Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1563 E. 2019/559 K. 15.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1563 Esas
KARAR NO : 2019/559
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2016
NUMARASI : 2014/264 2016/788
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalının Bozcaada’da bulunan arsaların alım satımı konusunda anlaştıklarını ve davacının 500.000,00 TL bedelli senedi davalıya verdiğini, davalının bu senede dayalı olarak Almanya’daki Bochum Eyalet Mahkemesi’nde alacak davası açtığını, mahkemenin davanın kabulüne karar verdiğini, bunun üzerine müvekkilinin Ham Yüksek Eyalet Mahkemesi’ne temyiz başvurusunda bulunduğunu, ancak Ham Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin 500.000,00 TL’nin ödenmesine ve 5 puan faize hükmettiğini, bunun üzerine davacının, davalının Almanya’daki hesabına 500.000,00 TL’lik senede karşılık 03/06/2013 tarihinde ve 10/06/2013 ve 18/06/2013 tarihlerinde toplam 275.287,63 EURO ödeme yaptığını, bu ödemelere rağmen davalının İstanbul İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nün 2009/5882 Esas sayılı dosyasında aynı senedi takip dayanağı yapmak suretiyle mükerrer tahsilat yoluna gittiğini belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalının %20 oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının aynı konuda Tübingen Eyalet Mahkemesi’nde 5 O 19/14 sayılı ile dava açtığını ve aynı iddiaları ileri sürerek senedin kendisine iadesi ile takibin iptalini istediğini, davanın halen devam etmekte olduğunu, ayrıca menfi tespit talep edilen miktarın belli olmadığını, icra takibinin 2009 yılında kesinleştiğini, davacının borcun sebebine yönelik Bozcaada Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini, yine icra hukuk mahkemesinde açtığı takibin iptali davasının da reddedildiğini, borcun ödendiği iddiasının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının arsa satışı nedeniyle davalıya verdiği 500.000,00 TL bedelli senedin ödendiğini, buna rağmen davalının takibe geçtiğini iddia ettiği, taraflar arasında bu konuda Tübingen Eyalet Mahkemesinde devam eden dava bulunduğu, bilirkişi raporunda mahkeme kararı kesinleşmemiş ise milletler arası derdestlik söz konusu olacağını belirttiği, davalı vekilinin karara itiraz edildiği ve yargılamanın devam ettiğine dair belge örneklerini ibraz ettiği, yargılamanın devam ettiği, dolayısıyla milletler arası derdestliğin söz konusu olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davalının aynı alacağa dayalı olarak hem Türkiye’deki hem de Almanya’daki yargı mercileri nezdinde hukuki takibat başlattığını, ancak Almanya adli makamların kararına istinaden davalının banka hesabına ödemeler yapıldığını, böylece İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile takibe konulan alacağın ödendiğini, ödemelere ilişkin banka dekontlarının dosyaya ibraz edildiğini, mahkemenin ödemeleri dikkate almadan derdestlik gibi bir gerekçeyle davanın reddine karar vermesinin doğru olmadığını, borcun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiğini, mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu bildirmiştir. Davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde, davalının davacı aleyhine 500.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla 16 Ekim 2009 tarihinde icra takibi başlattığı, dosya içinde kıymet takdirleri bulunduğu, davacıya ait taşınmazın 24/10/2014 tarihinde satıldığı, satış bedeli için sıra cetveli yapılmak üzere….icra müdürlüğüne gönderildiği görülmüştür. Takibe konu senedin 07/04/2009 tanzim, 01/09/2009 vade, 500.000,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarın ise davalı olduğu, konusunun gayrimenkul satışı olduğu ve nakden düzenlendiği görülmüştür. Cevap dilekçesi ekinde sunulan Almanya’daki Tübingen Eyalet Mahkemesi’ne 31 Ocak 2014’de verilen dava dilekçesinde davacının …, davalının … olduğu, iddianın arsa satışı nedeniyle davacı tarafından verilen 500.000,00 TL bedelli senetle ilgili Bochum Eyalet Mahkemesince senet bedelinin ödenmesine karar verildiği, davacı tarafça senetten doğan ana borca ek masrafların Ham Yüksek Eyalet Mahkemesi kararı doğrultusunda davalıya ödendiği, ancak davalının Türkiye’de icra takibi yürüttüğünü, davalının hiçbir alacağı kalmadığını belirterek senedin iadesinin ve Türkiye’deki icra takibinin durdurulmasının talep edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda; Tübingen Eyalet Mahkemesi’nin 5 O 19/14 sayılı kararının incelendiği, buna göre tarafları, konusu ve sebebi aynı olan uyuşmazlığın Almanya’da derdest olduğunun belirtildiği, kararın 03/12/2014’de verildiği, davanın reddedildiği, ancak davacı …’nın bu karara karşı itiraz edip etmediğine dair dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı, şayet bu karara itiraz edilmemişse kararın kesinleşmiş olacağını, böyle bir durumda derdestlik itirazının söz konusu olamayacağı, şayet davacının bu karara itiraz etmiş ise ve itiraz üzerine Tübingen Eyalet Mahkemesi’nce davanın esasa girilerek yargılama yapmaya başlanmışsa derdest bir davadan söz edileceği ve Milletler Arası Derdestlik itirazının bu durumda değerlendirme konusu yapılacağının, MÖHUK’da özel bir düzenleme bulunmamakta ise de, bu durumun milletler arası derdestliğin reddini gerektirmediği, milletler arası derdestliğin Türk Hukukunda yasaklanmadığı, İstanbul 15 ATM’deki davanın 21/08/2014 tarihinde açıldığı, Tübingen Eyalet Mahkemesindeki davanın ise 31/01/2014 tarihinde açıldığı, buna göre Almanya’daki davanın daha önce açıldığı, Alman Mahkemelerince verilen kararların Türkiye’de tanınıp tenfiz edildiğini, karşılıklı kanuni ve fiili mütekabiliyet bulunduğunu, buna göre derdestlik itirazının kabul edilmesini engeller bir durumun bulunmadığı yolunda görüş bildirilmiştir. Davalı vekilince rapora karşı sunulan beyan dilekçesinde; davacının Tübingen Eyalet Mahkemesi’ne 05/01/2015 tarihinde sunduğu dilekçeyle itiraz ettiğini ve mahkemenin davanın esasına girerek yargılamaya devam ettiğini ve bilirkişi raporu alınmasına karar verdiğini bildirerek söz konusu itirazın Türkçe çevirisinin sunulduğu, itirazın 5 Ocak 2015’de yapıldığı, mahkemece taraf avukatına dosyanın bilirkişi olarak Temel isimli birisine verilmesine karar verildiğini, buna karşı beyanda bulunulabileceği yolunda yazı verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, davalıya senede karşılık ödeme yaptığını buna rağmen davalının senedi takibe koyduğunu ve mükerrer tahsilat yoluna gittiğini iddia ederek menfi tespit talebinde bulunmuştur. Davalı taraf ise, davacının aynı konuda Tübingen Eyalet Mahkemesi’nde dava açtığını, davanın derdest olduğunu ayrıca borcun ödendiği iddiasının da doğru olmadığını savunmuştur. Somut olay bakımından uyuşmazlık derdestlik bulunup bulunmadığına ilişkindir. 5718 sayılı MÖHUK da milletler arası derdestlik konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte MÖHUK’un 41. ve 47.maddelerindeki hükümlerde yabancı derdestliğin dikkate alındığı kabul edilmiştir. Türk Milletlerarası Usul Hukuku sisteminde yer alan ve derdestliği kabulüne cevaz veren bu 2 hükme Türkiye’nin taraf olduğu Milletlerarası anlaşmalardan doğan derdestlik hallerini de eklemek gerekir. Türk Hukukunda Milletlerarası derdestlik yasaklanmış değildir. Davanın daha önce açıldığı devlet mahkemesinde verilecek kararın Türkiye’de tanınması ve tenfizi mümkün ise Milletlerarası derdestlik kabul edilmelidir. 6100 sayılı HMK’nun 114/ı maddesi uyarınca derdestlik dava şartıdır. Eldeki dava 13/08/2014 tarihinde açılmıştır. Davacı … tarafından Tübingen Eyalet Mahkemesi’ndeki dava 31/01/2014 tarihinde kayda alınmıştır. Bir başka ifadeyle Almanya’daki dava Türkiye’deki davadan daha önce açılmıştır. Yine Alman Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye’de tanınması ve tenfizi mümkündür. Almanya ile Türkiye arasında mahkeme kararlarının tenfizine ilişkin kanuni ve fiili mütekabiliyet vardır. Dolayısıyla Milletlerarası derdestlik itirazının dava konusu olay bakımından Milletlerarası derdestlik kabul edilmesine engel bir durum yoktur. Davalı vekili tarafından 12/11/2015 tarihli dilekçe ekinde sunulan tercüme evrakların incelenmesinde davacı tarafın 05/01/2015 tarihinde sunduğu dilekçe ile Almanya’daki verilen karara itiraz ettiği, yargılamanın devam ettiği anlaşıldığından, davalı vekilinin derdestlik itirazının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi isabetlidir. Gerek bu davaya konu iddia ve istemler ile Almanya’da açılan davadaki iddia ve istemler aynı olduğundan somut olayda derdestlik durumu mevcuttur. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde değildir. Kaldı ki davacı tarafça davaların derdest olmadığı yolunda bir istinaf sebebi ileri sürülmemiş olup sadece borcun ödendiği ve ödeme durumunun araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Derdestlik dava şartı olduğundan öncelikle bu yönden inceleme yapılması ve yazı şekilde karar verilmesi doğrudur. Bu nedenle bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2019