Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1540 E. 2019/487 K. 08.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1540 Esas
KARAR NO : 2019/487
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2016
NUMARASI : 2016/5 2016/199
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 08/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin ….. nezdinde ….. + şekil markalarının bulunduğunu, markaların tanınmış marka olduğunu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ….. Havalimanı Kargo Gümrük Müdürlüğü’ne 25/08/2015 tarihli transit refakat belgesi muhteviyatı eşyaların incelenmesinde; içlerinde …….. marka ve işaretlerini taşıyan 1000 cift ayakkabının orjinalliği hususunda tereddüt hasıl olduğunu, gümrük müdürlüğünce durdurma kararı verildiğini, ürünlerin müvekkili şirketle bir ilgisi bulunmadığını, gümrük beyannamesi ve transit refakat belgesinde taşıyıcı firma olarak davalının adının geçtiğini, 556 sayılı KHK’nun 9/2-c maddesi uyarınca işareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesinin marka sahibi tarafından yasaklanabileceğini, suç duyurusu üzerine Bakırköy SCM Hakimliğinde mallara el konulma kararı verildiğini, ancak soruşturma sonunda takipsizlik kararı verildiğini belirterek davalının markaya tecavüz ettiğinin tespitine, eylemlerinin durdurulmasına, devamının önlenmesine, davalının bu markaları taşıyan malların üretimininin, ihracının ve sair surette ticarette mevkiine koymak fiillerinin yasaklanmasına, eşyanın imhasına ve tazminat taleplerinin saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin dava konusu ürünlerin sahibi, ithalatçısı veya ihracatçısı olmadığını, müvekkili şirketin taşıma işleri komisyonculuğu yapan lojistik firması olduğunu, uzak doğudan İstanbul’a …. ile getirilen dava konusu ürünlerin İstanbul’dan Libya’ya taşınması işinin organize edilmesi için ….. tarafından müvekkilinin talimatlandırıldığını, 556 sayılı KHK’nun 61.maddesi anlamında müvekkilinin davacı taleplerinin muhatabı olmadığını, ürünlerin …. tarafından paletler içerisinde kapalı kutularda ve ambalajlı bir şekilde taşındığını, ürünlerin içeriği ile müvekkilinin bir ilgisinin bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporuna göre; …. tarafından Türkiye’ye getirilen eşyaların davalı tarafça Libya’daki alıcılarına ulaştırılması amacıyla Ambarlı Limanı’nda yükleneceği deniz aracına ulaştırılması amacıyla temsil yoluyla transit refakat belgesi ve eki listeleri düzenleyerek transit rejimi beyanda bulunduğu, bu konşimento ve faturalardan dava konusu eşyaların ….da mukim muhtelif firmalara ait olduğu, davalının transit refakat belgesinde asıl sorumlu olması dava konusu eşyaların ithatalçısı veya sahibi olduğu sonucunu doğurmadığı, davalı tarafın transit rejim beyanında bulunduğu, dava konusu eşyaların 556 sayılı KHK’nun 61.maddesi anlamında gümrük bölgesine yerleştirme, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulma çabası gibi bir işleminin tespit edilmediği, gümrük kanununun 58/1 maddesine göre taşıyıcının gözetimi altında transit rejime tabi bir eşyayı muaeyene etme zorunluluğu bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 57 ve Gümmrük Yönetmeliği 107.maddesi uyarınca marka sahibinin durdurulan söz konusu mallar hakkında dava açıp ihtiyati tedbir, el koyma kararı, getirme şartı bulunduğunu, malın taşıyıcısının davalı olmakla birlikte alıcı adına hareket ettiklerini beyan edenin davalı şirket olduğunu, yani gümrük idaresi nezdinde tüm işlemleri davalının yaptığını, alt konşimentolarda da gümrük işlemlerinin davalı tarafından yapılacağının belirtildiğini, 02/11/2016 tarihli raporda; taşıyıcının imzasını attığı ve/veya adına işlem yaptığı kişi lehine sunduğu gümrük beyannamesi ve transit refakat belgesi ile kanun metninde yer alan gümrükçe onaylanmış bir işlem şartının davalı tarafından yerine getirildiğinin tespit edildiğini, rapora aykırı şekilde davanın reddinin doğru olmadığını, raporda belirtilen hususların ne sebeplerle kabul edilmediğinin açık ve net olmadığını, 6769 Sayılı SMK’nun 29.maddesi ve 556 Sayılı KHK’nun 61.maddesi uyarınca hükmün hatalı olduğunu, Yargıtay 11.HD’nin 2003/5128 Esas, 2004/1432 Karar sayılı kararı uyarınca taklit malları gümrük sahasına sokan kişilerin hukuki sorumlulukları olduğunu, yine mahkemece ….. marka ve logolarının taklit olarak üzerinde taşıyan malların istikbali hakkında da eksik hüküm tesis edildiğini, malların imhasının talepleri arasında yer aldığını, bu talebin gözden kaçırılarak eksik karar verildiğini, yerel mahkeme kararıyla taklit malların mevcut haliyle dolaşımına izin verilmesinin Anayasa’nın 90.ve TRİPS 46 ve 50.maddelerine aykırı olduğunu bildirmiştir. Transit Refalat belgesinin incelenmesinde; taşıyıcı olarak davalı şirketin adının yazılı olduğu görülmüştür. Ayrıca tutulan tutanaklarda 40 koli içinde 1000 adet ….. bulunduğu belirtilmiştir. Yine sunulan diğer belgelerden malların çıkış yerinin Hong Kong olduğu ve …. Havalimanına geldiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan üç kişilik 02/11/2016 günlü bilirkişi raporunda; dosyada sunulan gümrüğe sunulan ayakkabı örneğinin davacının marka hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, 556 Sayılı KHK’nun 9 ve 61.maddeleri uyarınca taklit transit malları Türkiye sınırları içerisinde transit geçişler sırasında durdurulabileceği ve bu mallara el konulabileceği, Yargıtay 11.HD’nin 2007 ve 2009 tarihli kararları bulunduğunu, yine bu tür mallarla ilgili olarak gümrük işlemlerini yürüten konşimentoyu elinde bulunduran ve beyanname veren komisyoncular ile acentaların müteselsil sorumlu olacaklarına dair bir çok Yargıtay kararı bulunduğunu belirtmişlerdir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; kararın doğru olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. İhbar olunan ….. vekili istinafın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti, tecavüz eylemlerinin durdurulması, devamının önlenmesi ve eşyanın imhası talebine ilişkindir. Dava konusu eşyalar … tarafından Türkiye’ye, buradan da Libya’ya gönderilmesi söz konusu olan eşyalar olup transit eşya nakli rejimine tabidir. 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun transite ilişkin gümrük işlemlerini düzenleyen 88.maddesine göre transit rejimine tabi eşya şüphe veya ihbar durumları hariç olmak üzere varış gümrük idaresine kadar muayene edilmeksizin ve gerektiğinde mühür altına alınarak veya memur eşliğinde sevkedilir ve gerek görüldüğünde eşyanın gümrük idaresince aynı kanunun 61 ve 70.maddesi hükümlerine göre muayenesi yapılır. Somut olayda taşıyıcı olan davalının transit rejimine tabi eşyayı muayene yetkisi bulunmadığından, hava yoluyla gümrüğe getirilen ürünlerin neler olduğunu fiilen bilmesi mümkün değildir. Aynı kanunun temsil hakkını düzenleyen 5.maddesinde temsilcinin başkası adına veya hesabına hareket eden kişi olarak kabul edilmiş olup davalının temsilen taşımayı gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Yine BK’nun genel hükümlerine göre özel kusuru olmadıkça temsilcinin, temsil olunan adına gerçekleştirdiği işlemler temsil olunan adına hüküm ifade eder. Davalının işi, ürünü hareket gümrük idaresinden alıp varış gümrük idaresine belgeleriyle birlikte teslim etmekten ibarettir. Buna göre davalının taşıyıcı olup 556 Sayılı KHK’nun 61/c maddesi ve 4458 Sayılı Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca kendisine kapalı koliler içerisinde teslim edilen eşyanın içeriğini kontrol etme yetkisi ve sorumluluğu bulunmadığı, dolayısıyla taklit ürünü olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığından, sorumlu olmadığına ilişkin mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Nitekim Yargıtay 11.HD’nin 2014/4405 Esas – 2014/12223 Karar ve 2015/11370 Esas – 2016/6903 Karar sayılı ilamları bu yöndedir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/03/2019