Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1500 E. 2019/49 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1364 Esas
KARAR NO : 2019/57
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2016
NUMARASI : 2014/147 2016/819
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/01/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili, davalının müvekkili aleyhine 18/08/2011 keşide, 30/11/2011 vade tarihli 57.537,00 TL bedelli senede dayalı olarak kambiyo takibi başlattığını, söz konusu senetteki imzaların müvekkillerine ait olmadığını, müvekkillerinin haberleri olmadan borçlandırıldığını belirterek müvekkillerinin takip nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, icra takibinin müvekkilleri yönünden iptaline ve %40 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, borçluların ödeme emrine itiraz etmediklerini, hatta borcu alenen kabul ettiklerini, müvekkilinin yaklaşık 500.000,00 TL alacağı bulunduğunu, bononun hukuka uygun ve geçerli bir bono olduğunu, savcılık aşamasında alınan rapora dayalı olarak hüküm kurulamayacağını, müvekkilinin alacaklı olup takip yapmasının haklı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, dava konusu senetle ilgili olarak ağır ceza mahkemesinde dava dışı sanıklar hakkında dava açıldığı ve sanıklardan …’nun imzayı kendisinin attığını açıkça beyan ettiği, yargılama sonunda mahkumiyet hükmü kurulduğu, ayrıca adli tıp kurumundan yaptırılan incelemede senetteki imzaların davacıların eli ürünü olmadığının belirlendiği, davalı alacaklının senedin lehtarı olup imzaların borçlular tarafıdan atılıp atılmadığını kontrol etmesi gerektiği, imzaların alacaklı huzurunda atılması sağlanmadan ilgililer hakkında icra takibi yapmak suretiyle takibinde ağır kusurlu olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının takip dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tesiptine ve takip tarihi dikkate alınarak takip konusu alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin borçlu şirketten halen 450.000,00 TL kambiyo alacağı bulunduğunu ve bunu tahsil edemediği gibi %40 kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edildiğini, borçluların hiçbirinin ödeme emrine itiraz etmediğini, icra takibinin kesinleştiğini, hatta borçluların borcu alenen kabul ettiklerini, davacı kefillerin keşideci şirketin çalışanı olup müvekkillerinin kötüniyetli kabul edilmesinin somut olay adaletine alenen aykırılık teşkil ettiğini, takibe konu bononu hukuka uygun ve geçerli bir bono olup müvekkili şirketin davacı kefillerin imzasının sıhhatini anlama imkanı ve bunun takip etme zorunluluğunun bulunmadığını, davacıların borçlu şirketin çalışanı olması nedeniyle senet üzerine kefil sıfatıyla imza attıklarının düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, müvekkilinin kötüniyetli hareket etmediğini, müvekkilinin alenen dolandırılarak mağdur edildiğini, borçlu duruma düşürüldüğünü, kaldı ki İİK’nun 72/5 maddesinde yapılan değişiklikle tazminat oranının %20’ye düşürüldüğünü, bu durumun da yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu bildirmiştir.
Davalı tarafından davacılar ile dava dışı şahıslar aleyhine 14/11/2011 tarihinde Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 57.537,00 TL asıl alacak üzerinden toplam 58.168,83 TL üzerinden 1 adet bonoya dayalı olarak takip başlatıldığı görülmüştür.
Takibe dayanak bononun 18/08/2011 tanzim, 30/11/2011 vade tarihli, keşidecisinin …A.Ş, kefillerin ise davacılar ile bir kısım dava dışı şahıslar olduğu, lehtarın ise davalı şirket olduğu, 57.537,00 TL bedelli ve malen kaydıyla düzenlenmiş senet olduğu görülmüştür.
Bakırköy 7.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından adli tıp kurumundan alınan 21/01/2016 tarihli raporda; dava konusu senetteki imzanın davacının …’nin eli ürünü olmadığı, yine senetteki imzalar ile davacı …’ın imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/73 Esas 2014/217 Karar sayılı kararının incelenmesinde; davacılardan …’nun sanık …’ın yetkilisi olduğu . …. A.Ş’de 2008 yılından 2012 yılına kadar şoför olarak çalıştığı, sanık …nin söz konusu senetleri düzenleyerek alacaklı şirkete verdiği, müştekilerin bu senetlerden ancak …. plakalı aracına satılma şerhi konulması sonrası haberinin olduğu, sanıklar …ve …’ın olayla ilgilerinin bulunmadığı gerekçeleriyle sanıklar .. yönünden beraat, sanık …yönünden ise mahkumiyet hükmü kurulduğu, dosyanın 24/12/2014 tarihinde karara bağlandığı, temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildiği, ancak kesinleşip kesinleşmediğinin dosya içeriğinden anlaşılamadığı görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacılar takibe konu bonodaki adlarına atılan imzaların kendilerine ait olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bakırköy 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/503 esas sayılı yargılaması sırasında dava konusu olan senetle ilgili olarak adli tıp kurumandan alınan 21/01/2016 günlü raporda senetteki imzanın davacı …’nin eli ürünü olmadığı, yine davacı …’ın imzaları yönünden ise ilgi ve irtibat tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ayrıca davalıların katılan sıfatıyla bulundukları Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/73 Esas 2014/297 Karar sayılı ilamının içeriğinden sanık …u’nun müştekiler adına imzaları kendisinin attığını beyan ettiği ve mahkemenin de olayın oluş kısmında senedi sanık…’nin düzenlediği yolunda tespitte bulunduğu görülmüştür. Açıklanan bu hususlar karşısında davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Öte yandan davalı vekili %40 kötüniyet tazminatının gerek kendilerinin kötüniyetli olmaması, gerekse oran itibariyle yerinde olmadığına yönelik istinaf talebinde bulunmuş ise de, takip konusu bonoda davacıların kefil sıfatıyla yer aldığı, davalının bonoda lehtar olup tacir olması ve bono düzenlenmesi de ticari iş niteliğinde olduğundan imzaların davacılara ait olmadığını bilmesi gerekirdi. Öte yandan takip 14/11/2011 tarihinde başlatılmış olup takip tarihi itibariyle İİK’daki kötüniyet tazminatı oranı %40’tır. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir. Yine davacılardan …’ın bononun borçlusu şirket çalışanı olması bonoda kefil olmasını gerektirir bir durum olmadığından bu yönün hayatın olağan akışına uygun olduğu şeklindeki istinaf talebi de yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 3.930,35 TL harçtan peşin alınan 737,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.193,35 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.11/01/2019