Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/262 E. 2023/788 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/262
KARAR NO: 2023/788
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2022
NUMARASI: 2021/572 Esas, 2022/1198 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş, Dairemizin kaldırma kararı sonrası mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı yine davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin 2017/969 Esas sayılı dosyasına verdiği 27/10/2017 tarihli dilekçesiyle, taraflar arasındaki anlaşma gereğince, müvekkili tarafından üretilen alüminyum folyo ambalaj malzemesinin davalının siparişe uygun olarak, ayrı ayrı partiler halinde, muhtelif zamanlarda davalıya teslim edildiğini, teslimi yapılan ürünlerin davalı şirket tarafından yurt dışına gönderildiğini, iş bedeline dair müvekkili tarafından tanzim edilen faturaların davalıya tebliğ edildiğini ancak fatura bedelinin davalı tarafça ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin müşteri şirketi olan ve Azerbaycan’da bulunan …’nin sahip olduğu süt fabrikası için davacı şirketten ” tereyağı ve peynir alüminyum folyo” satın aldığını, bu ürünleri Azerbaycan’a ihraç ettiğini, fabrikada dolum aşamasında bu ürünlerde yapışmama, yapıştıktan sonra tekrar açılma problemlerinin yaşanmasının akabinde dolum işlemlerinin durdurularak, bu mallardaki ayıpların davacı şirkete gönderilen elektronik postalar (e-mailler) ile bildirildiğini, yapılan bildirimlere rağmen davacı yanca iş bedeli alacağı için müvekkili aleyhinde icra takibi yapıldığını, ürünlerin ayıplı olması nedeniyle taraflarınca takibe haklı olarak itiraz edildiğini savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 07/06/2018 tarihli karar ile, davacıya siparişi verilen ürünlerin imalatının tamamlanarak davalıya teslim edildiğinin tarafların kabulünde olduğu, davanın niteliği gereği ispat yükümlülüğü kendisinde olan davacı tarafça mal teslimi ispatlandığına göre, malın ayıplı olduğu yönünde ileri sürülen def’inin davalı tarafça kanıtlanması gerektiği, malların tesliminden sonra takip tarihine kadar davalı tarafça herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığı, takip tarihinden sonra davacıya gönderilen 10/07/2017 tarihli ihtarnamenin, süresinde yapılmış geçerli bir ayıp ihbarı olarak kabulünün mümkün olmadığı, dolayısı ile sipariş edilip davalıya teslim edildiği ve bedelinin ödenmediği anlaşılan ambalaj ürünlerinin bedelinin tahsili için davalı borçlu hakkında girişilen ilamsız icra takibine yönelik davalının vaki itirazının haksız olduğu ve alacağın likit, itirazın da haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı borçlunun İstanbul …İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından yapılan itirazın iptaline, takibin talepnamedeki koşullar ile devamına, kabul edilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 11.876,22 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, mahkeme kararına karşı davalı vekilince 11/07/2018 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dairemizin 28/06/2021 tarih, 2019/82 Esas, 2021/1280 Karar sayılı kararı ile, mahkemece davalıya teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı hususunun tespitinden önce ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının irdelendiği ve davalı yanca takip tarihinden önce davacıya ayıp ihbarında bulunulduğu hususu kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; eser sözleşmelerinde ayıp ihbarının varlığının her türlü delille ispatlanabileceğinin Yargıtay (Kapatılan) 15.Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamalarında kabul edildiği gözetilerek, davalı yanca, ayıp ihbarının süresinde yapıldığı iddiası yönünden dosyaya delil olarak sunulan 24/08/2016 tarihinden başlayan, 26/09/2016, 05/09/2016, 02/09/2016, 03/09/2016, 05/09/2016, 06/09/2016, 13/10/2016, 22/11/20/6 ve 10/02/2017 tarihli elektronik posta mesajlarının değerlendirilmemesinin hatalı olduğu belirtilerek mahkemece öncelikle davalı yana hangi teslim tarihli mallarda ayıp olduğu ve takip konusu malın hangi parti mal olduğu husunun açıklattırılması, akabinde teslim tutanak tarihleri ile dosya kapsamında bulunan Hopa Gümrük İdaresi’nin evrakları ve davalı yanca davacıya gönderilen e-maillerin içerikleri ile tarihlerinin karşılaştırılmasının yapılarak, ayıp ihbarının TBK’nın 474.maddesi uyarınca süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, ayıp ihbarının süresinde yapıldığının tespit edilmesi halinde, uzman bilirkişiden rapor alınarak eser incelettirilmesi, varsa ayıpların niteliğinin TBK’nın 474. madde hükmünce değerlendirilmesi, iş sahibinin seçimlik haklarını düzenleyen TBK’nın 475. maddesi hükümlerinin gözetilmesi, varsa ayıp nedeniyle eserin tümden reddinin gerekip gerekmediğinin, yine ayıbın niteliğine göre eserin reddi gerekmiyorsa bedel indirimi ve varsa ayıptan kaynaklanan zararların saptanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece 28/12/2022 tarihli karar ile, dosyaya sunulan faturalar, sipariş formları, teslim belgeleri, gümrük evrakları ve e-posta yazışmalarından; davalının davaya konu mallar ile ilgili olarak e-posta yolu ile ayıp ihbarında bulunduğu ve malların ihracata konu olduğu da dikkate alındığında ihbarın yasal sürede yapıldığının kabulünün gerektiği, çözümlenmesi gereken bir diğer hususun ise; malların ayıplı olup olmadığı ve ayıp var ise ayıbın niteliğinin ne olduğuna ilişkin olduğu, bu hususun tespiti için mallar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasının zorunlu olduğu, ne var ki davalı vekilince 18/10/2022 tarihli dilekçesi ile ürünlerin imha edildiğinin ve inceleme yapılabilecek ürün bulunmadığının beyan edildiği, incelemenin Azerbaycan’da alınan rapor üzerinden yapılmasının talep edildiği, Azerbaycan’da alınan raporun davacı yanca kabul edilmediği, incelemenin her iki tarafın huzurunda yapılmadığı, söz konusu raporun bir yargı merciinin talimatı ile tanzim edilen raporlardan olmadığı, bu nedenle hükme esas alınmasının mümkün olmadığı ve böylece malın ayıplı olduğunu ispat yükü altında olan davalı tarafından ayıp olgusunun kanıtlanamadığı ve her ne kadar alacak faturaya dayalı ise de; uyuşmazlığın fatura bedelinden kaynaklanmayıp, ayıp savunmasından kaynaklandığı, bunun tespitinin de yargılamayı gerektirdiği, bu itibarla davacı yanın icra inkar tazminatı isteminin reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe yaptığı itirazın iptali ile takibin talepnamedeki koşullarla devamına, alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili 18/01/2023 tarihli istinaf dilekçesiyle, yerel mahkeme kararında, söz konusu mallar için gönderilmiş e-posta yolu ile süresinde ayıp ihbarında bulunulduğuna yönelik hukuka uygun olarak karar verilmişse de; kararın devamında yer alan ayıbın tespitinin yapılamadığına yönelik kararın hukuka aykırı olduğunu, Azerbaycan’da alınan bilirkişi raporunun usule ve hukuka uygun olduğunu, cevap dilekçelerinin 4. sayfasının son paragrafında açıkça; “İş bu malların Türkiye’ye iadesi söz konusu olup, malların Türkiye’ye iade edildikten sonra üzerlerinde bilirkişi incelemesi yapılabileceği gibi mahkemece karar verildiği takdirde mallar üzerinde Azerbaycan Mahkemelerine talimat yazılmak suretiyle uzman bilirkişi marifetiyle istinabe yoluyla inceleme de yaptırılabilir.” şeklinde açıkça taleplerinin bulunduğunu, aradan geçen 5 sene boyunca, malların incelemesi için Azerbaycan Mahkemelerine talimat yazılması taleplerinin kabul edilmediğini, herkes iddiasını ispat ile yükümlü olsa da istinabe taleplerinin bu kadar zaman süresince değerlendirilmemesinin hukuka aykırılık yarattığını, davaya konu malların 2016 senesinde teslim alındığını, yerel mahkemenin kararını verdiği 2022 tarihinde aradan 6 sene geçtiğini, bu 6 senelik süreçte, velev ki malların imha edilmediği, Türkiye’ye geri gönderildiği ve yerel mahkemenin aradığı anlamda bir bilirkişi incelemesi yapıldığı varsayıldığında da bu davada hukuka uygun bir rapor alınamayacağını düşündüklerini, davaya konu malların, “küçük paketler halinde tereyağ ve peynir alüminyum folyo” olduğunu, bunlar fabrikada dolum yapılırken, kapaklarında yapışmama sorunu tespit edildiğini, bu malların yapışkanlık özelliği olmaması sebebiyle ayıp ihbarında bulunulduğunu söz konusu malların yapışma özelliğinin olmaması sebebiyle yaşanan bu durumun, aradan 6 sene geçmesi ile daha da vahim bir hal alacağını, 6 sene sonra yapılacak bir bilirkişi incelemesinde bu ürünün hiç yapışmadığının görüleceğini, bu sefer de karşı tarafın “aradan geçen süreçte, ürünün üzerindeki yapışkanın özelliğini yitirmesi” itirazını ileri sürebileceğini, nitekim bir çok malzemede olduğu gibi burada da ürünün hava ile temas etmesi halinde, özelliğinin de kaybolduğu veya azaldığının da açık olduğunu, davaya ilişkin, dava konusu mallarda ayıp olduğunun süresinde davacıya bildirildiğini, malların yurt dışında olması sebebiyle yabancı resmi makamlar tarafından hemen bir delil tespiti yaptırıldığını, söz konusu bu delil tespitini içerir bilirkişi raporunu göz ardı etmenin hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 04/05/2016 tarihli sipariş teyit formu ile davacı yüklenici tarafından davalı şirkete tereyağı ve peynir alüminyum folyo imal edilmesi konusunda anlaşma yapıldığı, davacı yüklenici yanca üstlenilen işin davalı iş sahibine teslim edildiği ve toplam iş bedeli ile takip konusu mal mikrına ilişkin bedelin davalı yanca ödenmediği hususlarında yanlar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.İhtilaf; davacı yanca üretilip davalıya teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp varsa ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasındadır. Somut olayda; davacı iş bedelini istemiş, davalı işin bir kısmının ayıplı olduğunu bildirmiş olup, mahkemece davalıya teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı hususunun tespitinden önce ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı irdelenmiş, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusuna yapılan inceleme sonrasında davalı yanca takip tarihinden önce süresi içerisinde davacıya ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulüne karar verilmesi isabetli olmuştur. Ancak; eldeki davada süresi içinde ayıp ihbarı yapıldığı tespit edilmiş olsa da, davalı şirket ayıbın varlığını, derecesini ve niteliğini de ispatlamak zorundadır. Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. MK.’nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat şuralından çıkarılan bu sonuç, Yargıtay ( Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin bir çok kararında “kural olarak eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir.” şeklinde ifade edilmiştir. Kural olarak, maddi vakıa niteliğinde bulunan ayıplı imalat savunmasının her türlü delille ispatlanması mümkünse de, teknik bir konu olan ürün üzerindeki ayıbın varlığı, derecesi ve niteliği, bilirkişi incelemesini zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda yapılan incelemede; mahkemece davalı yana ayıplı olduğu iddia olunan malların yerinin bildirilmesi için kesin süre verildiği, davalı vekilince dosyaya sunulan 18/10/2022 tarihli dilekçede malların yurt dışında imha edildiği, Türkiye’de üzerinde bilirkişi incelemesi yapılabilecek bir mal bulunmadığının bildirildiği görülmüştür. Bu durumda davalı yanca ayıplı olduğu iddia edilen ürünler bilirkişi incelemesi için sunulamadığından davalı yanca ayıbın varlığının ispatlanamadığının kabulü gerekmektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece anılan kanun maddesi ve Yargıtay kararları gereğince işin ayıplı yapıldığının ispat yükünün davalı iş sahibi tarafta olduğu, bu doğrultuda sunulan delillerin işin ayıplı yapıldığını ispatlar nitelikte olmadığı ve bu suretle davacı yanın bakiye iş bedelini talep etmekte haklı olduğu sonucuna varılarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2022 tarih ve 2021/572 Esas, 2022/1198 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 4.056,32 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.015,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.041,32‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.