatura nedeniyle davalının 33.327,39 TL alacaklı olduğu belirtilmiş ve mahkemece de davacının bu miktar borcu bulunduğu belirtilerek takipten dolayı (100.000,00-33.327,39 =66.672,61 TL) 66.672,61 TL borçlu olmadığı yolunda karar verilmiş ise de, alınan bilirkişi raporlarında davalı defterlerinde davacıdan takip tarihi itibariyle 8.943,56 TL alacaklı olduğu belirtilmiş olup ve mahkemenin de hüküm kurarken takipteki miktar üzerinden borçluluk durumunu tespit ettiği ve tarafların da buna karşı çıkmadığı, takipten sonra düzenlenen faturanın bu davanın konusu olmadığı gözetildiğinde ve davanın da takip nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespitine ilişkin olduğu gözetildiğinde, (100.000,00-8.943,56 = 91.056,44 TL) 91.056,44 TL üzerinden davanın kısmen kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bu yöne ilişkin olarak davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş, istinaf edilmeyen hususlar ve kazanılmış haklar da gözetilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN REDDİNE, KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/12/2016 gün, 2014/405 Esas, 2016/914 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın kısmen kabulü ile; İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında davacının davalıya takip tarihi itibariyle 91.056,44 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,4-Davacı yanın şartları oluşmayan ve yerinde görülmeyen kötüniyet tazminat talebinin reddine, 5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 6.220,06 TL karar harcından, peşin yatırılan 1.735,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.484,26 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,6-Davacı tarafından yatırılan 1.735,80 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı kendisini vekille temsil ettiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T gereğince hesaplanan 10.034,52 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı kendisini vekillle temsil ettiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan, …Ü.T gereğince hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 24,30 TL başvuru harcı, 3,75 TL vekalet harcı, 2.050,00 TL bilirkişi ücreti, 286,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.364,55 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 2.153,07 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 4,10 TL vekalet harcı, 650,00 TL bilirkişi ücreti, 169,60 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 823,70 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 73,66 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 11-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 12- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,13-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 14-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.05/04/2019