Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/476 E. 2023/1093 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/476
KARAR NO: 2023/1093
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2022
NUMARASI: 2021/22 Esas, 2022/909 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasında 14.07.2020 tarihinde varılan şifahi anlaşma ile davacının Almanya’da açacağı cafe restoranına lazım gelen mutfak malzemelerinin davalı tarafça temini konusunda anlaşıldığını, mutfak malzemelerine karşılık olarak davalı tarafa 142.000,00 TL ödeme yapıldığını, ayrıca nakliye bedeli olarak da 2.500,00 Euro ödendiğini, davalının malzemeleri en geç 2020 yılı Ağustos ayının ilk haftasında davacının Almanya’daki adresine teslim etmesi gerekmesine rağmen bugüne kadar teslim etmediğini, davacının malzemelerin teslimine ilişkin ümidini kaybettiğinden aynen ifa yerine bedelinin iade edilmesini istediğini, mutfak malzemelerinin teslim edilmemesi nedeniyle davacının, cafe ve restoranının açılışını yapamadığı gibi, ticari kazancından da mahrum kaldığını, işletmeye açamadığı cafe ve restoran için de her ay 6.000,00 Euro kira ödemek zorunda kaldığını belirterek, davacı tarafından ödenen iş bedelinin ve malların davacıya süresinde teslim edilmemesi nedeniyle davacının uğradığı her türlü zarar (ödemek zorunda kaldığı kira bedeli vs.) ile müspet zararın (yoksun kalınan kâr, devletten alamadığı destekleme bedeli vs.) tespit edilerek dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında sözleşme bulunmadığını, malın bedelini ödeyen kişinin … olmasından ve taraflar arasındaki mesajlardan da anlaşılacağı üzere anlaşmanın … ile yapıldığını, ödemenin gelmesiyle mutfak malzemelerinin imalatına başlandığını, … referans numaralı yükleme talimatı gereğince malların Tekirdağ Gümrük Müdürlüğüne getirildiğini, davacının nakliye işlemleri için … A.Ş. ile anlaştığını, 09/09/2020 tarihli e-fatura ile 1.550,00 Euro karşılığı 13.663,56 TL ödeme yapıldığını, malın teslimi konusunda davalının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğinı, alıcı tarafından mal gümrükten çekilmediği için nakliye işleminin tamamlanamadığını, davacı tarafından gümrük masraflarının ödenmemesi nedeniyle malın kapıdan kapıya tesliminin gerçekleştirilemediğini, yükün çekilmesine ilişkin alıcıdan teyit alınamadığı için ve oldukça da zaman geçtiği için konteyner içindeki ürünlerin farklı bir firmaya hurda fiyatına satıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.Mahkemece, davacı ile davalı arasında alım satıma ilişkin bir görüşmenin olmadığı, whatsap yazışmalarında dava dışı …’la alım satım ilişkisinin kurulduğunun anlaşıldığı, zira bu yazışmalarda …’ın malın tesliminde gecikme olduğunu ve yurt dışındaki şahısların kendisini sıkıştırdığını beyan ettiği, yine nakliye ücretine itiraz edip ilk görüşmede bu ücretin olmadığını belirttiği, davacının malın teslimi noktasında devreye girdiği, tüm bunlar dikkate alındığında dava dışı …’la alım satım akdi kurulduğu, bedelini ödediği ve teslim alacak kişi olarak belirlenen davacı adına faturanın kestirildiği, alım satım aktinin tarafının davacı olmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasında 14/07/2020 tarihinde şifahi bir satış sözleşmesi yapıldığını, işbu şifahi sözleşmeyle müvekkili Almanya’da açacağı cafe restoranına lazım olan mutfak malzemelerini davalı taraftan adresine teslim edilmek üzere satın aldığını, müvekkilinin satın aldığı mutfak malzemelerine karşılık olarak davalı tarafa 142.000,00 TL satış bedelini ödediğini, ayrıca nakliye bedeli olarak da 2.500,00 Euro davalı tarafa ödediğini, davalı taraf, satış konusu malzemeleri en geç 2020 yılının Ağustos ayının ilk haftasında müvekkilinin Almanya’daki adresine teslim edeceğini taahhüt ettiğini, davalı taraf işbu satış sözleşmesiyle satın alınan mutfak malzemelerini davacının “…” adresine eksiksiz ve kusursuz bir şekilde teslim etmeyi üstlendiğini, müvekkilinin ise, satın alınan işbu malların bedelini karşı tarafa ödemeyi üstlendiğini, müvekkilinin üstlenmiş olduğu sorumlulukları yerine getirdiğini, söz konusu malların satış bedelini karşı tarafa ödediğini, karşı taraf, müvekkiline teslim etmeyi taahhüt ettiği malları bugüne kadar teslim etmediğini, müvekkilinin taraflar arasında yapılan şifahi satış sözleşmesinden dönüp süresinde teslim edilmeyen işbu malların aynen ifası yerine bedelinin iade edilmesini istediğini, bugüne kadar müvekkiline teslim edilmemiş işbu ürünlerin bundan sonra da müvekkiline teslim edilmesinin imkansız göründüğünü, bu nedenle de satış konusu malların bedelinin ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin çok yüksek meblağlarda zarara uğradığını, müvekkiline teslim edilmeyen malzemeler nedeniyle cafe ve restoranının açılışını yapamadını, ticari kazancından mahrum kaldığını, müvekkilinin süresinde açamadığı işletmesinden ötürü Almanya devletinden alması gereken destekten (Almanya hükümeti, işletmecilere, işletmelerinin cirosunun %75’ine denk gelen bir parayı devlet desteği olarak vermektedir) yoksun kaldığını, işletmeye açamadığı cafe ve restoranı için de her ay 6.000,00 Euro kira ödemek zorunda kaldığını, yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan 22.09.2022 tarihli bilirkişi raporunun davacı tarafça dosyaya sunulan hiçbir delil dikkate alınmaksızın tamamen bilimsellikten uzak bir şekilde hazırlandığından hükme esas alınabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, yerel mahkemece rapora karşı yapılan itirazlarının hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, taraflar arasında imzalanmış yazılı bir anlaşma olmamasına rağmen bilirkişi heyeti tarafından, imzalanmış bir sözleşme varmış gibi değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi heyet raporunda her ne kadar malın teslim şeklinin CFR olduğu iddia edilmiş ise de teslim şeklinin CFR olduğuna ilişkin hiçbir veriye veya delile veya dayanak belgeye yer verilmediğini, böyle bir teslim şeklinin taraflarca kararlaştırılmadığını, taraflar arasında imzalanmamış da olsa 14.07.2020 tarihinde şifahi satış sözleşmesi akdedildiğini, işbu satış çerçevesinde de taraflar arasında 14.07.2020 tarihli Proforma Fatura düzenlendiğini, ancak işbu faturanın bilirkişi heyeti tarafından dikkate alınmadığını, işbu proforma fatura incelendiğinde; satın alınan malların cinsi, adedi ve fiyatının tek tek yazıldığı, malların toplam bedelinin 14.740 EURO (115.000,00TL) olarak belirlendiği, nakliyenin kapıya teslim olarak kararlaştırıldığı, nakliye bedelinin +- 2.500,00 EURO olarak belirlendiği, malların Ağustos ayının ilk haftasında teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, satış bedelinin %50’sinin kapora olarak, kalan kısmının ise ürün tesliminde ödeneceğinin kararlaştırıldığının açıkça görüleceğini, işbu fatura her ne kadar imzalı değil ise de bizzat davalı tarafından tanzim edilmiş olup, yazının davalıya ait olduğunu, müvekkili satış bedelinin 55.000,00 TL’sini 17/07/2020 tarihinde ve 26/08/2020 tarihinde satış bedelinin 22.780,00 TL’sini davalı …’ın banka hesabına yatırdığını, 41.200,00 TL’sini ise …’ın hesabına yatırdığını, 2.500,00 Euro nakliye bedelini de davalıya teslim ettiğini, karşı taraf kararlaştırılan sürede yani Ağustos 2020 yılının ilk haftasında malları müvekkiline teslim etmeyerek temerrüde düştüğünü, somut olayda borçlu temerrüt hükümlerinin uygulanması gerekirken alacaklı temerrüt hükümlerinin bilirkişi heyeti tarafından uygulanmış olmasının hukuka aykırılık oluşturduğunu, bilirkişi heyeti, karşı tarafın cevap dilekçesinde sözünü ettiği 17.07.2020 tarihli bir proforma faturayı esas almış ise de, işbu 17/07/2020 tarihli proforma fatura sahte olarak sonradan davalı karşı tarafça tek taraflı olarak düzenlendiğini, müvekkilinin işbu proforma faturadan haberi olmadığı gibi, müvekkili işbu proforma faturanın tarafı da olmadığını, karşı tarafın dava konusu malları müvekkilinin Almanya’daki adresine kusursuz ve eksiksiz bir şekilde teslim etmeyi üstlendiğini ve bu sorumluluğun bizzat kendisine ait olduğunu da cevap dilekçesinde kabul ve ikrar ettiğini, dava konusu mallardan ötürü müvekkilinin ödediği satış bedelini aldığını da kabul ve ikrar ettiğini, yine bilirkişi heyet raporunun aksine müvekkilinin, dava dışı … firması ile hiçbir anlaşmasının söz konusu olmadığını, karşı tarafın söz konusu malları Ağustos 2020 yılının ilk haftasında müvekkiline teslim ettiğini, zamanında müvekkilime bildirimde bulunduğunu ve gerekli belge ve bilgileri verdiğini, bütün diğer sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen müvekkilinin söz konusu malları almaktan imtina ettiğini yazılı belgelerle ispat etmesi gerektiğini, bilirkişi heyeti raporunun “sonuç” kısmının “….davacı basiretsiz tacir davranışı sergileyerek oluşan lokal masrafları ödemediği için ithalat işlemini sonlandıramamış ya da bu sürenin uzamasının nedeni ithalat işlemlerini gerçekleştirememesinin sebebi Avrupa Birliği vergilendirme sistemine kayıtlı … numarası ile ilgili bir vergi sorunu yaşamasından da kaynaklanmış olabilir…” şeklindeki tespitinden de anlaşıldığı üzere bilirkişi heyetinin tamamen varsayımsal bir rapor tanzim ettiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi iddiasından kaynaklanmaktadır. Yerel mahkemece davacının dava konusu ürünün teslimi konusunda devreye girdiği, sözleşmenin …’la kurulduğu, bedelini ödediği ve teslim alacak kişi olarak belirtilen davacı adına fatura kestirildiği, sözleşmenin tarafının davacı olmadığı saptanarak davanın aktif husumet yokluğunda reddine karar verilmiştir.Dosyada alınan bilirkişi raporunda; davalının ithalat işlemleri için gereken belgeleri de alıcıya hava kargo ile ulaştırdığı, alım / satım işlemini davalı ile yapan dava dışı …’ın ithalat işlemleri için davacı …’yı görevlendirmiş olduğu, davacı …’nın ithalat gümrük evraklarını teslim alarak … gemi acentesine ilettiği fakat burada çıkan lokal masrafların ödenmediği için konteyner teslimatı yapılmadığı, gereken uyarılar ve bildirimlerin devamlı mail ortamında yapıldığı, fakat davacının ithalat işlemlerininin lokalleri ödemediği için gerçekleşmediği, davacı tarafından ithalat işlemi yapılmayan yük için her geçen gün ardiye ve demuraj masrafları katlanması nedeni ile lokal masrafların ihracat beyannamesinde de görüleceği gibi taşınan yükün kıymeti olan 8.939 € bedele ulaştığı ve davalı alıcıdan net bir bilgi alınamadığı için lokal masraflarının daha da artacağı düşünülerek taşınan yük temerrüde düştüğü ve acentenin alacaklarına karşılık yükü sattığı, sonuç olarak konu olan ihracata ait … ve Door to Door teslimat kurallarına davalı tarafından usulen ve harfiyen uyulduğu, malın ithalatının yapılamamasında bir kusurunun olmadığı belirtilmiştir. Dava dosyasında sunulan dekontlardan sözleşme bedelinin davalıya dava dışı … tarafından ödendiği anlaşılmaktadır. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) Dosya kapsamındaki proforma faturanın … adına düzenlenmesi, ödemenin … tarafından yapılması ve bilirkişi raporundaki tespitler, davacı tarafından davalı defterlerinde yapılmış bir ödemeye rastlanmaması hususları bir arada değerlendirildiğinde, alım satım işlemini davalı ile yapan dava dışı …’ın ithalat işlemleri için davacı …’yı görevlendirmiş olduğu, davacı …’nın ithalat gümrük evraklarını teslim alarak … gemi acentesine ilettiği fakat burada çıkan lokal masrafların ödenmediği için konteyner teslimatı yapılmadığı, bunun ötesinde taraflar arasında akdi ilişki kurulduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla, yerel mahkemece davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2022 tarih ve 2021/22 Esas, 2022/909 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.