Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1398 E. 2019/50 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1398 Esas
KARAR NO : 2019/50
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2016
NUMARASI : 2014/285 2016/1074
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/01/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine 3.250,00 TL bonoya dayalı olarak takip başlattığını, bono üzerindeki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, ayrıca müvekkilinin davalı ile de herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, ayrıca ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğunu, müvekkilince İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde menfi tespit davası açıldığını, ancak görevsizlik kararı verildiğini, müvekkilinin süresinde gönderme dilekçesi vermediğini, davalının icra dosyasında 3.kişilerden aldığını ikrar ettiği tahsilatları da bildirmediğini, bu durumun davalının kötüniyetini gösterdiğini belirterek müvekkilinin bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, … isimli müşterinin borcuna karşılık dava konusu bonoyu kendisine verdiğini, borcun ödenmemesi üzerine tüm senet borçları hakkında icra takibi başlattıklarını, davacının diğer cirantalar hakkında dava açmadan sadece müvekkilini davalı göstermesinin doğru olmadığını, davacıya ödeme protestosu gönderildiği halde herhangi bir itirazda bulunmadığını, yine hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporunda senet üzerindeki yazı ve rakamların davacıya ait olduğunun belirlendiğini, imza itirazının kötüniyetli olduğunu, sırf alacaklıyı aldatmak amacıyla farklı imza kullanıldığını veya bir başka kişiye senet imzalattırılmış olabileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; gerek hazırlık soruşturmasında, gerekse yargılama sırasında alınan raporlarda senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, imza sahteliğinin mutlak defi olup herkese karşı ileri sürülebileceği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının, takibe konu bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının senede ciro yoluyla hamil olduğu gerekçesiyle davacının kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekili istinaf sebebi olarak; itirazlarının dikkate alınmadığını, zira davacının icra dosyasına 1.200,00 TL ödeme yaptığını, hazırlık soruşturmasında alınan raporda bono üzerindeki yazı ve rakamların davacının eli ürünü olduğunun belirtildiğini, davacı ile senetteki lehtar ciranta … Şti’nin iştigal alanının aynı olduğu, davacının ödeme prostestosunu aldığı halde imzaya itiraz etmediğini, dayanak senetten sonra düzenlenen belgelerdeki imzaların esas alınarak imza incelemesi yapılamayacağı, … şirketinin davalı olarak davaya dahil edilmesi gerekti yolunda itiraz etmişler ise de, mahkemenin bu itirazları değerlendirmeyip sadece imza yönünden değerlendirme yaptığını, öte yandan 28/09/2009 tarihli raporda bir belge hariç diğer beş belgenin dava konusu senetten sonra düzenlenen belge olduğunu, buna göre bu şekildeki incelemenin doğru olmadığını, davacının ödeme yaptığını, ayrıca davanın kısmen kabul edilip kötüniyet tazminatı reddedildiği halde lehlerine vekalet ücreti takdir edilmemesinin de doğru olmadığını bildirmiştir.
Davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı tarafından davacı ile dava dışı kişiler aleyhine 3.250,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 3.543,43 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü yolla 31/12/2008 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takibin dayanağı bononun 13/05/2008 tanzim, 30/08/2008 vade tarihli, 3.250,00 TL bedelli ve nakden düzenlenmiş senet olduğu, keşidecisinin davacı, lehtarın ise dava dışı … Ltd. Şti, sonraki cirantanın ise …olduğu, daha sonra çekin davalıya ciro yoluyla geçtiği görülmüştür.
Davacının daha önce aynı konuda İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığı, yargılama sonunda ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, ancak davacının süresinde gönderme dilekçesi vermediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın taraflara tebliğ edildiği ve temyiz edilmeyerek 27/02/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Hazırlık soruşturmasına ilişkin fotokopi belgelerinin incelenmesinde; hazırlık soruşturması sırasında alınan 20/10/2014 tarihli grafolog bilirkişi raporunda; söz konusu senetteki yazı ve rakamların davacının eli ürünü olduğu, ancak senetteki borçlu imzalarıyla davacıya ait imzalar arasındaki tanı unsurları bakımından grafolojik ilişki kurulamadığı yolunda görüş belirtildiği görülmüştür. Söz konusu grafoloji raporunda mukayese belgelerin 5 tanesinin fotokopi olduğu, diğer mukayeselerin ise istiktab tutanağı ile ifade tutanakları olduğu görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 28/09/2016 tarihli tek kişilik bilirkişi raporunda ise dava konusu senet altındaki borçlu imzasının davacının imzası olmadığı yolunda kanaat belirttiği görülmüştür.
Sösz konusu raporda mukayese alınan imzaların 27/04/2016 tarihli mahkeme huzurundaki imzalar, 01/03/2006 tarihli vekaletname aslındaki imza, 08/01/2008 tarihli imza beyannamesi aslı, aynı beyannamenin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gönderilmiş nüshası, İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/170 esas sayılı dosyasındaki talep, temyiz ve feragat dilekçelerindeki 2013-2014 yıllarına ait imzalar, 30/06/2010 tarihli vekaletnamenin tasdikli suretindeki imzalar olduğu görülmüştür.
Davalı vekili tarafından sunulan 06/12/2016 tarihli rapora ve davanın esasına dair beyan dilekçesinde; raporda mukayese olarak incelenen imzalardan sadece bir tanesinin senetten önce, 5 tanesinin ise senetten sonra olduğu, dolayısıyla imza incelemesinin geçersiz kılınması ve senetteki rakam ve yazıların davacının eli ürünü olduğunun hazırlık soruşturması sırasında alınan raporla subuta ermesi nedeniyle yeni bir bilirkişi incelemesi talep ettiği, ayrıca davanın da esastan reddine karar verilmesini istediği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf imza inkarında bulunmuştur. Her ne kadar hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporunda bono üzerindeki yazı ve rakamların davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş belirtilmiş ise de, gerek aynı raporda, gerekse yargılama sırasında alınan raporda senet altındaki borçlu imzalarının davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Bono nedeniyle bir kişinin borçlu olduğundan bahsedebilmek için imzanın borçlu olduğu belirtilen kişiye ait olması gerekir. Bonodaki yazı ve rakamların davacının eli ürünü olması, davacıyı borçlu göstermez. Zira kişiler ancak senet altına atacakları imzayla sorumlu olurlar. Öte yandan davalı vekili yargılama sırasında alınan raporun usulüne uygun bir rapor olmadığını belirtmiş ise de, dairemizce yapılan değerlendirmede, bononun tanzim tarihi 13/05/2008 olup mukayese belgelerden 01/03/2006 tarihli vekaletname ile 08/01/2008 tarihli imza beyannamesi bononun tanzim tarihinden önceki döneme ait olup söz konusu mukayeseler ve bilirkişi tarafından incelemeye alınan diğer mukayeseler imza incelemesi yönünden karşılaştırmaya yeterli görülmüş olup imza incelemesi sırasında kullanılan yöntem ve araçlar da dikkate alındığında, söz konusu raporun hükme esas alınmasında usule aykırılık görülmemiştir. Öte yandan davacı tarafından takip sırasında bir miktar ödeme yapıldığı alacaklı vekilince icra dosyasına beyan edilmiş ise de, borcun bir miktarının ödenmiş olması menfi tespit davası açılmasına engel değildir. Ayrıca ödeme protestosuna itiraz edilmemiş olması da borcun kabulü anlamına gelmez. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 222,00 TL harçtan peşin alınan 55,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 166,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.10/01/2019