Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/390 E. 2023/1228 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/390
KARAR NO: 2023/1228
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2022
NUMARASI: 2020/523 Esas, 2022/1157 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 09/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca her iki tarafın da yükümlülüklerini yerine getirdiğini, birbirlerinden hak ve alacaklarının kalmadığını, sözleşme konusu işin bitimi sonrası, karşı tarafın isteği üzerine müvekkilinin davalının taşınmazının dekorasyon işlerini de üstlendiğini, bu dekorasyon işleri için “sözleşme kapsamına girmeyen dekorasyon işleri” olduğu belirtilmek kaydıyla 31/12/2014 tarihli ve 177.000,00 TL bedelli bir fatura düzenlendiğini, bu faturanın davalının da defterlerine işlendiğini, müvekkilinin bahse konu sözleşmeyi karşı tarafa ibraz etmesine rağmen müvekkilinin davalıdan olan alacağının bir türlü tahsil edilemediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davalı müvekkilinin, Bakırköy … Noterliği’nin 06/05/2013 tarih, … yemiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı bulunan arsası üzerinde 5 katlı bina inşa etmesi karşılığında davacı …’ye ½ hissesinin tamamını satmayı vaat ve kabul ettiğini, akabinde 25/03/2014 tarihinde, müvekkilinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiği davacı yüklenici … Ticari işletmesinin, unvan değiştirerek … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne dönüştürüldüğünü, daha sonra ise … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olarak ortaklık yapısı …‘nin tüm paylarını devretmesi suretiyle …’nin yeni ortak olduğunu, son olarak da …’nin tüm paylarını …’ye devir ettiğini ve şirketin tek ortaklı hale geldiğini, davacı yüklenicinin, inşaatı tamamlayıp satış aşamasına gelindiğinde, ½ hissedar oldukları dairelerin satışının yapılabilmesi için müvekkilinin şahıs şirketi kurması gerektiğini, kendilerinin mali müşaviri olan dava dışı …’a vekalet vermesini, söz konusu inşaatın mali işlerini …’un yapması sebebi ile müvekkilinin de inşaat nedeniyle oluşan kendisi ile ortak dairelerin alım satımına ilişkin işlerini takip etmesi gerektiğini belirterek müvekkilinin … ile çalışmasını sağladığını, müvekkilinin …’a mesleği dolayısıyla güven duyarak, mali işlerini takip etmesi için vekil tayin ettiğini, 2014 yılında mali müşavir …’un, müvekkilinin söz konusu inşaata ilişkin tüm mali işlerini yürütmeye başladığını, defter açılışını vekaleten gerçekleştirdiğini ve defteri uhdesinde tutarak davacı yükleniciden teslim aldığı müvekkiline kesilen faturaları hiçbir bildirim yapmaksızın, internet üzerinden maliyeye beyanlarını vererek deftere işlediğini, bu süreçte sadece ½ hissedar olunan daireler için şirketi olduğu, bu dairelerin satışına ilişkin faturalar dışında defterlere bir takım faturalar işlendiğini müvekkilinin bilmediğini, müvekkili adına açılan şirketin kısa bir süre sonra dairelerin satışının tamamlanması ile yine aynı mali müşavir tarafından kapatıldığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin imzalanmasının üzerinden geçen 7 yıl sonrasında müvekkiline alacaklısı davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan toplam 302.443,90 TL bedelli Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ödeme emri tebliğ edildiğini,takip dayanağının 31/12/2014 tarihli, 177.000,00 TL bedelli “Sözleşme kapsamına girmeyen dekorasyon işleri ” açıklamalı bir fatura olduğunu, esasen kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkilinin inşaatın yapımına ilişkin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, hukuken ve fiilen de inşaat neticesinde oluşan dairelerde ½ hisse ile yüklenici ile ortak olan müvekkilinin ayrıca söz konusu ortak mülkiyete tabi dairelerde dekarosyon gibi bir talebi olmadığını, işletme defteri ve dayanak faturalar incelendiğinde, İşletme Defteri giderler başlığı altında, müvekkilinin hiçbir şekilde bilgisi dahilinde olmayan kayıtlar görüldüğünü, bu faturalardan … ve …. faturalarının müvekkiline teslim edilen dosya içinde bulunmamakla birlikte, takip konusu yapılan faturanın sarı nüshası (Müteahhidin kendi muhasebesinin kayıtlarında olması gereken nüsha) müvekkilinin evraklarından çıktığını, bu faturaların müvekkilinin bilgisi dışında … soyadlı kişilerce, mali müşavir …’a teslim edilmek suretiyle deftere işlendiğini ve beyannameler düzenlendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, arsa sahibinin hiçbir gidere katılmayacağı taraflarca düzenlenmesine rağmen, gaz ve kolon tesisatı ödemesi, 835,36 metre tül PVC doğrama bedeli ödemesi, toplam inşaat maliyetinin KDV dahil müvekkiline fatura edilen kısmı 384.000,00 TL iken 177.000,00 TL’lik dekorasyon faturası düzenlenmesi ve bu faturaların deftere işlenmesinin sözleşmeye aykırı olması yanında hayatın olağan akışına da aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilince ilgili şirketlerden hiçbir şekilde alım satım işlemi yapılmadığını ve faturaların da müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacı şirket yetkilileri ve mali müşavirleri tarafından müvekkilinin güveni kötüye kullanılarak tek taraflı muhasebe kayıtları oluşturularak aralarındaki sözleşmeye aykırı bir şekilde borçlandırıldığı ile ilgili olarak Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/36445 soruşturma dosyası ile şikayette bulunduklarını, dosyanın halen derdest olduğunu, bunların yanı sıra bir kısım faturaların ticari defterde kayıtlı olmasının, kayıtlı faturalardaki alım – satım veya işlerin gerçekten yapıldığını göstermediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafça dekarasyon hizmeti verildiğinden düzenlenen fatura alacağının tahsili talebiyle takip yapıldığı, davacının faturadan takiple birlikte haberdar olduğu iddiası, tarafların defterlerini tutan muhasebecinin aynı kişi olduğu, faturanın davalıya tebliğ edildiğine dair bir belgenin olmadığı, tarafların fatura ilişkisine dayanak teşkil edecek aralarında sözleşme bulunmaması, davacının faturaya konu hizmeti yaptığının başkaca belgelerle tevsik edilemediği, davacının sözleşme ilişkisi ve hizmet teslimine ilişkin ispat vasıtası getiremediği gibi yemin deliline de dayanmadığı, bu haliyle davasını ispatlayamadığı ve davacı yanın kötü niyetle takip yaptığı hususunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.Davalı vekili 04/01/2023 tarihli dilekçesiyle, 02/12/2022 tarihli gerekçeli kararda maddi hata yapıldığını, gerekçeli kararın ilk sayfasının son satırında yer alan ”…karşılığında …’ye hissesinin tamamını satmayı vaat ettiği, …” kısmının hatalı olduğunu, taraflarınca verilen cevap dilekçesinde de belirtildiği üzere müvekkilinin vaadinin ‘1/2 hissesinin tamamı’ olduğunu, sayfanın 18. satırında yer alan ”…oluşan dairelerden ve hisse sahibi olan müvekkilinin…” kısmınında aynı şekilde yanlış olup doğrusunun ”…inşaat neticesinde oluşan dairelerden 1/2 hisse sahibi olan müvekkilinin…” şeklinde olduğunu, 2. sayfanın ”Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe” kısmının 3. paragrafında yer alan ”…177.000,00 TL asıl alacak ve 125.423,90 TL asıl alacak olmak üzere…” şeklindeki ifadenin yanlış olduğunu, 125.423,90 TL asıl alacağa işlemiş takip öncesi faizi olduğunu, dolayısıyla bu kısmın da ”…177.000,00 TL asıl alacak ve 125.423,90 TL asıl alacağa işlemiş takip öncesi faiz olmak üzere…” şeklinde düzeltilmesi gerektiğini, ayrıca hüküm kısmında yer alan 5 numaralı kararda belirtilen vekalet ücreti tutarının hatalı olarak 27.550,00 TL yazılmış olduğunu, doğru tutarın 45.339,35 TL olması gerektiğini belirterek maddi hataların HMK kapsamında düzeltilmesini talep etmiş, mahkemece 10/01/2023 tarihli ek karar ile; kanunda açıkça taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez şeklindeki hüküm uyarınca ve taleplerin istinaf kanun yolu incelemesine tabi olması nedeniyle gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmemiş olması da dikkate alınarak yasal şartları oluşmadığından davalı vekilinin talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, 22/06/2021 ve 23/01/2022 tarihli bilirkişi raporlarında faturanın davalı defterlerinde işli olduğunun ve itiraz edilmediğinin tespit edildiğini, Ba – Bs formlarının taraflarca vergi dairesine bildirilmesi ve faturaların ticari defterlere işlenerek itiraz edilmemesinin sözleşmesel ilişkinin varlığına karine olduğunu, davalının şikayeti üzerine müvekkili ve diğer şüpheliler hakkında tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı suçundan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/36445 Soruşturma numaralı dosyasının açıldığını, bu dosyada “Dosya kapsamına şüpheli tarafından sunulan evrak incelendiğinde kat sözleşmesinden itibaren binanın ruhsatınında iki kez değişiklik olduğu ve şüphelinin savunmasında ve müştekinin beyanında belirtildiği şekilde faturalandırıldığı, müşteki vekilinin beyanında anlaşılacağı üzere müşteki ile şüpheliler arasında ticari bir hukuki ilişki olduğu, taraflar arasında alacak verecek meselesi yüzünden ihtilaf olduğu, dolandırıcılık suçunun kurucu unsuru olan hile unsurunundan olayda bahsedilmediği, ayrıca müştekinin şüphelilerle olan hukuki ilişkide sözleşme tarafı olarak karşı tarafın üzerine düşen sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmemesinin tek başına dolandırıcılık suçunun unsurları için yeterli olamayacağı, müştekinin hukuk mahkemesinde bu hukuki ihtilafı halletmesi gerektiği, … müştekinin iddialarının soyut nitelikte olduğu, iddialarının gerçek olduğu kabul edilse dahi ticari ilişkiden kaynaklanan sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme sebebi ile mevzu bahis olayın hukuki ihtilaf olduğu anlaşılmakla; kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” şeklinde karar verildiğini, mahkemece 14/06/2021 tarihli 2 nolu celsenin 3 numaralı ara kararı gereğince Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/36445 Soruşturma numaralı dosyasının celp edildiğini, davalı yanca bu karara itiraz edilmediğini, taraflarca başlangıçta 14 daire olarak anlaşıldığını, davalı yanın talebi üzerine projede ilk olarak 15 daire, daha sonra da 14 daire ve 1 dükkan olarak değişiklik yapıldığını, bu değişikliklere ilişkin tadilat ruhsatının dosyaya ve yukarıda bahsedilen soruşturma dosyasına ayrıca sunulduğunu, tamamen ihtiyari olarak, davalı yanca sonradan istenen değişikliklerden ibaret olan işlemlerin müvekkili tarafından gereğince yerine getirildiğini, sözleşmedeki anlaşmadan farklı taleplerde bulunulması neticesinde bu işlerin yapılarak faturalandırıldığını, faturaya konu olan bu işlemlerden davalı tarafın haberdar olmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, zira tadilat ruhsatında davalının da imzası bulunduğunun açıkça görüldüğünü, bahse konu evrak asıllarının ilgili Belediye’de mevcut olduğu taraflarınca belirtilmiş olmasına rağmen bu yöndeki beyan ve taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davacı ve davalının muhasebecisinin aynı kişi olması nedeniyle davalının faturadan haberdar olmadığını ileri sürmesinin basiretli tacir olma yükümlülüğüne uymadığı gibi, muhasebe işlemleri için dava dışı muhasebecisine de şifresini vermesinden doğan tüm sorumluluğun davalıya ait olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacının fatura konusu işi yaptığını ve faturayı müvekkiline tebliğ ettiğini ispatlayamadığını, buna rağmen mahkemece kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücreti tutarının hatalı olarak 27.550,00 TL olarak hesaplandığını, oysa tutarın 45.339,35 TL olması gerektiğini, zira dava itirazın iptali davası olduğundan dava değerinin, icra takibi tutarı olup davacı tarafından da dava dilekçesinde belirtildiği üzere 302.423,90 TL olduğunu, dolayısıyla işbu tutar üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hataen 177.000,00 TL asıl alacak üzerinden vekalet ücretinin hesaplandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında 31/12/2014 tarihli, … numaralı “sözleşme kapsamına girmeyen dekorasyon işleri” açıklamalı faturaya istinaden Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 177.000,00 TL asıl alacak ve 125.423,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 302.423,90 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ilave iş bedeli alacağının tahsili istemiyle girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar istemiyle açılmış, mahkemece davanın reddine, davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin de reddine dair verilen karar taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.Davalı cevabında, icra takibinin dayanağı olan faturanın kendisine tebliğ edilmediğini, söz konusu faturanın davacının muhasebecisi olan … tarafından kendisinin haberi olmadan deftere işlendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca tüm edimlerin yerine getirilmesinden sonra davacı şirketle hiçbir ticari ilişki ve sözleşme ilişkisi kalmadığını ileri sürerek akdi ilişkiyi inkar etmiştir. Dairemizce yapılan incelemede; mahkemece yalnızca taraf ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Hukukçu … ve mali müşavir … defterler üzerinde yapılan inceleme akabinde hazırladıkları 22/06/2021 tarihli bilirkişi raporlarında; taraflar arasında ihtilafa konu 177.000,00 TL’lik bir faturanın ticari defterlere işlenmesinin haricinde söz konusu dekorasyon işlerinin yapıldığına dair bir bilgi veya belgeye rastlanmadığını, davacının ticari defterlerinin TTK ilgili hükümlerine göre delil niteliğine haiz olduğu, ticari defterlerinde davalıdan 177.000,00 TL alacağının işli olduğunu, davacının cari hesabında kayıtlı alacak bakiyesi yönünden karar ittihazı halinde; davacının 77.000,00 TL alacağına takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa gereği yıllık %10 oranından başlayacak değişen oranlarda avans faiz uygulanması gerekeceğini, davacının 125.423,90 TL takip öncesi işlemiş faiz talebinin fazla ve yersiz talep olduğundan reddinin gerektiğini, davacı tarafından TTK’nın. 1530.madde hükmünde yer alan ve fatura içeriğini oluşturan mal veya hizmetin ifa edilmiş olması halinde davalıdan talep edebileceği anapara ve faiz miktarın toplamı 177.000,00 TL + 126.848,85 TL =303.848,85 TL olarak hesaplandığını bildirmişler, hukukçu … ve mali müşavir … tarafından hazırlanan 23/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafça ticari defterler sunulmadığından inceleme yapılmadığı, davalının 2014 takvim yılı işletme defterinin açılış tasdikinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı, davalının işletme defterinde davacı … unvanına 13-14 kayıt nosunda 31/12/2014 tarih … evrak nolu 384.186,40 TL bedelli ve 15 kayıt nosunda 31/12/2014 tarih … evrak nolu 177.000,00 TL bedelli gider faturalarının kayıtlı olduğu, yapıldığı iddia edilen tadilatların davalının başka konutunda yapıldığı yönündeyse, bu işlemlere ilişkin herhangi bir sözleşmeye dosya içerisinde rastlanılmadığı, bu işlemi kanıtlamaya yarayan tek belgenin davacı tarafından davalı tarafa gönderilen 177.000,00 TL bedelli fatura olduğu ve davalı tarafın söz konusu faturaya itiraz etmediği, dosya kapsamında taraflar arasında vadenin belirlendiği mevcut yazılı bir sözleşme, borcun ifa edileceği tarihi kararlaştırdıkları ya da borçlunun borcunu ne zaman ifa edeceğini gösterir bir belge ve bilgiye rastlanılmadığından ayrıca takip tarihinden önce davacı/alacaklı tarafından davalı/borçluya yapılmış ödeme isteği içeren bir ihtar ya da ihbar da görülemediğinden, davacının 25/06/2020 tarihine kadar 125.222,65 TL işlemiş faiz talep edebileceği belirtilmiştir.Akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı yüklenicidedir. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğincen davalı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır.Bu kapsamda, davacının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davanın dayanağı olan faturanın davalı yan defterinde kayıtlı olduğu tartışma konusu değildir. Her ne kadar davalı söz konusu faturanın iki yanın da muhasebecisi olan … tarafından davacı tarafından davalı adına kurulan işletmenin ticari defter ve kayıtlarına kendisinden habersiz olarak ticari defterine işlendiğini ileri sürmüş ise de, … hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/36445 numaralı dosyasından yapılan soruşturma sonunda ilgili hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetildiğinde, ilgili faturanın düzenlenmesinin tek başına akdi ilişkinin varlığını kabule elverişli değilse de, faturanın deftere işlenmesi yanlar arasındaki ticari ilişkiyi ispata elverişli olduğu sonucuna varılmaktadır. Yanlar arasındaki ticari ilişkinin varlığı kabul edildiğinden bu aşamada davacı yanın alacağının hesaplanması gerekmektedir.Eser sözleşmelerinde, kural olarak yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp, iş bedeli konusunda taraflar da anlaşmamışlarsa, iş bedelinin, yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca, yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiç fiyatlarına göre belirlenmesi gerekmektedir.Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15 HD, (Kapatılan) 23. HD ve 6.HD’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 366. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir. O halde, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece yapılması gereken iş; yanlar arasında davacı yüklenici tarafından yapılan kat karşılığı inşaat işinin eksik veya ayıplı ifa edildiğine yönelik dair bir ihtilaf yokken, borcun kaynağı olarak gösterilen takip ve dava konusu 31/12/2014 tarih ve … numaralı “sözleşme kapsamına girmeyen dekorasyon işleri” açıklamalı fatura içeriğine hangi dekorasyon işlerinin girdiği konusunda davacı yana açıklattırma yaptırılması, akabinde uzman bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılması suretiyle davacı yüklenicinin sözleşme ile davalı iş sahibine ait meskende yaptığı işlerin yapıldığı yıllar itibariyle mahalli piyasa rayiç bedelinin hesaplanması akabinde varılacak sonuca göre karar verilmesinden ibarettir.Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde sözleşme ilişkisi ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya aykıı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine ve davalı vekilinin istinaf talepleri hakkında bu aşamada değerlendirme yapılmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2022 tarih, 2020/523 Esas, 2022/1157 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.