Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1421 E. 2018/2673 K. 14.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1421 Esas
KARAR NO : 2018/2673 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: … 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2016
NUMARASI : 2015/860 E., 2016/910 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 14/12/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; 08/09/2009 tarihinde, müvekkilinin oğlu olan …’nun sevk ve idaresindeki …plakalı araç ile tek taraflı olarak gerçekleştirdiği trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, kazaya ait evrakların Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/9955 soruşturma numaralı dosyasında bulunduğunu, kazaya ilişkin tutulan trafik tespit tutanağına göre; Müteveffa …’nun kazanın oluşumunda asli ve tam kusurlu olduğunun belirtildiğini, vefat eden oğlunun acısını çeken müvekkilinin ayrıca maddi destekten de yoksun kaldığını, ayrıca mezar yeri, mezar kazılması, taziyeye gelenlere yapılan ikramlar, kefenlenme işleri için harcamalar yapıldığını, bulunulan durum nedeniyle yapılan bu harcamalara ait belge temin edilemese de Yargıtay kararları doğrultusunda hayatın olağan akışına uygun ve ölenin mensubu olduğu İslam dininin gerekleri dikkate alınarak yapılan harcamaların bilirkişi tarafından tespiti gerektiğini, kazaya sebebiyet veren tam kusurlu (8/8) müteveffanın kullandığı … plakalı aracın kaza anında ZMSS poliçesi bulunmadığından davalının tazminat ödemekle sorumlu olduğunu, iddia ederek fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili için 50 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve müvekkili için 50 TL defin giderlerinin davalıya başvuru tarihini müteakip 8.işgünü bitimi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 15/08/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, destekten yoksun kalma talebini 51.634,56 TL, cenaze ve defin gideri talebini 1.000 TL’ya yükseltmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazada vefat edenin sigortalı aracın sürücüsü olduğunu ve % 100 kusurulu olduğunun kaza tespit tutanağından anlaşıldığını, sigorta şirketinin poliçe teminatının sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmiş olması nedeniyle müvekkili …nın sorumluluğunun olmadığını, tek taraflı ölümlü kaza olması nedeniyle iki yıl içerisinde açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.İlk derece mahkemesinin 30/05/2016 tarihli ara kararı ile, davada 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu 109/2 maddesine göre ceza zamanaşımı uygulanacağını beyanla, bu süre dolmadığından zamanaşımı itirazının reddine karar vermiştir.İlk derece mahkemesi’nin dosya kapsamında aldığı 30/06/2016 tarihli raporda; trafik kazası sonucu vefat eden …’nun geride kalan hak sahiplerinden, davacı anne …;’nun poliçede belirlenen teminatla sınırlı olmak üzere 51.684,56 TL nihai ve gerçek maddi zararının bulunduğu açıklanmıştır.İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2016 tarihli, 2015/860 Esas- 2016/910 Karar sayılı kararı ile; ” Karayolları Trafik Kanunu trafik sigortası poliçe genel şartlarına göre, somut olayda sürücü ve işletenin tam kusurlu olduğu, destekten yoksun kalan davacının zarar gören 3.kişi konumunda bulunduğu, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan 3.kişi sıfatıyla bu davayı açtığı , davalı sigorta şirketinin zararın tamamından poliçede verilen teminatla sınırlı olmak üzere sorumlu olduğu, 08/09/2009 tarihinde, araçla seyir halindeyken davacının desteği sürücü …’nun direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza geçirdiği, bu şekilde oluşan tek taraflı kazada vefat ettiği, ölen sürücünün % 100 kusurlu olduğu ancak trafik sigortacısının 3. kişilerin zararlarını teminat altına aldığı ve davacının oğlu konumunda olan …’nun desteğinden yoksun kaldığının açık olduğu, bilirkişi raporunda davacı anne …’nun gerçek ve nihai zararının 51.684,56 TL olduğu açıklanmış olmakla, bu miktar zararın davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesi gerektiği, ayrıca bilirkişi raporunda davacı tarafça 1000,00 TL cenaze ve defin masrafının kadri maaruf bulunduğu belirtilmişse de, Seydişehir Müftülüğünce 200,00 TL kefenleme ve defin masrafının mutad gider olduğu, bildirildiği” gerekçesiyle, destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulüne, 51.684,56 TL’nin dava tarihi olan 25/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının cenaze ve defin masraflarına ilişkin davasının kısmen kabulüne, 200,00 TL’nin dava tarihi olan 25/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; KTK 109/1 maddesinde ” motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlendiğini, KTK 109/2. Maddesinde ” dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmünü içerdiğini, davaya konu eylemin davacının desteğinin tedbirsiz ve dikkatsiz araç kullanımı sonucu tamamen kendi kusuru ile ölümüne sebebiyet verdiğini, bu eylemin TCK da ve özel yasalarda suç olarak tanımlanan bir eylem olmadığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini davanın zamanaşımından reddi gerektiğini,
-müteveffa desteğin %100 kusurlu olduğunu, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6. Maddenin teminat dışında kalan haller kapsamına aldığını,
-alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğini, BK 116. Madde de”alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının birleşmesi halinde borcun sona ereceğini ” düzenlediğini, müvekkili kurumun sigorta şirketi olmadığını,5648 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesi kapsamında oluşturulan … Yönetmeliği hükümlerine göre faaliyet gösterdiğini, yasal düzenlemelere göre müvekkili kurumun bir tazminat ödemesi halinde araç maliki/işleteni/sürücüden talep edeceğini, rücü edilecek şahıslar (sürücü) ile davacılar aynı şahıslar olduğundan BK 135. Maddedeki alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi sonucu doğuracağını, Yargıtay 11. HD’nin 2003/12994 E- 2004/7075 K 24/6/2004 tarihli kararında (Sürücü ve işleten olan davacının miras bırakanı 8/8 oranında kusurlu olduğu rücü hakkının mirasçılara karşı kullanılması gerektiği-Trafik Kazası nedeniyle açılan tazminat davasında) alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiğinden davanın reddi gerektiğinin vurgulandığı,
– cenaze masraflarına ilişkin davacı talebinin destek tazminatı ile ilgisi bulunmadığından davanın reddi gerektiği, destek tam kusurlu olduğundan istenemeyeceği,
– 30/06/2016 tarihli raporda davacının payının fahiş hesaplandığını, müteveffanın evleneceği süreye kadar davacının payının %35, evlendiği tarihten itibaren 1 yıllık sürede %25, 1. Çocuktan sonra %20, 2. Çocuktan sonra %12,5 olarak hesaplandığını, payların fahiş olduğunu, raporda davacının eşinin olmadığı, dul olduğu beyan edilmişse de bu hususun öneminin bulunmadığı, davacının eşinden maaş aldığı, hiçbir desteğinin bulunmadığı ileri sürülerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğu,
-Hesaplanan tazminattan müterafık kusur indirimi yapılması gerektiği, sürücünün kask, eldiven, ceket, dizlik gibi ekipmanların kullanılmamış olması, alkollü olması nedeniyle davacının müterafık kusurlu olduğu ve müterafık kusur indirimi yapılmadığı beyan edilerek mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesine karşı cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile,müvekkili davacının oğlu …’nun 08/09/2009 tarihli trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle, destekten yoksun kalma tazminatı ile defin giderlerinin tazmin edilmesini talep ettiği, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2016 tarihli, 2015/860 Esas- 2016/910 Karar sayılı kararı ile; destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulüne, 51.684,56 TL’nin dava tarihi olan 25/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının cenaze ve defin masraflarına ilişkin davasının kısmen kabulüne, 200,00 TL’nin dava tarihi olan 25/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verdiği görülmüştür.
Karara karşı davalı … vekilinin, davacı talebinin zamanaşımına uğradığı, müteveffa desteğin kazanın oluşumunda %100 kusurlu bulunduğu, alacaklı ve borçlu sıfatının davacıda birleştiği, cenaze masraflarının müvekkilinden talep edilemeyeceği, davacının payının yanlış hesaplandığı ve hesaplanan tazminattan davacınının desteğinin alkollü olması, sürücünün kask, eldiven, ceket, dizlik gibi ekipmanların kullanılmamış olması, nedeniyle davacının müterafık kusurunun indirilmemesi nedenleriyle kararın kaldırılması talebiyle istinaf talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davacının desteği…’nun 08/09/2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği, davanın 31/08/2015 tarihinde açıldığı, 2918 Sayılı KTK 109.Maddesin de “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünün düzenlendiği, davacının desteği ölümlü trafik kazasında vefat ettiğinden 5237 Sayılı TCK 85. Ve 66/1-d maddeleri gereğince 15 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalı vekilinin zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin davacının desteğinin kazada %100 kusurlu olması ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6. Maddenin teminat dışında kalan haller kapsamına alınması nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını ileri sürdüğü anlaşılmışsa da, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın yürürlük tarihinden sonraki poliçelerde geçerli olacağı, kazanın meydana geldiği 08/09/2009 tarihinde yürürlükte bulunmadığından, Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. Maddesinde belirtilen tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği ilkesi gözönüne alınarak , sonradan yapılan değişikliğin davacıya karşı ileri sürülemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Dava 6098 Sayılı TBK 53. Maddesine dayalı desdekten yoksun kalma davasıdır, davacı kazada ölen oğlunun desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek tazminat talep etmiştir, mirasçılık sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacağından, davalı vekilinin “alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiği iddiasıyla destek tazminatı istenemeyeceğine “yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, davacının destek tazminatı payının yanlış ve fahiş hesaplandığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır.Pay hesabına yönelik istinaf talebinin incelenmesinde, davacının desteğin annesi olduğu, babasının hayatta olmadığı, Yargıtay 17,Hukuk Dairesinin 27/11/2017 tarihli 2017/3958 Esas- 2017/10949 Karar ve 14/05/2018 tarihli 2015/9747 Esas- 2018/5004 Karar sayılı emsal içtihatlarında ölenin evlenme yaşına kadar , desteğin payının %50 annenin payının %50 olarak , evlenme yaşından sonra 2 pay desteğe, 2 pay eşe , 2 pay anneye ayrılması gerektiği, çocuk olduktan sonra, 2 pay desteğe, 2 pay eşe , 2 pay anneye bir pay çocuğa ayrılması gerektiği, 2. Çocuktan sonrada ek olarak 1 payın ikinci çocuğa ayrılarak varsayımsal hesaplama yapılması gerektiğine karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan 30/06/2016 tarihli raporda davacının payının fahiş hesaplandığını, müteveffanın evleneceği süreye kadar davacının payının %35, evlendiği tarihten itibaren 1 yıllık sürede %25, 1. Çocuktan sonra %20, 2. Çocuktan sonra %12,5 olarak hesaplandığını, payların fahiş olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmışsa da, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında belirlenen oranlardan düşük olduğu, fahiş hesaplama yapıldığı iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinde üçüncü kişi olduğu, ölenin kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığı, müterafık kusur indirimi yapılması talebinin haklı olmadığı, mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
KARAR:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 3.544,23 TL harçtan peşin alınan 886,05 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.658,18 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/12/2018