Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1289 E. 2018/2706 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1289 Esas
KARAR NO : 2018/2706
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2016
NUMARASI : 2014/1406 2016/700
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıya faturalı olarak satıp teslim ettiği ürün bedellerinin davalı tarafından ödenmediğini, müvekkilinin takip tarihi itibariyle 307.210,07 TL alacağı bulunduğunu, bu alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu faturadaki ürün bedellerinin müvekkili şirket tarafından bonolarla ödendiğini, davacıya 02/11/2011, 14/11/2011, 01/03/2013 ve 12/03/2012 tarihli toplam tutarı 344.000,00 TL olan bonolar verildiğini, bonolar için davacı tarafın iki ayrı icra dosyasıyla takip başlattığını ve bono bedellerini tahsil ettiğini, fatura düzenlenip müvekkiline faturanın teslim edilmesinin faturada belirtilen malların teslim edildiği anlamına gelmediğini, işlemiş faiz talebinin yasal dayanağının bulunmadığını, zira müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalının bonolarla ödeme yapıldığını savunduğu, davacının ise söz konusu ödemenin …’ye ait borç yönünden yapıldığını iddia ettiği, ancak bu iddianın ispatlanamadığı, buna göre davalı tarafnıdan yapılan 200.000,00 TL’lik senetle ilgili ödemenin dava konusu borca mahsuben yapıldığına kanaat getirildiği, buna göre davacı kayıtlarında usulüne uygun olarak düzenlenmiş olan alacak miktarından düşüldüğünde, davacının 139.914,08 TL alacağı kaldığının anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının kısmen iptaline, takibin 139.914,08 TL üzerinden devamına, bu bedele takipten itibaren avans faizi yürütülmesine ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kısmen reddinini doğru olmadığını, zira davalının borcu kabul ettiğini, ödemede bulunduğunu savunduğunu, bonoların dava dışı … ile …’ın kişisel borcundan kaynaklandığını, iki adet toplam 200.000,00 TL bononun borçlusunun ve ödeyeninin davacı şirket olmayıp …olduğunu, bonoların dava dışı …’ın yine dava dışı …’ye olan borcu nedeniyle …’nin talebi üzerine müvekkili şirket lehine düzenlendiğini, dolayısıyla bu bonoların davalı şirketi borçtan kurtarmayacağını, mahkemenin bono bedellerini borçtan düşmesinin doğru olmadığını, buna göre davalının toplam 339.914,08 TL borçlu olduğunun ortaya konulduğunu, yine mahkemenin kararının faiz yönünden hatalı olduğunu, zira 6102 Sayılı TTK’nun 1531.maddesi uyarınca borçlunun ayrıca ihtarla temerrüde düşürülmesine gerek olmadığını, faturaların davalıya gönderildiğini, malların teslim edildiğini, buna göre faturaların ya da malların borçluya teslimini takip eden 30.günün sonunda davalının temerrüde düşmüş olacağını, buna göre takipten itibaren faize hükmedilmesinin TTK’nun 1530.maddesine açıkça aykırı olduğunu, davalının gerekçesiz şekilde istinaf talebinde bulunduğunu, eğer gerekçeli sunarsa buna karşı cevap haklarını da saklı tuttukların ıbildirmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin faturaya konu ürünleri teslim aldığına dair bir ikrarının bulunmadığını, yine bir irsaliyenin de olmadığını, ayrıca müvekkili aleyhine inkar tazminatının da doğru olmadığını, zira alacağın likit olmadığını, müvekkilin şirketin muhasebecisi intihar ettiğinden müvekkilinin ödeme belgelerinde yargılama sırasında ulaşılamadığını, daha sonra ulaştıklarını, davalı tarafça davacıya ödenen 15/07/2012 tarihli 12.498,00 TL’lik çekin 30,/05/2012 tarihli 15.000,00 TL’lik banka dekontunun 31/08/2009 tarihli senet tahsil bordrosunun, yine 12/014/2009 tarihli 50.000 TL ve 65.300 TL’lik ödemelerinin dikkate alınmasını istediklerini, tarafların bildiği üzere müvekkilinin davacıya sadece yaklaşık 50.000 TL borcu bulunduğunu, başka bir borcu kalmadığını, ama mahkemenin davacı defterlerini üstün tutarak müvekkilini borçlu çıkardığını, davacının istinaf talebinin yerinde olmadığını bildirmiş, ayrıca dilekçesi ekinde 15/07/2012 tarihli, 12.498,00 TL bedelli, keşidecisi dava dışı şirket, lehtarı davalı olan bir çek sunduğu, yine 01/06/2012 tarihli tahsilat makbuzu sunduğu, bu tahsilat makbuzunda az önce belirtilen çekin davalıdan alındığına dair davacı tarafından imzalanmış olduğu, yine 30/05/2012 tarihli, 15.000,00 TL davalı tarafından davacı hesabına açıklama içermeyen açıklama dekontu sunulduğu, davacı kaşe ve imzası bulunan davacı antentli senet tahsil bordrosu başlıklı bir belge sunulduğu, yine 12/01/2009 tarihli 65.300 TL bedelli bir dekont sunulduğu, alıcının ….i, ödeyenin ise davalı olduğu, yine 12/01/2009 tarihli 50.000 TL bedelli dekontta ise ödeyenin davalı, alıcının ise …firması olduğu, davalının istinaf dilekçesinde …’nun davalının önceki unvanı olduğunu belirttiği, ayrıca bunlara ilişkin EFT talimatlarının da eklendiği görülmüştür.
Davalının cevap dilekçesine ekli olarak belirttiği bonoların sırasıyla 22.000,00 TL, 22.000,00 TL, 100.000,00 TL ve 100.000,00 TL 4 adet bono aldıkları, 22.000,00 TL’lik bonoların keşidecisinin davalı, lehtarının ise davacı olduğu, bonoların tanzim tarihinin 02/06/2008 olduğu, 100.000,00 TL bedelli bonoların ise keşidecisinin ise …, lehtarının davalı şirket olduğu, keşide tarihlerinin 12/12/2011, vade tarihlerinin ise sırasıyla 01/03/2012 ve 12/03/2012 olduğu görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; davacı defterlerinin sahibi lehine delil vasfında bulunduğu, 31/10/2014 takip tarihi itibariyle davacı defterlerinin davalıda 339.924,08 TL alacak gösterdiği, davalı defterlerinin ise 2009 ve 2010 yılları hariç 2011,2012,2013 ve 2014 yılları defter ve kayıtlarının sahibi lehine delil vasfını haiz olduğu, davalı defterlerinin ise takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 48.187,90 TL alacaklı olduğu yolunda görüş belirtildiği, taraf defterleri arasındaki farkın ise 2010 yılında davacı tarafından dnavalıya düzenlenen toplam 162.659,98 TL bedelli 7 adet faturanın davalıda kayıtlı olmadığı, yine davalının 2011 yılında kayıtlarında gözüken 7 adetten toplam 252.950,00 TL’lik ödemenin ise davacı tarafta gözükmediği, bu ödemeler arasında 200.000,00 TL’lik yukarıda bahsi geçen bonoların, ayrıca 3 adetten toplam 45.000,00 TL’lik çeklerin ve biri 6000 TL, diğeri 1950 TL’lik havalelerin olduğu görülmüştür. Raporda 200.000,00 TL’lik bonoların kişisel borçtan kaynaklanmasının kabul edilmesi halinde davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 339.914,08 TL alacaklı olduğu, şayet bu 200.000,00 TL’nin şirket alacağı olduğunun kabulü halinde ise davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 139.914,08 TL alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, davalı kayıtları esas alınırsa ve 200.000,00 TL’nin kişisel borçtan kaynaklandığı kabul edilirse davacının 248.187,90 TL olduğu, 200.000,00 TL’nin şirket borcu olarak ödendiğinin kabulü halinde ise davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 48.187,90 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirilmiş, taraf vekillerince rapora karşı itirazda bulunulduğu görülmüştür.
Davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyası fotokopisinin incelenmesinde; davacının, davalı aleyhine 10/10/2014 tarihinde 250.000,00 TL alacak, diğer kısmı işlemiş faiz olmak üzere toplam 307.210,07 TL’nin asıl alacağa ticari avans faizi uygulanmak şartıyla ilamsız takip başlattığı, dayanak olarak cari hesap alacağı gösterildiği, davalı vekilinin borca itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, cari hesaba dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Yargılama sırasında davalı taraf, takip ve dava konusu borcun ödendiğini savunmuş ve bir kısım belgeler sunmuştur. Karar sonrasında ise davalının vermiş olduğu gerekçeli istinaf dilekçesinde borcun ödendiğini, ancak ödeme belgelerine yargılama sırasında ulaşamadıklarını belirterek bir kısım ödeme belgeleri sunmuştur. Ödeme, borcu sona erdiren durumlardan olup mahkemece bu hususun gözetilmesi gerekir. Bu durumda davalı tarafın istinaf dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin karar yerinde değerlendirilmesi, bu konuda ödemeye ilişkin hususların araştırılması ve gerektiğinde bilirkişiden ek rapor ya da yeni bir bilirkişiden rapor alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, deliller tam toplanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bu yönlerden davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiş, bu aşamada davalı vekilinin sair, davacı vekilinin ise tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
2-İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/12/2016 tarih, 2014/1406 esas, 2016/700 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere deliller toplanıp yeniden değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-Davalı vekilinin sair, davacı vekilinin ise tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine,
6-Davacının istinaf talepleri incelenmediğinden, yatırmış olduğu istinaf harçlarının talebi halinde davacıya iadesine,
7-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 79,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/12/2018