Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1543 E. 2018/1966 K. 26.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1543 Esas
KARAR NO : 2018/1966
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2016
NUMARASI : 2012/120 E. – 2016/269 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 26/09/2018
İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nce verilen 22/12/2016 tarihli kararına karşı, her iki tarafın da istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize intikal etmekle, incelendi.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, “Yönetmeni ve senaryo yazarı … yapımcısı ise … Ltd olan ve balkanlarda Sırp’ların yaptığı katliamları konu alan … adlı filmin büyük maliyetler ve emeklerle ve Kültür Bakanlığının desteğiyle çekilmesinden sonra 16 Aralık 2007’de 26 kutu film negatifinin yıkanmak üzere davalı şirket çalışanı …a makbuz karşılığı teslim edildiğini, filmin negatiflerin kaybolduğundan habersiz olarak müvekkilinin çekimlere devam ettiğini ve Kasım 2008’de çekimleri tamamladıklarını, sonradan çekilen 13 kutu film negatifini de 2 Aralık 2008’de davalı şirkete teslim ettiklerini, ancak 26 kutu film negatifinin davalı şirket tarafından kaybedildiğini, bu konuyla ilgili İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesinde ceza yargılaması yapıldığını ve 2009/832 E.sayılı dosyada filmin davalı şirket tarafından kaybedildiğinin sabit olduğunun, 26 kutuluk film negatifinin kaybolması nedeniyle filmin bütünlüğünün bozulduğunu ve filmin yeniden çekilmesi gerektiğini, 2007 yılı rakamlarına göre film bütçesinin 2 milyon TL olduğunu, filmin çekimi için 3 yıl harcandığını, uğranılan zararların tazmini gerektiğini, yoksun kalınan kâr’ın ve manevi zararın da tazmini gerektiğini” iddia ile bilirkişi incelemesiyle böyle bir filmin yaklaşık olarak kaç TL’ye çekilebileceğinin tespiti ile yapılan masraflar için şimdilik 1.000.000 TL maddi tazminatın, ihtarname tebliğ tarihi olan 29.06.2009 tarihinden itibaren TCMB kısa vadeli krediler avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, eğer film davalı tarafça kaybedilmediyse, müvekkillerinin filmden elde edecekleri gelirin yaklaşık olarak ne kadar olacağının da tespit edilerek şimdilik 200.000 TL mahrum kalınan kâr’ın davalıdan tahsil edilerek davacılara verilmesini, filmin kaybedilmesi nedeniyle hem kişilik haklarına saldırı hem de eserin yok edilmesinden dolayı müvekkilinin duyduğu üzüntü ve yaşadığı psikolojik bunalım nedeniyle 200.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini, kesinleşen İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/831 E., 2011/370 K.sayılı kararı gözetilerek dava değeri kadar ihtiyati haciz kararı verilmesini, verilecek kararın 2 gazetede ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevaben, “tüzel kişiler hakkında uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağını, taraflar arasında bir anlaşma da bulunmadığını, kaybolduğu iddia edilen 26 kutu film yönünden müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, filmlerin yıkama sırasında kaybolmadığını, müvekkilinin edimini yerine getirdiğini ve filmleri yıkadığını, filmlerin yıkanmasından sonra davacı ve kızı ile birlikte 3.bir şirket içinde izlenmesinden sonra kaybolduğunun ileri sürülmesi nedeniyle 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/831 E.sayılı dosyasının Yargıtay sonucunun beklenmesi gerektiğini, bu ceza mahkemesi kararıyla müvekkilinin sorumlu olduğunun tespit edildiği iddiasının doğru olmadığını, mahkeme kararına göre filmlerin…şirketinin taşınması sırasında kaybolduğunu, kaybolmanın filmlerin yıkanması edimi yerine getirildikten sonra gerçekleştiğini, ceza davasında müvekkili şirketin taraf olmadığını, yargılanan kişilerin de tamamının beraat ettiğini, ceza mahkemesi kararı bağlayıcı kabul edilse bile müvekkilinin değil, …şirketinin sorumlu olacağını, film yıkama işleminin 2 saat sürdüğünü ve sonrasında telesine işlemi için dava dışı şirketin Kağıthane’deki stüdyolarına gönderildiğini, filmin yıkandığını ve sonrasında …şirketine telesiye için gönderildiğinin ve burada davalı ile kızının birlikte filmi izlediğinin davacı tarafça ceza davasının da kabul edildiğini, ayrıca davacının hiçbir ücret ödemeyip, uzunca bir süre yaklaşık 1,5 yıl filmin akıbetini sormadıktan sonra şimdi bu davanın açılmasının kötüniyetli olduğunu, filmlerin yıkandıktan sonra davacının hakimiyetine geçtiğini ve daha sonra 3.bir şirketin hakimiyetine geçtiğini, ceza mahkemesi beraat kararında, “filmlerin muhtemelen … şirketinde izlendikten sonra tekrar …şirketine götürülmediği ve … şirketinin taşınması sırasında kaybolduğu’nun belirtildiği, 26 kutunun içinde ne olduğunun belli olmadığını, içende reklam filmi ya da belgesel film de olabileceğini, kutulardan 1000 m ya da 500 m film de çıkabileceğini, müvekkilinin elinde halen 1400 m film bulunduğunu, filmlerin … şirketine gittikten sonra tekrar müvekkiline dönmediğini, kayıp olduğu iddia edilen filmlerin deneme çekimleri olduğunu, davacı delili olan CD’de davacının “ben verdim ondan sonra epey çekimlerimi yaptım” biçiminde beyanı bulunduğunu, bundan anlaşılanın, …’daki izlemeden sonra davacının filmleri aldığını, yaptıkları hesaba göre kaybolabilecek kutu sayısının en fazla 15 olabileceğini, ellerinde 1400 m film olduğu, ancak davacının bu kısmı izlemeyi kabul etmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu ve haksız zenginleşmeye çalıştığını davacının iddia ettiği gibi 2.000 figüran ile savaş sahneleri çekilse idi en az 600 kutu film olması gerektiğini, davacının 550 kopya dağıtım anlaşması yaptığını iddia ettiği, firmanın Türkiye’de adı hiç duyulmamış bir şirket olduğunu, bu iddianın muvazaalı olduğunu, film için yaptığı iddia edilen harcamaların ispat edilemediğini, 100.000 Euro dağıtım iddiasının gerçek dışı olduğunu, mahrum kalınan kârdan müvekkilinin sorumlu olmasının mümkün olmadığını, kusur varsa davacının kusurlu olduğunu, filmlerin müvekkiline teslim tarihine kadar davacının yaptığı masrafın sadece 7.000 TL olduğunu, Prof. C..’dan aldıkları özel mütalaa gereği davanın reddi gerektiğini” iddia ile davanın reddini istemiştir.
Mahkeme 22.12.2016’da, ceza mahkemesi’nce beraat kararı verildiğini, davacı tanığı …’ın beyanı, alınan bilirkişi raporları, karşılıklı ihtarnameler, her 2 yanın tanıklarının beyanları ve tüm delillere göre “her ne kadar film negatiflerinin davalıya teslim edildiği sabit ise de, taraflar arasında yapılacak işlemle ilgili herhangi bir sözleşme yapılmadığı, sektördeki teamüle göre genellikle negatif filmleri teslim eden yönetmenin banyo yapıldıktan sonra filmleri bizzat teslim aldığına dair bilirkişi mütalaası, 26 kutu negatif filmin teslim edildiği, 2007 yılı Aralık ayından itibaren ihtarname tarihine ve bu tarihle örtüşen Kültür Bakanlığı yazışmaları ve savcılık şikayet tarihine kadar yaklaşık 1,5 yıl süre ile 26 kutu filmin teslim alınmamış olması ve sessiz kalınmasının, hayatın olağan akışına uygun olmaması, filmlerin davalıda kaybolduğunun net olarak belirlenememesi, telesine işlemi için filmlerin … şirketine gönderildiğinin de net olmaması, dolayısıyla 818 sayılı BK gereği davalının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu red kararına karşı davacılar vekili duruşma talepli istinaf dilekçesinde, ” ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, filmlerin davalı çalışanı …tarafından teslim alınması konusunda bile davalı tarafın defalarca ve kötüniyetli olarak gerçeği gizlemek için inkâr beyanlarında bulunduğunu, her inkarcının oluşu ispat edildikçe yeni bir inkarda bulunduğunu, davalı şirket çalışanlarının beyanlarına göre karar verilmesinin yanlış olduğunu, müvekkilinin ekonomik zorlukları ve bakanlığın devam eden bir projeye destek vermemesi nedeniyle usulen ve kısa bir dilekçe ile film bütçesini küçük göstererek talepte bulunduklarını ve gene ekonomik sıkıntılar nedeniyle zaman kazanmak için 05.12.2008’de filmin montajına başlandığı biçiminde bir beyanda bulunduklarını, bilirkişilerin de montajına başlanan filmin dava konusu film olduğunu varsaydığını, mahkemenin de varsayıma göre karar verdiğini, oysa davacının “montajına başladım” dediği filmlerin test çekimi niteliğindeki 6 kutu film olduğunu, bu 6 kutu filmin davalı şirkette banyo ettirildiğinin ve …şirketinde telesiyesinin yapıldığının, davalının da kabulünde olduğunu, müvekkilinin, Bakanlığa hesap vermek için montajına başladım dediğini, davalının yazılı belge ile teslim aldığı filmleri teslim ettiğini, yazılı belge ile ispat edemediğini, yıllar sonra ortaya çıkardığı 2 eski çalışanı ile teslim ettiğini ispata çalıştığını, filmleri 1.5 yıl teslim almadıklarını çünkü filmin çekiminin devam ettiğini, normal şartlarda davalı firmanın 5 yıl boyunca filmi saklayabildiğini, davalının buna uygun özel bir deposu olduğunu, müvekkilinin sektör lideri olan davalıya güvendiği için teslim almadıklarını, …’ın davalı …’in ifa yardımcısı olduğunu, davacı … ile davalı şirket çalışanı … arasında geçen telefon konuşmasının, filmlerin tesliminin değil, kaybedildiğinin kanıtı olduğunu, davalı eğer gerçekten teslim etmiş olsa idi, “bizim arkadaşlar …’ın altını üstüne getirdiler, bulamıyor bir türlü” değil, “biz teslim ettik, neden bize soruyorsunuz” demeleri gerektiğini, mahkemenin, “davacı kesin teslim almıştır da yalan söylüyordur” mantığı ile hatalı karar verdiğini” iddia ile kararın ortadan kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili 01.02.2018 harç tarihli istinaf dilekçesinde, “takdir edilen 7.800 TL avukatlık ücretinin eksik olduğunu, davacının maddi tazminat talebinin 1.200.000 TL olup, reddedilen bu miktar üzerinden avukatlık ücreti takdiri gerektiğini” iddia ile kararın sadece bu yönden kaldırılarak avukatlık asgari ücret tarifesine göre ücret takdirini” talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, önceki savunmalarını tekrar ederek, “çelişkili beyanlarda bulunduğu iddia edilen …’un bu davanın tarafı olmayıp, şirket çalışanı olduğunu, ceza davasında yargılananların şirket çalışanları olup, beraat ettiklerini, ceza davasındaki beyanları şirketi bağlamadığını, davanın … şirketi yerine müvekkiline karşı açıldığını, davacı tarafın kötüniyetli olduğunu, HMK’nın 357.maddesi gereği ilik derecede ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf da ileri sürülemeyeceğini, bu nedenle montajına başlanan filmlerin test çekimleri olduğu iddiasının dinlenemeyeceğini ve kabul etmediklerini, müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, sektör teamüllerine göre banyo işlemi biten filmleri yönetmenlerin aldıklarını, bunun 4 farklı bilirkişi tarafından da ifade edildiğini, telefon görüşmesine göre filmlerin …’a bırakıldığını, davacının da kabul ettiğini, filmlerin müvekkilinin hakimiyetinde olduğu sırada değil, sinemaj şirketinde kaybolduğunu, davacının Kültür Bakanlığına verdiği dilekçede telesine hizmetinin …j şirketinden alındığının belirtilmesinin, filmlerin gittiğinin bir delili olduğunu, davacının diğer beyanlarının da, filmlerin yıkama sonrası teslim alındığının ikrarı niteliğinde olduğunu, senetle ispat kuralının hukuki işlemler olduğunu, oysa hukuki fiillerin tanıkla ispat edilebileceğini, filmlerin teslimi hukuki fiil kabul edilse bile yazılı delil başlangıcı bulunması durumunda tanık dinlenebileceğini, davacının Kültür Bakanlığına “montaja başladım” beyanı ve “telesiye hizmetini …şirketinden aldığı” yönündeki beyanlarının birer yazılı delil başlangıcı sayılması gerektiğini, dinlenen tanıklar … ve …’nun beyanlarının, filmlerin teslim edildiğini kanıtladığını, Prof. … ve Prof. …den aldıkları mütalaaların da savunmalarını desteklediğini, ayrık rapor düzenleyen bilirkişi ile sonraki bilirkişi heyetinin görüşlerinin de haklı olduklarını ortaya koyduğunu” iddia ile davacının istinaf isteminin reddini, kararın sadece müvekkili lehine eksik hesaplanan avukatlık ücreti yönünden kaldırılarak, avukatlık asgari ücret tarifesine uygun şekilde müvekkili lehine avukatlık ücretine hükmedilmesini istemiştir.
27.03.2015 tarihli ve 2 imzalı bilirkişi çoğunluk görüş raporunda, sonuç olarak “26 kutu negatif filmin davacıya geri teslim edildiğinin davalı tarafça ispat edilememiş oluşu nedeniyle, zarardan davalının sorumlu olduğu, zararın oluşmasında davacı yönetmenin bir kusuru varsa BK 44.maddesi uyarınca bir indirim yapılabileceği, zarar miktarı hesabı konusunda bir muhasip bilirkişinin de yer alacağı başka bir heyetten rapor alınmasının uygun olacağı” ifade edilmiştir.
Bu rapora ek ve azınlık görüşünde ise, “davacının çelişkili ifadelerinin film yapım sürecindeki uygulama ve teamüllerle örtüşmediğini, halen davalıda bulunan 1400 m filmin incelenerek belki de eksik olduğu iddia edilen filmlerin bunlar olabileceği” görüşü açıklanmıştır.
17.11.2016 tarihli 2.bilirkişi heyet raporunda ise sonuç olarak, “davacının Kültür Bakanlığına yazdığı 05.12.2008 tarihli yazıda … isimli filmin montajına başlandığının belirtildiği, bu ihbar dikkate alındığında montaja başlanabilmesi için negatiflerin davacı tarafça alınmış olması gerektiği, sektörel uygulamalara göre de filmin negatiflerinin 1,5 yıl boyunca teslim alınmayıp sessiz kalınmasının da sektörel hayatın olağan akışına aykırı olduğu” görüşü açıklanmıştır.
Her ne kadar davacı vekili yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminde bulunmuş ise de, dava konusu filmlerin yaklaşık 1,5 yıl süre ile teslim almamış olunmasının hayatın olağan akışına uygun olmayışı, başlangıçta davalı şirkete teslimine rağmen davacı tarafın Kültür Bakanlığına, “montaja başlandığı” yönündeki beyanının ve “telesiye hizmetinin Sinemaj şirketinden alındığı” yönündeki beyanlarının kendi aleyhine delil oluşturduğu, bu kapsamda davacı tarafın film negatiflerini, davalıdan geri aldığı sonucuna ulaşılması gerektiği, taraflar arasındaki anlaşmanın sadece yıkama ile ilgili olduğu ve telisiye işini kapsamadığı, davacının Kültür Bakanlığı’na yaptığı bildirimde de telesiye işleminin …şirketi tarafından yapıldığını beyan ettiği, bu şirketin ifa yardımcısı durumunda olduğunun kabulüne yeterli bir delilin bulunmadığı, dosyadaki bilirkişi raporları ve uzman raporlarının da ağırlıklı olarak bu yönde olduğu, davacının filmin bu bölümünü izlemesi ve montaja başlandığını bildirmesinin negatiflerin davacı tarafça teslim alındığını, gösterdiği, davalının telesiye aşamasından sorumlu olmadığı, davacı …’ın İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/831 E.sayılı dosyasında 23.02.2010 tarihli duruşmada, “filmlerin banyo edilmiş olduğunu ve …adlı başka bir yerde kızıyla birlikte telesiye izlemesini yaptığı” biçimdeki beyanın da, davalı tarafın savunmalarını desteklediği gözetilerek davacı tarafın tüm istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.
Davacı tarafın 1.000.000 TL maddi tazminat, 200.000 TL yoksun kalınan kâr ve 200.000 TL manevi tazminat talep etmiş oluşu nedeniyle reddedilen 1.200.000 TL maddi tazminatın tamamı yönünden avukatlık ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde ücret takdiri yerinde görülmemiş ve sadece bu husus düzeltilmek üzere davalının istinaf isteminin kabulüyle, hüküm bu yönden kaldırılarak aşağıdaki şekilde yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
1-Davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul (Kapatılan) 3.Fikri Sınâi Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.12.2016 tarih ve 2012/120 Esas, 2016/269 Karar sayılı kararının vekalet ücreti yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davanın reddine,
İlk derece yargılaması yönünden;
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 20.790,00 TL peşin harçtan, 29,20 TL ilam harcının mahsubu ile, 20.760,80 TL fazla harcın, talebi halinde davacıya iadesine,
5-Maddi tazminat yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 59.950,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Manevi tazminat yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.145,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılaması yönünden;
8-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
9-İstinaf talebi yerinde görülmeyen davacılar yönünden alınması gereken 35,90 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin davacılardan alınarak hazineye irat kaydına,
10-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
11-İstinaf yargılaması için, tebligat, müzekkere ve posta giderleri davacılar avansından karşılandığı anlaşılmakla, davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
12-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapıldığı, yapılan celse sayısı dikkate alındığında, 2.180,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak, kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 26/09/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.