Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1499 E. 2018/194 K. 07.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/1499 Esas
KARAR NO : 2018/194 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/10/2016
NUMARASI : 2014/1058 E., 2016/854 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 07/02/2018
İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nden verilen 20/10/2016 tarihli kararına karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize intikal etmekle, incelendi.
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı banka vekili, “müvekkili ile davalılardan … arasında imzalanan 05.11.2013 tarihli 1.000.000 TL miktarlı, 04.07.2012 tarihli 2.000.000 TL miktarlı, 05.11.2013 tarihli 1.750.000 USD miktarlı kredi çerçeve sözleşmesi ile 26.03.2012 tarihli 5.000.000 TL miktarlı, 30.07.2009 tarihli 2.000.000 USD miktarlı GKS’lerine müşteriden davalı firmaya kredi kullandırıldığını, davalılar … Tic. A.Ş. ve … Tic. A.Ş. ile …. ve …’nun kredi sözleşmelerini müşterek-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını ve bunların borcun tamamından sorumlu olduğunu, davalı …’ün ise 30.07.2009 tarihli 2.000.000 TL bedelli GKS’ni müşterek-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını ve sorumlu olduğu borç miktarının 26.02.2014 itibarıyla 2.060.634,34 TL olduğunu, borçlu-davalı şirketin kredi koşullarına uymaması ve ödeme koşullarında temerrüde düşmesi nedeniyle 24.01.2014’te borçlulara Beşiktaş Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderilerek, 1.969.773,96 TL nakdi, 80.465 TL gayrinakdi alacağı ödemesinin istendiğini, buna rağmen borç ödenmediğinden, 26.02.2014 itibarıyla davalılardan ….’ün 2.060.634,34 TL diğer borçlulardan ise 2.123.032,18 TL nakit, 14.560 TL gayrinakit olarak toplam 2.137.592,18 TL için tahsilde tekerrür olmamak üzere icra takibi başlatıldığını, davalıların borca, takibe, faize, faiz oranına ve tüm fer’ilere itiraz ettiklerini, itirazların haksız olduğu” iddia ile davalılardan …’ün 26.02.2014 tarihi itibarıyla 2.060.634,34 TL’lik borca, takibe ve faize itirazların iptalini, diğer davalıların İstanbul .. İcra Müdürlüğü …Esas sayılı icra takip dosyasında, 2.123.032,18 TL nakit, 14.560 TL gayrinakit olmak üzere toplam 2.137.592 TL borca, takibe, faize yönelik itirazların iptalini, takibin devamını, en az % 20 icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı … Tic. A.Ş., .. Ve Tic. A.Ş. ve …. A.Ş. ile davalı … vekili cevaben, “icra takibine konu 05.06.2009 tarihli 250.000 USD, 26.03.2012 tarihli 5.000.000 USD 29.09.2009 tarihli 1.000.000 USD miktarlı GKS’lerine istinaden konulan kredi borçlarının ödenerek kapatıldığını, 2009 yılında kullanılan tüm kredilerin …A.Ş.tarafından ödenip kapandığının banka kayıtları incelendiğinde bu hususun anlaşılacağını, nitekim bu krediler kapatıldıktan sonra 05.11.2013 tarihli 500.000 USD’lik GKS imzalandığını, önceki sözleşmeler kapatılmadan bu sözleşmenin akdedilmesinin eşyanın tabitatına aykırı olduğunu, dolayısıyla mahkemenin önceki kredilerin kapatılıp kapatılmadığını incelemesi gerektiğini, önceki krediler kapatıldığından müvekkilleri …. A.Ş. ve… Tic. A.Ş. ile ..’nun müteselsil kefalete ilişkin sorumluluğunun ortadan kalktığını, nitekim davacının, hangi kredi için ne kadar alacaklı olduğunu belirtmeyip tek kalemde alacak iddiasında bulunduğunu, kapatılan kredi döneminde şirket yetkilisi olan … hakkında icra takibi yapılmasının da kötüniyetli olduğunu, talep konusu borç miktarının da gerçeği yansıtmadığını, … A.Ş. tarafından teminata verilmiş olan çek ve senetlerin de banka kayıtları incelendiğinde ortaya çıkacağını, kefalet hukuku açısından gerekli şartların oluşmadığını, istenen faizin fahiş olduğunu ve kat ihtarında hangi sözleşmeye ait ne kadar borç kaldığı belirtilmediğinden, asıl alacağa faiz istenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, kat ihtarının hukuka uygun olmadığını, takip öncesi muacceliyet ve temerrüt koşulları oluşmadığını kullanılan kredinin dövize endeksli kredi olduğunu, takibin ise TL üzerinden fahiş faiz uygulanarak yapıldığını, başka bir GKS’nin sorumluluğunun müvekkillerine yansıtılmasının da doğru olmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı…., cevaben, “davacının iddiasına göre müvekkilinin müteselsil kefil olduğunu, davacının yasal adreslere gerekli bildirimleri tebliğ etmesi gerektiğini, ayrıca kefaletle ilgili beyan ve imzaların da geçerliliğini kontrol etmesi gerektiğini, asıl borçlularla imza edilen tüm GKS’nin ve gayrinakdi alacakların tamamının kül halinde müteselsil kefilden istenemeyeceğini, öğretinin ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin de bu görüşte olduğunu” savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …r cevabında, ” müvekkilinin geçmişte bir dönem kredi borçlusu …..’nin ortağı ve yöneticisi olduğunu, bu ilişkinin Ağustos 2009’da sona erdiğini, davanın ilgili olduğu icra takibinin 2009, 2010, 2012 ve 2013 yıllarında ve müvekkilinden sonraki dönemde imzalanan GKS’ne dayandığını, takibe dayanak kefaletin geçersizliği konusunda takibe itiraz ettiklerini, müvekkilinin 2010-2013 yıllarına ait GKS’lerinde hiçbir neden ve sıfatla imzasının bulunmadığını, şirkette olduğu dönemde 2009’da yapılan kredi sözleşmesinin 818 sayılı BK. hükümlerine tabi olduğunu, BK. 484 maddesi gereği kefaletin sıhhatine, şekil kuralına ve kefalet miktarının açıkça belirtilmesine bağlı olduğunu, müvekkilinin imzası bulunan GKS’nin 2009 tarihli olup, bu sözleşmede kefaletin sınırının belirtilmediğini, bu hususun İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, ihtiyati haciz talebinin red kararında da yazılı olduğunu, bir an için kefaletin geçerli olduğu kabul edilse dahi, 2009 yılına ait sözleşmeden doğan borç ödemesinin de sona erdiğini, zaten kredi borcunu ödemeyen bir firmaya 2010, 2012 ve 2013 yıllarında defalarca kredi verilmeyeceğini, kefalet geçerli sayılsa bile aynı borçlunun 2010, 2012 ve 2013’te kredi kullanmasıyla müvekkilinin sorumluluğunun sona erdiğini, bu yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı bulunduğunu, davacının gönderdiği kat ihtarnamesinde herhangi bir kredi sözleşmesine atıf yapılmadığını, kat ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, muacceliyet ve temerrüt koşullarının oluşmadığını, ödenen ve kapatılan krediler dikkate alınmadığından davacının taleplerinin fahiş olduğunu, alacağın brüt ve belirlenebilir olmaması nedeniyle icra inkar tazminataı istenemeyeceğini” savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme bilirkişi rapor ve ek raporu ile ikinci kez rapor aldıktan sonra 20.10.2010’da, davalı … hakkında davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki dava hakkında nakit alacaklar yönünden asıl borçlu .. A.Ş. ile birlikte müteselsil kefiller …Tic. A.Ş. ve …. Tic. A.Ş., …. ve …. açısından davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 2.121.454,27 TL üzerinden devamına, asıl alacak 2.010.056,77 TL’ye talep tarihinden itibaren % 72 temerrüt faizi ve % 5 Gider vergisi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava ve takipten sonraki ödemelerin, infaz sonrasında icraca dikkate alınmasına, kabul edilen miktar üzerinden % 20 hesabıyla 424.290,85 TL teminatın, asıl borçlu ve müteselsil kefil davalılar … .. A.Ş., … Tic. A.Ş., … ve …’ndan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermiştir.
Davacı banka vekili 31.01.2017 harç tarihli istinaf dilekçesinde, “davalılardan …r’ün de imzaladığı GKS nedeniyle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, bu davalının 30.07.2009 tarih ve 2.000.000 USD miktarlı GKS imzaladığını (müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla), imzalanan tüm kredi sözleşmelerinin geçerli olduğunu, davalı ..’ün de imzaladığı GKS’nden dolayı müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, …’ün imzaladığı GKS’nin tamamının tahsilatla kapatılmadığını, bu kişinin sorumlu olduğu miktarın takip talebinde belirtildiğini, GKS’nin ve kredi çerçeve sözleşmelerinin de geçerliliklerini koruduğunu, 20.05.2015 tarihli bilirkişi raporunun 4-5. sayfalarında, …’ün de borçtan sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, buna rağmen mahkemenin, 30.07.2009 tarihli kredi sözleşmesi dışındaki sözleşmelerde imzası bulunmadığı gerekçesiyle …. hakkındaki davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesinin 1.maddesinde, “kefillerin kefaletin müşterinin bankaya mevcut ve doğacak anapara ve faizini ödemeyi kabul ederler” hükmünün yer aldığını, dolayısıyla ….’ün tüm borçtan sözleşme gereği kredi limitince sorumlu olduğunu, kefalet sözleşmesi ekindeki belgede de “kullandığı/kullanacağı…….kabul ediyorum” beyanının bulunduğunu, TBK’nun 589/3, 162 ve 163.maddelerinde GKS’nin müşterek borçlu müteselsil kefil şerhi başlıklı maddesinde müşterek, müteselsil kefaletin şartlarının ve sorumluluk miktarlarının açık olduğunu, …. şirketten ayrılsa bile sorumluluğunun devam edeceğini, kaldı ki ….’ün TBK 20/3 maddesinde yazılı şekillerden biri ile bankaya bildirimde bulunmadığını, 01.09.2016 tarihli bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, taraflar arasında delil sözleşmesi bulunduğunu banka kayıtlarının esas alınması gerektiğini,” iddia ile kararın banka lehine bozulmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili istinafa cevaben, “mahkemenin, müvekkili hakkındaki red kararının doğru olduğunu, takibe dayanak kredi sözleşmesinin 2013 tarihli olduğunu ve bunun, müvekkilinin kefaleti bulunan 2009 tarihli GKS’nin devamı niteliğinde olmadığını” savunarak istinaf isteminin reddini istemiştir.
Dairemiz önüne gelen istinaf yargılamasının konusu sadece davalılardan …. hakkında açılmış bulunan davanın reddine ilişkin karara karşı davacı bankanın istinaf istemine ilişkindir. Her ne kadar davacı banka, davalı … hakkındaki davanın da kabulünün gerektiğini, adı geçen davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumluluğunun devam ettiğini, Genel Kredi Sözleşmesinin ve çerçeve sözleşmelerin geçerliliklerini koruduğunu iddia etmiş ise de, dosyada bulunan kredi sözleşmeleri ve kefalet sözleşmeleri ile bilirkişi raporları ve ek rapordaki değerlendirmelere göre, davalılardan …’ün sadece 2009 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde imzasının bulunduğu, bu sözleşmeye konu olan kredi borcunun ödendiği ve sona erdiği, talep konusu borcun daha sonraki tarihte düzenlenen ve davalı …’ün imzası bulunmayan kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalı …’ün imzası bulunan kredi sözleşmesine ilişkin borcun ödendiği ve sona erdiği sabit olduğuna göre, sonradan kullandırılan krediler nedeniyle adı geçen davalının sorumluluğunun bulunmadığı, kefalet sözleşmesinde geçen ve gelecekteki kullandırılacak kredilerden dolayı davalının da sorumlu olacağına dair süresi ve miktarı belirsiz kayıtların davalı için bir sorumluluk doğurmayacağı gözetilerek, davacı bankanın istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR:
6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin esastan REDDİNE,
Davacı tarafın kamu bankası olması nedeniyle peşin alınmış maktu istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Davacı tarafından istinaf incelemesi sırasında yapılmış yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan gider avansının talebi halinde kendisine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 07/02/2018