Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/705 E. 2023/768 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/705
KARAR NO: 2023/768
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2022
NUMARASI: 2021/240 Esas, 2022/1138 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 04/07/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, tarafların takip konusu fatura ve cari hesap ekstresinde belirtilen malların imal edilmesi hususunda anlaştıklarını, ürünlerin teslime hazır hale getirilmesine rağmen davalı tarafça teslim alınmadığını, ürünlerin bedelinin de ödenmediğini, üretilen ürünler basım ve yayım üzerine olup söz konusu ürünler üzerinde davalı şirket ismi bulunduğunu, müvekkili şirketin zarara uğradığını, davalı tarafın itirazı ile takibin durduğunu belirterek, ürünlerin bulunduğu mahalde konusunda uzman teknik bilirkişi ile birlikte keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak sözleşme konusu ve fatura içeriği işlerin yapılıp yapılmadığının ve faturada yazılı iş bedeline hak kazanılıp kazınılmadığının tespiti ile, icra takip dosyasına yapılan itirazının iptaline, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin tüm yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacının olmayan bir siparişe ilişkin imalat yapmak suretiyle kendilerini ürünleri satın almaya zorladığını, taraflar arasındaki ticari ilişkide, davalı şirket yetkilisi tarafından siparişe ilişkin teklif formu üzerine imzalı onay alınmadan ticaret gerçekleştirilmediği, bu onay evraklarından da anlaşılacağı üzere davacı şirketin 112.100,00 TL’lik bir borç doğuracak işlem için böyle bir onay alınmadan üretime geçilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında 5.000,00 TL’lik bir ticaret için bile yazılı, kaşe üzeri imzalı evrak arandığını, onay alınmadan yapıldığı iddia edilen baskı işleminin davacı tarafın basiretli ve dikkatli davranmamasından kaynaklandığını, taraflarınca kaşe üzeri şirketi temsile ve borçlandırmaya yetkili kişi imzalı bir onay ve sipariş evrakı olmadan yapılan üretimden davalının sorumlu tutulamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında 27/10/2020 tarihinde 16:40’da yapılan yazışmada; … (… @…com adresli e-posta) tarafından … (Set Basım)’e 0,95 TL’den 100.000 adetin onaylandığının belirtildiği, … şirketi e-postalarından sipariş olarak verilen önceki tarihli sipariş onaylarının davacı tarafından faturalandırıldığı ve söz konusu faturaların uyuşmazlık öncesi 2019-2020 yıllarında davalı kayıtlarına işlendiği, ayrıca tarafların kayıtlarının 2019-2020 yıllarında mutabık olduklarının anlaşılması sebebiyle taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, eserin teslim edildiğini kanıtlama borcunun yükleniciye ait olduğu, TBK’nun 90.maddesi uyarınca ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borcun doğumu anında muaccel olacağı, TBK 117. Maddesinde muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olacağı, 106 maddesinde yapma veya verme borcu kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden kaçınırsa, temerrüte düşmüş olduğu ve yine 107. maddesinde, alacaklının temerrüte düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabileceği düzenlemesinin bulunduğu, borçlunun tevdi mahalli tayinini talep edebilmesi için öncelikle alacaklının temerrüte düşmesi gerektiği, davacının üretim yaptığı kutuları davalıya teslim etmediği ve tevdi mahalli de talep etmediği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 18.02.2022 tarihli karar ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği, davacının yapma borcunu ifa etmemesi sebebiyle iş bu davayı teslim borcunu yerine getirmeksizin anılı içtihat uyarınca da erken açılmış olması gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davacı şirketin davalı şirket ile arasında süregelen bir ticari ilişki olup, davacının davalı şirketten alacaklı olduğunun mahkemenin de kabulünde olduğunu, bu konuda yine dosyada alınan bilirkişi raporu, tarafların ticari defterleri ve huzurda dinlenen tanık beyanlarının haklı davasını kanıtlar nitelikte olduğunu, mahkemece davacı şirketin davalı tarafı alacaklı temerrüdüne düşürmediğini, yapma borcu altındaki davacının, dava konusu uyuşmazlıkta üretim yaptığı kutuları davalı tarafa teslim etmediğini ve tevdi mahalli de istemediği belirtilerek karşı tarafı temerrüde düşürmediğinin ileri sürüldüğünü, zira somut olayda davacının davalı şirketten muaccel bir alacağı doğmuş olmakla, davalı şirketin davacı tarafından temerrüde düşürüldüğünü, TBK’nın 90. maddesi uyarınca; “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” denildiğini, somut olayda da tarafların bir vade veya ödeme günü kararlaştırmadıklarını, kanundaki açık hüküm gereği davalının borcu doğduğu anda muaccel hale geldiğini, davacı şirketin davalı şirket tarafından aldığı direktifler doğrultusunda kolileri ürettiğini, davalı şirkete teslim edilmek üzere ürünleri gönderdiğini, ancak davalı bu ürünleri teslim almayarak açıkça alacaklı temerrüdüne düştüğünü, ürünler davalı şirkete teslim edilmek istendiğinde davalı tarafın teslim almaması sebebiyle alacağın muaccel hale geldiğini, taraflar arasında vade kararlaştırıldığına ilişkin herhangi bir iddia ya da kayıt bulunmadığını, TBK 90. madde gereği davalının borcunun, davacının malları teslime hazır hale getirmesi ve davalıya teslim için götürmesi ile doğmuş ve muaccel hale gelmiş durumda olduğunu, muaccel alacakları için icra takibi başlattıklarını, icra dosyası kapsamında davalı borçlunun e-tebligat adresine 01/02/2021 tarihinde ödeme emri gönderildiğini ve 06/02/2021 tarihinde de ödeme emrinin okunmuş sayıldığını, bu haliyle davalı borçlunun ödeme emrinin tebliğ tarihi itibariyle temerrüde düştüğünü, bir ticari malın olması halinde kanun hükmü gereğince, tevdi yeri tayin edilmesi zorunluluğu bulunmadığını, malın bir depo veya ardiye gibi bir yerde muhafaza edilmesinin yeterli görüldüğünü, TBK madde 107 gereği bu malların hakim kararı olmadan bir ardiyeye tevdi edilebileceğini, bu sebeple mahkemece hakim kararıyla tevdi yeri istenmediği için alacaklı temerrüdünün koşullarının oluşmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) ise 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen “Eser sözleşmesi” yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yapıp zamanında tamamlayarak teslim etmeyi, iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi üstlenmektedir. Eseri teslim borcu yükleniciye ait olduğundan, imal edilen ürünlerin davalıya teslim edildiğini davacı yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Dosya kapsamına göre, davacı, edimini tamamlayarak eseri davalıya teslim ettiğine ilişkin bir delil sunmamıştır. Somut olayda dinlenen tanık beyanı eserin teslim edildiği veya teslim edilmek istenildiği hususunun ispatı için yeterli değildir. Davacı taraf eserin teslim edildiğini veya teslim teklif edilmesine rağmen davalı tarafça kabul edilmeyerek temerrüde düştüğünü yasal delillerle ispatlayamadığından, davalıdan iş bedelini talep etmesi de mümkün değildir. Bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2022 tarih ve 2021/240 Esas, 2022/1138 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.