Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1486 E. 2018/155 K. 02.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/1486 Esas
KARAR NO : 2018/155 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2016
NUMARASI : 2014/126 E., 2016/939 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ : 02/02/2018
İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nden verilen 16/11/2016 tarihli kararına karşı davacı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize intikal etmekle, incelendi.
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili “müvekkili ile davalılar arasında önce 26.07.2013 tarihli daha sonra ise 04.09.2014 tarihli iki ayrı sözleşme imzaladığını ve okul araç-gereçleri satışı konusunda anlaştıklarını, davalılardan …’ın şahsının ve sahibi olduğu .. .. . Ticaret adlı şahıs şirketi olarak, …’in ise, … adına sözleşme imzalama yetkisine sahip temsilci olarak sorumlu olduğunun, ilk sözleşme gereği davalılara çeşitli tutarlarda toplam 68.000 TL’lik çek ve 5.000 TL nakit ödeme yapmalarına rağmen, davalı tarafın sözleşme konusu malları tam ve eksiksiz olarak teslim etmediğini, sadece 26.762 TL’lik mal teslim edrek 03.09.2013 tarihli faturayı müvekkiline gönderdiklerini, yapılan görüşmeler sonucunda 04.09.2013’te teslimat yapıldığını, davalıların ısrar üzerine yapılan 2.sözleşme nedeniyle de davalılara toplam 18.000 TL’lik daha çek verildiğini, buna rağmen davalıları 1.ve 2.sözleşmeye göre teslim etmeleri gereken malları teslim etmediklerini ve telefonlara çıkmadıklarını, bu durumda çeklerin iadesini istediklerini ancak davalıları çekleri 3.kişilere ciro ettiğini ve toplam 28.000 T’lik üç adet çek bedelini ödemek zorunda kaldıklarını, sonrasında 10.000’er TL’lik iki çek bedelini daha ödemek zorunda kaldıklarını, böylece davalı tarafa 48.000 TL’lik çek ödemesi yaptıklarını, 9.000 TL’de nakit ödediklerini, 57.000 TL’lik toplam ödemeye rağmen 26.762,40 TL’lik mal teslim edildiğini, dolaysıyla 30.237,60 TL’lik zarara uğradıklarını, ayrıca 10.000’er TL’den üç adet çekin de halen davalıların elinde olduğu,” iddia ile bu üç adet çek için ihtiyati tedbir verilerek, toplam değeri 30.000 TL’den bu çeklerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, fazla ödenen 30.237,60 TL’nin de davalıdan istirdatını, en az % 20 tazminatın da davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı asillerce verilen 28.05.2014 tarihli cevap dilekçeseinde, “firma ile iki ayrı sözleşme yapıldığını, sıralı çeklerin 26.07.2013 tarihinde kendilerince teslim alındığını ve sözleşmeye konu okul malzemelerinin belli aralıklarla ve belli tarihlerde teslim edildiğini, davacı taraf KDV ödememek için faturaların daha sonra kesilmesini istediğini ancak teslimine ilişkin irsaliyelerin bulunduğunu, daha sonra 04.09.2013 tarihli ikinci sözleşmede 18.000 TL karşılığı mutabakata varıldığını, 25.07.2013 tarihli ilk sözleşmeden halen 8.000 TL’lik çekin eksik malzeme nedeniyle ödenmek istenmediğini, çeki elinde bulunduran cirantaya 4.000 TL ödediklerini, kalan 4.000 TL’sinin de davacı tarafça makbuz karşılığı kendilerine ödendiğini ve davacının kendilerinden 24.000 TL’lik teminat senedi aldığını, çeklerini iade ettiklerinde davacının bu teminat senedini geri vermediğini ve icra takibi yaptığını, kendilerinin de buna karşı menfi tespit davası açtığını, sonuçta alınan dokuz çek karşılığı malzemelerin verildiğini, teslim edildiğini, dokuz çekten yedisinin ödendiğini, 8.000 TL’lik bir adet çekin kendilerinde olduğunu, 02.06.2014 tarihli son çekin ise tedarikçilerinde olduğunu, davanın kötüniyetli açıldığını”savunarak davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili cevapa cevap dilekçesinde özetle, “dava açıldıktan sonra dahi 20.000 TL daha ödemek zorunda kaldıklarını davalının teslim ettiği mal miktarının 26.762,40 TL olduğunu ve geriye kalan 46.237,60 TL’lik malın teslim edilmediğini, davalı ile tüm ilişkiler kopmadan davalıdan 24.000 TL’lik senet aldıklarını” savunarak henüz ödemedikleri 10.000 TL’lik çek yönünden menfi tespit talebinde bulunulmuş ve 13.05.2005 tarihli duruşmada “çeklerin tamamını ödediği için davanın istirdat davasına dönüştüğünü” beyan etmiştir.
26.08.2016 ibraz tarihli bilirkişi raporunda, ” davacı tarafın 2013-2014 defterlerini sunduğu, davalı tarafın defter sunmadığı, davacının defterleri ve sunulan kayıtlara göre teslim edilen mal miktarının 26.742,60 TL olduğu, bunun dışında mal teslimine dair dosyada irsaliye bulunmadığı, üç adet çekten dolayı davacının 30.000 TL’lik bu çekler nedeniyle borçlu olmadığı ve yapılan ödemeler nedeniyle davacının 25.237,60 TL istirdat isteminde bulunabileceği” görüşü açıklanmıştır.
Mahkeme 16.112016 tarihinde davanın kısmen kabulüne, 10.000’er TL’lik 02.06.2014, 01.05.2014 ve 30.07.2014 keşide tarihli toplam 30.000 TL değerinde üç adet çekten dolayı davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, ayrıca 25.237,60 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar vermiş, bu karara karşı davalılar ayrı ayrı 06 Şubat 2017 harç tarihli dilekçelerle istinaf isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar birbirinin aynısı olan fakat ayrı ayrı harç ödenerek ayrı ayrı verilen istinaf dilekçelerinde, “ödenen çeklerin karşılığında malzemelerin tamamının teslim edildiğini, malzemelerin teslim edildiğine dair tanıkları ve kaşeli-imzalı evrakları olduğunu, davacı tarafın halen ödenmemiş olan 10.000 TL’lik bir çeklerinin ve davacının muhasebecileri tarafından ve kendilerinin izni olmadan iptal edilen 8.000 TL’lik çek bulunduğunu, davalı …’in kullandığı e-posta adresindeki yazışmaları da incelenmesini istediklerini, istenirse bu yazışmaları sunabileceklerini davacıdan alacaklı olmalarına rağmen, davacı tarafın isteği nedeniyle fatura kesilmediği için borçlu çıktıklarını” savunarak kararın bozulmasını istemiştir.
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
Taraflar arasındaki 26.07.2013 tarihli sözleşmede satış konusu ürünler karşılığında satıcı olan davalıya 68.000 TL’lik toplam 7 adet çek verildiği yazılı olup, 04.09.2013 tarihli fiyat teklif mektubunda da ödemenin 8.000 ve 10.000 TL’lik iki ayrı çek ile yapılacağı yazılıdır. Her ne kadar davalılar, davacının isteği üzerine fatura kesmediklerini ve bu nedenle borçlu çıktıklarını ileri sürmüş ise de, bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davalıların teslim ettiklerini ispat edebildikleri mal miktarı 26.742,40 TL’dir. Öte yandan bilirkişi raporuna ve dosya kapsamına göre davacı tarafın 5.000 TL’lik nakit ödeme iddiası da ispata muhtaç olup, bu ödeme ispat edilebilmiş değildir. Dolayısıyla davacının menfi tespit takibi ile, 30.237,60 TL’lik istirdat talebinden 25.237,60 TL’lik kısma ilişkin istirdat talebi ve ilk derece mahkemesinin buna ilişkin karar ve gerekçesi yerinde olup, davalıların istinaf istemlerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş, her ne kadar yargılama sırasında gerçekleşen ödemelerden dolayı davanın bütünüyle istirdat davasına dönüştüğü görülmüş ise de, bu yönde davacı tarafın istinaf istemi bulunmadığından ve bu hususta bir değerlendirme yapılması mümkün olmamıştır.
KARAR:
Yukarıda açıklanan gerekçe ile, davalıların istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesince davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 1.723,98 TL nisbi harçtan peşin alınan 943,32 TL harcın mahsubu ile bakiye harcın davalı … ve davalı …’dan tahsiliyle hazineye irat kaydına,
Davalılar tarafından istinaf incelemesi sırasında yapılmış yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 02/02/2018