Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/785 E. 2023/947 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/785
KARAR NO: 2023/947
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2021
NUMARASI: 2021/13 Esas, 2021/261 Karar
DAVANIN KONUSU: Tanıma ve tenfiz
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/11/2018 tarih ve 2017/73 esas 2018/1079 karar sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun incelenmesi sonunda Dairemizin 14/01/2020 tarih ve 2019/1380 Esas 2020/56 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 22/10/2020 tarih ve 2020/1356 esas, 2020/2842 karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/03/2021 tarih ve 2021/13 esas 2021/261 karar sayılı kararı ile davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu, Dairemizin 15/12/2021 tarih ve 2021/3421 Esas, 2021/2380 karar sayılı kararı ile dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesine iadesine karar verildiği, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 01/02/2023 tarih ve 2022/536 Esas 2023/383 Karar sayılı ilamı ile, bozma sonrasında dosyanın hükmü veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken sehven ilk derece mahkemesine gönderildiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi hükmünün bozulmasına ve dosyanın Dairemize iletilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, ilk derece mahkemesince de dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmış olup, Dairemiz’ce açılan duruşmada bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı ödenmeyen iş bedelinin tahsiline dair verilen yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin olup, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın davacı temlik alan vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 17/01/2020 tarih, 2019/1380 Esas ve 2020/56 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nce 22/10/2020 gün, 2020/1356 Esas ve 2020/2842 Karar sayılı kararı ile bozulmuş, yerel mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucu yerel mahkemece davanın husumet yokluğundan reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin 2017/73 Esas sayılı dosyasına verdiği 23/01/2017 tarihli dilekçesiyle, Dubrovnik Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı kararı ile davalı … San.ve Tic. A.Ş.’nin davacı … Şirketi’ne 2.780.725,56 Kuna borçlu olduğuna karar verildiğini, mahkemenin bu kararının 19/03/2009 tarihinde kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararı davacısı … ile müvekkili şirket arasında 23/12/2011 tarihinde davaya konu alacak da dahil olmak üzere alacağın temliki mahiyetinde ” Hak ve Yükümlülüklerin Devri Sözleşmesi ” imzalandığını, bu sözleşme ile hak ve yükümlülüklerini müvekkili şirkete devrettiğini belirterek Hırvatistan/Dubrovnik Ticaret Mahkemesinin 12/12/2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı ilamının Türkiye’ de tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, tanıma ve tenfizi talep edilen Dubrovnik Ticaret Mahkemesi kararının MÖHUK’un aradığı yasal şartları taşımadığını, … Şirketi’nin 23/11/2011 tarihinde davaya konu alacak da dahil olmak üzere alacaklarını …’ye devrettiğini, davaya konu kararda “… İnşaat Dubrovnik Merkez Şubesi” nin taraf olduğunu, müvekkili hakkında açılmış bir dava ya da alınmış bir karar bulunmadığını, mahkeme kararındaki şirket ile müvekkili şirketin farklı tüzel kişilikleri olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 29/11/2018 tarih ve 2018/1079 Karar sayılı karar ile, Hırvatistan Yasaları uyarınca Hırvatistan’da tüzel kişiliği olmayan borçlular aleyhine özel iflas takibi yapılabileceği, dava konusu ilamda, ilam borçlusu … Merkez Şubesi hakkında Hırvatistan Yasaları uyarınca tüzel kişiliği bulunmayan şube yönünden iflas kararı verildiği ve iflas kararı uyarınca tüm alacaklıların ilanen davet edildiği, davacının süresinden sonra müracaat ettiği gerekçesi ile alacak talebinin reddedildiği, şube yönünden son paylaşma listesi yapılıp iflasın kapatıldığı, Hırvatistan Mahkemesi tarafından alacağa ilişkin verilen ilamın, Hırvatistan Yasalarına göre Hırvatistan’ da infaz edilemeyeceği, infazı mümkün olmayan yabancı mahkeme ilamının Türkiye’ de de infazının talep edilemeyeceği, tenfizi istenen ilamda da muhatabın bizzat şube olduğu, davacının bildirdiği gibi davalı ile Hırvatistan’daki şube arasındaki ilişkinin banka-şubesi gibi kabul edilmesi halinde Türk Kamu Düzeni nazara alındığında şube yönünden iflas kararı verilmesinin olanaklı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; verilen karara karşı istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 14/01/2020 tarih ve 2019/1380 Esas, 2020/56 Karar sayılı karar ile; tenfize konu ilamda davalının şirketin merkez şubesi olarak gösterildiği ve yabancı mahkeme ilamının merkez şube adresinde yetkili temsilcisine tebligat yapılmak suretiyle kesinleştirildiği, dolayısıyla tenfize konu ilamda borçlu olduğuna karar verilen tüzel kişiliğin davalı şirketin merkez şubesi olduğu, oysa davanın yabancı mahkeme ilamında davalı olarak gösterilmeyen ve söz konusu alacaktan sorumluluğu bulunmayan davalı şirkete karşı açıldığı, tenfizi istenen ilamdaki davalı ile iş bu dava dosyasının davalısının aynı olmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu gerekçesi ile başvuru esastan reddine karar verilmiş, Dairemiz kararına karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nce, 22/10/2020 gün, 2020/1356 Esas, 2020/2842 Karar sayılı kararı ile, Dairemiz kararında ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirildiği halde HMK 353/1-b/2 bendine göre hüküm verildiği gerekçede belirtilerek HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesinin gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkardığı, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, kabule göre de; açıkça vekalet ücretine yönelik istinaf talebi bulunmasına rağmen bu itiraz hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemesince bozma ilamına uyularak, 25/03/2021 tarih ve 2021/13 Esas, 2021/261 Karar sayılı karar ile, Dairemizin 14/01/2020 tarih, 2019/1380 Esas ve 2020/56 Karar sayılı kararındaki gerekçe esas alınmak suretiyle, tenfize konu ilamda davalının şirketin merkez şubesi olarak gösterildiği ve yabancı mahkeme ilamının merkez şube adresinde yetkili temsilcisine tebligat yapılmak suretiyle kesinleştirildiği, dolayısıyla tenfize konu ilamda borçlu olduğuna karar verilen tüzel kişiliğin davalı şirketin merkez şubesi olduğu, oysa davanın yabancı mahkeme ilamında davalı olarak gösterilmeyen ve söz konusu alacaktan sorumluluğu bulunmayan davalı şirkete karşı açıldığı, tenfizi istenen ilamdaki davalı ile dava dosyasının davalısının aynı olmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili 20/10/2021 tarihli istinaf dilekçesiyle, yerel mahkemenin, hırvat hukukunda şubenin ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamasına rağmen, şubenin ayrı bir tüzel kişiliği varmış gibi karar verdiğini, halbuki davanın şubeye karşı değil, davalı merkeze izafeten şubeye karşı açıldığını, şubenin burada, merkezin yetkili temsilcisi konumunda olduğunu, yabancı mahkeme kararındaki davalının ünvanından bile, izafeten açıldığının açıkça anlaşıldığını, Hırvatistan Şirketler Kanunu’nun İştirakleri düzenleyen Mad. 7/3 ve İştiraklerin faaliyetlerini düzenleyen Mad. 616/2’nin yeminli tercümesinin mahkemeye sunulduğunu, ayrıca, mahkeme açısından incelemede kolaylık olması açısından, Hırvatistan Cumhuriyeti’ndeki … adlı eserin ilgili bölümünün de tercümesinin sunulduğunu, buna göre, Hırvatistan’da yabancı bir şirket tarafından kurulmuş olan iştirakinin yani olaydaki Dubrovnik’te kurulu şubenin, hırvat hukuku uyarınca tüzel kişiliği olmadığı, esas şirket adına (davalı) temsilen hak ve borçlar üstleneceği, esas sorumlunun yabancı şirket ve onun merkezi (davalı) olduğu, yabancı bir şirketin Hırvatistan’da şube kurmuş olmasının, bu şirketin Hırvatistan’da gerçek bir merkezi olduğu anlamına gelmediğinin açıkça anlaşıldığını, davalı yanın, Hırvatistan’daki işleri için, Hırvat Hukukuna göre, tüzel kişiliği olmayan bir şube kurmayı tercih etmek suretiyle, bu şubenin muamelelerinden kaynaklanan tüm sonuçları da peşinen kabul etmiş olduğunu, dava şartı yokluğundan dava ret olunmasına rağmen, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, bu ret kararına uyumlu olarak AAÜT’nin 7/2 maddesine dayanarak ve bu maddede açıklanan, “hesaplanan nispi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretini geçemeyeceği” kuralını da gözeterek sonuçta “maktu vekalet ücretine” hükmedilmesi gerektiğini, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Dava dışı temlik eden … şirketi ile davalı arasında … Otel Binası için bir takım inşaat işlerine yönelik sözleşme imzalandığı, iş bedelinin tahsili için Dubrovnik Ticaret Mahkemesi’ne başvurulduğu ve 12/12/2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı karar ile davacının temlik edene 2.780.725,57 Kuna borçlu olduğuna karar verildiği, kararın 19/03/2009 tarihinde kesinleştiği, davacının eldeki dava ile yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizini talep ettiği anlaşılmaktadır. Tenfizi istenen yabancı mahkeme kararı gereğince, davacının iş sahibi … San.ve Tic. A.Ş.’nin …, Dubrovnik adresinde bulunan … İnşaat ana şubesi namına … binasında bir takım inşaat işlerini yapması konusunda taraflar arasında eser sözleşmesi düzenlendiği, … nolu geçici kabule dair bedelin kısmen ödendiği, … nolu kabul ve bunlara dair … ile … nolu faturaların ödenmediği, bu nedenle şubenin davacıya 2.780.725,56 Kuna borçlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu yabancı mahkeme kararına göre davacı yüklenici, merkez şube ise iş sahibidir. Davanın dayanağı olan Dubrovnik Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı kararında; davacının … (Ltd.Şti) davalının ise … San.ve Tic. A.Ş.’nin …, Dubrovnik adresinde bulunan … İnşaat ana şubesi olduğu, ihtarlı duruşma davetiyesinin merkez şube adresine çıkartıldığı, usulüne uygun tebligata rağmen merkez şube temsilcisinin duruşmaya katılmadığı, mahkemece merkez şube temsilcisinin yokluğunda merkez şubenin temlik veren şirkete 2.780.725,56 Kuna borçlu olduğuna karar verildiği, bu kararın yine Merkez şube adresine tebliğe çıkarıldığı ve yetkili temsilcisine tebligat yapılmak suretiyle kararın 19/03/2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Somut olayda uyuşmazlık; tenfizi istenen yabancı mahkeme kararındaki davalı ile eldeki davanın davalısının aynı olup olmadığı, bu dosya davalısının söz konusu yabancı mahkeme kararı gereğince davacı temlik alan şirkete borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. MÖHUK’un ” Tenfiz Şartları ” başlığını taşıyan 54/ç maddesi “o yer kanunları uyarınca kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması” ve 54/b maddesi “ilamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmeşi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmemiş olması” hükümlerini içermektedir. Dosya kapsamındaki evraklardan tenfize konu ilamda davalının şirketin merkez şubesi olarak gösterildiği ve yabancı mahkeme ilamının merkez şube adresinde yetkili temsilcisine tebligat yapılmak suretiyle kesinleştirildiği görülmüştür. Dolayısıyla tenfize konu ilamda borçlu olduğuna karar verilen tüzel kişilik davalı şirketin merkez şubesidir. Oysa iş bu dava yabancı mahkeme ilamında davalı olarak gösterilmeyen ve söz konusu alacaktan sorumluluğu bulunmayan davalı şirkete karşı açılmıştır. Tenfizi istenen ilamdaki davalı ile eldeki dava dosyasının davalısının aynı olmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak dava, dava şartı yokluğundan reddedildiğinden, karşı yan vekalet ücretinin nisbi değil Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi uyarınca maktu olarak belirlenmesi gerekmekte olup, mahkemece bu husunun gözetilmemesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/03/2021 tarih ve 2021/13 Esas, 2021/261 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan toplam 25.548,50 TL (31,40 TL peşin harç + 25.517,10 TL tamamlama harcı) harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 25.278,65 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan 200,00 TL masrafının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 264,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 426,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açıldığından karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 10.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023