Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1239 E. 2018/2126 K. 12.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1239 Esas
KARAR NO : 2018/2126 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/12/2016
NUMARASI : 2016/5 E., 2016/831 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 12/10/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 07/06/2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin eşinin sürücü konumunda bulunduğu … plakalı ZMMS bulunmayan aracın devrilmesi sonucu tek taraflı kaza neticesinde vefat ettiğini ve müvekkilinin eşinin desteğinden yoksun kaldığını, Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9.maddesi uyarınca davalının sorumlu olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL maddi tazminatın 30/11/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilince bir tazminat ödemesi yapılması halinde aracın sigorta yaptırmayan kusurlu sürücüsü ve sigorta yaptırmamış araç sahibi konumundaki müteveffanın mirasçılarına rücu edeceğinden davacıların aynı zamanda borçlu konumuna geleceğini, bu itibarla alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, ZMMS Genel Şartları uyarınca ileri sürülen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları A.6-b maddesi uyarınca hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Sigortacılık Kanunu ve Güvence Hesabı Yönetmeliği gereğince davalının sadece kaza tarihi itibariyle ZMMS bulunmayan araç sürücüsünün dışındaki başka araç sürücüleri veya üçüncü şahısların uğramış olduğu maluliyet ve ölüm halinde ise destekten yoksun kalma tazminatlarını ödemekle yükümlü olduğu, Sigortacılık Kanunu 14/b maddesi uyarınca davalının ZMMS bulunmayan araçlar nedeniyle yaptığı tazminat ödemeleri için zarara sebebiyet veren ve ZMMS bulunmayan aracın işletenine, sürücüsüne ve diğer sorumlularına veya mirasçılarına kusuru nisbetinde rücu edeceği, davacı tarafa dava konusu olay nedeniyle ödeme yapılması halinde ölen sürücünün kusuru nedeniyle mirasçısı olarak tekrar davacıya rücu edileceği, alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiği, bu nedenle borcun sona erdiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; destekten yoksun kalma tazminatının ölenin salt desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı olduğunu, bu nedenle mahkeme kararının yerinde olmadığını, destek zararının ölenin değil üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklisinin zararı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmediğini, Yargıtay’ın kararlarının da bu yönde olduğunu, kabul etmemekle birlikte davalının rücu hakkının doğması için öncelikle sigorta kapsamında bir ödeme gerçekleştirmiş olması gerektiğini, henüz bir ödeme bulunmadığını, öte yandan davacının mirasçı sıfatından öte zarar gören üçüncü şahıs konumunda olduğunu, mirasçıların kendilerine rücu edilmesi halinde hukuki savunma haklarından yoksun bırakılması sonucunu doğurabilecek biçimde otomatik rücu işlemi ile baştan takas mahsup yapılmasının hukuka uygun olmadığını, kaldı ki İİK 82/11 maddesi uyarınca destekten yoksun kalma tazminatlarının haczedilemez nitelikte olduğunu, haczedilemez bir tazminatın alacaklılık borçluluk sıfatının birleşmesine konu mutlak bir alacak olarak kabul edilmesinin yasanın emredici hükmünün dolanılması niteliğinde olduğunu bildirmiştir.
Olay yeri inceleme tutanağının 07/06/2009’da düzenlenmiş olduğu, olayın köy yolu üzerinde köye 2 km kala ormanlık alan içinde şahsın kullandığı traktörün devrilerek takla atması sonucu meydana geldiği şeklinde bir ihbarın bulunduğunun bildirilmesi üzerine düzenlendiği, şahsın ölü olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Davacı tarafın 09/11/2015 tarihinde davalıya ödeme için başvuru yaptığı, davalının ise 30/11/2015 tarihinde verdiği cevapla BK’nun 135.maddesinde öngörülen alacaklı borçlu sıfatının birleştiği gerekçesiyle tazminat talebini reddettiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir. Destekten yoksun kalma tazminatı 818 Sayılı BK’nun 45/2, 6098 Sayılı TBK’nun 53/3 maddesinde düzenlenmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Kanunda yer alan destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ya da yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak kimse destek sayılır. Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar, sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınılması olgusuna dayalı mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Buradaki zarar mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. (Yargıtay 17.HD 2015/13143 E. 2018/6627 K.) Buna göre davacının talep ettiği tazminat miras hakkına dayanmayıp desteğin kaybından kaynaklandığından mirastan bağımsız bir haktır. Yargıtay içtihatlarına göre de (Yargıtay 17.HD 2015/6289 E. 2018/780 K, 2015/12528 E. 2017/11750 K.) destekten yoksun kalmaya ilişkin zararın oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, araç sürücüsü veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde destekten yoksun kalanları etkilemeyeceği öngörülmüş olup bu durum Güvence Hesabının taraf olduğu davalar için de geçerlidir. Buna göre somut olayda TBK’nun 135.maddesi anlamında alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğinden söz edilemez. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/12/2016 tarih, 2016/5 esas, 2016/831 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Davanın esası hakkında karar verilmesi için HMK’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 24,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 109,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 12/10/2018