Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/1793 E. 2023/1238 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1793
KARAR NO: 2023/1238
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2023
NUMARASI: 2023/318 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 09/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye hakediş alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen ara karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 06/05/2019 tarihinde imzalanan ve içeriğinde EPC kontrat olarak anılacağı belirtilen sözleşme ile Yeniköy-Kemerköy Termik Santralindeki bazı elektrik işlerini müvekkili şirketin üstlendiğini, işin yapılıp davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin alacaklı olmasına rağmen bu alacaklarını halen tahsil edemediğini, davalı şirketin, sözleşmenin yürürlüğü süresince sözleşmeye dayalı hakkedişleri neredeyse 3 yılı aşkın bir süredir vaktinde ve vadesinde ödemekte geciktiğini, halen dahi temerrüde düşmüş vaziyette olduğunu, sözleşmenin 13.7 maddesi uyarınca ödeme vadesinin 60 gün gibi uzunca bir süre olduğunu, buna ilave olarak sözleşmenin 7.maddesinde anlaşmazlıkların yargıya intikali öncesinde 42 gün gibi yine uzunca bir müzakere süresi getirildiğini, bu minvalde, müvekkili şirketin sözleşmesel yükümlülüklerinin gereğini yerine getirdiğini, sözleşmede belirlenmiş sürelerin de üzerinde bir süre iyi niyetle beklediğini, netice itibariyle bir sonuç alamadığı için 2021 yılına gelindiğinde, birikmiş alacak miktarı olarak 377.605,97 Avro ve 2.419 Doların ödenmesi için Kadıköy … Noterliği’nin … yevmiye numarası ile gönderdikleri ihtarname çerçevesinde yasal yollara başvurulacağının bildirildiğini, ancak yine bir yanıt alınamaması üzerine teminatlara dair kesintiler de gözetilerek alacak talep miktarları oluşturulduğunu ve defterde kayıtlı alacak miktarlarının da altında kalan taleplerin gündeme getirildiğini, o tarihe dek mevcut borç durumunu gösterir ve yazılı borç ikrarı niteliğini haiz cari hesap mutabakatlarına konu 177 bin avro civarında bir miktarın davacı müvekkili şirket alacağı için İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/235 Değişik İş sayılı dosyası üzerinden 2021/244 Karar sayılı ihtiyati haciz kararı verildiğini ve 15/04/2021 tarihinde işleme konulduğunu, akabinde davalı/borçlu tarafça Bakırköy … Noterliği üzerinden gönderilen 27/04/2021 tarih ve … yevmiye sayılı fesih ihtarnamesi ile ifa edilmemiş işlerin ifasından vazgeçildiğinin belirtildiğini, müvekkili şirkete işlerden el çektirilen tarihe dek yapılmış işlere dair düzenlenerek gönderilmiş faturaya yönelik davalı/borçlu tarafça bir iade faturası düzenlendiğini, bu iade faturasının Kadıköy … Noterliği’nin 10/09/2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı/borçlu tarafa iade edildiğini, müvekkili şirket tarafından başarı ile gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde 18 adet hakkediş dosyasının 17 tanesinin sorunsuz kapatılabildiğini, yine bu doğrultuda GİB üzerinden ticari fatura şeklinde oluşturulmuş faturalardan sonuncu fatura hariç tamamının itiraz görmeden kayıtlara geçtiğini, müvekkili şirkete işlerden el çektirilmesi sürecine denk gelen 18 nolu son hakkediş dosyası ve son faturaya ilişkin olarak davalı tarafça anlaşmazlık çıkartıldığını, takip eden süreçte, sözleşme gereği yapılması gereken nakit teminat kesintileri de gözetilerek bakiye müvekkili şirket alacaklarının hakkediş sırası ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarında icra takibi konusu edildiğini, 4 ayrı icra takip dosyasına vaki davalı/borçlu itirazlarına karşı, (ilk iki icra takibi için) iptal davaları açıldığını, diğer iki icra takibinin ise arabuluculuk aşamasında olduğunu, bu davaların İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/547 Esas ve (müvekkili şirkete el çektirildiği için yarıda kalan ve sözleşmenin 2.fazından kaynaklanan alacaklara dair) İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/41 Esas sayılı dosyaları üzerinden görülmeye devam ettiğini, 03/02/2023 tarihinde İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde görülen ilk itirazın iptali davalarının lehe karar ile sonuçlandığını, ardından gelen süreçte İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde devam eden ikinci itiraz iptali davalarında ihtiyati haciz kararı verildiğini, 1.faz işlere dair fatura alacaklarına ilişkin 2021/547 Esas sayılı dosyası üzerinden defter incelemesinin gerçekleştirildiğini, sunulan raporda müvekkilinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olduğunun aksi yönde bir ayıp vb. ihtarında bulunulmadığının belirlendiğini, bu çerçevede birbiri ile örtüşen taraf defter ve kayıtlarında, bu iki davaya konu alacak miktarının çok üzerinde bir alacak kayıtlı bulunduğunun da açıklığa kavuştuğunu, yapılan defter incelemesinde müvekkili şirketinin 574.000,00 Avronun üzerinde alacaklı olduğunu ortaya serildiğini, buna nazaran müvekkili şirketin, faturalar üzerinde mahsuplaştığı davalı/borçlunun düzenlediği kamp giderleri vb. alacaklarını, taleplerinin kapsamı dışında tutarak, bugüne dek başlattığı yasal işlemler ile toplamda 404.000,00 Avro civarında bir alacağı dava konusu ettiğini, kaldı ki yine bilirkişi raporlarında işaret edildiği üzere davalı taraf defterlerinin de müvekkili şirket lehine 325.000,00 Avronun üzerinde bir borca işaret ettiğini, toplam talep konusu ile davalı/borçlu şirket kayıtlarının farklılaşma nedeninin ise … tarafından iade faturası düzenlenmesi olduğunu, ikinci itiraz iptali davasında alınan bilirkişi raporunda 18 nolu hakediş dahil tüm işlerin tamamlandığı belirtildiğinden bahse konu iade faturasını gerektirecek bir husus bulunmadığını, sözleşmenin davalı/borçlu tarafından haksız ve hukuksuz, yersiz ve dayanaksız bir şekilde feshedildiğini, davalı/borçlu şirketçe sebepsiz, keyfi ve tek taraflı bir fesih tercih edilmiş olması bakımından, sözleşmenin 33.11.maddesinin atfı ile 33.9.maddesi uyarınca, bugüne dek ödemelerin de tamamlanmış olmasının icap ettiğini, işlerin geldiği aşama ve hükmen kabul nedeni ile nakit teminat kesintilerinin de iadesinin gerektiğini, müvekkilinin bizzat sözleşme gereklerini yerine getirmek sureti ile bugüne dek ödemesine hak kazandığı ancak henüz tahsil edemediği muaccel hakkedişler toplamının 400.000,00 Avronun üzerinde olduğunu, eldeki davada ise, tahsilde tekerrür arz etmemesi amacıyla önceki icra takipleri ve garanti teminatı olarak ayrık tutulması gereken miktarlar hariç bırakılarak sadece 85.220,67 Avronun davalı/borçlu taraftan talep edildiğini, ancak davalı/borçlunun, hakkediş vadelerinin dolmasının üzerinden uzunca bir süre geçmiş olan 85.220,67 Avro tutarındaki borcunu hala ödemediğini ve bu hususlarda evvelce ihtar edilmiş olması bakımından temerrüde düştüğünü, somut olayda muaccel ve likit bir alacak söz konusu olduğunu, borçlarını ödememe konusunda ısrarcı davranan davalı/borçlunun diğer dosyalardan alınan bilirkişi raporları çerçevesinde kendi defter kayıtlarının da aleyhine delil niteliğinde olduğunu, yine bu raporların yapılan sözleşme konusu işlerin geldiği seviyeyi de gösterdiğini, eser sözleşmelerinin niteliği gereği ihtiyati haciz kararına mâni bir durumun da söz konusu olmadığını ileri sürerek ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı/borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirket tarafından üstlenilen işlerde henüz kabulleri dahi yapılmamış olan, garanti süreleri dahi işlemeye başlamamış olan işler bulunduğunu, üstelik sözleşmenin 3. bölümü olan Sözleşmenin Genel Koşullarının 11.1. maddesine göre işlerin uygunluğunun değerlendirileceği ve tek tek sıralanan geçici kabul şartlarının hiçbirisi davacı tarafından sağlanamadığından geçici kabul sürecine dahi erişilemediğini, davacı yanın delil olarak bildirdiği dava dosyalarının yargılamasının halen devam ettiğini, kesinleşmiş bir karar bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında, davacının yapımını taahhüt ettiği işlere ilişkin şartlar ve ödeme vadelerinin belirlendiğini, sözleşmenin “Ödeme Şartları ve Fiyat Kırılımları” başlıklı 4 numaralı ekinde ödemelerin vadelerinin belirlendiğini, bu madde uyarınca faturaların ödenmesi için gerekli olan şartların eldeki davanın ikame edildiği tarihte henüz gerçekleşmediğini, bu süreç tamamlanmadan davacının alacaklarının muaccel hale gelmeyeceğini, ayrıca ilgili işlerin geçici olarak dahi kabule şayan olup olmadıklarının belirlenmesinin olanaksız olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin temerrüde düştüğünden ve alacağın muacceliyetinden bahsetmenin hukuken mümkün bulunmadığını, sözleşmenin 13. Maddesi uyarınca müvekkili şirketin ödemeleri durdurma, kesinti yapma hakları sözleşme hükmü ile tanındığı karşı tarafça da kabul edilmiş iken muaccelliyet şartının gerçekleşmediğinin ve hatta alacağın varlığının dahi tartışmalı hale geldiğinin izahtan vareste olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı şirketin müvekkili şirketten herhangi muaccel alacağının bir an için var olduğu kabul edilse dahi, müvekkilinin davacıya karşı ödemezlik def’i ve takas/mahsup def’i ileri sürme hakkı olduğunu, davacı tarafın sözleşmeye aykırı ve geç ifası sebebiyle meydana gelen gecikme cezası, davacı nam ve hesabına yapılan işlemler ve benzeri iş ve eylemler sebebiyle müvekkili şirketin 200.000,00 Euro üzerinde muaccel alacağının bulunduğunu savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 25/09/2023 tarihli ara karar ile, davacı tarafça delil olarak sunulan belgelerin yaklaşık ispatın gerçekleştiğini kabule yeterli olmadığı, alacağın varlığı ile muaccel olup olmadığı hususlarının yargılamayı gerektirdiği, karşı tarafın mallarını kaçırmaya yönelik işlemler yaptığına yönelik bir emarenin de bulunmadığı, belirli bir adresinin olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin şartları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, dava konusu alacağın, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir alacak olduğu için ihtiyati haciz kararı verilmesi açısından mal kaçırma, gizleme kastı veya hileli işlemde bulunma şartı aranmasına gerek bulunmadığını, gelinen aşamada, aradan geçen oldukça uzun (3 yılı aşkın) bir süredir müvekkili şirketin alacaklarına kavuşamamış olmakla birlikte, asıl iş veren kabullerinin tamamladığı duyumlarının alındığını, bu bakımdan TTK md.1530 hükümleri çerçevesinde kabul işlemlerinin tamamlandığı varsayılarak teminatların da çözülmesi gerektiğini, taraflar arasında, Yargıtay kararları ile uyarlı olarak ödeme vadelerini içerir şekilde düzenlenmiş, tarafların müşterek mutabakatlarını ortaya koyan yazılı ve imzalı bir sözleşme ve karşı taraf yetkililerinin imzalarını havi pek çok hakkediş evrakı, 1.ünite işlere dair teşekkür mektubu ve cari hesap mutabakatları gibi sair evrak bulunduğunu, sadece tek taraflı düzenlenmiş fatura alacağına dayalı bir talep söz konusu olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. İİK’nın 257. maddesinde; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun belirli bir yerleşim yerinin bulunmaması veya mallarını gizleme, kaçırma, kaçma gibi alacaklının haklarını ihlal eden eylemlerde bulunması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Aynı kanunun 258. Maddesinde de; ihtiyati haciz talep eden tarafın, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ve yasal delillerle ispat etmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; alacağın varlığı, miktarının tespiti ve muacceliyet hususları yaklaşık ispat ölçütünde kuvvetle muhtemel olmadığından mahkemece davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2023 tarih ve 2023/318 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.