Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1238 E. 2018/2563 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1238 Esas
KARAR NO : 2018/2563
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2016
NUMARASI : 2010/126 2016/565
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/11/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, taraflar arasında 15/10/2004 tarihli bayilik sözleşmesi bulunduğunu, bayilik ilişkisi devam ederken davalı şirketin 30/05/2005 tarihinde verdiği bir taahhütname ile yılda 15 ton madeni yağ ile 7500 m³ beyaz ürün satın almayı taahhüt ettiğini, satın almadığı her m³ için 35 dolar, madeni yağ için ise 200 dolar cezai şart ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının 2005, 2006, 2007 ve 2009 yıllarında hiç madeni yağ almadığını, 2008 yılında ise sadece 1506 kg madeni yağ aldığını, yine 2005, 2006, 2007, 2008 yıllarında eksik beyaz ürün aldığını, 2009 yılında ise hiç beyaz ürün almadığını, buna göre davalının madeni yağdan dolayı 12.364,80 USD, beyaz ürün yönünden ise 681.905,00 USD cezai şart borcunun doğduğunu, yine davalıya 30/05/2005 tarihli protokol gereğince akaryakıt istasyonunun inkişafında ve mükemmelleştirilmesinde toplam 1.750,000 USD yatırım destek bedeli ödendiğini, ancak davalının sözleşme ve protokol ile belirlenen süreyi doldurmadan sözleşme ve porotolü ihlal ettiğini, bu nedenle kendisine ödenen yatırım destek bedelinin kısmen temelsiz kaldığını, müvekkili tarafından davalıya ödenen 1.750.000 USD yatırım bedelinden işlemiş süreye isabet eden 525.000 USD’nin mahsubu sonucu kalan 1.225.000 USD’nin müvekkiline iadesinin gerektiğini, ayrıca taraflar arasındaki protokolün feshin sonuçları başlıkla 12.a.a maddesi gereğince davalının sözleşmenin feshi halinde 2 milyon dolar cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, davalının akde aykırı davranması nedeniyle müvekkilinin sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıya ödenen yatırım bedelinden iadesi gereken 1.225.000 USD’den şimdilik 20.000 USD’nin, eksik ürün alım nedeniyle ödenmesi gereken 694.269,80 USD’den şimdilik 20.000 USD’nin, 2 milyon USD cezai şarttan şimdilik 10.000 USD’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 16/07/2010 tarihli ıslah dilekçesiyle yatırım bedelinden talep ettiği tutarı toplam 1.225.000,00 USD’ye eksik alım nedeniyle cezai şartlarını 694.261,80 USD’ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 01/09/2006 tarihli olduğunu, davacının dayandığı taahhütnamenin 30/05/2005 tarihli olup hangi sözleşmeye göre verildiğinin belli olmadığını, davacının protokole istinaden atadığı müdürlerin müvekkili şirketi dolandırdığını, yaptıkları tahsilatı davacı hesabına yatırdıklarını, davacının her sene sonunda istemesi gereken cezai şartı istemediğini, yine bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak feshettiğini, müvekkilinin fesihte hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacının müvekkilince tesis edilen ipoteği fekketmediğini, davacıya 24/07/2009 tarihli belge ile tüm borçların ödendiğini, bir borçları kalmadığını, inkişaf bedelinin istasyondaki M-OİL tabelasının indirilmesi karşılığında faturalandırılarak verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; dava konusu talebin 01/09/2006 tarihli sözleşme ile değil 30/05/2005 tarihli protokole göre olduğu, 24/07/2009 tarihli yazı gereğince davalı şirketin bloke çek düzenlediği ve bu çekin İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya kapsamında ödemesinin gerçekleştiği ve ipoteğin fek edildiği, cezai şart bedelinin asıl alacağa bağlı feri borç niteliğinde olduğu, ipoteğin davalı şirketin davacı şirkete doğmuş ve doğacak minimum borçlara, malzeme ve teçhizata ilişkin akdi recibelerine ilişkin tesis edildiği, buna göre herhangi bir alacak var ise saklı tutmadan ipoteğin fekkinin düşünülemeyeceği, söz konusu protokolün 2004 tarihhli sözleşme uyarınca verildiği, 2004 tarihli sözleşmeden sonra taraflar arasında 01/09/2006 tarihli yeni bir bayilik sözleşmesi yapıldığını, bayilik sözleşmesinde önceki sözleşmelerin devamı olduğu ya da önceki protokollerin uygulanacağı yolunda bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla yeni sözleşme uyarınca davalılar tarafından verilmiş bir taahhütname ya da protokolün bulunmadığı, bu nedenle gerek 15/10/2004 tarihli sözleşme, gerekse bu sözleşme uyarınca alınan taahhütnameler uyarınca davalı şirketin yatırım (inkişaf) bedeli ödeme zorunluluğunun bulunmadığı, dolayısıyla inkişaf bedelinden sorumluluğu ilk yapılan sözleşme süresine bağlı olduğu ve bu süre sonunda sona erdiği dolayısıyla inkişaf bedelinin ilk sözleşme uyarınca verildiğinin kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki taraflar arasında bulunan ilişkinin sonlandırılması sebebiyle davalı tarafından davacıya verilen 762.500,00 TL’lik çekle İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün…esas sayılı takip dosyası üzerinden davacı tarafça yapılan takip sonucu bu bedelin davalı tarafından ödenmesi suretiyle davacının ipotek karşılığı davalıya ödenen yatırım, (inkişaf) bedelini tahsil etmiş olduğu, dolayısıyla davacı tarafın inkişaf bedeli yönünden açmış olduğu davanın reddi gerektiği, sözleşmenin fesih tarihine kadar eksik ürün alımı nedeniyle davacının, davalıya bir ihtar ya da uyarıda bulunmadığı, dolayısıyla bu ürünlerin eksik alınmasına muvafakat ettiği, cezai şart talebinde bulunamayacağı, yine davacının 11/08/2009 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshetmiş ise de, fesih tarihi itibariyle ve hatta dava tarihi itibariyle ipoteğin devam ettiği, dolayısıyla davalı tarafça geri ödeneceği iddia edilen yatırım bedelinin ödenebilmesi için ipoteğin fek edilmesinin şart olduğu, bu sebep öynünden ipoteğin fek edilmemesinden kaynaklı olarak feshin haklılığı nedenine dayanmadığı, yine eksik ürün alımına ilişkin fesih sebebinde ise davacının yaklaşık 5 yıl süre ile eksik ürün alımına ses çıkarmadığı, bu itibarla da feshin haklı olmadığını, bu bağlamda davacının protokolün 11 ve 12. maddeleri uyarınca 2 milyon USD’lik cezai şart hakkının da dolmadığını, ve dolayısıyla protokolün 11.maddesi gereğince sözleşmenin feshine davalının neden olduğunun ispatlanamadığı, buna ilişkin cezai şart istenemeyeceği için ayrıca yatırım bedeline ilişkin talebin ise sözleşme süresine bakılmaksızın yatırımın yapılması gerektiğinden buna ilişkin talebin de reddinin gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili, 24/07/2009 tarihli belgedeki 735.000,00 TL’nin akaryakıt borcu olduğunu, dava konusu alacağın ise inkişaf bedeli, eksik mal alımından kaynaklanan kar mahrumiyeti ve cezai şart olduğunu, 24/07/2009 tarihli belgenin amacının akaryakıt borcunun tasfiyesi olduğunu, dolayısıyla mahkemenin bu konudaki gerekçesinin yanlış olduğunu, dava konusu taleplerin fesih sonucu niteliğinde olup 24/07/2009 tarihinde daha fesih yapılmadığından dava konusu alacakların henüz taahhuk etmediğini, 24/07/2009 tarihli yazının dava konusu ile bir ilgisinin sunulmadığını, müvekkilinin sözleşmeyi 11/08/2009 tarihli ihtarname ile feshettiğini, bu itibarla bu davada talep edilen alacakların bu tarihte tahakkut ettiğini, yine 24/07/2009 tarihli belgenin hükümsüz olduğunu, çünkü davalının o belgedeki taahhüdünü de ifa etmediğini, ipoteğin müvekkili tarafından rızaen fek edilmediğini, ipoteğin müvekkilinin itirazına rağmen icra zoru ile ve haksız olarak hükmen fek edildiğini, itirazın dosyada olduğunu, kaldı ki bu hususa muvafakat etmediklerinin icra müdürlüğüne bildirildiğini, icra dosyasına konu borçların emtia bedeli olduğunu ve eldeki davadan farklı olduğunu, davalıya ödenen 1.750.000 USD’nin davalının 04/07/2003 tarihine kadar PO bayisi olarak faaliyette bulunması kaydıyla verildiğini, protokolün yürürlükte ve tarafları bağlayıcı olduğunu, davalının parayı aldığını ancak hukuksal ilişkinin 11/08/2009 tarihinde feshedildiğini, davalının sadece 4 yıl bakımından bayilik yaptığını, 14 yıllık kısmın ise ifa edilmediğini, yine inkişaf alacağının dayanağının tek yatırım protokolü olduğunu, bayilik sözleşmesi ile yatırım protokolünün aynı şey olmadığını, dolayısıyla yeni bayilik sözleşmesi yapılmış olmasının önceki tarihli yatırım protokolünü ifa etmeyeceğini, yatırım protokolünün bayilik sözleşmesine bağlı olmadığını, mahkemenin bu konudaki gerekçesinin kendi içinde dahi çelişkili olduğunu, protokolün süresinin veya şartlarının herhangi bir bayilik sözleşmesi süresi ile sınırlandırılmasının hatalı olduğunu, yine diğer davalıların verdiği taahhütnamenin de geçerli olduğunu, müvekkilinin davalının eksik mal alımına zımni olarak rıza göstermediğini, aynı dönemde PO tarafından başka bayilere de eksik mal alımından dava açıldığı ve kabul edilerek Yargıtay’ca onandığını, benzer davalarda istemiş oldukları eksik mal alımından doğan cezai şart taleplerinin kabul edildiğini ve Yargıtay’ca da onandığını, inkişaf bedelinin sözleşme süresine bakılmaksızın bakılması gereken yatırım olarak nitelendirilmesinin imkansız olduğunu, böyle bir yoruma ilk defa tanık olduklarını, bu gerekçenin de yerinde olmadığını bildirmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 30/05/2005 tarihli protokolün konusunun bayi adayı olan davalı şirketin PO bayisi olarak PO tarafından atanacak işletme yönetiminde 4 Temmuz 2023 tarihine kadar ticari faaliyette bulunmayı kabul ve taahhüt ettiği, protokol konusu satışa ilişkin inşaat ve tadilat işlerinin bayi tarafından yapılacağını, yapılacak işlerin masraflarının PO tarafından karşılanacağı, 8.madde de bayinin satış yeri üzerinde 4 Temmuz 2023 tarihine kadar tesis edilmiş irtifak hakkının hak sahibi olarak PO bayisi olarak ticari faaliyette bulunmayı taahhüt ettiği, PO’nun da davalıya 1.750.000 USD + KDV inkişaf bedelini ödemeyi kabul ettiği, aynı madde de ödeme koşullarının yer aldığı, 11.madde de fesih hallerinin düzenlendiği, 12.madde de feshin sonuçlarının düzenlendiği, sözleşmenin protokolün 11/a maddesi uyarınca PO tarafından fesih halinde (11/a protokol ve/veya bayilik sözleşmesinin herhangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlal edilmesi) 2 milyon USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği, 12/b maddesinde ise protokol ve/veya bayilik sözleşmesinin 11/b maddesi gereğince feshi ve intifanın terkini halinde bayi adayının işlememiş anlaşma süresine tekabül eden bakiye inkişaf bedelini geri ödeme tarihindeki merkez bankası döviz satış kuru üzerinden Türk lirası üzerinden ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, protokolün ek -1 in de bayi tarafından satış yerindeki mevcut kurumsal kimliğin sökülerek istasyonun giydirmeye hazır hale getirileceği, ayrıca PO tarafından yapılacak işlerin (pompa temini ve montajı, market temini -montajı, hava, su saati temini ve montajı, PO kurumsal kimliği giydirme işi, taşıt tanıma sistemi ve otomasyon işleri ) düzenlenmiştir.
30/05/2005 tarihli taahhütnamenin incelenmesinde ise; davalılardan … Ltd Şti tarafından sözleşmenin PO tarafından 29.a fıkrası gereğince ve tarafından haksız fesih halinde PO’ya 2 milyon dolar karşılığı TL ödemesinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan 01/05/2006 tarihli bayilik sözleşmesinin 3.maddeye göre 5 yıl süreli imzalandığı, 31.maddesinde PO’nun tek taraflı fesih hakkının düzenlendiği, feshin sonuçlarının 32.madde de düzenlendiği, 33.madde de ise işbu sözleşmeye bağlı olarak taraflarca imzalanacak ek protokol, zeylname, ek sözleşme vb iki taraflı dökümanların bu sözleşmeni ayrılmaz birer parçaları olarak kabul edildikleri görülmüştür.
Dosyaya sunulan 30/05/2005 tarihli davalı şirket tarafından verilen taahhütnamede; yıllık dönemler itibariyle her yıl asgari 7500 m³ beyaz ürün, 15 ton madeni yağ satın alma, eksik alım halinde ise beyaz ürün için m³ başına 35 USD, madeni yağ için ise ton başına 200 USD cezai şart olarak ödenmesinin taahhüt edildiği, bayilik sözleşmesinin yürürlülük sözleşmesi içerisinde 2 yıl üst üste tahahüt edilen mal alımının gerçekleşmemesi halinde bayilik sözleşmesinin PO tarafından herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın tek taraflı feshedileceğinin kabul ve taahhüt edildiği, taahhütnamede bayilik sözleşmesine atıf olmakla beraber tarih belirtilmediği görülmüştür.
Davacı tarafından davalıya gönderilen 11 Şubat 2011 tarihli ihtarnamede; taraflar arasındaki ilişkinin davalı şirketin isteği üzerine sona erdirildiği, intifa ivazı, peşin destek satış primi, inkişaf bedeli ve peşin kira ve benzeri isimler altındaki ödemelerin aradaki dikey anlaşmanın süresi ile doğru orantılı yapıldığını, bu ödemelerin amortismana tabi tutulduktan sonra oluştuğu, bugün itibariyle 1.654.851,17 TL’nin davacıya iadesi gerektiği bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 25/10/2010 tarihli iki kişilik bilirkişi raporunda; sözleşmenin davalı tarafından ihlal edildiğini (Bayilik sözleşmesinin 5.maddesinde ödeme konusunun düzenlendiği, davacının davalı hakkında icra takibi yapmasının davalının ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve ayrıca davalının almayı taahhüt ettiği miktarda mal almaması nedeniyle sözleşmeyi ihlal ettiği) buna göre yatırım teşvik bedelinden 1.225.000,00 USD’nin iadesi gerektiği, ayrıca davacının eksik alımdan dolayı 679.910,00 USD alacağının doğduğu, protokolün 12.a.a maddesi gereğince sözleşmenin haklı nedenle feshinden dolayı davacının 2 milyon dolar cezai şart alacağı oluştuğu belirtilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 11/07/2011 tarihli ek raporda ise; 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4.maddesi ve 5.maddesi uyarınca bayilik sözleşmelerinin azami 5 yıl süreyle akdedilmiş olması gerektiğini, buna göre belirsiz süreli veya 5 yılı aşan süreli ve rekabeti engelleyici içeriğin anlaşmalı merkezinde yer aldığı münhasır bayilik sözleşmelerinin hukuken geçersiz olup yok hükmünde olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin 10/03/2005 tarihli taahhütname 30/05/2005 tarihli protokol ile kurulduğu, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 18 yıllık süre için düzenlendiği, buna göre bayilik ilişkisi kuran protokolün süre ve inkişaf bedeline ilişkin 2 ve 8.maddelerinin rekabeti engelleyici niteliğinin sözleşmenin tümüne sirayeti nedeniyle protokolün RKHK madde 4 gereğince geçersiz olduğu, buna göre taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 01/09/2006 tarihli 5 yıl süreli ve taraflar arasında bu tarihten itibaren geçerli bir bayilik ilişkisine delalet ettiği, bu itibarla inkişaf bedelinden iade talebinin haklılığını RKHK’nın 56.maddesi uyarınca yine 1.750.000,00 USD ve yatırım bedelinin BK’nın 63 gereğince elde kalan meblağın ise BK 64’e göre davacının istifadesine yarar bir masrafın vukuunun belirlenmesine bağlı tespit edilebileceği, sonuç itibariyle davacının cezai şart alacak iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davacının tahakkuk etmeyen inkişaf bedeli iade alacağı talebi yönünden bayide esas yatırım tutarının ve varsa başka sarf kalemlerinin belirlenmesinin gerektiği, bu hususta teknik bir inceleme yapılması gerektiği yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 17/11/2012 havale tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; davalı şirketin gerek zamanında ödeme yapmaması, gerekse eksik alım nedeniyle sözleşmeyi ihlal ettiği, buna göre davacının haklı olduğu, eksik mal alımından dolayı davacının 690.456,86 USD cezai şart isteyebileceği, davacının talebinin isabetli olduğunun kabulü halinde 1.225.000,00 USD yatırım teşvik bedelinin iadesinin gerektiği, protokolün 12.a.a maddesine göre talep edilebilecek cezai şartın 2 milyon USD olabileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 25/09/2013 havale tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda ise; davacının eksik alım nedeniyle 679.910,00 USD ve yatırım bedelinden dolayı 1.225.000,00 USD alacağı olduğu, ayrıca cezai şart nedeniyle de 2 milyon dolar alacaklı olduğu, davacının cezai şart alacaklarının davalının ekonomik açıdan mahvına yol açıp açmadığının ve açıyor ise hangi miktarda indirim yapılması gerektiğinin davalının 2005 ve 2009 yıllarına ilişkin ticari defter ve ilgili evraklarının incelenmesi sonucunda anlaşılacağı yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 11/06/2015 tarihli ek raporda; davalı şirketin 2010-2014 yılları bilançolarının tetkiki sonucunda 2014 yılı bilançosuna göre öz varlıkları toplamının -5.318.982,34 TL olduğu, dolayısıyla kök raporda belirttikleri cezai şart tutarlarını ödemeden de iflas halinde oldukları yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul 10.İcra Müdürlüğünün 2010/4179 esas sayılı takip dosyası üzerinden toplam 768.993,32 TL alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, icra dosyasında ipoteğin fekkine karar verildiği görülmüştür.
Davacı tarafından davalı aleyhine 8 adet çeke dayalı olarak İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası üzerinden toplam 731.172,67 TL üzerinden takip yapıldığı görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan inkişaf bedeli, sözleşmenin feshi ve eksik alım nedeniyle cezai şart taleplerine ilişkindir. Davacı, işbu davasında bir kısım inkişaf bedeli ile protokolün 12.maddesinde öngörülen cezai şart ve eksim alımdan kaynaklanan cezai şart talep etmiştir. Taraflar arasındaki 30/05/2005 tarihli protokolün 2.maddesinde bayi adayının 4 Temmuz 2023 tarihinde kadar PO bayi olarak faaliyette bulunmayı kabul ettiği, 8.maddede ise PO’nun da buna karşılık bayi adayına 1.750.000 USD + KDV inkişaf bedelini ödemeyi kabul ettiği görülmüştür. Sözleşme ilişkisi 4 Temmuz 2023 tarihinden önce son bulduğundan, davalı tarafça inkişaf bedelinin sözleşmenin kullanılmayan kısmına tekabül eden tutarının davacı yana iadesi gerekir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında inkişaf bedelinin sözleşmenin kullanılmayan kısmına tekabül eden tutarın 1.225.000,00 USD olduğu belirlenmiştir. Nitekim davacı vekili de davasını ıslah ederken bu kalem yönünden alacaklarını 1.225.000,00 USD’ye yükseltmiştir. Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince inkişaf bedelinin istenemeyeceği yolundaki gerekçe yerinde değildir. Her ne kadar davacı tarafça davalı yana ödenen inkişaf bedelinden 1.225.000,00 USD’nin iadesini talep edebilecek ise de, yargılama sırasında yani davanın açılmasından sonra davacı tarafça davalılardan Turen Turizm şirketine gönderilen 11/02/2011 tarihli ihtarnamede intifa ivazı, destek primi, inkişaf bedeli, peşin kira vb altındaki ödemelerin amortismana tabi tutulmasından sonra PO defterlerindeki net değerinin ihtarname tarihi itibariyle 1.654.851,17 TL olduğunun belirtildiği görülmüş olup dairemizce istinaf yargılaması sırasında davacı vekiline bu tutarın ne kadarının intifa ivazı olduğunun beyan edilmesinin istendiği, davacı vekilince de sunulan beyan dilekçesinde bu tutarın tümünün inkişaf bedeline ilişkin olduğunu belirttiği anlaşılmıştır. 11/02/2011 tarihli ihtarname ve davacı vekilinin 25/11/2018 tarihli UYAP’tan gönderdiği yazılı beyan dilekçesinde belirtilen 1.654.851,17 TL’nin gerek ihtar tarihindeki, gerekse dava tarihindeki Merkez Bankası USD kurları gözetildiğinde istenen bu tutarın USD karşılığının 1.225.000,00 USD’nin altında kaldığı, davacının bu ihtarname ile alacağını TL olarak isteme yönünde tercihte bulunduğu ve bu durumun ise davalı lehine olduğu gözetilerek bu miktar yönünden inkişaf bedeliyle ilgili talebin kısmen kabulü gerekmiştir. Ayrıca faizin başlangıcı yönünden de yeni atıfet süresi verildiğinden bu husus dikkate alınmıştır.
Davacının diğer talebi ise eksik alım nedeniyle cezai şart alacağıdır. Davalı …Turizm şirketi 30/05/2005 tarihli taahhütname ile fiilen akaryakıt satışına başlama tarihinin başlangıç teşkil etmesi ve ürünlerin münhasıran PO’dan alınması kaydıyla her yıl asgari 7500 m³ beyaz ürün, 15 ton madeni yağ satın almayı, taraflar arasındaki ilişkinin 30/05/2005 tarihinde başladığı, davalı bayinin bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere taahhüt ettiği miktarda mal satın almadığı anlaşılmış olup Yargıtay uygulamalarına göre davacı taraf ihtirazi kayıt koymadan mal vermeye devam ettiğinden sadece son yıl için talepte bulunabileceği, buna göre son yıl olan 30/05/2009 ila sözleşmenin feshine dair 11/08/2009 arası dönem için eksik alımdan dolayı cezai şart istenebileceği, bu dönemde davalı bayinin davacıdan mal almadığının bilirkişi raporları içeriğinden anlaşıldığı, bu iki tarih arasında 73 gün olmakla birlikte bilirkişi 25/10/2010 tarihli bilirkişi raporunda bu sürenin 70 gün olarak belirlendiği, davacı tarafça da 70 günlük süre yönünden açık bir itirazda bulunulmadığı, dolayısıyla davacı tarafın sadece bayilik sözleşmesinin son yılı olan dönemde sözleşmenin ayakta kaldığı 70 günlük süre yönünden eksik alım nedeniyle cezai şart talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Dairemizce usul ekonomisi gözetilerek bu son dönem için istenebilecek cezai şartın hesabı açısından bilirkişi incelemesine gerek görülmemiş, ancak Yargıtay denetimine imkan sağlamak bakımından şu şekilde hesaplama yapılmıştır. (1 yıl 360 gün esas alınarak yapılan hesaplamada 360 gün için 15 ton madeni yağ alınması gerekirken 70 günde alınması gereken madeni yağ 2,916 ton olup alınmayan ton başına cezai şartın 100,00 USD olduğu gözetildiğinde 100X2,916’nın çarpımı sonucu madeni yağ yönünden 291,6 USD cezai şart istenebileceği, yine 360 günde 7500 m³ beyaz ürün alınması gerektiği, 70 günlük sürede ise 1375 m³ alınması gerektiği, eksik alınan 1375 m³ beyaz ürünün taahhütnamede öngörülen m³ başına 35,00 USD ile çarpımı sonucu 48.125 USD cezai şart istenebileceği görülmüştür). Buna göre davacının toplam talep edebileceği cezai şart tutarı 48.416,06 USD olup bu tutar üzerinden davacının eksik alıma dayalı cezai şart talebinin kabulü gerekmiştir. Bu yönden davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir.
Davacının diğer talebi ise protokolün 12/a.aa maddesi gereğince sözleşmenin feshi halinde davalının 2 milyon USD cezai şart ödeyeceğine ilişkin olup davacı tarafından davalı bayiye gönderilen 11/02/2011 tarihli ihtarname içeriğinde bayilik sözleşmesinin ve diğer hukuksal ilişkilerden oluşan dikey anlaşmanın gerek rekabet kurumunun 12/03/2009 tarihli duyurusunda yer alan yasal gerekçeler, gerekse bayinin isteği üzerine sona erdirildiğinin belirtildiği gözetildiğinde 2 milyon USD cezai şartın istenemeyeceği kanaatine varılmış olup bu konudaki davacı istinafı da yerinde değildir.
Davalı tarafça yargılama sırasında 24/07/2009 tarihli belgede borcun 735.000,00 TL olarak belirlendiği ve bunun da ödenmesi nedeniyle artık hiç borçlarının kalmadığı yolunda savunmada bulunulmuş ise de, söz konusu borcun akaryakıt alımından kaynaklanan borç olup dolayısıyla bu tutarın ödenmesinin davalı tarafın inkişaf bedelinden kalan bakiye kısım ile eksik alım nedeniyle cezai şart alacağının ödendiği anlamına gelmez.
Her ne kadar ilk derece mahkemesi karar başlığında davalı olarak … isimli şahıs gösterilmiş ise de, bu isimde bir şahsın davalı olmayıp davalının … olduğu son duruşma sırasında taraflarca sözlü olarak beyan edildiği anlaşılmış olup zaten cevap dilekçesinde de … adına cevap verildiği ve … adına vekaletname sunulduğu, ayrıca davacı vekilinin de daha sonra verdiği dilekçelerde davalı olarak …’ı gösterdiği görülmüş olup UYAP’ta gerekli düzeltmeler yapılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin inkişaf bedeli ile eksik alım nedeniyle cezai şarta ilişkin istinaf taleplerinin kısmen kabulü, yerinde olmayan diğer istinaf taleplerinin ise reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile; İstanbul 3.ATM’nin 2010/126 Esas, 2016/565 Karar sayılı hükmünün KALDIRILMASINA,
2-Davacının davasının kısmen kabulü ile; yatırım bedeli (inkişaf bedeli yönünden) 1.654.851,17 TL’nin 15/02/2011 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalılardan müştereken tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Madeni yağ ve beyaz ürün alım taahhüdünün ihlali nedeniyle cezai şart talebinin kısmen kabulü ile, 48.416,06 USD’nin 15/08/2009 tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca yürütülecek USD faiziyle birlikte davalılardan müştereken tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Fazlaya ilişkin tüm taleplerin reddine,
5-Alınması gereken 117.983,99 TL harçtan peşin alınan 1.109,30 TL peşin harç ve 42.785,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 74.089,69 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 1.109,30 TL peşin harç ve 42.785,00 TL ıslah harcı toplamı olan 43.894,30 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dava kısmen kabul edildiğinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 75.765,54 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dava kısmen reddedildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 58.604,33 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-İlk derece yargılamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 17,15 TL başvuru harcı, 2,75 TL vekalet harcı, 4.950,00 TL bilirkişi ücreti ve 114,60 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 5.084,50 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 3.046,79 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-İlk derece yargılamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 50,00 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 20,03 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, geri kalan kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına,
11-Talebi halinde istinaf peşin harcının davacıya iadesine,
12-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ve 28,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 113,70 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
13-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.28/11/2018