Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1506 E. 2019/479 K. 06.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1506 Esas
KARAR NO : 2019/479
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2016
NUMARASI : 2014/217 2016/907
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
KARAR TARİHİ: 06/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 21/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince sözleşmeye konu akaryakıt istasyonunun davalının kullanımı ve işleticiliğine bırakıldığını, istasyonun işletilmesi için gerekli tüm demirbaş malzeme ve teçhizatın da müvekkilince sağlandığını, bayilik sözleşmesinin 10.maddesi uyarınca sözleşmenin herhangi bir şekilde sona ermesi halinde malzemelerin şirketçe talebi takip eden 15 gün içinde sökülerek müvekkiline teslim edilmesi gerektiğini, sözleşmenin davalı tarafından ifa edilmemesi üzerine 06/02/2014 tarihli ihtarname ile haklı nedenle feshedildiğini ve ariyet verilen demirbaşların 15 gün içinde iadesinin istendiğini, ancak davalının malzemeleri iade etmediği gibi istasyondan da sökmediğini, müvekkilinin söküm için elemanlarını gönderdiğini, ancak davalının sökümü engellediğini belirterek malzeme ve teçhizatın davalıdan aynen istirdadına, mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki değerlerinin tespit edilerek temerrüt tarihi olan 26/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak ve haksız biçimde feshettiğini, davacının müvekkiline akaryakıt tedarik etmemesi nedeniyle müvekkilinin faaliyetinin durduğunu, dolayısıyla feshin haksız olduğunu, yine davacının iddia ettiğinin aksine müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğini, müvekkilinin sözleşmenin sona ermesi sebebiyle ekonomik çıkarından mahrum kaldığını, burada BK’nun 81.maddesindeki ödemezlik def’ini hatırlatmak istediklerini, avans faizi istenemeyeceğini, davacının sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle mahrum kalınan kar ve cezai şart talep etme hakkı bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delilleri ve bilirkişi raporuna göre; davacı tarafın 5 adet fatura muhteviyatı malın davalıya ariyeten teslimini ispatlayamadığı, davacının 21/09/2010 ariyet sözleşmesi ve mütemmimi teslim tutanağı ile 2 adet akaryakıt pompasının teslimini ispatladığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacının davalıya teslim ettiği 2 adet akaryakıt pompasının davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde 37.842,42 TL’nin 26/02/2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; hükme esas alınan raporun hatalı olup dava konusu demirbaş ve malzemelerin bir kısmının davalıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı şeklindeki değerlendirmeye itiraz ettiklerini, ancak mahkemenin bu değerlendirmeye itibar ettiğini, mahkemenin delilleri doğrudan değerlendirmeyip bilirkişininhukukideğerlendirmelerine itibar ettiğini, dava konusu kioska ait faturanın 200 adetlik toplam ürün faturası olup fatura konusu ürünlerin müvekkili tarafından gerekli oldukça ilerde bayilere ariyet olarak yerinde monte edilerek teslim edilmek üzere önceden toptan satın alındığını, daha sonra bayilere montaj yapılarak ariyet olarak teslim edildiğini, nitekim kioska ait faturanın üzerinde matbu şekilde ürünler bilahare teslim olunacaktır ibaresinin şerh düşüldüğünü, dava konusu kioskun kod sistem tarafından montajı doğrudan davalının istasyonuna yapılmak suretiyle teslim edildiğini, ürünün satın alım faturasının ariyet sözleşmesinin tarihinden 9 ay 21 gün önce olduğundan bahisle davalıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı sonucunun çıkarılmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporunda demirbaşların bir kısmına ait faturaların sözleşme tarihinden sonraki tarihlerde tanzim edilmiş olduğu gerekçesiyle bu demirbaşların davalıya ariyet olarak teslim edildiğine dair iddianın zaman itibariyle ticari hayatın olağan akışıyla bağdaşmayacağı şeklindeki değerlendirmeye itibar edilmesinin de doğru olmadığını, ariyet teslim tutanağı ne kadar sözleşmenin eki olarak tanzim edilmiş ise de, bu tutanağın sözleşmeyle aynı anda tanzim ve imza edildiği anlamına gelmeyeceğini, zira davalı ile bayilik sözleşmesi yapılıp davalıya ariyet malzeme ve teçhizatın verilmesi söz konusu olduğundan, ayrıca ariyet sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmede her ne kadar imzalanmış olsa da fiilen ortada kurulu ve lisans almış bir istasyon bulunmadığından dava konusu demirbaşların sözleşme imzalanır imzalanmaz davalıya tesliminin söz konusu olmadığını, fatura tarihlerinin sözleşmelerin imzalanmasından bir süre sonra olmasının nedeninin bu doğal sürecin işlemesi olduğunu, bu konudaki değerlendirmelerin hatalı olduğunu, demirbaşlara ait irsaliyeli faturalarda fatura konusu malzemelerin davalının istasyonuna teslim edildiği hususlarının açıkça yazılı olduğunu, bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin hatalı olduğunu, kaldı ki davalı yanın dava konusu demirbaşların kısmen ya da tamamen kendisine teslim edilmediğine dair savunma yapmadığını, aksine ariyet olarak verilen malların sökülerek iade alındığını öne sürmek suretiyle kabul ve ikrarı bulunduğunu bildirmiştir. Taraflar arasında 21/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, ayrıca 21/09/2010 tarihinde ariyet sözleşmesi başlıklı sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 3.maddesinde demirbaş malzemenin şirketçe iadesi istendiğinde 15 gün içerisinde teslim etmeyi, nakil ve her türlü giderin ariyet alana ait olduğu hükme bağlanmıştır. Yine 6.maddede ilerde şirket tarafından ariyet alana verilecek diğer demirbaş malzemenin ek bir liste halinde belirleneceği ve ariyet alana teslim edileceği, bu listenin sözleşmenin bir cüz’ünü oluşturacağı düzenlenmiştir. Ariyet sözleşmesi ekinde sunulan belgede; 9 adet malzemenin davalı tarafından teslim alındığına dair belge sunulduğu, belge altında davalı kaşesi ve imza bulunduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 06/02/2014 tarihli ihtarnamede sözleşmenin feshedildiği ve 15 gün içerisinde ariyet malzemelerinin şirketlerine iadesinin istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/03/2015 tarihli mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; davacı tarafından yapılan kurumsal kimlik giydirme, ariyet malzemeleri, otomasyon sistemleri vs. ekipmanların durumlarını ve ticari defterlerinin tespiti amacıyla inceleme yapıldığı, sahada bir kısım tesis ve makinaların bulunduğu, bu makina ve tesislerin ve demirbaşların yaklaşık değerini koruduğu ve toplam değerinin 238.000,00 TL olduğu, davacının kurumsal kimlik giydirme ,ariyet malzemeleri, otomasyon sistemleri vs. ekipmanları 221.473,51 TL’ye satın aldığı ve bugün ki rayiç değerinin 238.000,00 TL olduğu, bilgisayar otomasyon sistemlerinin sökülüp alındığı bildirilmiştir. Yargılama sırasında alınan 03/08/2015 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; davacı tarafından davalı şirkete ariyet olarak verildiği öne sürülen malzemenin rayiç değerinin 122.167,12 TL olduğu, ariyete konu malzeme faturalarının davacı defterlerinde iktisap bedelleri üzerinden maddi duran varlıklar hesabının borcuna kaydedildiği ve bunların toplam tutarının 116.291,50 TL olduğu, ariyete konu malzemelerin davacıya teslim edildiğinin ispatı halinde aynen tespiti, olmazsa 122.167,12 TL üzerinden davacının rayiç bedel talep edebileceği, davalının dava konusu malzemeleri müvekkiline ariyet olarak teslim edilmediğini savunduğu, davacı tarafından teslim tutanağının dosyaya sunulduğu, teslim tutanağının ariyet sözleşmesinin mütemmim cüzü olduğunun kabulü nedeniyle teslim tutanağının da tanzim tarihinin 21/09/2010 olarak kabulü gerektiği, oysa davacı tarafından ariyet malların iktisabı ile ilgili olarak dosyaya sunulan 7 adet faturadan 5 adedinin teslim tutanağından sonraki tarihleri taşıdığı, dolasıyla davacının bu faturalardaki malları davalıya teslim ettiği iddiasının zaman itibariyle ticari hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, ayrıca 30/10/2009 tarihli faturadaki kiosk konulu malın mahallinde mevcut olmadığının önceki raporla tespit edildiği, dolayısıyla davacının bu yönden talepte bulunamayacağı, bu halde davacının 13/06/2007 tarihli 35.215,35 TL bedelli iki adet iki akaryakıt pompasının davalıya tesliminin gerektiği, bu iki pompanın rayiç değerinin ise önceki raporda 37.842,42 TL olarak belirlendiği, bu tutarın talep edilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.Davacı vekilinin itirazları üzerine düzenlenen 27/06/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı itirazlarının kök rapordaki görüşleri değiştirir nitelikte bulunmadığı yolunda görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı tarafça davalıya verildiği belirtilen ariyet malların aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki değerlerinin tespiti ile tahsiline ilişkindir. Davalı taraf, davacının sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğini, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını savunmuştur. Davacı tarafından dosyaya sunulan tarihsiz belge ile 9 adet malın davalıya teslim edildiği iddia edilmiş, davalı tarafından ise açıkça bu belgedeki imzaya karşı çıkılmamıştır. Öte yandan davalı tarafından bu malların teslim alınmadığına ilişkin bir savunmada yapılmamıştır. Yine davalı vekili tarafından sunulan 04/11/2014 tarihli ikinci cevap dilekçesinde davacı şirkete ilişkin tüm demirbaşların kendilerine iade edildiğini savunulmuştur. Bu itibarla davacı tarafından 5 adet fatura muhteviyatı malın davalıya ariyeten teslimi olgusunun davacı tarafça ispatlanamadığı şeklindeki mahkeme gerekçesi isabetsizdir. Davalının bu malları davacıya iade ettiğini ispatla yükümlü olduğu gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş, davalıya dava konusu ariyeten verilen malların davacıya iade ettiği hususunda ispat olanağı tanınarak ve tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2016 gün, 2014/217 Esas, 2016/907 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 28,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 113,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.06/03/2019