Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/270 E. 2023/623 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/270
KARAR NO: 2023/623
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2022
NUMARASI: 2019/192 Esas, 2022/320 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Dairemizce verilen kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nce hükmün bozulmasına karar verilmiş olup, Dairemiz’ce açılan duruşmada bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin Saray, Kapaklı, Çerkezköy, Çorlu ve Ergene ilçelerinde muhtelif yolların silindir ile sıkılaştırılabilir beton işinin müvekkili … Tic. Ltd. Şti.’ye ihale edildiğini, bu işin yapımında müvekkileri arasında alt yüklenicilik sözleşmesi kapsamında Çorlu ilçesinde Türkgücü-Çeşme-Yeni Çiftlik Mahalleleri arasındaki silindir ile sıkılaştırılmış beton yolunu birlikte yaptıklarını, bu yolun büyük çoğunluğunun yapımında davalı şirkete ait hazır beton kullanıldığını, iş sahibi idarenin davaya konu beton yolu denetimlerinde yolun yüzeyinin bozuk olduğu, yolda soyulmalar ve çukurların meydana geldiği yönünde ihtar gönderdiğini, sonrasında bozuk yolun üzerine 10 cm kalınlığında silindir ile sıkılaştırılmış beton yapıldığını, ekstra yapılan bu işin başka bir beton firmasından alınan betonla yapıldığını, kusur durumunun ve zarar miktarının yapılacak olan bilirkişi incelemesi ile belirlenecek olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin ayrı ayrı uğramış olduğu zarar nedeniyle şimdilik fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 500,00’er TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davcıya teslim edilen hazır betonun hiçbir surette ayıplı olmadığını, bu durumun betonun teslimi öncesinde, teslim sırasında alınan numuneler üzerinde yapılan incelemeler ile sabit olduğunu, hazır betonun tüm standartlara uygun olarak üretildiğini, davacının iddiasına dayanak olarak sunduğu raporların beton döküldükten sonra yapılan inceleme sonucunda düzenlenmiş raporlar olduğunu, incelenen betonda herhangi bir kusur bulunması halinde bunun tek sebebinin davacının betonu yükleme taşıma, yerleşme imalat ve saklama koşullarındaki eksiklik ve aksaklıklardan kaynaklanmış olduğunu, davalının ürettiği beton tesisinde üretilen betonlardan alınan taze beton numunelerinde İTÜ tarafından kalite deneylerinin yapıldığını, davalı tarafa olumsuzluk bulunduğuna dair herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, davacının iddialarının asılsız ve çelişkili olduğunu, davacı tarafından kendi firma yetkililerine teslim edilen numunelerde sorun olmadığını, davalı şirkete bildirdiğini, teslim alınan betonun davacının kendi kamyonları ile taşındığını, betonun taşınması serilmesi, sıkıştırılması, bakımı ile ilgili beton üreticisinin sorumluluğu olmadığı gibi sözleşmede de buna ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığını, davacı tarafından OTDÜ’den alınan bilirkişi raporunun objektif olmadığı gibi tahmin ve öngörülere dayandığını, taraflar arasında imzalanan 02/07/2018 tarihli hazır beton sözleşmesinin ve ticari defter ve kayıtların delil olarak değerlendirilebileceğini, davacı tarafından İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/144 D.İş sayılı dosyasındaki tespit raporunda da aynı hususlar belirtilerek söz konusu betonun hangi firmalar tarafından üretildiğinin belli olmadığı, tesiste üretilen betonun kalite sonuçlarının değerlendirmesinin yapıldığı, belirtilen karot sonuçları uygulanmasının yanlış yapıldığını ve yerinde incelenen beton kalitesinin değerlendirildiğini, rapora itibar edilemeyeceğini, özellikle silindirle sıkıştırılmış beton yol gibi özel bir uygulamadan alınan karot sonuçlarının sadece beton kalitesini değil beton kalitesi ile birlikte taşıma yerleştirme bakım kalitesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, betonun transmiktar veya pompa ucunda davacıya teslimi ile davalının sorumluluğunun sona erdiğini, teslim anında betonda herhangi bir ayıp olmadığını, betonun taşınması işlenmesi ve saklanması koşullarında hatalar yapıldığını, istenen betonun özelliklerinin davacı tarafından belirlendiğini ve betonun ham maddelerinin davacı tarafından tek tek onaylandığını, davacının muayene ve ihbar külfetinin mevzuat uyarınca yerine getirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı iş sahibi tarafından yapılan yol çalışmasında birden fazla firmadan alınan hazır beton kullanıldığı, yoldaki bozukluğun hangi firmadan alınan hazır betondan kaynaklandığı, hazır betondaki kusurun imalattan mı yoksa kullanımdan mı veya taşımadan mı kaynaklandığı hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup, Dairemizin 14/09/2022 tarih ve 2022/2232 Esas, 2022/1452 karar sayılı kararı ile, dava değerinin 1.000,00 TL olduğu, miktar itibariyle dava değerinin istinaf kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle davacının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyiz talebi üzerine, Dairemizin 13/10/2022 tarihli ek kararı ile Dairemizin 14/09/2022 tarihli kararının miktar yönünden kesin olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz talebinin reddine karar vermiş; davacılar vekilince, temyiz talebinin reddine dair verilen 13/10/2022 tarihli ek karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22/12/2012 tarih ve 2022/5120 Esas, 2022/6001 Karar sayılı kararı ile, davanın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL üzerinden harçlandırılarak açıldığı, dosya içerisinde mevcut seçenekli olarak sunulan bilirkişi raporunda belirtilen miktarın istinaf kesinlik sınırının üstünde bir miktar olduğu, bu nedenle davanın miktar itibariyle kesinlik sınırının altında kaldığının söylenemeyeceği, bu nedenle davacının istinaf talebinin incelenmesi gerektiği gerekçesiyle, Dairemizin 13/10/2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Yargıtayın bozma ilamı sonrasında, Dairemiz’ce bozma ilamına uyularak duruşma açılmış ve yargılamaya devam edilmiştir. Dairemizce duruşmalı olarak yapılan incelemede, dosyada bulunan taraflar arasında yapılmış olan Hazır Beton Sözleşmesi, İTÜ ve ODTÜ’den alınan bilirkişi raporları ile dosyada alınan 21/03/2022 tarihli heyet raporlarının incelenmesi sonucunda davacının dava dışı Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin … ihale kayıt nolu sözleşmesi ile Saray-Kapaklı, Çerkezköy, Çorlu ve Ergene ilçelerinin muhtelif yollarında silindir ile sıkıştırılabilir beton işini … firması ile üstlendiği, diğer davacı …’in ise 22/06/2018 tarihli sözleşmede alt yüklenici olduğu, ihale ve alt yüklenicilik sözleşmeleri kapsamında Çorlu ilçesi, Türkgücü-Çeşme -Yeniçiflik mahalleleri arasındaki silindir ile sıkıştırılmış beton yol yapımını birlikte yaptıkları yolların yapımında çoğunlukla davalıdan teslim alınan betonun kullanıldığı ancak söz konusu yolun yapım işinde dava dışı başka firmalardan da beton alınarak kullanıldığı, davacı tarafın davalı tarafından teslim edilmiş betonun ayıplı olduğu bu nedenle yolda bozulmalar olduğu, bunu gidermek için tamir yaptığı 10 cm’lik kaplama yapmak zorunda kaldığını ve ek masraflar yaptığını iddia ederek bu ek masrafların tazmini talep ettiği, ancak dosya içeriğinde yer alan belge veya bilirkişi raporlarına göre iddia edilen yoldaki ayıpların davacıların davalıdan satın almış oldukları betonun kullanılması ve kullanılan bu betonun ayıplı olmasından kaynaklandığına ilişkin somut bir delilin bulunmadığı, davacıların ihale ile alınan yol yapım işinde davalı dışındaki başka firmalardan da beton aldığı davalı tarafından teslim edilen betonların üretim aşamasında alınan numune raporlarında herhangi bir ayıp tespit edilmediği, taraflar arasındaki 02/07/2018 tarihli beton sözleşmesinde satıcının betonu davacıya teslim ile yükümlü olduğu, teslimden itibaren taşıma muhafaza, dökme, silindir ile sıkıştırma gibi yükümlülüklerin davacıya ait olduğu, betonda var olduğu iddia edilen ayıpların davacının sattığı betondan kaynaklandığı veya davacıya teslimden sonraki aşamalarda meydana gelmiş olabileceği, teslim sırasında ayıplı olduğunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, davacının davasını kanıtlayamadığı anlaşılmakla, mahkemece davacının beton döküm işinden dolayı meydana gelen ayıpların giderilmesi istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açıldığından avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 11.000,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/05/2023