Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1495 E. 2019/417 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1495 Esas
KARAR NO: 2019/417
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2016
NUMARASI: 2014/1125 2016/1020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/02/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında … marka ürünlerin ithalatı ve satımı konusunda 22/06/2011 tarihli protokolün imzalandığını, daha sonra 28/02/2012 tarihli sözleşmeyle bu protokolün feshedilerek sonlandırıldığını, davalının fesih sözleşmesiyle kararlaştırılan borçlarını ödememesi üzerine ihtarname çektiklerini, ancak davalının borçlarını ödemediğini, bunun üzerine başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, 28/02/2012 tarihli ek protokol ile taraflar arasında o ana kadar verilen siparişler üzerinden bir hesaplama yapıldığını ve davacının verdiği siparişlerin oranının %39 olduğunun tespit edildiğini, ancak davacının sipariş ettiği ürünlerin bir kısmını almaktan vazgeçtiğini, müvekkilinin … sipariş verdiği bu ürünleri almak zorunda kaldığını, davacı tarafın almaktan vazgeçtiği ürünler hesaplamadan düşüldüğünde, MDF’den payları da %38’e düştüğünü, davacının MDF’ye konu tutar olarak bildirdiği 2.326.888 USD’nin gerçek tutar olmadığını, … tarafından müvekkiline MDF tutarı olarak ödenen miktarın 1.941,714 USD olduğunu, buna göre %2 MDF tutarının 38.834,00 USD olduğunu, … tarafından da müvekkiline bu miktar ödeme yapıldığını, banka kayıtlarında durumun net olarak görüldüğünü, davacının siparişlerine karşılık gelen %38’lik kısmının ise 14,750,00 USD yaptığını, bu miktardan davacının müvekkiline ödemekle yükümlü olduğu 6.390,00 USD mahsup edildiğinde bakiye 8.367,00 USD kaldığını, davacının talep ettiği 11.760,00 USD’nin doğru olmadığını, ayrıca davacının 3.190,00 TL’de müvekkiline kira borcu bulunduğunu, yine davacının sipariş edip de sonradan almaktan vazgeçtiği malları müvekkilinin elinde kaldığından, maliyetin altında fiyatlara sattığını, bu nedenle müvekkilinin 4.500 USD civarında zarara uğradığını, müvekkilinin davacıya takas mahsup teklif ettiğini, ancak davacının bunu kabul etmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında sözleşme ve ticari ilişki bulunduğu, davacının defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ve davalının defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarda; davalının davacıdan olan kira alacağına ilişkin bedelin indirilip yapılan hesaplama sonucu davacının, davalıdan 4.368,20 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 4.368,20 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, bakiye istemin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; hükme esas alınan bilirkişi raporundaki taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiği ve yine %2 MDF payının %39’luk kısmının davacıya verileceği hususlarında yapılan tespite bir itirazlarının olmadığını, ancak müvekkili şirketin payına düşen 18.150,00 USD üzerinden müvekkilince ödenmesi kararlaştırılan 6390 USD mahsup edildikten sonra kalan bakiye 11.760,00 USD alacaklı olduklarının açık ve net olduğunu, raporda davalının cevabi ihtarnamesinde bahsettiği 8.367 veya 8.755 USD’yi ödemekten intina etmediği şeklindeki ikrarın müvekkilince verilen siparişleri almaktan cayması sebebiyle bu malların davalı tarafından alınmak zorunda kaldığı ve spotlarda kalması nedeniyle zarara uğradığını ve davalının müvekkilinden kira alacağı bulunduğu şeklindeki ikrarının bileşik ikrar olup bölünemez nitelikte olduğunun kabul edilerek ve davalının iddia ettiği zarar ve kira alacağı düşüldükten sonra 4.368,20 TL’ye ulaşılmasının doğru olmadığını, davalının siparişten vazgeçilmesi nedeniyle zarara uğradığı ve kira alacağı bulunduğu iddialarının ispata muhtaç olduğunu, bu alacak kalemlerinin ispatının gerektiğini, kaldı ki davalının ikrarının bağlantılı bileşik ikrar olarak kabul edilmesi halinde dahi ikrarın bölünebilir olduğuna dair Yargıtay kararları bulunduğunu, hükme esas alınan 22/08/2016 tarihli raporun elverişsiz olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasında 27 Mayıs 2014 tarihinde 21.636,80 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak 28/02/2012 tarihli fesih protokolü gösterildiği, davalının ise süresinde itiraz ettiği, itirazında ödeme emrinin asile gönderilmesi gerekirken vekile gönderilmesinin doğru olmadığı, borca itiraz ettiklerini bildirmiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 13/11/2012 tarihli ihtarnamede; müvekkiline taahhuk eden 18.150,00 USD’nin müvekkilince ödemesi gereken 6.390,00 USD’nin mahsubundan sonra kalan kısmının ödenmesinin istendiği, davalı tarafından davacıya gönderilen 30 Kasım 2012 tarihli cevabi ihtarnamede ise; davacının MDF ödemesinden hissesine %38 oranında bir pay düştüğünü, bunun 15.145 USD yapıp davacının ödemesi gereken 6.390 USD mahsup edildiğinde bakiye 8.367 USD kaldığını, ayrıca davacının iptal ettiği siparişler nedeniyle müvekkilinin almak zorunda kaldığı malların stoklarında yaklaşık bir yıldır beklediğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, müvekkilinin bakiye 8367 ya da davacı hesabı ile 8755 USD’yi ödemekten imtina etmediğini, müvekkilinin uğradığı zararların telafi edilebilecek en hakkaniyetli çözümün ödemenin sipariş verip de almadıkları müvekkili deposunda beklemekte olan …. ürünlerinden mal olarak karşılanmasını, bu yüzden öncelikli olarak mal olarak ödemeyi teklif ettikleri görülmüştür. Taraflar arasındaki 22/06/2011 tarihli sözleşmede; taraflar arasındaki ilişkinin işleyiş şeklinin hüküm altına alındığı görülmüştür. 28/02/2011 tarihinde ise tarafların aralarındaki ilişkiyi karşılıklı anlaşma ve mutabakat ile 21/02/2012 tarihinden itibaren feshettikleri görülmüştür. Yine taraflar arasında işbirliğinin sonlanışına ilişkin kuralları düzenleyen 28/02/2012 tarihli belgede ise; davacının … ürünlerindeki alım oranının %39 olarak hesaplandığı, 21/02/2012 tarihine kadar stoklara giren mallara tekabül eden %2 ‘lik yedek parçanın birinci maddede hesaplanan yönteme göre %39’luk bölümünün davacıya verileceği, 2011 sonuna kadar yapılan alımlardan dolayı …. tarafından verilmesi beklenen MDF’nin %39’unun davacıya pay olarak verileceği veya mahsup edileceği, …. tarafından PTT sözleşmesi çerçevesinde kesilen 12.780 USD cezanın taraflarca yarı yarıya paylaşılarak ödeneceği, bu çerçevede davacının cezanın yarısı olan 6390 USD’yi en geç 60 gün içinde davalıya ödeyeceğinin hüküm altına alındığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 12/05/2015 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; davacı tarafın defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucunda; takip ve dava tarihi itibariyle davalıya bir borcunun veya davalıdan alacağı olduğuna dair bir kayıt bulunmadığı, yine davacı defterlerinde takibe konu 21.035,00 TL tutarındaki alacağa ilişkin herhangi bir alacak taahhuk kaydı yapılmadığı, davacının bu talebinde haklı olup olmadığının anlaşılabilmesi için davalının ticari defterlerinin incelenmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/08/2016 tarihli iki kişilik bilirkişi raporunda ise; davalı tarafın 2011 ve 2012 yılı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı ve delil niteliğinde olduğu, cari hesap ilişkisi sonunda davalının, davacıdan herhangi bir alacağının görünmediği, en son 19/12/2012 tarihinde davacı tarafından davalıya 5950 TL EFT ile cari ilişkinin sonlandırıldığının tespit edildiği, davalının cevap dilekçesi ve ihtarnamedeki ikrarının bağlantılı bileşik ikrar olup bölünemez nitelikte olduğu, ancak davacının davalının 8775 USD’yi ikrar ettiği ve bunu ödemek zorunda olduğunu ileri süremeyeceği, ikrarın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, bu durumda davalının davacıya olan 8775 USD borcundan 4500 USD zararını ve 3190 TL alacağını indirmek yetkisine sahip olduğunu, buna göre gerek 4500 USD zararın ve gerekse 3190 TL kira alacağının mahsubu soncu davacının davalıdan 4368,20 TL talep edebileceği bildirilmiştir. Davacı tarafından işbu rapora itiraz edilmiştir.
GEREKÇE:Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Davacı taraf, davalıdan sözleşme nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davacının bakiye 8.367,00 USD alacağı kaldığını, ancak davacının müvekkiline 3.190,00 TL kira borcu bulunduğunu, ayrıca davacının sipariş ettiği mallardan bir kısmını almaktan vazgeçmesi nedeniyle müvekkilinin bu malları aldığı ve piyasa fiyatının altında satmak zorunda kalması nedeniyle 4.500,00 USD zarara uğradığını savunmuştur. Mahkemece, davalının savunmasında belirttiği kalemler yönünden mahsup yapılarak kalan miktara hükmedilmesi doğru değildir. Zira davalı taraf gerek zarara uğradığını ve zarara uğradığı miktarı, gerekse davacıdan olan kira alacağını ispat etmekle yükümlüdür. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş davalıya bu alacak kalemlerini kanıtlama olanağı tanınıp delilleri toplandıktan sonra ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/12/2016 tarih, 2014/1125 esas, 2016/1020 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 28,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 113,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.27/02/2019