Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/41 E. 2023/571 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/41
KARAR NO: 2023/571
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2022
NUMARASI: 2021/683 Esas, 2022/636 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödenen iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine itiraz talebine ilişkin olup, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili 09/03/2016 tarihli dilekçesi ile, davacı müvekkili ile aynı zamanda davacı kooperatif üyesi olan davalı arasında 50 adet konutun elektrik tesisatının yapımı için anlaşma imzalandığını, davacı kooperatifin iş bedelinin tamamını davalıya ödediğini, davalı tarafından Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/832 Esas sayılı dosyasından ” kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali ” talepli dava açıldığını, davanın reddine karar verildiğini, bu dosyadan yapılan keşif akabinde düzenlenen bilirkişi raporunda işin %25′ lik kısmının eksik yapıldığının ve eksik iş bedelinin 21.858,00TL olduğunun tespit edildiğini, davalı yanca eksik bırakılan işin müvekkili tarafından 3. şahıslara yaptırılmak zorunda kalındığını, bu nedenle müvekkili tarafından davalı hakkında fazladan ödenen iş bedelinin iadesi amacıyla Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davacı kooperatife ait 50 adet konutunun elektrik tesisatının 30.000,00 TL nakit ve 37 numaralı konut karşılığında müvekkili davalı tarafından yapılacağının kararlaştırıldığını, müvekkiline ödenen nakit tutarının 24.000,00 TL olduğunu, davacının edimlerini ifa etmediği gibi, müvekkilini de siteye sokmayarak sözleşmeye uygun ifayı engellediğini, müvekkilinin tıbbi rahatsızlığı nedeniyle kusuru olmadan işi tamamlayamadığını, davacının dava dilekçesinde sebepsiz zenginleşme hukuksal sebebine dayandığını, sebepsiz zenginleşme davasının 2 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, süre başlangıcının sözleşme gereği yapılması gereken işin tamamlanma anı olarak belirlenmesi gerektiğini, bu tarihin de 30/06/2007 olduğunu, davanın zaman aşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, bu nedenle olayda zaman aşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 16/11/2017 tarihli karar ile, dayanak 30/03/2007 tarihli sözleşmede işin bitim tarihinin 30/06/2007 olarak belirlendiğini, sözleşme içeriğinde işin bitim tarihi açıkça yer alıyor ve bu günün geçmesine rağmen eser henüz teslim edilmemiş ise TBK’ nın 117/2.maddesi hükmü kapsamında yüklenicinin herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşeceği, uyuşmazlıkta sözleşmede teslim tarihinin belirlendiği, bu nedenle ayrıca bir ihtara gerek bulunmadığı, davalının temerrüde düşmesi için kusurlu olmasının gerekmediği, bu nedenle davalının hastalık mazeretinin temerrüdü engelleyici bir hukuki gerekçe olamayacağı, sözleşmedeki teslim tarihinin kesin vadeli olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle muacceliyet sonrası seçimlik hakların kullanılması için süre verilmesine gerek bulunmadığı, dosya içindeki belgeler arasında davacı iş sahibinin sözleşmeyi fesh ettiği ve hangi seçimlik hakkını kullanacağını bildirdiği bir ihtar yada ihbarının bulunmadığı, bu durumda davacının icra talebi tarihinde feshi beyan ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, sözleşmeden dönme hakkının kullanılması için ise verilen mehil sonrasında kısa sürede dönmek gerektiği, olayda davacı iş sahibi kooperatifin tacir olması nedeni ile şekle uygun bir ihtarda bulunmamış olsa da, işi başka bir kişiye yaptırarak aynen ifayı istemediğini beyan ettiği sonucuna varıldığı, eser sözleşmelerinin feshi halinde açılacak bedel iadesi davalarında Borçlar Kanunu’ nun sebepsiz zenginleşme hükümlerine ilişkin zaman aşımı değil, eser sözleşmesine ilişkin zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağının istikrar kazandığı, dava konusu sözleşmenin 30/03/2007 tarihli olup TBK’ nın yürürlüğe girmesinden önce aktedildiği, BK’nın 126/4.maddesinde eser sözleşmelerinde zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğunun düzenlendiği, olayda sözleşme tarihi itibariyle 5 yıllık sürenin 01/07/2012 tarihinde sona ereceği, davacı yanca davalı hakkında yapılan takibin 25/02/2016 olduğu ve kanunda belirlenen istisnai durumların söz konusu olmadığı, davacı yanca zaman aşımı süresinin dolma tarihi olan 01/07/2012′ den önce zamanaşımını kesen yada durduran bir eyleminin bulunduğuna yönelik bir belge ya da iddianın bulunmadığı, bu durumda 5 yıllık zaman aşımı süresinin takip tarihinde dolduğu ve kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı yönünden reddine, davalının koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Dairemizin 10/07/2020 tarih, 2018/594 Esas, 2020/687 Karar sayılı kararı ile; eser sözleşmelerinin feshi halinde açılacak geri alma davalarında Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşme hükümlerine ilişkin zamanaşımı değil, eser sözleşmesine ilişkin zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı, mahkemece, davalı yüklenicinin işi bitirmek istediği zaman davacı kooperatif tarafından siteye alınmadığı, kalan işin başka bir yükleniciye yaptırıldığı yönündeki iddiası araştırılarak işin yeni yükleniciye verildiği ve davalının siteye alınmadığı tarih saptanarak eser sözleşmelerinde uygulanması gereken 5 yıllık zaman aşımı süresinin hesaplanması gerekirken, 5 yıllık zaman aşımı süresinin sözleşmede işin bitim tarihi olarak kararlaştırılan 30/06/2007 tarihinden başlatılarak 25/02/2016 takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece 01/07/2021 tarihli karar ile; taraflar arasında aktedilen 30/03/2007 tarihli sözleşmede, davalının davacı kooperatife ait 50 adet konutun elektrik tesisat işlerini yapacağı, karşılığında da davacı kooperatif tarafından 37 numaralı dairenin davalıya tahsis edileceğinin kararlaştırıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşmede işin 30/06/2007 tarihine kadar tamamlanacağının belirlendiği, davalının sözleşme konusu işlerin bir kısmını yerine getirdikten sonra işi tamamlamadığı ve temerrüde düştüğü, davalının sözleşme konusu edimlerini yerine getirmediği gerekçesiyle davalının 06/09/2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile kooperatif ortaklığından çıkarılmasına karar verildiği, mahkemenin 2014/832 Esas, 2014/231 Karar sayılı kararı ile ilgili yönetim kurulu kararının iptal edildiği, davalının eksik bıraktığı işlerin davacı kooperatif tarafından 03/02/2014 tarihinde başka yüklenicilere yaptırmak için sözleşme imzalandığı, davalının zamanaşımı itirazında bulunduğu, davacının 30/06/2007 tarihinde temerrüde düştüğü, icra takibinin 25/02/2016 tarihinde başlatıldığı, davalının ediminin bir kısmını hiç ifa etmediği, bu nedenle TBK’ nın 147/6. maddesi uyarınca burada 5 yıllık zaman aşımının uygulanamayacağı, bu itibarla davalının zamanaşımı itirazının reddine karar verildiği, mahkemenin 2014/832 Esas, 2014/231 Karar sayılı dosyasında da uyuşmazlık konusu işe ilişkin bilirkişi raporu alındığı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafından yapılan işin seviyesi hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, davalı yanın davacı kooperatif yetkilileri tarafından şantiye alanına alınmadığından işi tamamlayamadığı, temerrüdün kendi kusurundan kaynaklanmadığını ileri sürdüğü, ancak bu konuda tanık deliline dayanmadığı anlaşıldığından tanık dinletme talebinin reddedildiği, davalının bu iddiasını kanıtlayamadığı, davacının işin eksik ifası nedeniyle fazla ödediği bedelin iadesini talep ettiği, bu nedenle davalının yaptığı işlerin ve bedelinin tespiti husunda bilirkişi raporu alındığı, alınan bilirkişi raporunun taraf ve yargı denetimine elverişli ve hükme esas alınmaya uygun olduğu, raporda tespit edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ve alacağın likit olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile; Kocaeli … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin mirasçılar üzerinden 21.858,00 TL üzerinden devamına, 21.858,00 TL alacağa takip tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmasına, alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflar arasında akdedilen 30/03/2007 tarihli eser sözleşmesinde iş bedelinin açıkça belirtildiğini, müvekkili kooperatifin de bu iş bedelinin tamamını davalıya ödediğinden alacağın likit ve muayyen olduğunu, dolayısıyla mahkeme kararının icra inkar tazminatının yargılamayı gerektirdiğinden reddine yönelik hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, eser sözleşmelerinde zamanaşımı süresinin beş yıl olduğunu, 5 yıllık süre içerisinde davanın açılmadığını, alınan bilirkişi raporlarının kendi aralarında çelişkili olup, taraflarınca da kabul edilmediğini, tüm belgelendirilmiş ödemeler ile hesaplama yapılması gerektiğini, tek taraflı beyana dayanarak, belge ile ispatlanmayan kayıtlar baz alınarak hesaplama yapılamayacağını, hesaplama kısmında bilirkişilerin, davalı kooperatifin defter kayıtlarını baz alarak sonuca gittiklerini, müvekkiline, davalı kooperatif tarafından 90.000,00 TL avans verildiğinin kabul edildiğini, verilen avans ile ilgili belge bulamadıklarını, ancak defter kayıtlarını geçerli kabul ederek bu sonuca vardıklarını beyan ettiklerini, müvekkiline davacı kooperatif tarafından herhangi bir ödeme yapılmış ise bunun makbuz ya da banka kaydıyla ispatının gerektiğini, tek taraflı olarak deftere yapılan kayıdın ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceğini, davalı müvekkillerinin murisinin, davacı kooperatif hesaplarından görüleceği üzere 15.300,00 TL girdiye sahip olduğunu, davacı tarafın dayanak yaptığı, 27/08/2014 tarihli bilirkişi raporunun 13. sayfasında bu durumun açıkça görüldüğünü, davalı müvekkili adına davacı kooperatifin banka hesaplarında gözüken 15.300,00 TL bakiye mevcut olduğunu, tüm kooperatif üyelerinin o zaman kooperatife üye olurken 2.000,00 TL öderken müvekkili tarafından 15.300,00 TL giriş yapıldığını, öncelikle, davacı tarafın bu girdinin neye istinaden olduğunu açıklaması gerektiğini, yoksa davalı müvekkilinin ikinci bir ev hakkının ortaya çıktığını, müteveffanın 50 adet konutun elektrik tesisatını yaparken davacı taraf ile ihtilafa düştüğünü, davalı müvekkilinin buna rağmen işi bitirmek istediğini, fakat davacı tarafından siteye sokulmadığını, sonrasında, davacı tarafın işi davalı tarafın yanında çalışan … isimli kişiye verdiğini, elektrik tesisatı işinin bu kişi tarafından tamamlandığını, davacı tarafın tüm edimlerini ifa ettiğine dair beyanının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın sözleşmede belirtilen 37 numaralı dairenin mülkiyetini halen dahi davalı müvekkiline vermediğini, davacı kooperatifin, müvekkiline 24.000,00 TL nakit ödeme yaptığını, 30.000,00 TL ödemediğini, davalı müvekkilinin Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/832 Esas sayılı dosyası lehine sonuçlanmasına rağmen, tapu müdürlüğünde herhangi bir hisse sahibi olarak gözükmediğini, söz konusu olayda müvekkilinin murisinin, yüklendiği işi sözleşmede kararlaştırılan zamanda ifa edememesinin nedeninin, sözleşmenin akdedildiği tarih ile işin bitirilmesinin sözleşmede kararlaştırıldığı tarih arasında, geçirdiği tıbbi rahatsızlık olduğunu, bu rahatsızlıkla ilgili hastane raporlarının bulunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin temerrüde düşmekte kusurlu olmadığını, müvekkilinin murisinin iyileştikten sonra, işi bitirme isteğine rağmen davacı yanın kendisini siteye sokmayarak işin yapılmasını engellendiğini, dolayısıyla müvekkilinin akdedilen sözleşmeye uygun ifada bulunmasını kötü niyetle engellediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 16/11/2021 tarih, 2021/2671 Esas, 2021/2124 Karar sayılı kararı ile, Dairemizin önceki kaldırma kararında; mahkemece, davalı yüklenicinin işi bitirmek istediği zaman davacı kooperatif tarafından siteye alınmadığı, kalan işin başka bir yükleniciye yaptırıldığı yönündeki iddiasının araştırılarak, işin yeni yükleniciye verildiği ve davalının siteye alınmadığı tarihin saptanmasından sonra eser sözleşmelerinde uygulanması gereken 5 yıllık zamanaşımı süresinin hesaplanması gerektiğinin belirtildiği, ancak mahkemece davalı yüklenicinin işi bitirmek için siteye alınmadığı yönündeki iddiasının ispat yükünün davacı yanda olduğu şeklinde yanılgıya düşülerek, bu iddianın ispatı için delillerin sunulması konusunda davacıya süre verildiği, bunun da usul ve yasaya aykırı olduğu, davalı yanın, işi bitirmek için siteye gittiğinde, davacı yanca siteye alınmadığını ileri sürdüğünden ve olayda zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurduğundan ve olayda zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi, ifanın imkansız hale geldiği tarihten itibaren başlayacağından bu hususta ispat külfetinin davalı tarafta olduğu gözetilerek öncelikle davalının zamanaşımı itirazının sonuca bağlanması gerektiği belirtilerek davada zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının tespiti yönünden, davalı yana davacı tarafça siteye alınmadığı yönündeki iddiasının ispatı yönünden delilleri arasında sayılan tanıklarını bildirmesi için imkan verilmesi, bildirildiği taktirde tanıkların dinlenmesi ve zamanaşımının başlangıç tarihi belirlendiğinde TBK’nın 147/6. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin hesaplanarak bu konuda karar verilmesi; zamanaşımı süresi dolmamış ise işin esasına ilişkin inceleme ve değerlendirilme yapılması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı kaldırılmıştır. Mahkemece 08/11/2022 tarihli karar ile, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi ve davalının siteye alınmadığı yönündeki iddiasının ispatı açısından davalı tarafından bildirilen tanık …’nun dinlendiği, anılan tanığın yeminli beyanında; davacı kooperatifin elektrik işlerini yaptığını, davalı ile birlikte 2010 yılı yaz sezonunda davalının davacı kooperatiften almış olduğu işi yapmak için siteye gittiklerinde içeriye alınmadıklarını, siteye giremedikleri için de işi tamamlayamadıklarını beyan ettiği, tanığın bilgisinin görgüye dayalı olması ve davacı vekilinin Uyap üzerinden sunduğu 26/01/2021 tarihli dilekçesi ve ekindeki sözleşmeden dinlenen tanığın aynı zamanda kooperatif tarafından işin gördürüldüğü üçüncü kişi olduğunun anlaşılması nedeniyle beyanına itibar edilerek hükme esas alındığı, her ne kadar sözleşme bitim tarihi 30/06/2007 tarihi olarak belirlenmiş ise de; davacı kooperatifin sözleşmeyi fesih iradesini ortaya koymadığı, işin üçüncü kişiye gördürülebileceği yönünde davalı tarafa herhangi bir ihtarat yapılmadığı, ancak davacı kooperatifin 2010 yılı yaz sezonunda davalıyı siteye almamakla davalı yönünden ifanın imkansız hale geldiği, dolayısıyla davacının eylemli olarak sözleşmeyi fesih iradesini ortaya koyduğu, zamanaşımı süresinin davalı yönünden ifanın imkansız hale geldiği 2010 yılı yaz sezonundan itibaren başlayacağı, TBK’nın 147/6. maddesinde düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresinin icra takip tarihi olan 29/02/2016 tarihi itibariyle dolduğu ve davacının icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 13/12/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, mahkmece davalı tarafa zamanaşımı iddiası konusunda tanıklarını bildirmek için süre verildiğini, davalı tarafın 14/03/2022 tarihinde sunduğu tanık dilekçesi ile …’yu tanık olarak bildirdiğini, tanığın “2010 yılının yaz sezonunda kooperatife bizi almadılar içeri giremediğimiz için de işi tamamlayamadık, kooperatifin işi kime yaptırdığını da ben bilmiyorum, Ben içeriye alınmadığım tarihten daha sonraki tarihlerde bağımsız daire sahiplerinin işlerini yapmak için farklı zamanlarda kooperatife gittim ve siteye girdim, ben yaklaşık olarak 8 dairenin elektrik işini yaptığımı hatırlıyorum bağımsız bölüm numaralarını hatırlamıyorum” şeklinde beyanda bulunduğunu, tanık ifadelerinin çelişkili olduğunu, önce site içerisine alınmadığını, daha sonra site sakinleri ile anlaşarak 8 adet bağımsız bölümün işlerini yaptığını beyan ettiğini, daha önce dosyaya sunulan sözleşme ile (davalını yapmadığı işlerin başkasına yaptırıldığına dair) yarım kalan işlerin hangi tarihte yaptırıldığının belli olduğunu, ancak mahkemece bu hususun hiç araştırılmadığını, mahkemece eksik inceleme sonucu davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında 30/03/2007 tarihli sözleşme imzalanmış olup, bu sözleşme ile davalı yüklenici sıfatıyla, davacı kooperatife ait 50 adet konutun elektrik tesisatının yapım işini 30.000,00 TL nakit ve 37 numaralı konutun devredilmesi karşılığında üstlenmiştir. Sözleşme gereğince işin süresi 3 ay olarak belirtilmiş, iş bitimi olarak 30/06/2007 tarihi belirlenmiştir. Davacı kooperatif, davalı yana verilen site elektrik işinin işin %25′ lik kısmının eksik yapıldığını, eksik iş bedelinin 21.858,00TL olduğunun tespit edildiğini, davalı yanca eksik bırakılan işin 3. şahıslara yaptırılmak zorunda kalındığını ileri sürerek davalı yana fazladan ödenen iş bedelinin iadesini talep etmiş, davalı ise zamanaşımı itirazında bulunmuş, Dairemizce zamanaşımı başlangıcının tespiti için davalı yanın davacı kooperatife ait site içerisine alınmadığı yönündeki iddianın araştırılması için tanık dinlenmesi gerektiği belirtilerek mahkeme kararı kaldırılmıştır. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda duruşmada dinlenen davalı tanığı … beyanında; kendisinin elektrikçi olduğunu, davalı ile davacıya ait evin elektrik tesisatının yapımı konusunda birlikte çalışma yapma konusunda anlaştıklarını, 2010 yılı yaz ayında davalı ile davacı kooperatife gittiklerinde site yönetimince siteye alınmadıklarını, siteye ait konutların yapımına başlandığında site sakinlerince elektrik işlerinin yapımı için bu kez kendisiyle anlaşma yaptıklarını, anlaştıkları site sakinlerinin evlerine ait elektrik işlerini kendisinin yaptığını ifade etmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda, mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda dinlenen davalı tanığının beyanları esas alınmak suretiyle davacı kooperatifin 2010 yılı yaz sezonunda davalıyı siteye almamakla davalı yönünden ifanın imkansız hale geldiği, dolayısıyla davacının eylemli olarak sözleşmeyi fesih iradesini ortaya koyduğu, zamanaşımı süresinin davalı yönünden ifanın imkansız hale geldiği 2010 yılı yaz sezonundan itibaren başlayacağı, TBK’nın 147/6. maddesinde düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresinin icra takip tarihi olan 29/02/2016 tarihi itibariyle dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2022 tarih ve 2021/683 Esas, 2022/636 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.