Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/483 E. 2023/790 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/483
KARAR NO: 2023/790
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2022
NUMARASI: 2021/220 Esas, 2022/1018 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş, Dairemizin kaldırma kararı sonrası mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin 2015/852 Esas sayılı dosyasına verdiği 06/05/2014 tarihli dilekçesiyle, taraflar arasında imzalanan 06/05/2014 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Ada, … Parseldeki gayrimenkulde bulunan yapıları yıkma, yıkım neticesinde ortaya çıkacak moloz/hurda taşıma işlerini yapma ve alanı temizleyip arınmış bir şekilde davalıya teslim etme işini üstlendiğini, sözleşmenin 8. maddesi gereğince, müvekkilinin yaptığı işin bedelini çıkacak hurdalardan tahsil etmiş sayılacağı ve buna karşılık müvekkili tarafından davalıya 1.200.000,00 TL ödeme yapılacağının düzenlendiğini, müvekkili tarafından sözleşme edimlerinin yerine getirildiğini, belirlenen bedelin tamamının davalıya ödendiğini, davalı şirketin yükümlülüğünün, parselde bulunan binaların yıkım ruhsatlarını almak ve müvekkilinin sahada binaların yıkımını yapabilmesi ve rahat çalışmasını temin etmek olduğunu, ancak müvekkilinin sahada çalışması ile ilgili olarak asıl iş sahibi üniversite tarafından zorluk çıkarıldığını, yıkımı yapılacak binaların ruhsatlarının dahi alınmadığını, müvekkilinin yıkımını yaptığı binaların moloz ve hurdalarını dışarı nakliye etme konusunda, gerek sahanın sahibi olan … yetkilileri, gerekse Kartal Belediyesi tarafından engeller çıkarıldığını, yıkımı yapılan binaların hurda ve molozlarının saha dışına çıkartılmasına mani olduklarını, binaların yıkım ruhsatları çıkartılamadığından, müvekkilinin binaları yıkabilmesi için Kartal Belediyesi’nden ruhsat beklemek için günlerce personel ve araç parkını hiçbir iş yapmadan alanda tutması gerektiğini ve büyük miktarda iş ve emek kaybına uğradığını, mevcut durumun tespiti için Kartal Belediyesi’ne yazılı olarak müracaat edildiğini ve binalardan sadece 7’li bina diye adlandırılan 7 adet fabrika binası dışında başka bir binaya yıkım ruhsatı verilmediği cevabı verildiğini, müvekkiline tüm binaların yıkılması için alan tahsis edileceğinin sözleşmeyle taahhüt edildiğini, davalının edimlerini yerine getirmediğini ve müvekkilinin ruhsata aykırı olarak bina yıkmanın cezai ve hukuki müeyyideleri ile karşı karşıya kaldığını, müvekkili tarafından yapılan yıkım neticesinde 1681 kamyon moloz dışarı çıkartıldığını, bu sayının kamera kayıtları ile tespit edildiğini, bu miktarda molozun tahliyesi için kamyon başına yaklaşık 500.000,00 TL giderle toplam 840.000,00 TL masraf yapıldığını, davalının yıkım ruhsatlarını almaması, alanı teslim etmemesi suretiyle üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, müvekkilinin bedelini ödemiş olduğu alanla ilgili olarak kar kaybına uğradığını, ruhsat alınan yerin 1 adet binadan ibaret olduğunu, buna rağmen davalı tarafça müvekkiline gönderilen ihtarname ile fesih bildiriminde bulunulduğunu, bu bildirimden sonra işin usulsüz olarak başka bir şirkete ihale edildiğini, davalının müvekkiline parselin tamamını gösterdiğini ve bu parselde bulunan tüm hurda malzemeyi devrettiğini, ancak sonrasında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeden, müvekkilinden aldığı parayı iade etmeden haksız fesih bildiriminde bulunduğunu, mevcut zararın alanda kalan hurdanın tamamının müvekkili tarafından alınması ve bu hurdanın paraya çevrilmesi ile yıkım ve moloz nakliyesi ile ilgili gider çıktıktan sonra ortaya çıkacak kar miktarı olduğunu, yeni firmanın müvekkilinin 1.200.000,00 TL ödeyerek satın aldığı hurdaları topladığını, müvekkili tarafından ödenen 1.200.000,00 TL’nin, davalının sebep olduğu nedenlerle işin yapılmaması nedeniyle, işin kalan miktarının toplam işe oranına göre, davalıya ödediği bedelin geri iadesi gerektiğini, sahada yapılan delil tespitinde, saha dışına çıkartılan molozun miktarı, bunun para değeri, sahada kalan molozun miktarı ve para değeri, dışarı çıkartılan hurda ile sahada kalan hurdanın parasal değerlerinin net olarak hesap edilmediğini, toplam işin yüzde kaçının yapıldığı ve içeride kalan toplam hurda miktarının ve iş maliyetinin miktarlarını bilmenin mümkün olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı şirket ile yaptığı sözleşmenin haksız yere fesih edilmesi, müvekkilinin bedelini ödeyerek aldığı işin başkasına verilmesi nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı karın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile müvekkiline ödenmesine, sözleşme gereği, sahada yapılması gereken işin yıkım ve moloz ile hurda tahliyesinin, sözleşme gereği yapılması gereken işe ne oranda tekabül ettiği henüz belli olmadığından, müvekkili tarafından davalıya ödenen 1.200.000,00 TL’nin, geriye kalan iş miktarına göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 400.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin taşeronu olan davacı ile imzalanmış bulunan sözleşmenin kaynağının müvekkili şirket ile ihbar olunan … arasında imzalanan ana sözleşme olduğunu, davacı tarafın sözleşmeden doğan ana edimlerini yerine getirmediğini, buna rağmen Haziran 2015 başında önce sahadan söktüğü muhtelif (para edecek) hurdayı sahadan çıkarttığını ve satarak gelir elde ettiğini, davacının müvekkili şirketten habersiz ve izinsiz bir şekilde ve sözleşme hilafına 28/05/2015 tarihinde işi durdurduğunu, yıkım sahasını 03/06/2015 tarihinde boşaltmaya başladığını, hemen iki gün sonra keşif yaptırdığını, aynı gün müvekkili şirkete ihtarname keşide ettiğini ve 06/06/2015 tarihinde sahadaki tüm çalışan ve iş makinalarının tahliyesini tamamladığını, 08/06/2015 tarihinde sahada tutulan tutanakta 28/05/2015 tarihinden itibaren işin durdurulduğunun da tespit konusu olduğunu, davacı tarafın, kendisi için para eden tüm malzemeyi sahadan çıkarttıktan sonra, yıkım işini yapmayarak bırakıp gittiğini, davacı tarafın dava dilekçesindeki beyanlarının aksine, davacı tarafın tek ediminin ödeme yapmak olmadığını, en önemli ediminin, kendisine teslim edilen sahadaki binaları yıkmak, tamamen temelleri dahil sökmek ve çıkacak molozu tahliye etmek olduğunu, bu işin bir getirisi olarak yıkım sonrası açığa çıkacak “hurda tabir edilen” malzemeyi de bedel karşılığı uhdesine alacağını, müvekkili şirketin, binaların yıkımı için gerekli ortamı sağlaması ve davacının rahat çalışabilmesini sağlaması gerektiği konusunda yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacı tarafın işini yarım bırakıp sahadan çalışanlarını ve iş makinalarını rızaları hilafına çektikten sonra, asıl iş sahibi … tarafından müvekkili şirketin de işine son verildiğini, sözleşmelerinin fiilen feshedildiğini, Üniversite tarafından görevlendirilen bir başka şirket eli ile davacının yarım bıraktığı işlerin tamamlandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede, yıkım ruhsatının müvekkili şirket tarafından alınacağına dair bir hüküm yer olmadığını, yıkım ruhsatı işlemlerinin, iş sahibi tarafından Kartal Belediyesi nezdinde takip edildiğini, yıkım ruhsatı alındığını, yıkım 1 ruhsatı isimli belgeden de açıkça görülen binaların ruhsat gereği yıkımının davacı tarafça hiçbir zaman bitirilmediğini, davacının, mevcut binaların yıkımını bitirmediğini, hurdasını aldığını, hurdaları sahadan çıkarttıktan sonra da ruhsat alınmadığı şeklindeki gerçek dışı beyanlar ile sahayı terk ettiğini, dokunulmamış binaların dahi sadece hurda kısımlarının sökülüp davacı tarafça saha dışına çıkartılmaya çalışılmasının söz konusu olduğunu, sözleşmenin 8. maddesinin gereği olarak, yıkımı bitmemiş bulunan binaların hurdalarının saha dışına çıkartılması mümkün olmadığının davacıya hatırlatıldığını, yıkılacak binaların çoğunu yıkmadığını, davacı şirketin müvekkili şirketi itham ederek, yıkıma izin verilmediği için hurdasını alamayıp zarara uğradığını ifade ettiği kısmın tespit dosyasına sunulan raporda, bilirkişi tarafından 19.459,680 m3 olarak hesaplandığını, alınamayan diye ifade edilen hurda miktarının toplama göre % 25,582 olduğunu, yani sahadaki hurdanın %74,418’inin alındığını, dosyaya sunulan her iki tespit raporundaki mevcut hesaplamalar ve çıkarımlar çerçevesinde davacının işin % 15,852’sini yaptığını, ancak müvekkili şirketin iyi niyetini suiistimal ederek sahadaki hurdanın % 74,418’ini aldığını, davacının binaların bazılarını hiç, bazılarını kısmen yıkmadığı halde yıkılacak binalarda ön hazırlık yaptığı gerekçesi ile yıkmadığı binaların çatı, pencere, elektrik kablo pano vb., havalandırma kanal ve ısıtma soğutma cihazları vb., jeneratörlerine varana dek söktüğünü ve iki tespit bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere tırlarla sahadan çıkarttığını, ikinci bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalarda, kalan hurdanın değeri tespit edilirken hatalı bir uygulama yapılması ve sahadan çıkartılan hurdaların değerlerinin hesaplanmadığı yönündeki itirazlarını dilekçe ile tespit dosyasına sunduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece 26/04/2018 tarihli karar ile, davacının sözleşmenin feshinde haksız olduğu ve verdiği 1.200.000,00 TL’den daha fazla hurda bedeli aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, mahkeme kararına karşı davacı vekilince 23/02/2021 tarihli dilekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dairemizin 23/02/2021 tarih, 2018/1762 Esas, 2021/354 Karar sayılı kararı ile, sadece kamera görüntüsüne dayanılarak, iş sahasından giriş-çıkış yapan davalı taşeron şirketine ait 371 kamyon içinde hurda taşındığı kabul edilerek, farazi olarak belirlenen bu miktar üzerinden hesaplama yapan tespit ve bilirkişi kurul raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu belirtilerek mahkemece sadece kamyonların kamera görüntüleri ile yetinilmeyip, dava dışı iş sahibi üniversiteden iş sahası içinde bulunan ve yıkımı kararlaştırılan binalar içindeki hurdalara ilişkin tüm kayıtlar ve belgeler ile varsa fotoğrafların getirtilip, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilerek, henüz yıkılmayan binalardaki hurdaların nitelikleri ve sayısının tespiti ile değerlerinin belirlenip, sözleşmenin feshedildiği de gözetilerek, yeniden hesaplama yapılması konusunda bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve gerekçeli ek rapor aldırılması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı kaldırılmış, dosya istinafa konu kararın verildiği yeni esasa kaydedilmiştir. Mahkemece 15/12/2022 tarihli karar ile, davalı tarafça sunulan tutunaklardan davacının işi fiilen 28/05/2015 tarihinde durdurduğu, son iş makinesini 06/06/2015 tarihinde sahadan çıkartarak, iş yerini terk ettiği, dolayısı ile sözleşmeyi sona erdiren hareketi davacı tarafın gerçekleştirdiği, bu nedenle davalı tarafın feshinin haklı nedene dayandığı, bu itibarla davacının yoksun kalınan karı talep edemeyeceği, davacının gerçekleştirdiği %24,61 iş oranına rağmen, sahadan temin ettiği hurda malzeme bedelinin, yıkılıp sahadan uzaklaştırılmasına izin verilen 56.605,611 m3 malzemenin hurda malzeme bedeline oranının; %92,72 göründüğü, davacının davalıdan 10.054.478,17 TL tutarlı hurda malzeme bedeline karşılık 1.200.000,00 TL ödeme yaptığı, sahadan uzaklaştırabilecek moloz malzeme miktarına göre davacının ödemesi gereken ön ödemenin; 893.005,63 TL olduğu, davacının yaklaşık 13.932,58 m3 iş gerçekleştirebildiği, bu işin parasal tutarının 1.841.639,394 TL, gerçekleştirebildiği iş oranının ise %24,61 olduğu, hurda malzeme bedeli oranı %92,72 olduğundan buna göre davacı yüklenicinin fazladan sahadan dışarı çıkardığı hurda malzeme bedelinin 6.937.550,00 TL olduğu, bundan gerçekleşen yıkım ve taşınması işini gerçekleştirdiği 1.841.639,00 TL ve 396.994,00 TL fazla ön ödemenin toplamının çıkartılması suretiyle kalan 4.788.916 TL değerinde davacının fazladan saha dışına hurda malzeme çıkardığı, davacının verdiği 1.200.000,00 TL’den daha fazla hurda bedeli aldığı, bu suretle davacının ödediği bedelin iadesini de isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemece müvekkilinin içeriden çıkardığı hurda miktarı üzerinden bir değerlendirme yapıldığını ve müvekkilinin bilirkişiye göre tahmini karından kalan miktarı çıkartarak müvekkilinin bir alacağı olmadığına yönelik hatalı karar verdiğini, müvekkilinin işin tamamını bitirmesi halinde alacağı hurda miktarına göre bu sözleşmeyi yaptığını, umulan tüm hurdanın sadece yüzde 24,6’sını alandan çıkarttığını, bunun için de 1.200.000,00 TL para verdiğini, bu paranın kalan ve yapılamayan işe oranlanması ve 1.200.000,00 TL’nin yüzde 75,4’ünün müvekkiline iade edilmesi gerekirken yıkılmayan binaların da hurdasının çıkartılmış gibi hesap yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin belediyenin ruhsatı iptal etmesi ve vermemesi sebebiyle işi bitiremediğini, müvekkilinin ruhsat alma yükümlüğü dahi olmadığını, müvekkili şirketin kusuru olmadan işin yapılamadığını ve müvekkilinin mağdur olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.İstanbul Üniversitesi ile davalı şirket arasında 30/04/2014 tarihinde “Yıkım Ve Moloz Taşıma İşlemi Sözleşmesi” başlıklı sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme hükümlerinde tarafların sorumlulukları açık ve net olarak belirlenmiştir. Eldeki davanın tarafları arasında ise 06/05/2014 tarihli, İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Ada, … Parsel üzerinde bulunan yapıların yıkılması ve yıkım neticesinde ortaya çıkacak moloz/hurda taşıma işi konulu 15 maddeden oluşan bir sözleşme düzenlenmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde, işin tanımı, faaliyet alanından çıkacak hurdaların karşılığında, yıkımın usulüne uygun bir şekilde yapılması, çıkacak molozların alan dışına taşınması, yıkılan binaların molozlardan temizlenmiş arınmış bir şekilde iş sahibine/ yükleniciye teslim edilmesi şeklinde yapılmıştır. Dairemizin kaldırma kararında da belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan sözleşmede, yıkım ruhsatının davalı yüklenici şirket tarafından alınacağına dair bir hüküm yer almamaktadır. Bu husus iş sahibinin yükümlülüğündedir. Dosya kapsamından yıkım ruhsatı işlemlerinin, iş sahibi ihbar olunan … tarafından Kartal Belediyesi nezdinde takip edildiği ve yıkım ruhsatının alındığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4.12. maddesinde açıkça yer aldığı üzere, davacı taşeronun tutanaklara imza atmaması sözleşmeye aykırılık teşkil etmektedir. Yine sözleşmenin 13.maddesi, e-posta yolu ile bildirimde bulunulmasına izin vermekte olup, davacının bu sözleşme maddeleri karşısında da, e-posta mesajları ile yapılan toplantı çağrı ve tebliğlerine ve yokluğunda -ya da hazır olmasına rağmen imza atmadığı- tutulan toplantı tutanaklarına itiraz edemeyeceği sonucu çıkmaktadır. Davacı tarafça dava dilekçesi ekinde ibraz edilen Kartal belediye Başkanlığı’nın 17/06/2015 tarihli cevabi yazısı ekindeki yıkım ruhsatının dava konusu parsel üzerindeki 7 adet fabrika binasına ilişkin verildiği tespit edilmiştir. Ancak sözleşmenin 4.1.f maddesinin açık hükmüne rağmen davacı tarafça sözleşmenin imzalanmasının üzerinden 15 aylık bir süre geçmesine rağmen yıkım ruhsatı verilen 7 adet fabrika binasının dahi yıkımının bitirilmediği, dosya kapsamında bulunan belgelerden, taraflar arasında yapılan 21/05/2015 tarihli toplantı akabinde tutulan ” Kartal Şehir Üniversitesi Final İşleri İş Programı ve Uzlaşma Konuları ” başlıklı tutanağın “yıkım işleri detayı ” başlıklı 1.maddesinden ve mahallinde yapılan tespit akabinde hazırlanan bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. İşin davacı şirket tarafından bırakıldığı, dosyada bulunan davacı şirket bordrolu çalışanı olan … ile ihbar olunan … yetkilileri tarafından imzalanan tutanaklar ile sabittir. Aksini ispat, iddia eden davacı yana aittir. Dosyaya davalı şirketin davacıya işi sonlandırması hakkında talimat verdiğine dair bir delil ya da belge de sunulamamıştır. Kaldı ki, davacının sözleşme ile üstlendiği edimini sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde yerine getirmemesi sözleşmenin 5.2 maddesine de açıkça aykırı olup, davalı şirkete sözleşmeyi haklı sebeple fesih hakkı da vermektedir. Sözleşmenin 4.1.f maddesi gereğince binaların temelleri dahil olmak üzere sökülecek şekilde yıkımı ve molozun tahliyesi şeklindeki ana edimini yerine getirmeyen davacının işin sadece %15,852′ sini yapmış durumda iken yıkım sahasını herhangi bir gerekçe göstermeden ve haber vermeden, izinsiz olarak terk ettiği tutulan tutanaklardan anlaşılmaktadır. Davacı tarafça çekilen ihtarname, yaptırılan tespit davacı tarafın sahayı terk ettiğine dair tutulan tutanak tarihinden sonraki tarihlidir. Davacı yanca davalıya gönderilen ihtarname tarihi 05/06/2015’tir. İhtarname davalıya 08/06/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafça cevap dilekçesi ekinde sunulan tutunaklardan davacının işi fiilen 28/05/2015 tarihinde durdurduğu, son iş makinesini 06/06/2015 tarihinde sahadan çıkartarak iş yerini terk ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısı ile, sözleşmeyi sona erdiren hareketi davacı taraf gerçekleştirmiştir. O halde mahkemece davalı tarafça bu gerekçelerle sözleşmenin feshinin haklı fesih olduğunun ve bu suretle davacı yanca kar kaybının istenemeyeceğinin kabulü isabetli olmuştur.Sözleşmenin davalı yanca haklı olarak feshedilmesi ve bu nedenle kar kaybı istenemeyeceği belirlendikten sonra çözümlenmesi gereken husus; davacı yanın davalıya ödediği 1.200.000,00 TL’yi talep etmesinde haklı olup olmadığının tespiti hususudur.Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda ve kaldırma kararından sonra inşaat mühendisi … ile mali müşavir … tarafından hazırlanan 24/03/2022 tarihli kök rapor ile 06/09/2022 tarihli ek raporda; yapılacak işlerin açıklamalarının yapılmadığı, dosyası içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden, parsel üzerinde bulunan yapıların statiksel olarak ve sarf malzeme yıkımından karşılanan bir hurda malzeme hesabının yanı sıra bina içlerinde yer alan makina, değerli metal grubu ihtiva eden ürünler ile bedeli olan pvc gibi malzemelerin edinimleri ile işin tamamlanacağı ön görülerek yapılacak işin, tamamlanmaması neticesinde; tüm parsel üzerinde yıkımı gerçekleşecek olan durumda işin %22’sinin yapıldığı, davacı tarafın beyanları ve İstanbul Anadolu 11.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/65 D. İş dosyası içerisinde yer aları tespitte belirtildiği üzere, dava konusu alanda yıkılması ön görülmeyen binalarında toplam iş hacminden çıkarılması durumunda işin %23’lük (1.200.000 x 23/100 = 276.000,00 TL, kalan 924.000,00 TL) kısmın tamamlandığı, bu tespitler yapılırken dava yerinde keşif icrası ile hesaplanan rapordan alınan değerler üzerinden miktar tespitleri yapıldığı, bu tespitlerde kullanılan miktarların o dönem içinde yer alan fiyat tespitleri yanı sıra davalı tarafından dava dosyasına sunulan dava dışlı harfiyat grubundan alınan değerler ile bu maliyetlerin bulunduğu belirtilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece denetime elverişli bilirkişi raporları hükme esas alınmak suretiyle; dava konusu alanda yıkılması ön görülmeyen binalarında toplam iş hacminden çıkarılması durumunda işin %23’lük kısmının tamamlandığı, davacının davalıdan 10.054.478,17 TL tutarlı hurda malzeme bedeline karşılık 1.200.000,00 TL ödeme yaptığı, işin tamamlanan %23’lük kısmına denk gelen bedelinin 276.000,00 TL olduğu, dolayısıyla davacı taşeronun davalıdan 924.000,00 TL alacaklı olduğu, davacının sahadan temin ettiği hurda malzeme bedelinin, yıkılıp sahadan uzaklaştırılmasına izin verilen 56.605,611 m3 malzemenin hurda malzeme bedeline oranının; %92,72 göründüğü, hurda malzeme bedeli oranı %92,72 olduğundan buna göre davacı yüklenicinin fazladan sahadan dışarı çıkardığı hurda malzeme bedelinin 6.937.550,00 TL olduğu, bundan gerçekleşen yıkım ve taşınması işini gerçekleştirdiği 2.312.529,96 TL ödeme çıkartıldığı taktirde davacının kalan 4.625.021,04 TL değerinde fazladan saha dışına hurda malzeme çıkardığı, bu bedelden alacaklı olduğu 924.000,00 TL’nin mahsup edilmesi halinde dahi davacının davalıya borucunun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2022 tarih ve 2021/220 Esas, 2022/1018 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.