Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/367 E. 2023/433 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/367
KARAR NO: 2023/433
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2022
NUMARASI: 2018/1134 Esas, 2022/663 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan işlemiş faiz, icra vekalet ücreti ve masrafların tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 24/10/2016 tarihli “Rüzgar Enerji Santrali, Elektrik, Mekanik Ve İnşai İşler Yapım Sözleşmesi” akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında yapılan işler karşılığı davalı yanın takip tarihi itibariyle 168.685,00 Euro borcu bulunduğunu, gerek tarafların ticari defter kayıtları, gerekse taraflar arasında yapılan elektronik posta dökümleri ve hatta icra takibi akabinde sunulan ödeme planları ile borcun varlığının davalı yanca da ikrar ve kabul edilmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalı yanın icra takibinden sonra asıl alacağı icra dosyasına ödediğini ancak icra takip masrafları ile avukatlık ücretlerini ödemediğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin icra takip masrafları ve avukatlık ücretlerinin tahsili yönünden devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında 24/10/2016 tarihli “Rüzgar Enerji Santrali, Elektrik, Mekanik ve İnşai İşler Yapım Sözleşmesi” akdedildiğini, sözleşmede ödemelerin müvekkili şirketin ödeme planı doğrultusunda yapılacağı düzenlenmesine karşın davacının ödeme planını ve sözleşme hükümlerini dikkate almadan alacak talep ettiğini, müvekkilince davacıya ihtarname keşide edilerek ödemenin, ödeme planı doğrultusunda yapılacağının bildirildiğini, buna rağmen davacı yanca müvekkili aleyhinde icra takibi yapıldığını, henüz vadesi gelmeyen ve muaccel olamayan alacak talebine müvekkili yanca haklı olarak itiraz edildiğini, daha sonra ödeme planı çerçevesinde davacıya ödeme yapılmak zorunda kalındığını, takip tarihi itibariyle muaccel bir alacak olmadığından davacı yanın icra masrafları, vekalet ücreti ve icra inkar tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 12.1 Maddesinde “Yüklenicinin hakkedişi şirket ödeme planına göre ödenir.”, yine sözleşmenin 12.2. maddesinde ise; “Hakediş raporları, yüklenicinin yazılı başvurusu üzerine, Sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, kanunu kesintiler de yapılarak ayda bir defa düzenlenir. Hazırlanan hakkediş raporları şirketçe onaylandıktan sonra yetmişbeş gün içinde tahakkuka bağlanarak şirket ödeme planına göre ödenir.” şeklinde düzenleme bulunduğu, bu durumda, hakediş ödemelerinin kesin bir vadeye bağlanmadığı ve alacağın muacceliyetinin, davalıdan hakediş raporlarının düzenlenmesini ve tahakkuka bağlanmasını talep etmesi ile başlayan prosedüre bağlandığı, dolayısı ile ödeme vadesinin belirsiz olduğu, bu durumda davacının öncelikle sözleşme hükümlerine göre, davalıdan hakediş raporlarının düzenlenmesini ve tahakkuka bağlanmasını talep etmesi gerektiği, davacı tarafından bu koşullar yerine getirilmeden icra takibine başlanıldığı, bu itibarla davacının 17/11/2017 takip tarihi itibarıyla davalıdan alacağının bulunduğu sabit olmasına karşın takip tarihi itibari ile muaccel bir alacak olmadığından davacının icra masrafları, vekalet ücreti ve icra inkar tazminatı yönünden ikame ettiği davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da açıkça ortaya konulduğu üzere hakediş raporlarının ne zaman onaylanacağı belirli olmadığından, borçlunun temerrüde düşürülmesinin arandığı, mevcut durumda da müvekkili tarafından başlatılan icra takibi ile davalı yanın temerrüde düşürüldüğünü, mevcut durumda da dava konusu borca dayanak sözleşmede kesin vade yer almadığından davalı borçlunun icra takibi ile temerrüde düşürüldüğünü, bu nedenle takip tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığının tespitinin hukuk mantığına alenen aykırı olup hatalı bir karar olduğunu, kaldı ki, davalı şirket tarafından müvekkili yana gönderilen mutabakat ile borcun ikrar edildiğini ve borç miktarının belirlendiğini, bu durumda gelinen aşamada borçlu olunduğu davalı yanca da ifade edilmesine karşın taraflarınca açılan takip tarihinde alacağın muaccel olmadığının beyan edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bununla birlikte; davalı tarafından yapılan kısmı ödemenin, öncelikle takip masrafları ve vekalet ücretine mahsup edilmesi gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 100.maddesinde; “Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir” hükmüne yer verildiğini, bu kanun maddesi ile kısmen ödemenin faiz ve giderlerden mahsup edildikten sonra ana borçtan düşülebileceğinin hüküm altına alındığını, davalı yanın yaptığı kısmi ödemenin ana borca mahsup edildiğini, oysa davalı yanca yapılan kısmi ödemenin öncelikle takip masrafları ve avukatlık ücretine mahsup edilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 24/10/2016 tarihli Rüzgar Enerji Santrali, Elektrik, Mekanik ve İnşai İşler Yapım Sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşmenin “Sözleşme Bedeli”başlıklı 6.1.maddesinde, yüklenicinin toplam bedeli 850.000,00 Euro olan söz konusu ihale bedeli ve birim fiyat esasına göre yapmayı kabul, beyan ve taahhüt ettiği, 1 euronun 3.30 TL olarak sabitlenen kurun hiçbir şekilde değişmeyeceği düzenlenmiştir. Davacının alacak talebi de bu sözleşmeye dayanmaktadır. Davacı yüklenici yanca davalı iş sahibi hakkında yanlar arasında imzalanan 24/10/2016 tarihli sözleşmeye istinaden İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile hak ediş ödemesinden kaynaklanan 168.685,00 Euro asıl alacak ve 32,80 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 168.717,80 Euro alacağın tahsili için 20/11/2017 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin davalıya 22/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde verdiği 28/11/2017 tarihli dilekçe ile sorca ve takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında icra takibi çıkış miktarının takip tarihinden sonra dava tarihinden önce davalı tarafından davacıya ödendiği konusunda ihtilaf yoktur. Yanlar arasındaki öncelikli ihtilaf; alacağın takip tarihinde muaccel olup olmadığının tespiti, muaccel ise icra vekalet ücreti ile masraflarının talep edilip edilemeyeceği ve miktarının tespiti noktasında toplanmaktadır. Bu kapsamda anılan sözleşmenin “Ödeme Yeri ve Şartları” başlıklı 12. maddesi incelendiğinde sözleşmeden doğan alacakların ne şekilde ödeneceğinin düzenlendiği görülmektedir. Davalı şirket tarafından aleyhine icra takibine girişilmesinden ve takibe itiraz edilmesinden sonra davacı yana gönderilen Beşiktaş … Noterliği’nin 04/12/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile borcun 06/12/2017 tarihinde 146.087,52 Eurosunun ve 14/12/2017 tarihinde de 384.670,52 TL’sinin ödeneceği bildirilmiş, davalı yanca bu tarihlerde asıl alacak ödenmiştir. Nitekim bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece hükme esas alınan ve talimat yolu ile aldırılan mali müşavir … tarafından hazırlanan 20/03/2022 tarihli 2. ek raporda; takip tarihi itibarı ile davacı şirketin davalıdan (1.703.599,31 TL = 516.242,12 Euro) alacaklı olduğu görülmekte birlikte , tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları sözleşmenin ”Ödeme yeri ve Şartları” başlıklı 12/1 maddesinde ,”Yüklenicinin sözleşmeden doğan alacakların/hakedişlerin davalı şirketin ödeme planına göre ödeneceği’, 12/2 maddesine göre de ”hak ediş raporlarının yüklenicinin başvurusu üzerine ayda bir kez düzenleneceği ve şirketçe onaylandıktan sonra yetmiş beş gün içinde tahakkuka bağlanarak şirket ödeme planına göre ödeneceği”nin kararlaştırıldığı, bu durumda, hak ediş ödemelerinin kesin bir vadeye bağlanmadığı ve alacağın istenebilirliğinin/muacceliyetinin davalı şirketin inisiyatifine bırakıldığı, dolayısı ile ödeme vadesinin belirsiz olduğu, bu durumda davacının öncelikle sözleşme hükümlerine göre, davalıdan hak ediş raporlarının düzenlenmesini ve tahakkuka bağlanmasını talep etmesi gerektiği, davacı tarafından bu koşullar yerine getirilmeden icra takibine girişilmiş olduğundan davacının 17/11/2017 takip tarihi itibarıyla davalıdan alacağının bulunduğu sabit olmasına rağmen, bu alacağın muaccel olmadığı belirtilmiştir. TBK’nın 90. Maddesi;“İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” hükmünü amirdir. Somut olayda taraflar, basiretli bir tacir olup akdettikleri sözleşme hükümlerine uygun hareket etmek zorundadırlar. Davacı şirket imzalamış olduğu sözleşmede yer alan ödeme yeri ve şartları maddesini kabul etmiş olup bu madde ile bağlıdır. O halde yapılan bu açıklamalar ışığında mahkemece, ilgili uyuşmazlığa uygulanacak olanın taraflar arasında akdedilen sözleşme olduğu, temerrüdün söz konusu olabilmesi için ortada takibine konu alacağın talep edilebilir hale gelmesinin şart olduğu, eldeki davada sözleşmenin 12.1 Maddesindeki; “Yüklenicinin hakkedişi şirket ödeme planına göre ödenir.” şeklindeki düzenleme ile 12.2. maddesindeki; “Hakediş raporları, yüklenicinin yazılı başvurusu üzerine, sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, kanunu kesintiler de yapılarak ayda bir defa düzenlenir. Hazırlanan hakkediş raporları şirketçe onaylandıktan sonra yetmiş beş gün içinde tahakkuka bağlanarak şirket ödeme planına göre ödenir.” şeklinde düzenleme gereğince borcun muaaccel hale gelebilmesi için hazırlanan hakediş raporlarının davalı şirket tarafından onaylandıktan sonra yetmiş beş gün içinde tahakkuka bağlanmasını talep etmesi gerektiği, ancak dosyaya bu şartların gerçekleştiğine yönelik bir delil sunulmadığı, bu itibarla takip tarihi itibarıyla ortada muaccel bir alacağın bulunmadığı, muaaccel olmayan bir borcun temerrüdünün de söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2022 tarih ve 2018/1134 Esas, 2022/663 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.