Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1463 E. 2019/2278 K. 30.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1463 Esas
KARAR NO : 2019/2278
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2016
NUMARASI : 2014/536 2016/892
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 30/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 11.01.2012 harç tarihli dava dilekçesinde “hazır beton satışı nedeniyle müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, faturalı satışlardan dolayı müvekkilinin 31.822,00 TL cari hesap alacağı ödenmediği için Kartal ….İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı takip yapıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini” iddia ile itirazın iptalini, en az % 40 inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi verdiğinin 21.09.2012 tarihli zabıtta ve 29.01.2013 tarihli duruşma zaptında yazılı olmasına rağmen gerekçeli kararda davalı tarafın cevap dilekçesi vermediğinin belirtildiği görülmüş, ancak dosya içinde ve şeffaf plastik içinde cevap dilekçesine rastlanmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “yekili mahkemenin Kartal Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkili ile davalı arasında 2009, 2010 ve 2011 yıllarında hazır beton alımı konusunda sözleşmeler yapıldığını, buna göre 2009 ve 2010 yıllarında sözleşmeye riayet edilerek fatura verilmiş olmasına rağmen, 2011 yılında sözleşmeye uyulmadığını, 2011 yılı için birim fiyat 60,00 TL olarak kararlaştırılmasına rağmen davacının 69,00 TL üzerinden faturalandırma yaptığını bu beş adet faturayı kabul etmediklerini, ayrıca davalının müvekkiline 21 adet fatura teslim etmesine rağmen 35 adet fatura üzerinden icra takibi yaptığını bu 14 faturayı da kabul etmediklerini” savunarak davanın reddini ve en az % 40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. 04.07.2013 tarihli kök raporda, “taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2009 yılında başladığı, 2009 yılına ilişkin bir ihtilaf bulunmadığı, 2010 yılından 11.687 TL alacak kaldığı, 2011 yılının bu bakiye ile açıldığı, 07.06.2011 itibarıyle davacının 31.822 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın teslim almadığını bildirdiği, dört adet faturanın ve bunların içeriğinin teslimine dair belge bulunmadığı, davalının sözleşmeye aykırı metreküp fiyat uygulandığını iddia ettiği beş adet faturanın, usulsüz olarak tuttuğu işletme defterinde aynen yer aldığı, birim fiyatlarına itiraz ettiği, diğer on adet faturanın ise davalının usulsüz tutulan işletme defterlerinde yer almadığı, ancak davalının bu faturanın içeriğini teslim almadığına dair bir itirazı olmayıp sadece birim fiyatlarına itiraz ettiği, davalının ödemeleri konusunda bir ihtilaf olmadığı, davalının bütün ödemelerinin davacı defterlerinde yer aldığı ancak 2011 yılında 440 m³ hazır beton alımına ilişkin 03.02.2011 tarihli sipariş formunda C-30 beton kalitesine ilişkin bir kayıt yer almadığı halde, itiraz edilen 10 adet faturanın sekizinde C-25 ve C-30 beton kalitesinin yazılı olduğu, davacının teslim irsaliyelerini sunması ve birim fiyatlar konusunda açıklama yapması gerektiği” görüşü açıklanmaktadır. 09.11.2013 tarihli ek raporda, “davacının defter kayıtlarına göre davacının davalıdan alacak miktarının 31.882 TL olduğu, ancak 10 adet fatura içeriğini davalıya teslim ettiğini kanıtlamadığı, bu 10 adet faturaya ilişkin sevk irsaliyesi ibraz edilierse, sevk irsaliyelerine ilişkin beton kalitesinin ihtilaflı olduğundan, hazır beton kaliteleri konusunda uzaman bir bilirkişiden görüş alınmasının uygun olduğu” görüşü açıklanmaktadır. 17.09.2014 tarihli ek raporda, “davacının alacağını ispatlayamacağı, sevk irsaliyelerinin altında yer alan imzanın davalı çalışana ait olup olmadığı tespit edilmeden alacağın varlığını kabule imkan olmadığı” görüşü açıklanmştır. 02.03.2016 tarihli ek raporda ise, “22.03.2011 tarih ve 307637-307640 numaralı irsaliyelerde … imzasının, 07.06.2011 tarih ve 313679-313681 numaralı irsaliyelerde ise İsmail Turanlı imzasının yer aldığı, ancak SGK’dan gelen yazı cevabına göre bu kişilerin, belirtilen irsaliye tarihlerinde davalı çalışanı olarak görülmediği” görüşü açıklanmıştır. Mahkemece 15.11.2016 tarihinde “sevk irsaliyelerinin incelenmesinde, teslim alan bölümünde “… ve “…” isimli şahısların imzalarının bulunduğu ancak bu şahısların temsile yetkili olduğunu gösterir mahiyette bir delile rastlanmadığı, bunlar dışındaki sevk irsaliyelerinin de bir kısmında sadece imza bulunduğu ve isim yazılı olmadığı, bir kısmının ise imzasız olduğu, irsaliyelerdeki imzaların, davalı çalışanlarına ait olmadığının belirlenemediği, davacının alacaklı olduğunu ispatlayamadığı” gerekçesiyle davanın ve kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili 14.02.2017 harç tarihli dilekçesiyle istinaf isteminde bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, “davalının cevap dilekçesi ile sadece birim fiyatlar ve fatura bedelleri yönünden itirazılarının bulunduğunu, betonun teslim edilmediğine dair bir itirazın bulunmadığını ve betonun teslim olduğunu kabul ettiğini, davalının kabul beyanına rağmen mahkemece davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın irsaliyede isimleri yazılı kişilere açıkça bir itirazının da bulunmadığını, SGK’dan gelen kayıtların bu kşiileri davalı şirkette çalıştığının belgesi olduğunu, davalı tarafın teslimata değil alacak miktarına itiraz ettiğini, kararın yanlış olduğunu” iddia ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevabında, “12.06.2012 tarihli cevap dilekçelerinde tebliğ ve teslim edilmeyen faturaları kabul etmediklerini ve itiraz ettiklerini, ayrıca bu faturalarda 2011 yılı fiyatlandırmaların sözleşmede yanlış birim fiyatlara göre yapılmadığını da belirterek fatura bedellerine de itiraz ettiklerini, SGK’dan gelen belgelerden sonra alınan 2.ek raporda, … ve … irsaliye tarihlerinde işyerinde çalışmadığının tespit edildiğini kararının dosyadaki bilgi ve belgelere uygun olduğunu, yargılama sırasında ileri sürülmeyen iddiaların istinaf aşamasında ileri sürülmesini kabul etmediklerini, irsaliyeler usulüne uygun düzenlenmediğinden ve davacı davasını ispat edemeyeceğinden red kararının doğru olduğunu savunarak istinaf isteminin reddini istemiştir. İstinaf aşamasında davalının cevap dilekçesindeki bir kısım faturaları yönünden beyanı gözetilerek ek rapor alınması cihetine gidilmiş, dosyaya sunulan ek raporda; davalı tarafın birim fiyatlarına itiraz ettiği 9 adet faturanın bedelinin talep edilebileceği görüşünün benimsenmesi durumunda bu fatura bedellerinden davalı tarafından hiçbir şekilde kabul edilmeyen 6 adet fatura bedeli mahsup edildiğinde 17.545,90 TL alacak talep edilebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, cari hesap nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise borcu bulunmadığını savunmuştur. Davacı, takibinde dayanak olarak 14/11/2011 tarihli cari hesap alacağını göstermiştir. Davacı tarafça sunulan cari hesap ekstresinde 2011 yılında 17 adet fatura düzenlendiği, bu faturaların toplamının önceki yıldan devreden 2.395,40 TL’lik alacakla birlikte 73.571,82 TL olduğu, aynı ekstrede davalı tarafından yapılan ödemelerin toplamının ise 41.749,92 TL olduğu, davacının bu ekstrede bakiye alacağının 31.821,90 TL gözüktüğü görülmüştür. Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde 2011 yılında müvekkiline 7 adet faturanın verildiği, davacının ticari ilişkide 2011 yılında birim fiyatlarına uymadığını ileri sürdüğü, 2011 yılındaki 5 adet faturanın metre küpü 60,00 TL olması gerekirken 69,00 TL üzerinden düzenlendiği, bu nedenle bu 5 faturayı kabul etmediklerini, yine 10 adet faturayı ise hiç kabul etmediklerini, ayrıca 2011 yılında verilmeyen 9 adet faturanın birim fiyatlarının fahiş olduğunu, bu faturaların birim fiyatlarına ve fatura bedellerine itiraz ettikleri yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı vekilinin cari hesap ekstresinde yer alan 09/01/2011 tarihli 3.593,10 TL ve 17/01/2011 tarihli 3.285,12 TL bedelli faturalara ise herhangi bir itirazda bulunmadığı görülmüştür. Davalı vekilinin birim fiyatlarına itiraz ettiği, ancak teslime itiraz etmediği 2011 yılındaki 5 adet faturanın ise sırasıyla 28/01/2011 tarihli 3.531,74 TL, 04/02/2011 tarihli 3.948,87 TL, 10/02/2011 tarihli 4.233,84 TL, 15/02/2011 tarihli 1.017,75 TL ve 19/02/2011 tarihli 8.142,00 TL bedelli faturalar olduğu görülmüştür. Bir başka ifadeyle davalı tarafın hiç itiraz etmediği iki adet fatura ile birim fiyatlarının 60,00 TL olması gerekirken 69,00 TL olarak düzenlendiğinden bahisle sadece birim fiyatına itiraz edilen faturaların toplamının 27.752,42 TL olduğu görülmüştür. Öte yandan davalı tarafça sunulan bir kısım irsaliyelerde … ve … isimli kişilerin imzası bulunmakta ise de, SGK’dan gelen cevabi yazıda … 2011 yılı 4 ve 5.aylarında, İsmail’in ise 2011 yılı 1,2,3,4 ve 5.aylarda çalıştığının gözüktüğü, … imzası bulunan irsaliyelerin tarihinin 22/03/2011 tarihli olup bu tarih itibariyle davalı şirkette çalışan olmadığı görülmüştür. Davalı çalışanı …l’in imzasının bulunduğu sevk irsaliyesi ise 17/05/2011 tarihli olup bu irsaliyelere bağlı olarak düzenlenen 17/05/2011 tarihli, 5.413,84 TL bedelli faturanın tutarı da eklendiğinde davalı tarafın kabulünde olan ve çalışanı İsmail’in teslim aldığı malların bedelinin 33.166,26 TL olduğu, davacının sunduğu cari hesap ekstresinde önceki yıldan devir bedeli 2.395,40 TL’nin de bu tutara eklenmesi sonucu davacının alacağının 35.561,66 TL olduğu, davalının ise davacının düzenlediği cari hesap ekstresindeki ödemelerin toplamının az önce de belirtildiği üzere 41.749,92 TL olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan dosyaya sunulan diğer irsaliyeler yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı tarafın bu irsaliyelere konu malları teslim ettiği hususu usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Her ne kadar istinaf aşamasında alınan ek raporda; davalının birim fiyatı yönünden itiraz ettiği ve defterlerinde kayıtlı olmayan 9 faturaya konu alacak tutarından davalının hiç kabul etmediği 6 fatura tutarının mahsubu sonucu 17.545,90 TL alacak talep edilebileceği yolunda görüş bildirilmiş ise de, cevap dilekçesinin incelenmesinde; davalının 9 adet faturanın birim fiyatlarına itiraz ettiği gibi, bu faturaların müvekkiline de verilmediğini beyan etmiş olup bu durumun fatura içeriği malın tesliminin kabulü anlamında yorumlanamayacağından istinaf aşamasında alınan raporun davacı lehine yorumlanamayacağı kanaatine varılmıştır. Somut olayda ispat külfeti davacı yanda olup yukarıda da yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacının alacağını ispatlayamadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.30/10/2019