Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/671 E. 2023/446 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/671
KARAR NO: 2023/446
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2022
NUMARASI: 2022/228 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davalı vekilinin ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddine dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin eğitim, havacılık, sağlık hizmetleri, turizm gibi çok sayıda sektöre özel olarak üniforma ve aksesuarlarının üretim ve satışını yapan firma olduğunu, davalı … ’a bağlı davalı şirketin ise havayolu şirketlerine yer hizmetleri, yolcu transferi ve tesis yönetimi hizmetleri vb. ile iştigal ettiğini, taraflar arasında kurulan ticari ilişki kapsamında davalı yanca şifahen verilen özel sipariş üzerine, adet ve birim fiyatları sunulu faturalarda yer alan jile, etek, pantolon, gömlek vb. tekstil ürünlerinin müvekkili şirketçe üretilerek taraflarca belirlenen tarihlerde iki parti halinde davalı şirkete teslim edildiği halde bedelinin ödenmediğini, davalı şirket tarafından verilen özel sipariş üzerine kapora olarak 20/09/2021 tarihinde 10.000,00 TL ödeme yapıldığını, sipariş konusu ürünlerin teslime hazır hale gelmesi sonucu 60.765,12 TL tutarındaki ürünün 30/11/2021 tarihinde ve 52.822,80 TL tutarındaki ürünün ise 27/12/2021 tarihinde davalı şirket çalışanı … tarafından teslim alınarak, teslime ilişkin olarak da söz konusu e-faturalar imzalandığını, davalı şirketin kendisi için özel üretilen ve toplamda 113.587,92 TL tutarındaki ürünü teslim almasına ve adına düzenlenen iki adet e-faturayı ticari defterlerine kaydederek itiraz etmemesine rağmen bugüne dek müvekkili şirkete yalnızca kapora bedeli olan 10.000,00 TL’yi ödediğini, müvekkili şirketin müteaddit defalar bakiye cari hesap borcunun kapatılması talep etmesine karşın davalı şirketin borcu ödemekten kaçındığını, bu nedenle müvekkili tarafından davalı hakkında 14/02/2022 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile cari hesap borcuna ilişkin icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek öncelikle mahkemece uygun görülecek bir teminat karşılığında davalının uhdesinde veya üçüncü kişide olan taşınır ve taşınmaz malları ile hak ve alacakları üzerine ihtiyaten haciz konulmasına, itirazın iptaline, takibin devamına, davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirket ile yapılmış herhangi bir sözleşmesi bulunmayan davacı yanın müvekkili şirket aleyhinde eldeki davayı ikame etmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça müvekkiline birçok ürün gönderildiğini ve bu gönderilen ürünlerin müvekkili şirketin temizlik personeli tarafından alındığını, fakat bu ürünlerin müvekkilinin bilgisi dışında gelmesinden ötürü iade edilerek yeniden davacı tarafa gönderildiğini fakat davacı tarafça bu ürünlerin hiçbirisinin geri alınmadığını, geri gönderildiğini, tüm bunlarla birlikte müvekkili şirket bünyesinde çalışan …’ın yalnızca bir temizlik personeli olduğunu, fatura imzalama yetkisi olmadığı gibi bilgisizliği tecrübesizliği ve imzaladığı belgeyle alakalı olarak “bu malları aldığına dair imzalaman gerekiyor” denilmesi suretiyle iradesinin sakatlandığını, müvekkili şirketin sipariş vermediği iade etmek için tekrar tekrar davacı şirkete göndermiş olduğu mallara ilişkin ödeme yapma yükümlülüğü olmadığını, tüm bunlarla birlikte müvekkilinin cüzi miktarda mal siparişi verdiğini ve vermiş olduğu sipariş için 10.000,00 TL kapora gönderdiğini, fakat siparişi verilen bu malların bahsi geçen 10.000,00 TL’yi aşar nitelikte olmadığını, sadece mal alımından önce yapılan bir ödeme olması hasebiyle 10.000,00 TL’nin karşılığı olarak kapora ifadesi kullanıldığını savunarak davanın reddine ve davacı yan aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece 18/04/2022 tarihli ara karar ile, ihtiyati haciz talebine konu alacağın faturaya dayalı olduğu, takibe ve davaya konu faturaların davacı ve davalı tarafından bağlı bulundukları vergi dairelerine BA/BS formu ile beyan edildiği, fatura ve fatura muhteviyatının davacı tarafından davalı tarafa teslim edildiği, irsaliyeli faturaları ve fatura muhteviyatı malları teslim alan …’ın SGK hizmet cetvellerine göre SGK’lı çalışanı olduğu, dava ve takip tarihi itibari ile faturaya dayalı alacağın muaccel olduğu ve rehinle teminat altına alınmadığı, ayrıca davacı tarafından alacağın yaklaşık olarak ispat edildiği, talebe konu alacağın muaccel olduğu ve İ.İ.K. nun 257. maddesindeki şartların gerçekleştiği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin kabulü ile; borçluların yedinde veya üçüncü şahıslarda bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile diğer hak ve alacaklarının borca yeter miktarı üzerine ihtiyati haciz konulmasına, ihtiyati haciz isteyen tarafından 6100 sayılı HMK’nın 87. maddesi gereğince takdiren kabul edilen alacak miktarının yüzde yirmisi (20.717,58 TL) oranında nakdi teminat yatırılmasına veya aynı miktarda kesin ve müddetsiz muteber banka teminat mektubunun dosyaya sunulmasına karar verilmiştir.Davalı vekili tarihli dilekçesiyle, İİK’nın 257/1.maddesine ithafen verilmiş olan ihtiyati haciz kararında öncelikle yaklaşık ispat şartının oluşması gerektiğini, davasının sunmuş olduğu evrakların taraflarınca kabul edilmiş olan bir alacak olmadığını, bahsi geçen evrakların ek başına düzenmekmiş adi evrak niteliğinde olduğunu, faturalarda imzası bulunan “…” isimli kişinin müvekkili şirket bünyesinde çalışan yalnızca temizlik personeli olduğunu, bahsi geçen kanunda rehin ile temin altına alınmamış alacaklar için bu kararın verilebileceği söylenmekte olup müvekkili şirketin her türlü teminatı vermeye hazır olduğunu, davacı tarafın kesmiş olduğu faturalarda belirtilen ürünlerin, gerekli görülmeyerek gördükleri lüzum üzerine davacı bünyesine bırakılmak üzere iade edilmek istendiğini, ancak davacı şirketin yasal haklarını kullanmış oldukları malların iadesine ilişkin bu talebinin herhangi bir mazeret göstermeksizin reddedildiğini, iade edilen malları almadığını ve geri gönderdiğini, müvekkili şirketin borca yeter sermayesi olduğu gibi kazancı takip miktarını kolay bir şekilde karşılamaya yeter düzeyde olduğunu ,mal kaçırma ve kaçma şüphesinin bulunmadığı durumlarda ihtiyati haczi kararının verilmesinin açıkça yasaya aykırı olduğunu, belirterek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Mahkemece duruşma açılmak suretiyle 24/11/2022 tarihli ara karar ile, tüm dosya kapsamı ve yargılama sırasında toplanan delillere göre HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun oluştuğu gerekçesiyle İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebinin kabul edildiği, verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması ya da değiştirilmesini gerektirecek nitelikte bir durumun gerçekleşmediği gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati haciz kararına yönelik itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirketin borca yeter sermayesi olduğu gibi kazancının takip miktarını kolay bir şekilde karşılamaya yeter düzeyde olduğunu, mal kaçırma ve kaçma şüphesinin bulunmadığı durumlarda ihtiyati haczi kararı verilmesinin açıkça yasaya aykırı olduğunu, yaklaşık ispatın gerçekleştiğinin kabulü için olay veya olguların gerçekleştiği yönündeki ihtimalin, gerçekleşmediği yönündeki ihtimalden daha ağır basması gerektiğini, alacaklının yapacağı “yüksek ihtimal” düzeyinde bir ispat faaliyetinin borçlunun malları üzerine ihtiyati haciz konulması için yeterli kabul edilmesinin, borçlunun mağduriyetine sebep olabildiğini, faturalarda imzası bulunan “…” isimli kişinin müvekkili şirket bünyesinde çalışan yalnızca temizlik personeli olduğunu, dosya kapsamında yargılama süresince toplanan deliller ve dinlenen tanıklar bakımından da davacının iddiasının yaklaşık ispatla dahi ispat edilmediğinin açık olup, davacının iddiası nedeniyle müvekkili şirkete yönelik ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ticari bir tanınmışlığı ve müşteri çevresi bulunduğunu, bu ihtiyati haciz kararı ile müvekkilinin ticari prestijinin zarara uğradığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında davacı yüklenici yanca davalı yanca verilen özel sipariş üzerine, adet ve birim fiyatları sunulu faturalarda yer alan jile, etek, pantolon, gömlek vb. tekstil ürünlerinin üretilerek taraflarca belirlenen tarihlerde davalıya teslim edilmesi konusunda sözlü sözleşme yapıldığı tarafların kabulündedir.İhtiyati haciz isteyen davacı vekili, yanlar arasındaki sözleşme uyarınca üretilen malların iki parti halinde davalı şirkete teslim edildiği halde bedelinin ödenmediğini ileri sürerek sunduğu faturalara istinaden ihtiyati haciz isteminde bulunmuş, talep uygun görülerek mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili, ihtiyati hacze dayanak yapılan faturalarda imzası bulunan çalışanın imzaya yetkili olmadığını, teslim alınan ürünlerine davacı yana iade edilmek istediğini ancak geri alınmadığını savunarak ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.İİK’nın 257. maddesinde; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun belirli bir yerleşim yerinin bulunmaması veya mallarını gizleme, kaçırma, kaçma gibi alacaklının haklarını ihlal eden eylemlerde bulunması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Aynı kanunun 258. Maddesinde de; ihtiyati haciz talep eden tarafın, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ve yasal delillerle ispat etmesi gerektiği belirtilmiştir.Somut olayda, davacı yanca sunulan deliller, dinlenilen tanık beyanları, Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 05/04/2022 tarihinde dosyaya gönderilen davalı şirkete ait BA-BS formları, takip dayanağı faturalar kapsamında mahkemece eldeki davada İİK’nın 257.maddesi gereğince yaklaşık ispat koşulunun oluştuğu gerekçesiyle ihtiyati haciz karar verilmesi isabetli olmuştur.Yine mahkemece davalı yanın, dava konusu faturaların temizlik görevlisi olarak çalışan personel tarafından teslim alındığı, ürünlerin iade edilmek istendiği, ancak davacı şirketin iadeyi kabul etmediği yönündeki iddiaların davanın esasına ilişkin olup davanın ve uyuşmazlığın esasını çözecek şekilde ihtiyati haciz kararına itirazın değerlendirilmesinin HMK’nın 394/5. Maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu aşamada ihtiyati haczin kaldırılmasını ya da değiştirilmesini gerektirecek nitelikte bir durumun gerçekleşmediği gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati haciz kararına yönelik itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2022 tarih ve 2022/228 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 11/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi