Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1565 E. 2019/887 K. 24.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1565 Esas
KARAR NO : 2019/887
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2016
NUMARASI : 2016/1 2016/215
KARŞI DAVA: 556-Tecavüzün Tespiti, Men’i
DAVA TARİHİ: 04/01/2016
K.DAVA TARİHİ : 24/02/2016
KARAR TARİHİ: 24/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin yaklaşık 25 yıldır … markası ve ticaret unvanıyla faaliyet gösterdiğini ve bu markayı ayırt edici hale getirdiğini, müvekkili ile aynı ilçede ve aynı alanda faaliyet gösteren davalının bu markayı müvekkilinin kullandığından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, davalının buna rağmen … ibaresini 2011 yılında kendi adına tescil ettirdiğini ve tescilden yaklaşık 3 yıl sonra müvekkiline markaya tecavüz fiillerini durdurması için ihtarname gönderdiğini, bu durumun iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin … ibaresi ile otelcilik sektöründe uzun yıllardır faaliyette bulunduğunu, bu durumun davalının haklarını müvekkiline karşı ileri sürme imkanının sessiz kalmak suretiyle kaybetmesi sonucunu doğuracağını, 556 Sayılı KHK’nun 8/3 maddesi uyarınca tescilsiz işaretlerin korunduğunu, yine davalı şirketin tescil tarihinden bu yana markayı herhangi bir şekilde kullanmadığını belirterek davalı adına tescilli … numaralı …. markasının hükümsüzlüğüne ve müvekkilinin davalı markasına tecavüz etmediğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarını kabul etmediklerini, davacının … markasını tescili için yaptığı başvurunun reddedildiğini, kaldı ki davacının müvekkili şirketin marka sahibi olduğunu bildiğini, müvekkilinin markasının 43.sınıfta tescil edildiğini ve davacının haksız kullanımını öğrendikten sonra hemen ihtar çektiklerini, davacının yapılan görüşmede müvekkilinden süre talep ettiğini, ancak buna rağmen kötüniyetli olarak kullanımına devam ettiğini bildirerek davanın reddini istemiş, karşı davasında ise müvekkili şirketin 42.hizmet sınıfında tescilli … numaralı … markası bulunduğunu, bu markanın 01/03/1999 tarihinde tescil edildiğini, müvekkilinin bu markayı … markası ile kullandığın davacının eylemlerinin marka haklarına tecavüz oluşturduğunu belirterek tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davacı karşı davalının tecavüzünün durdurulmasına ve men’ine karar verilmesini istemiştir. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevabında; karşı davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, kanundan doğan hakların kötüniyetli olarak kabul edilemeyeceğini, asıl kötü niyetli olanın davalı-karşı davacı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; Historia kelimesi ispanyolca ve İngilizcede tarih-tarihçe anlamında olduğunu, … kelimesinin ise İngilizcede tarih anlamında kullanıldığını, Kültür ve turizm Bakanlığı tarafından davacı karşı davalı şirket için 26/02/1991 tarihli turizm işletme belgesi düzenlendiği ve burada davacı şirketin işletme adının … olduğu, 2006 yılında düzenlenen faturadan davacının … ibaresini marka olarak kullandığı, ayrıca tarih belirtilmemiş çok sayıda tabela, plaket ve tanıtım materyallerinde davacının historai ibaresini hotelcilik sektöründe ticari unvandan ayrı markasal kullandığı, …. ve … ibarelerinin telafuzları birbirine çok yakın olduğu gibi gerek İspanyolca ve gerekse İngilizce de kullanılan anlamları -ve Türkçe karşılıkları yakın düzeyde olduğundan, markaların tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, ancak history esas unsurlu davalı karşı davacı yanın eski tescilli markası mevcut ise de hükümsüzlüğü istenen markadaki ibare üzerinde davacı yanın üstün ve öncelik hakkına sahip olması sebebiyle karıştırılma ihtimalinin uyuşmazlıkta hükümsüzlük yönünden değerlendirilmesinin etkisinin bulunmadığı, 556 Sayılı KHK’nun 8/3 maddesinde belirtildiği üzere; historia ibaresini davacı karşı davalının, davalı karşı davacının başvurusunun çok öncesinde yaklaşık 18 yıl süre ile markasal olarak kullandığı, ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesinde de belirtildiği üzere historia ibaresinin otelcilik ve iştigal konusunda belirtilen benzeri faaliyetlerde hak sahibi olması nedeniyle sınai mülkiyet hakkını kapsadığından davalının historia ibareli markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, davalı adına tescilli…sayılı historia ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı karşı davacı karşı davasında; davacı karşı davalının tecavüzünün durdurulmasını istemiş ise de asıl davadaki uyuşmazlık ile ilgili yapılan tespitler ve gerekçe gözetildiğinde davacı karşı davalının historia ibaresi üzerinde öncelikli ve eskiye dayalı hak sahibi olduğu, bu markayı markasal olarak daha önce kullandığı, buna göre markaya tecavüz iddialarının yerinde olmadığı gerekçeleriyle karşı davanın reddine karar verilmiş, kararı davalı karşı davacı vekili istinaf etmiştir. Davalı karşı davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının …başvuru nolu başvurusunun TPE tarafından reddedildiğini, buna göre müvekkili şirketin tescile dair marka hakkı öncelikli olup 3. kişilerin tecavüzüne karşı korunması gerektiğini, davacının tacir olup basiretli davranması gerektiğini, müvekkilinin historia markasının tescili için usulüne uygun başvuru yaptığını ve itiraz edilmeksizin talebin kabul edildiğini ve 31/05/2010’da yayınlandığını, bu tescil aleyhine de itiraz yapılmadığını, kaldı ki davacının marka tescil başvurusunun müvekkilinin önceki tarihli başvurusu nedeniyle reddedildiğini, davacının müvekkilinin başvurusuna süresinde itiraz etmediğini, davacı karşı davalı cevap dilekçesinde iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına uymadığını, hükümsüzlük talebiyle davasını açarken dava dilekçesinin 5.sayfasının son paragrafında davalı şirketin tescil tarihinden bu yana herhangi bir şekilde kullanmadığı ifadesini kullanarak kullanmama sebebine dayandığını, daha sonra ise iddiasını değiştirdiğini, buna kabullerinin bulunmadığını, dava dilekçesinin 2.sayfasında 556 Sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddesine dayalı olarak dava açıldığını, davacının marka başvurunu 24/03/2010’da yaptığını, bu başvurunun 30/09/2010 da reddedildiğini, dolayısıyla davacının bu tarihte müvekkilinin markasından haberdar olduğunu, davanın ise bu tarihten yaklaşık 5,5 yıl sonra açıldığını, gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararlarında hükümsüzlük davasının dava hakkının doğumundan itibaren 3 yıl içinde, öğrenmeden itibaren ise 1 yıllık süre içinde açılması gerektiğini, bu nedenle davacının dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını, yerel mahkemenin müvekkili şirketin uzun yıllardır kullandığı tescilli markasının kullanımını hiçe saydığını, davacının kullandığı historia ibaresi birçok dilde tarihçe, tarih anlamını taşıdığını, kaldı ki müvekkilinin bu markanın okunuşu olan history markasının mevcut olduğunu, müvekkilinin bu markayı da kullandığını, müvekkili şirkete ait iki markanın da aktif olarak kullanılmakta olduğunu, yine müvekkilinin müşteri çevresine inşaatına başladığı otellerin adının historia markası olarak tanıttığını sunulan belgelerden anlaşılacağını, bu amaçla hukuki yollara başvurmanın kötüniyet olarak kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin markasının 20/01/2011 tarihinde tescil edildiğini, bu tarihten itibaren davacıyı birçok kez ihtarla uyardıklarını, ancak davacının müvekkilini iyiniyetini suistimal ettiğini, turizm işletme belgesinin karara dayanak yapılmasının doğru olmadığını, bunun marka hakkından ayrı olup marka hakkına ilişkin bir hak sağlamayacağını bildirmiştir. Davalıya ait … tescil numaralı … markasının 43.sınıfta 30/12/2009’dan itibaren 10 yıl süreyle 06/01/2011 tarihinde tescil edildiği, yine davalıya ait … tescil numaralı … + ŞEKİL markasının 42.sınıfta ilik olarak 01/03/1999’da tescil edildiği ve 01/03/2009’dan itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği görülmüştür. Davacıya ait turizm işletme belgesinde işletme adının … olarak gösterildiği, belgenin 26/02/1991 tarihli olduğu görülmüştür. Davacı tarafından düzenlenen 21/05/2006 tarihli faturada; … ibaresinin kullanıldığı görülmüştür. Davacı şirketin unvanının “… TİC. LTD. ŞTİ” olduğu görülmüştür. Söz konusu tescilin 21/04/2006 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı görülmüştür. Davacı karşı davalı vekili, 02/05/2016 tarihli dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde davasını KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddesine dayalı olarak açtığını söylediğini, oysa bu davanın 5,5 yıl sonra açıldığını, davanın zamanaşımına uğradığını, iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına uyulmadığını bildirmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, markanın hükümsüzlüğü ve davacının davalı markasına tecavüz etmediğinin tespiti davası olup karşı dava ise, markaya tecavüzün durdurulması ve meni davasıdır. Asıl davada hükümsüzlüğü istenilen davalıya ait … tescil numaralı … markası 43.sınıfta 30/12/2009’dan itibaren 10 yıl süre ile 06/01/2011 tarihinde tescil edilmiştir. Asıl davada davacı taraf 26/02/1991 tarihli Turizm İşletme belgesine sahip olup bu belgede işletme adı … olarak geçmektedir. Yine dosya içinde bulunan ve asıl davacı tarafından düzenlenen 21/05/2006 tarihli faturada …. ibaresinin kullanıldığı görülmüştür. Bütün bu hususlar davacı, karşı davalının … ibaresi üzerinde öncelikli ve eskiye dayalı hak sahibi olduğunu göstermektedir. Dosya içeriğinden tarafların birbirlerinin faaliyetlerinden karşılıklı haberdar oldukları anlaşılmakta olup asıl davaya konu … tescil numaralı davalıya ait markanın 30/12/2009’dan itibaren 06/01/2011 tarihinde tescil edildiği, işbu asıl davanın da 04/01/2016 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davacı karşı davalının, asıl davaya konu markanın kullanımına sessiz kaldığı kanaatine varılmıştır. Buna göre asıl davadaki hükümsüzlük talebinin bu nedenle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Karşı dava yönünde ise, mahkeme kararında da belirtildiği üzere davacı karşı davalının … ibaresini markasal olarak daha eskiye dayalı olarak kullandığı anlaşılmakla karşı davada ileri sürülen markaya tecavüz iddiası sübuta ermemiştir. Yapılan bu açıklamalardan davalı karşı davacının asıl davaya yönelik istinaf talebinin kabulü, karşı davaya yönelik istinaf talebinin ise reddi gerekmiştir. Öte yandan asıl davada menfi tespit talebi bulunmakta ise de, ilk derece mahkemesince bu yönden hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle değerlendirme yapılmamış olup bu konuda davacı karşı davalının istinaf talebi bulunmadığından bu husus dairemizce değerlendirme dışı bırakılmıştır.Açıklanan bu nedenlerle, davalı karşı davacının istinaf talebinin asıl dava yönünden kabulü, karşı dava yönünden ise reddi gerekmiş, istinaf edilmeyen hususlar ile kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı-Karşı davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul(Kapatılan) 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/10/2016 gün, 2016/1 Esas, 2016/215 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-ASIL DAVA YÖNÜNDEN :a) Davanın reddine, b) Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,20 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, c) Davacı-karşı davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı-karşı davacıya verilmesine,4-KARŞI DAVA YÖNÜNDEN : a) Karşı davanın reddine, b) Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,20 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, c) Davalı-karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d)Avukatlık Asgai Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak, dazacı-karşı davalıya verilmesine,5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalı-karşı davacıya iadesine, 6- İstinaf aşamasında davalı-karşı davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 33,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 118,70 TL’nin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.24/04/2019