Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1401 E. 2019/2285 K. 30.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1401 Esas
KARAR NO : 2019/2285
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2016
NUMARASI : 2014/863 2016/748
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 30/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar … Ltd. Şti ve … vekili asıl davada, müvekkilleri ile davalı şirketin ortak şirketi olan … Ltd. Şti arasında 19/06/2008 tarihinde malzeme alım işlerine ait tip sözleşme imzalandığını, sözleşme gereğince 19/06/2008 tarihinde boş şekilde davacı şirket adına kaşe ve imzalı 530.000,00 TL bononun satılacak malzemenin teminatı olmak üzere davalı şirketin ortaklarının diğer şirketi olan … Ltd. ŞTi’ne teslim edildiğini, sözleşmenin 5.2 maddesi uyarınca maddede geçen 460.000,00 TL ödemenin yapıldığını, … Ltd. Şti’ne verilen bu bononun ciro yoluyla davalı şirkete devredildiğini ve davalının da bu bonoya dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, bonodaki ciro silsilesinin muvazaalı olduğunu, müvekkilinin gerek davalıya gerekse dava dışı … Ltd. Şti’ne borcu olmadığını, her iki şirketin ortağı ve yetkilisinin … olduğunu, senetteki her iki şirkete ait kaşe üzerindeki imzaların da aynı olduğunu, yine 2010 yılında para birimi olarak YTL kullanılmadığı halde senette YTL yazdığını, bu durumun bononun teminat vasfında olduğunu gösterdiğini, davalının sebepsiz zenginleşme amacında olduğunu belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili, müvekkili şirket ile dava dışı … Ltd. Şti arasında ticari ilişki bulunduğunu ve bonodaki cironun da bu ticari ilişki kapsamında yapıldığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu senedin teminat senedi olmayıp dava dışı …r Ltd. Şti’nin davacı …’e 17/10/2008 tarihinde sattığı 2 adet dairenin satışı karşılığında verildiğini, dairelerin satış değeri toplam 309.060,00 TL olup tapularda düzenlenen resmi senette satış bedeli çok düşük gösterilmekle birlikte gerçekteki değerin daha yüksek olduğunu, taşınmazların bedelinin ödenmediğini, müvekkilinin borç miktarı olan 345.000,00 TL’lik kısım yönünden senedi takibe koyduğunu, müvekkilinin iyi niyetli olup şahsi defilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, ayrıca senedin neyin teminatı olduğunun senet üzerinde yazmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davacılar … Ltd. Şti ve … vekili birleşen davada, asıl davadaki iddialarını tekrar ederek dava konusu senedin teminat senedi olduğunu belirterek müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, her iki davanın birleştirilmesine ve %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı …. Ltd. Şti vekili davaya verdiği 08/12/2013 günlü beyan dilekçesinde; müvekkilince sözleşmeye istinaden teminat olarak alınan 530.000,00 TL bononun davacıya iade edildiğini, davacının satın aldığı daireler için müvekkiline dava konusu ikinci bir bono verdiğini, iddiaların doğru olmadığını, bilirkişi raporunun hatalı yorumlar içerdiğini, ayrıca 14.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/447 esas sayılı dosyasının da yapılacak bilirkişi incelemesinde dikkate alınmasını istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacılar ile birleşen dava davalısı … Ltd. Şti arasında düzenlenen 19/06/2008 tarihli sözleşmenin 5.4maddesine göre davacıların birlikte 11/01/2010 tanzim, 14/06/2010 vade tarihli, 530.000,00 TL bedelli bonoyu davalı …. Ltd. Şti’ne verdikleri, bu bononun davalıların defterlerinde 345.000,00 TL’lik işlem olarak kaydedildiği, bononun tanzim tarihi itibariyle asıl davanın davalısı … Ltd. Şti’nin birleşen dava davalısı … Ltd. Şti’ne 166.953,88 TL borçlu olduğu, senedin … tarafından … ciro edildiği 15/01/210 tarihi itibariyle … 158.663,88 TL borçlu olduğu, senedin cirosundan sonra … borcunun 503.663,88 TL’ye yükseldiği, 530.000,00 TL tutarında senet alınmasına rağmen bunun davalıların muhasebe kaydına 345.000,00 TL olarak kaydedilmesinin muhasebe tekniğine uygun olmadığını, davalı savunmasına göre verilen ikinci bononun kanıtlanamadığını, dava konusu bononun sözleşme kapsamında verilen teminat bonosu olduğu, dava konusu 530.000,00 TL senedin gerek davacı gerekse davalı şirketlerin ticari kayıtlarında yer almadığı, davacıların sözleşme ve daire satışından dolayı defterlerine göre davalı … şirketine borcu var ise de, davalı teminat senedinin iade edildiğini beyan ettiğinden ve takas mahsup talebi olmadığından takibe konu bonodan dolayı davacıların borçlu olmadığının tespitine, ayrıca davalıların kötüniyeti kanıtlanamadığından ve koşulları bulunmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri ayrı ayrı istinaf etmiştir. Davacılar vekili, kötüniyet tazminatı talebi reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira senedin teminat senedi olup davalıların ortaklarının aynı olduğunu, gerçek bir alışverişe dayanmayan senedin ciro edilerek takibe koyulduğunu, ayrıca kötüniyet tazminatı talebinin reddi kararının gerekçelendirilmediğini bildirmiştir. Asıl davanın davalısı … Ltd Şti vekili, müvekkilinin davacılar ile malzeme satışı konusunda sözleşme imzaladığını, ayrıca yine müvekkili ile diğer davalı arasında malzeme alımına ilişkin sözleşme bulunduğunu, davanın kabulünün usule aykırı olduğunu, davacı tarafın verdiği teminat senedinin yerel mahkeme ve İstanbul 14. Sulh Ceza mahkemesinin 2012/447 esas sayılı dosyaların örneğinin ibraz edildiğini, buna göre 19/06/2008 tarihli sözleşmeye konu teminat senedinin 19/06/2008 düzenleme tarihli, 530.000,00 TL bedelli senet olduğunu, davacıların mahkemede ve ceza mahkemesinde 19/06/2008 düzenleme tarihli senedin teminat senedi olduğuna veya senetteki imzanın kendilerine ait olmadığına ilişkin bir itirazlarının bulunmadığını, kaldı ki … Ltd. Şti’nin cari hesap alacağı ve gayrimenkul satımı çerçevesinde bu senedi aldığını savunduğunu, ancak yerel mahkemenin bu konuda bir inceleme yapmadığını, senet üzerinde teminat senedi olduğuna dair bir açıklık bulunmadığını, müvekkili ile … Ltd. Şti arasındaki mal alımının gerçek olduğunu, yine davaya konu senedin ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, davacı … ile diğer davalı … arasında gayrimenkul satım ilişkisi bulunduğu ve bu ilişki gereğince davacı …’ın diğer davalı … Ltd. Şti’ne 309.000,00 TL borcunun bulunduğunu, müvekkilinin iyi niyetli son hamil olup temel ilişkiye dayalı defilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin kötü niyetli olduğuna dair yazılı delil sunulmadığını bildirmiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili istinaf sebebi olarak; müvekkili ile davacı şirket arasında mal alım satımına ilişkin sözleşme olduğunu, ayrıca müvekkili ile davacı … arasında daire satımına ilişkin ilişki bulunduğunu, söz konusu senedin teminat senedi olmadığını, teminat senedinin bir örneğinin yerel mahkemeye ve İstanbul 14.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/447 esas sayılı dosyasına sunulduğunu, davacıların senedin teminat senedi olduğuna veya imzanın kendilerine ait olmadığına ilişkin itiraz etmediklerini, kararın eksik inceleme ile verildiğini, davacı şirketin müvekkiline 32.582,97 TL cari hesap borcu bulunduğunu, ayrıca davacı …’in taşınmaz satışı nedeniyle müvekkili şirkete 309.000,00 TL borcu olduğunu, gayrimenkul alım satımına ilişkin iddiaların incelenmediğini, dava konusu senedin ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, defterlerdeki alacak miktarı kadar senedin takibe konulmasının usul ve yasaya uygun olduğunu bildirmiştir. Davaya konu İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davalı … Ltd. Şti tarafından davacılar ile diğer davalı şirket aleyhine 29/03/2011 tarihinde 345.000,00 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 418.485,00 TL’nin tahsili için dava konusu senede dayalı olarak kambiyo takibi başlatıldığı görülmüştür.Takip ve dava konusu senedin 11/01/2010 tanzim, 14/06/2010 vade tarihli, 530.000,00 TL bedelli, malen kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacılar, lehtarın ise davalı … Ltd. Şti olduğu olduğu, … Ltd. Şti tarafından ise senedin diğer davalı şirkete ciro edildiği görülmüştür. Davalı … Ltd. Şti ile davacı şirket arasında 19/06/2008 tarihinde düzenlenen malzeme alım işlerine ait tip sözleşme başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; davacı şirketin satıcı, davalı …. Ltd. Şti’nin ise alıcı olarak yer aldığı, sözleşmenin 5.2 maddesi uyarınca ilk ödeme işe başlama sözleşme tarihinden sonra banka havalesi ile 460.000,00 TL ödeneceği, 5.4 maddesi ise 5.2 ‘ye göre ilk ödemeye karşılık 530.000,00 YTL satıcıdan çek veya senet alınacaktır şeklinde hüküm bulunduğu görülmüştür. Davalılar arasında düzenlenen 21/07/2009 tarihli malzeme işlerine ait sözleşme başlıklı belgede; davalı … Ltd. Şti’nin alıcı, davalı … şirketinin ise satıcı olarak yer aldığı, iş bedelinin sözleşmenin 5.1 maddesinde 343.896,84 YTL olarak gösterildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/11/2013 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda; dava konusu senedin davacı şirket kayıtlarında yer almadığı, davacı şirketin takdiri delil olma özelliği taşıyan defterlerine göre 31/12/2010 tarihi itibariyle davalı … Ltd. Şti’nin 6.101,43 TL davacıdan alacaklı olduğu, davalı … Ltd. Şti kayıtlarına göre ise bu davalının dava konusu senedi tanzim ve vade tarihleri itibariyle davacıdan alacağı ya da borcu olmadığı, birleşen davanın davalısı … Ltd. Şti’nin 15/01/2011 tarihinde 345.000,00 TL bedelli senet aldığı, senedin alındığı tarihte davalı şirketin birleşen dosya davalısı … Ltd. Şti’nden alacağı olmadığı, aksine 158.663,88 TL borcu olduğu, senedin alınmasıyla birleşen davanın davalısı … şirketine olan borcun 503.663,88 TL’ye yükseldiği, birleşen davada … Ltd. Şti kayıtlarına göre davacı … 2008 tarihinde satışı yapılan 2 adet daire bedelinin 2011 yılına devir kayıtlarıyla intikal ettirildiği, davalı … Ltd. Şti kayıtlarında 345.000,00 TL bedelli olarak görünen senedin 309.060,00 TL’lik kısmının davacı …’ın hesabından mahsup edildiği, gerek asıl davalının gerekse birleşen dava davalısının kayıtlarına göre dava konusu senedin miktarı olan 530.000,00 TL bedelli senet kaydının bulunmadığı, dava konusu bononun 19/06/2008 tarihli sözleşmenin 5.4 maddesinde belirtilen teminat amacıyla düzenlenen senet olduğu, davalı Sevnar şirketinin bonoyu diğer davalıdan devralırken bile bile davacıların zararına hareket edip etmediğinin mahkemenin takdirinde olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/06/2014 tarihli farklı bir bilirkişi heyeti raporunda ise; tüm tarafların defterlerinin sahipleri lehine delil olma özelliğine haiz olmadığı, dava konusu senedin hem davacı hem de davalıların kayıtlarında yer almadığı, dava konusu senedin tanzim tarihi olan 11/01/2010 tarihinde birleşen davalı … şirketi kayıtlarında davacı …’ın 114.530,00 TL borcunun göründüğü, diğer davacı şirketin ise 32.582,97 TL borcunun göründüğü, toplam borcun 147.112,97 TL borcu olduğu, bu durumda bu borcun gerçekten varlığı kabul edilse dahi davacıların … şirketine 147.112,97 TL’lik borç için 530.000,00 TL bedelinde senet vermiş olduğunun kabul edilemeyeceği, 15/01/2011 tarihi itibariyle senedi ciro eden … şirketinin davalı … şirketine borcu olmadığı, aksine … şirketinin 158.663,88 TL borçlu olduğu, senedin cirosundan sonra … borcunun 503.663,88 TL’ye yükseldiği, bu ödemeye karşılık herhangi bir mal alınmadığı gibi bir iş de yapılmadığı, ciro tarihinden 2 yıl sonra bile 31/12/2012 tarihinde … şirketinin … şirketine 483.448,85 TL borcunun görülmeye devam ettiği, davalı … şirketinin diğer davalıya 530.000,00 TL’lik senet ciro etmesine rağmen bunu 345.000,00 TL olarak işlem olarak kaydetmesinin usulsüz olduğu, davalı … da bu senedi kayıtlarda 345.000,00 TL olarak kaydetmesinin usulsüz olduğu, dava konusu bononun 19/06/2008 tarihli sözleşmenin 5.4 maddesinde belirtilen teminat amacıyla düzenlenen senet olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/04/2016 tarihli ek raporda ise; Pendik’teki 2 adet dairenin … şirketi tarafından 17/10/2008 tarihinde davacı …’e 40.000,00 TL’ye satıldığı, satış bedelinin tamamının nakden alındığının anlaşıldığı, dava konusu senedin ise düzenleme tarihinin 11/01/2010 olup satım tarihinden 1 yıl 4 ay gibi bir süre olması karşısında kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul 14.Sulh Ceza Mahkemesi’nin dosyasının mevcut olmadığı, ancak kararın bir örneğinin davalı … Ltd. Şti vekilince dosyaya sunulduğu, buna göre davacı …’in katılan, dava dışı … ise sanık olarak yargılandığı, suçun bedelsiz senedi kullanma suçu olduğu, yargılama sonunda sanıkların eylemlerinin hukuki mahiyette olduğu, eylemleri işledikleri sabit olmadığı gerekçesiyle 11/06/2013 günü beraatlerine karar verildiği, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin sunulan karar örneğinden anlaşılamadığı görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Takip ve dava konusu bono ile ilgili olarak bedelsiz senedi takibe koymak suçundan İstanbul 14.Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı, yargılama sonunda beraat kararı verildiği, ancak Yargıtay 15.Ceza Dairesi’nce 04/07/2018 tarihinde 2015/10303 Esas, 2018/5097 Karar sayılı ilamla beraat kararının bozulmasına karar verildiği görülmüştür. TBK’nun 74.maddesi uyarınca ceza mahkemesince maddi vakıanın sübutuna ilişkin kararlar hukuk hakimini bağlar. Bu durumda mahkemece anılan sulh ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa dair yönler incelenmeksizin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa dair yönler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/11/2016 tarih, 2014/863 esas, 2016/748 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda açıklandığı üzere sulh ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 6-İstinaf yargılama giderlerinin takdiren taraflar üzerinde bırakılmasına, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.30/10/2019