Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1201 E. 2018/2322 K. 02.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1201 Esas
KARAR NO : 2018/2322 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2016
NUMARASI : 2014/88 E., 2016/197 K.
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 02/11/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili şirketin internet alan adı tahsis etmek vb. alanlarda faaliyet gösterdiğini, bu faaliyeti ile ilgili olarak TPE nezdinde …. no.lu “…” markasını 9, 35, 38, 39, 42. sınıflarda tescil ettirmiş olduğunu, müvekkilin kurucu ortağı ve müdürü olan …’ın müvekkili şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra, müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet göstermek üzere davalı … kurduğunu, davalı şirketin kurulduğu tarihte …’ın davacı şirketteki müdürlük görevinin devam ettiğini, müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren davalı şirket adına 9, 35, 38, 42. sınıflarda tescil edilmek üzere … no.lu marka tescil başvurusunda bulunulduğunu, davalı şirket adına haksız ve kötüniyetli olarak TPE nezdinde tescil edilmiş olan … no.lu … markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Müvekkili şirketin “…” ibaresinin tescili için TPE’ye başvurduğunu, marka başvurusunun 14/02/2014 tarihinde ilân edildiğini, ancak henüz markanın tescil edilmemiş olduğunu, henüz tescilli bir marka olmadığından, markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini, itiraz yolunun tüketilmesinin zorunlu olduğunu, davacı şirketin fiziken Türkiye’de olmadığını, sadece kağıt üzerinde kalmış bir şirket olduğunu, davacı şirket müdürünün Türkiye’de ikamet etmeyen bir Alman vatandaşı olduğunu, müvekkilin dava konusu … ibaresi ile marka tescil başvurusunda bulunmasına engel bir durum olmadığını, müvekkilinin marka başvurusunun TPE tarafından uygun görülerek kabul edildiğini, bu nedenle haksız ve dayanaksız olarak açılmış olan hükümsüzlük davasının reddini istemiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. FSHHM’NİN 2014/200 ESAS SAYILI DOSYASI:
Birleşen dosya davacısı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı müvekkilinin “TC” alan adı (domain name) kullanım hakkını elinde bulunduran tek yetkili şirket … ‘nin %100 hissedarı olduğu bir şirket olup, belirtilen alan adının kullanımının yetkilisi olan dava dışı … Ltd isimli İngiliz Şirketinin hisselerini satın alarak “TC” alan adının kullanımının dünyada tek yetkilisi olduğunu ve belirtilen alan adının satışı için Türkiye’de davacı … kurduğunu, şirket müdürlüğüne davalı …’ın getirildiğini, internet üzerinden alan adı satışı için “…” sitelerinin kurulduğunu, şirkete ait tüm internet şifreleri ve parolaların adı geçen davalı tarafından kullanılmakta olduğunu, davalı …’ın henüz davalı şirketin yetkilisi iken 29.3.2013 tarihinde davalı …Ş.’yi kurduğunu ve diğer davalı …’i şirket müdürlüğüne getirdiğini, 05.03.2014 tarihinde şirketin tamamının davalı …’a devredildiğini, davalıların merkezi ABD’de bulunan internet alan adları kayıt kuruluşu (IANA) kayıtlarından davacı kaydını silerek kendi şirketlerini kaydettiklerini, davalı …’ın 28.06.2013 tarihli kararla davacı şirket müdürlüğünden azledildiğini, buna rağmen davacıya ait olan internet sitesinin kullanımına ve bu site üzerinden alan adı satışlarına devam ettiğini, davalılar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı …’ın 23.5.2012 tarihinde “…” şekil marka tescilini davacı şirket adına yaptırdığı halde azledildikten sonra aynı markayı davalı şirket adına tescil ettirdiğini, bu konuda İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Mah. 2014/88 E.sayılı dosyası ile dava açıldığını, belirterek “tc” alan adı kullanım hakkının davacı şirkete ait olduğunu,… alan adlarının ve web sitelerinin davacı şirkete ait olduğunun tespitini, haksız rekabetin tespit, önlenmesi ve alan adının kullanım hakkının davacıya iadesini ve 35.000 TL maddi tazminatın ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili talep etmiştir.
Birleşen dosya davalısı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davacı … ile aynı faaliyet alanında yeni bir şirket kurmuş olmasının haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, haksız rekabetten bahsedebilmek için iyiniyet kurallarına aykırı koşulların olması gerektiğini, müvekkilin iyiniyet kurallarına aykırı bir davranışı olmadığını, hangi şifre ve parolaların iade edilmesinin gerektiğini anlamadıklarını, davacı şirketin fiziken Türkiye’de olmadığını, sadece kağıt üzerinde kalmış bir şirket olduğunu, davacı … müdürünün Türkiye’de ikamet etmeyen bir Alman vatandaşı olduğunu, müvekkil sitelerinin erişime kapatılması talebinin, müvekkilin bir kusuru olmamasına rağmen, zarara uğramasına sebebiyet vereceğini, müvekkilin dava konusu alan adlarını kullanmakta ve tc uzantılı alan adlarının satışında resmî yetkili olduğundan, davacının bu olayda herhangi bir zarar ve ziyanının söz konusu olamayacağını, iddia edilen zarar kaynağının davacı tarafından açıklanması gerektiğini, talep edilen 35.000,00 TL tazminat bedelinin fahiş olduğunu, haksız rekabet koşulları oluşmadığından ve zarar doğmadığından birleşen davanın reddini istemiştir.
Davacının hükümsüzlük davasına dayanak yaptığı … başvuru nolu ve “…l” markasının davacı adına tescili için 23/05/2012 tarihinde başvuruda bulunulmuştur. Marka tescil listesinin 09, 35, 38, 39, 42.sınıf mal ve hizmetleri kapsadığı, yargılama sırasında tescil kararı verilmediği anlaşılmıştır.
Hükümsüzlüğü talep edilen marka … başvuru nolu ve “…l” markasının davalı adına tescili için 25/11/2013 tarihinde başvuruda bulunulmuştur. Marka tescil listesi 09, 35, 38, 42. sınıf mal/hizmetleri kapsamaktadır. Marka 13/05/2015 tarihinde yargılama esnasında tescil edilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan İstanbul Cumhuriye Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosuna sunulan 16/02/2015 tarihli bilişim raporunda; … alan adlı internet sitesinin kimin tarafından oluşturulduğunun tespit edilemediğini, ancak tc üst seviye alan adının ilk olarak 27/01/1997 tarihinde kayıt ettirildiğini, sunum olarak 19/11/2014 tarihinde güncellendiğini, .tc birincil seviye alan adı ve ikincil seviye alan adlarının idaresinin, Türkiyede 2013 yılından bu yana TLD İNTERNET HİZMETLERİ AŞ tarafından yürütüldüğünü, 2014 yılında bu görevi …AŞ’nin aldığını beyan edildiği görülmüştür.
Dosya kapsamında bulunan İstanbul 2. FSHHM’nin 2014/26 D.İş raporunda ….lan adının iletişim bilgisinde ….İ ile … isminin yer aldığını,
-… internet sitesinin …b sitesi ile içeriğinin aynı olduğunu, … AŞ adına … tarafından kaydedildiğini,
-…c web sitesinin yönlendirme kodu kullanılarak …isimli web sitesini yönlendirildiğini, … adına …tarafından kaydedildiğini,
-… alan adının … adına kaydedildiğini, ancak bu isimde bir web sitesinin olmadığını,
-11/05/2014 tarihinde …r’den … numaralı faaliyet belgesi sorgulandığında faaliyet belgesinin …AŞ’ye ait olduğunun tespit edildiğini,
-.tc ile ilgili IANA kayıtları …’dan sorgulandığında .tc kayıtlarının sponsor organisation olarak…TC, administirator olarak …, teknik yetkili olarak … AŞ olduğunu, beyan ettiği görülmüştür.
Dosya kapsamında alınan 08/12/2015 tarihli heyet raporunda; mahkemenin …’ye yazdığı müzekkere cevabında 09/12/2015 havale tarihli yazıda, “…LTD ŞTİ’nin alan adlarını A…s’ten alıp pazarladığını,… LTD ŞTİ’nin kendisine gönderilen faturayı hatalı ve yüksek bulması nedeniyle taraflar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Adamsnames’in ilişkiyi 12/03/2013 tarihinde sonlandırdığını, …s’in TC alan adlarını satışlarını durdurması ve Türkiyedeki bayilerde yetki karmaşası yaratmasının bu konuda tek yetkili olan … Adalarının Hükümetini hem de TC alan adının tek yetkili otoritesi olan …LTD’yi rahatsız ettiğini, …s’in bu alanda verdiği zararlardan dolayı yetkilerini iptal ederek teknik destek anlaşmasına Nisan 2013 tarihinde … yaptığı sözleşmenin Nisan 2014’te iki tarafça (… Hizmetleri) feshedildiğini, 01/05/2014 tarihinden bu yana TC alan adının teknik sorumlusunun … AŞ olduğunu, Nisan 2013’e kadar teknik sorumlu olarak …. ve ardından TLD İnternet Hizmetleri gözükürken şimdiki kayıtlarda …AŞ’nin görüldüğünü, …T’in hiçbir zaman IANA kayıtlarında olmadığını, …t’i …’in bayisi olarak gördüklerini” beyan ettiğini,
-…’ın henüz müdürlük görevi devam ederken, davacı şirket ile aynı faaliyet alanında davalı … kurmasını, 2771 numaralı faaliyet belgesi verilen kaydın 15/05/2013 tarihinde aynı IP adresinden aynı kullanıcı adı ve şifreyle giriş yapılarak ad ve ünvanı … Aş olarak değiştirilmesi, ve … adlı internet sitelerinin davalı şirket tarafından kullanımının davalıların kusurlu hareketi olarak değerlendirdiğini, davacının TTK 56.madde uyarınca haksız rekabetten doğan maddi zararını isteyebileceğini beyan etmişlerdir.
İstanbul 2. FSHHM’nin 15/11/2016 tarihli 2014/88 esas 2016/197 karar sayılı ilamıyla, 12/03/2013 tarihli davalı vekili tarafından sunulan fesih beyanı, davalı vekilince dosyaya sunulmuş noter onaylı fesih beyanı ve tercümesi uyarınca davacının …LTD ile arasındaki ilişkinin sonlandırıldığına dair yazı gereği, bu tarihten sonrasında davacının domain kullanma hakkının iptal edildiği, bu tarihten sonra herhangi bir kullanım hakkının bulunmadığı, bu nedenle de davalı aleyhine de hükümsüzlük ve tazminat taleplerinde bulunulamayacağı kaldı ki hükümsüzlüğü talep edilen markanın dava açıldığı tarihte tescilli olmadığından asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verdiği görülmüştür.
Davacı vekili süresinde istinaf dilekçesinde; asıl davada …’ın davacı şirketin kurucu ortağı ve müdürüyken edindiği ticari bilgi ve çevreyi davacı şirketin internet ortamında alan adı tahsis etmek için kullandığı şifreleri kullanarak davalı … kurduğu, davaya konu markayı tescil ettirdiğini, tcnet isminin müvekkili şirketin adı olduğunu, marka tescilinin davalıdan önce yapıldığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, davacı şirket müdürüyken öğrendiği şifre ve bilgileri kullanarak ABD’de alan adları kayıt kuruluşu IANA kayıtlarından davacı şirketin sahibi olan … LTD ŞTİ’nin kaydını silerek davalı … AŞ ismini kaydettirdiğini, savcılığa ticari defter ve belgeleri teslim etmemek ve haksız rekabetten dolayı şikayetlerde bulunduğunu, davalıların savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak sundukları belgelere mahkemenin itibar ettiğini, oysa belgelerin dikkate alınmaması gerektiğini, mahkemenin asıl davada verdiği kararın çelişkili olduğunu, yerel mahkemenin kararının dosyadaki bilgi belge ve raporlara aykırı olduğunu, marka tescilinin iptali taleplerinin kabul edilmemesinin de hatalı olduğunu, markanın kötü niyetle tescil edildiğini beyanla asıl dava ve birleşen dava yönünden mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Asıl dava; davalı adına tescil başvurusu yapılan 2019/496042 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ilişkindir , İstanbul 2. FSHHM’nin 15/11/2016 tarihli 2014/88 esas 2016/197 karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Birleşen davada ise; davacı vekilinin ; “tc” alan adı kullanım hakkının davacı şirkete ait olduğunun tespitinin, …. alan adlarının ve web sitelerinin davacı şirkete ait olduğunun tespitini, davalıların haksız rekabetlerinin tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, “tc” alan adı kullanım hakkınını davacıya iadesini, … adreslerinin davacıya iadesini, haksız rekabet nedeniyle şimdilik 35.000TL elde edilen muhtemel kazanç zararının ticari avans faiziyle tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi’nin ” davalı vekili tarafından sunulan 12/03/2013 tarihli fesih beyanı ve tercümesi uyarınca davacının …. LTD ile arasındaki ilişkinin sonlandırıldığına dair yazı gereği, bu tarihten sonrasında davacının domain kullanma hakkının iptal edildiği, herhangi bir kullanım hakkının bulunmadığı , bu nedenle de davalı aleyhine hükümsüzlük ve tazminat taleplerinde bulunulamayacağı” gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin haksız rekabet ve alan adlarına yönelik taleplerini, davacı şirketin eski müdürü davalı …’ın davacı şirkette henüz müdürlük görevi devam ederken, davacı şirket ile aynı alanda davalı … kurarak marka tescil başvurusunda bulunmasına, davacı şirkete ait olduğu ileri sürülen, …, … internet sitelerini adına kaydettirmesine ve kullanımına dayandırdığı, alan adlarının davacıya ait olduğunun tespitinin ve iadesinin istendiği, haksız rekabet nedeniyle tazminat talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından davacının birleşen davada ileri sürdüğü taleplerin tek tek incelenerek ve gerekçeli kararda gerekçesi de açıklanarak incelenmesi gerekirken, davacının domain kullanma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, alan adları ve haksız rekabete yönelik taleplerin ayrı ayrı incelenerek karar verilmesi yönünden dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:
İstinaf isteminin KABULÜNE,
6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/11/2016 tarih ve 2014/88 E., 2016/197 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, Birleşen davaya yönelik taleplerin incelenerek karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Davacı … TİC. LTD. ŞTİ. tarafından yatırılan 29,20 TL maktu temyiz karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan 143,50 TL temyiz yoluna başvurma harcı ile 47,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 190,50 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 02/11/2018