Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/593 E. 2023/624 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/593
KARAR NO: 2023/624
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2019/565 Esas, 2021/570 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Dairemizce verilen kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nce hükmün bozulmasına karar verilmiş olup, Dairemizce yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 03/11/2009 tarihli sözleşme ile Kıbrıs Kalecik Termik Santralinde Fuel Oil Tankı imalatı, kumlanması, boyanması, hidrostatik testlerinin yapılmasının kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin sözleşme gereğini yerine getirmesine rağmen, davalının bakiye borcunu ödemediğini, bunun üzerine bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, yapılan işin karşılığı olan borçlarının tamamını ödediğini, davacının icra inkar tazminatı talebinin haksız olduğunu, davacının işleri gereği gibi yaptığı ve bedelin ödenmediğini ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddine ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 20/06/2017 tarihli karar ile davanın reddine, davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Dairemizin 08/10/2019 tarih ve 2018/317 Esas, 2019/1228 Karar sayılı kararı ile; mahkemece eksik inceleme yapıldığı belirtilerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra yerel mahkemece verilen 06/07/2021 tarihli karar ile, davacının ticari defter ve belgelerine göre; davacının davalıdan 102.971,22 TL alacaklı olduğu, davacının alacağına ilişkin olarak düzenlemiş olduğu faturaların davalının ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre ise davalının davacıdan 176.706,24 TL alacaklı olduğu, ancak bu kayıtları doğrulayacak bir belgenin dosyada bulunmadığı, davalı tarafça ödemeye ilişkin belgeler sunulmuş ise de, sunulan belgelerin bir kısmının fotokopi olması bir kısmının ise davacı şirket yetkililerinin imzalarını havi olmaması nedeni ile davalının ödeme iddiasını ispata elverişli olmadığı, her ne kadar davacının ticari defterlerinin 2009, 2010 ve 2011 yılı açılış tasdikleri zamanında ve usulüne uygun yapılmamışsa da, işin bedelinin sözleşme ile sabit olması (320.021,00 TL) ve işin yapılmış olması ile işe ilişkin faturaların da davalının ticari defterlerine işlenmiş olması, davalının ödeme iddiasının ispat edilememiş olması karşısında ve davacının ticari defterli usulüne uygun olamasa da usulüne uygun tutulmayan ticari defter ve belgeler sahibi aleyhine delil teşkil edeceğinden davacının ticari defter ve belgelerine göre tespit edilen 102.971,22 TL kadar davacının davalıdan alacaklı olduğu ve alacağın belirlenebilir olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 102.971,22 TL asıl alacak üzerinden devamına, takibe takip tarihinden itibaren alacak tamamen ödeninceye kadar avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, İcra İflas Kanunu’nun 67/2 maddesi uyarınca (102.971,22 TL) %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, bu karara kaşı bu kez davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dairemizin 23/11/2021 tarih ve 2021/2687 Esas, 2021/2194 Karar sayılı kararı ile, mahkemece Dairemizin kaldırma kararında belirtilen eksikliklerin tamamlanarak, davalı yönünden; ödeme belgelerini sunamadığı, sunulan 4 adet toplam 4.400,00 TL’lik belgenin de fotokopi olup değer atfedilemeyeceği, davacı yönünden de, dayanak 1 nolu hak ediş belgesinde davalı şirket kaşesinin bulunmadığı, ancak davalının elemanları olan makine mühendisi … ile santral müdürü …’un imzalarının bulunduğu, bu nedenle 1 nolu hak ediş belgesine dayanılarak düzenlenen 19/02/2010 tarih, … numaralı 123.897,60 TL miktarlı fatura gereğince davacının cari hesap alacağı kapsamında davalıdan 102.971,22 TL alacaklı olduğu, bu bedelin davalıdan talep edilebileceği, davacı yanın diğer faturalarında 2., 3., hak ediş açıklaması yapılmış ise de, bu faturaların dayanağı olan ve davalının imza ve kaşesini taşıyan hak ediş belgelerinin sunulamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 102.971,22 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmesinin dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olduğu ancak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; … diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, … hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkûm edilir.” düzenlenmesi gereğince davacının alacağının bulunup bulunmadığı ve kapsamı ile miktarının belirlenmesi, yargılama kapsamında bilirkişi incelemesiyle mümkün olduğundan, talep edilen tazminat miktarının likit (muayyen, belirli) olmadığı gözetildiğinde, davacının icra inkar tazminatı talebinin yasal şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul edilen alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 102.971,22 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmadığından davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin reddine dair yeniden hüküm tesis edilmiştir. Dairemizce verilen karara karşı davacı vekilince 01/01/2022 tarihli dilekçe ile, müvekkilince sözleşme konusu işe ilişkin düzenlenen faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu ve bu hali ile alacağın likit olduğunu, icra inkar tazminatı bakımından Dairemizin ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bu yönden bozulması için temyiz yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.02.2023 tarih ve 2022/944 Esas, 2023/640 Karar sayılı kararı ile, itirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likid olmasının zorunlu olduğu, her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusunun birlikte değerlendirilmesi gerektiği, buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerektiği, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerektiği, gerek borç ve gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, somut olayda da, dava konusu takip dayanağı olan faturaların davalının ticari defterlerine kayıtlı olduğu, bu hali ile davalı borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün olduğu, buna göre alacağın likit olduğu, alacağın likid olduğunun anlaşılması karşısında davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, bu talebin reddinin doğru olmadığı, kararın bu yönüyle bozulması gerektiği gerekçesiyle oy çokluğuyla Dairemiz kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiş, Dairemize gönderilen eldeki davada duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılmıştır. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Yanlar arasındaki uyuşmazlık; itirazın iptali istemine ilişkin eldeki davada, davaya konu asıl alacak miktarının likid nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 67/2 nci maddesi uyarınca icra inkâr tazminatı talebinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı ve davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. İcra inkâr tazminatı 2004 sayılı İİK’nın 67. Maddesinde düzenmiş olup, ‘’Madde 67 – (Değişik madde: 18.02.1965 – 538/37 md.) (Değişik fıkra: 17.07.2003 – 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09.11.1988 – 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02.07.2012 – 6352 S.K./11. md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra: 17.07.2003 – 4949 S.K./103. Md.) Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra: 02.07.2012 – 6352 S.K./11. md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkâr tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır’’.şeklindedir. Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2 nci maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının ödeme emrine itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, icra inkâr tazminatı, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan icra hukukuna özgü bir tazminattır. Borçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesi ön koşuldur. Borçlunun ödeme emrine karşı itirazın yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak, ancak haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı esas alınarak alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekecektir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2022 tarihli ve 2018/18-1119 Esas, 2022/92 Karar; 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-2332 Esas, 2021/665 Karar; 23.09.2020 tarihli ve 2017/4-1444 Esas, 2020/666 Karar; 14.07.2010 tarihli ve 2010/19-376 Esas, 2010/397 Karar; 26.02.2020 tarihli ve 2017/13-558 Esas, 2020/234 Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında 03/11/2009 tarihli sözleşme imzalanmış olup, bu sözleşme ile davacı yüklenici sıfatıyla, davalıya ait Kıbrıs Kalecik Termik Santralinde 1 adet 10000 m³lük Fuel Oil no: 6 tankı imalatının yapılması, tankın kumlanması, boyanması, hidrostatik testlerinin yapılması işini üstlenmiştir. Sözleşmede tank imalatı bedeli sözleşme ekinde (ek – 2’de ) belirtilen birim fiyatlarla 320.021,00 TL olarak belirlenmiştir.Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında; 106.173,66 TL asıl alacağın tahsili için 27/11/2012 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, davacı defterlerinde davacının davalıdan 102.971,22 TL alacaklı olduğu; davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davalı defterlerinde ise davalının davacıya 67.245,16 TL borçlu olduğu ancak, bir kısım borç kaydı ile davalının davacıdan 176.706,24 TL alacaklı duruma geldiği, tarafların defterleri arasında 279.677,46 TL fark bulunduğu tespit edilmiştir. Dairemizce davalı yönünden yapılan incelemede, davalı yanın iddia etttiği ödeme belgelerini sunamadığı, sunulan 4 adet toplam 4.400,00 TL’lik belgenin de fotokopi olup değer atfedilemeyeceği belirlenmiş, davacı yönünden de, dayanak 1 numaralı hak ediş belgesinde davalı şirket kaşesinin bulunmadığı, ancak davalının elemanları olan makine mühendisi … ile santral müdürü …’un imzalarının bulunduğu, bu nedenle 1 numaralı hak ediş belgesine dayanılarak düzenlenen 19/02/2010 tarih, 412113 numaralı 123.897,60 TL miktarlı fatura gereğince davacının cari hesap alacağı kapsamında davalıdan 102.971,22 TL alacaklı olduğu, bu bedelin davalıdan talep edilebileceği, davacı yanın diğer faturalarında 2., 3., hak ediş açıklaması yapılmış ise de bu faturaların dayanağı olan ve davalının imza ve kaşesini taşıyan hak ediş belgelerinin sunulamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, eldeki davada alacak miktarı tartışmalı olduğu gibi, davanın da konusu itibariyle yargılamayı gerektirir özellikte olduğu, takibin faturalara dayalı olmasının alacağı likid hâle getirmeyeceği, davacının alacağının bulunup bulunmadığı ve kapsamı ile miktarının belirlenmesinin yargılama kapsamında mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesiyle mümkün olduğu, bu itibarla talep edilen tazminat miktarının likit (muayyen, belirli) olmadığı, böylelikle davacının icra inkar tazminatı talebinin yasal şartlarının bulunmadığı anlaşıldığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine dair Yargıtay bozma ilamına karşı Dairemizin 23/11/2021 tarih, 2021/2687 Esas, 2021/2194 Karar sayılı kararında direnilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 20/02/2023 tarih ve 2022/944 Esas 2023/640 Karar sayılı bozma ilamına DİRENİLMESİNE, 2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen İPTALİNE, takibin 102.971,22 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 3-Şartları oluşmadığından davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, 4-Alınması gereken 7.033,96 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan (dava açılırken 1.282,40 TL + icrada 530,80 TL) 1.813,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.220,76 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 5-Davacı tarafından yatırılan 1.282,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davacı tarafından yapılan 614,00 TL tebligat ve posta gideri, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 85,70 TL ilk istinaf başvurma harcı, 133,00 TL tehir-i icra karar harcı, 397,00 TL temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 3.329,70 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 3.229,27 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 7-Davalı tarafından yapılan 283,10 TL tebligat ve posta gideri, 162,10 TL ilk istinaf başvurma harcı, 195,40 TL tehir-i icra karar harcı toplamı olmak üzere toplam 640,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 19,32 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye miktarın davalı üzerinde BIRAKILMASINA, 8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 16.445,68 TL nispi vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 3.202,44 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 10-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dair davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/05/2023