Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/1682 E. 2023/1168 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1682
KARAR NO: 2023/1168
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2023
NUMARASI: 2023/134 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Nama ifaya izin
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 15.04.2016 tarihli kira sözleşmesinin 3.1. maddesi’nde; inşaata dair her türlü projenin tarafların mutabakatıyla düzenleneceğine dair açık hüküm bulunduğunu, davalı kiraya verenin, kiracının oluruna sunmaksızın kendi hazırlattığı elektrik ve mekanik projeleri belediyenin onayına sunarak onaylattırmış olması ile 05.06.2020 tarihli teslim tutanağı ve ek protokolün 8.maddesi’nde; projede yapılacak değişikliğe muvafakat edeceğini belirtmiş olduğunun, tadilat projeleri için idareye başvurulması amacıyla gerekli izni göstermemiş olmasının sözleşmeye bağlılık ilkesini ihlal ettiğini, taraflar arasında akdedilen Kira Sözleşmesinin 3.1. maddesinde; inşaata dair her türlü projenin tarafların mutabakatıyla düzenleneceği hususunda tarafların anlaştıklarını, sözleşmenin 3.4.maddesinde ise kiracının inşaatın her safhasında inşaat sürecini takip etme hak ve yetkisine sahip olduğunun belitildiğini, davalının inşaata başlamasının ardından müvekkili kiracının, sözleşme gereği denetim faaliyetlerini gerçekleştirdiğini, bu denetimler sırasında, elektrik ve mekanik projelerin taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesine aykırı olduğu, bu projelere göre mecurun hastane olarak kullanımının mümkün olmadığı ve bu projelerin müvekkil şirketin bilgisi dışında Ataşehir Belediyesine sunularak onaylatılmış olduğunun tespit edildiğini, ilgili projelerin davalıdan talep edildiğini, davalının ilgili projeyi müvekkili ile paylaşılmadığını, müvekkili şirketçe belediyeden bu projelerin temin edildiğini, yapılan incelemede bu projelerin karşılıklı mutabakat ile hazırlanan projeler olmadığı ve söz konusu projenin hayata geçmesi halinde binanın o haliyle sözleşmenin amacı olan hastane olarak kullanılamayacağının görüldüğünü, mevcut projelere göre yapılacak binada hastane faaliyetinin gerçekleştirilmesinin kamu sağlığını tehdit edeceği ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağı davalıya iletilerek eksik ve yanlış uygulamaların giderilmesini talep eden mailler gönderilip ihtarnameler keşide edildiğini, davalı tarafından olumlu bir dönüş alınamadığını, davalı tarafından cevap dilekçesinin ekinde sunulan hangi tarihte dahi imzalandığı belli olmayan muvafakatname içeriğinde tüm ruhsat ve proje değişikliklerinin müvekkili tarafından kabul edildiğine dair ibarenin yer almadığını, müvekkilinin bilgisi olmadan belediyeye sunulup onaylatılan projeye muvafakat edilmediğini, söz konusu projeye göre binanın hastane faaliyetini gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı çekilen ihtarname ve gönderilen mailler ile davalıya bildirildiği, müvekkili tarafından hazırlatılmış olan mekanik ve elektrik projelerin hem CD formatında hem de A3 kağıda basılı olarak davalıya gönderildiğini, davalı tarafından olumlu bir dönüş alınamayınca; davalı şirket tarafından sözleşmeye aykırı olarak kiracının muvafakatini almaksızın, aynı zamanda binanın hastane olarak kullanılmasına uygun olmayan projelerin belediyeye onaylatılması ve inşaat faaliyetlerinin binanın “hastane olarak kullanımına uygun olmayan projelere” dayanılarak sürdürülmesi sebebiyle TBK m.113/1 hükmü uyarınca ilgili edimlerin kiracı müvekkili şirket tarafından ifasına izin verilmesine yönelik tedbir talepli İstanbul Anadolu 19.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/294 Esas sayılı dosyası üzerinden Nama İfaya İzin Davası ikame edildiğini, bu davada tedbir taleplerinin kabulü ile davalının kiralanandaki inşai faaliyetlerinin durdurulmasına karar verilmesi üzerine davalının, kiralananın kira sözleşmesine uygun şekilde kullanımı için gerekenlerin yapılacağı hususunda mutabık kalarak sulh olduğunu belirtmesi üzerine müvekkilinin 28.05.2020 tarihinde davadan feragat ettiğini, davalı yanın sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğinin, müvekkili şirketin mecurda hastane işletmekte olduğunu, halihazırda faaliyetine devam etmekle birlikte, müvekkilinin nitelikli bir hastane olarak kamu sağlığı hizmetine devam edebilmesi adına ilgili belediyeler nezdinde yapması gereken müracaatlar, alması gerekli onaylar bulunduğunun, belediye ise söz konusu müracaatın kiracı değil, taşınmazın sahibi tarafından yapılması şartı aradığının, davalı yanın işlemleri, onay süreçlerini sürüncemede bırakmak suretiyle mevcut bu imkansızlığı yaratarak müvekkili şirkete bir kısım haksız ve hukuka aykırı taleplerini kabul ettirmeye çalıştığını, davalının dava konusu hususlarda taraflarına yetki, izin verilmesini engellemeye çalışması kötü niyetli hareket ettiğinin ve kendi lehine başka menfaatler elde etmeye çalıştığını, dilekçede açıklanan nedenlerle davalının, projelerde gerekli değişiklik yapılması gerektiğini kabul etmesine ve buna ilişkin gerekli işlemlerin yapılmasına muvafakat edeceğini bildirmesine rağmen sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmeyerek taraflar arasında imza altına alınmış olan sözleşme ve protokollere aykırı hareket etmiş olduğunu, tedbir taleplerinin ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalının, dava konusu mecurun, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli olarak teslim etme yükümlülüğüne/borcuna aykırı davrandığını, müvekkili kiracının ise projeyi sözleşmeye uygun hale getirmeye çalışarak sözleşmesel özen yükümlülüğünü eksiksiz olarak yerine getirdiği ve aynı zamanda taşınmazın imara aykırılıklarının ruhsata bağlanması amacını taşıdığı hususları birlikte değerlendirildiğinde TBK m.113 kapsamında nama ifa taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, kiraya verenin teslim borcunu ifa etmiş sayılabilmesi için ise kiralananın sözleşmede amaçlanan kullanıma uygun bir şekilde teslim edilmiş olması şartı arandığının, taraflar arasında imzalanan 05.06.2020 tarihli protokolde davalı tarafından kiralananın sözleşmeye uygun şekilde müvekkiline teslim edildiği ifade edildiğini, ancak söz konusu teslim tutanağının düzenlenmesinden kısa bir süre sonra açılan tespit davasında Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/39 D.İş dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda teslim edilen binada elektrik ve mekanik tesisatta bulunan eksikliklerin olduğu detaylı bir şekilde belirtildiğini, somut olayda davalı tarafından bu maddede sayılan işler yerine getirilmeden teslim gerçekleştiğini, taraflar arasında akdedilen Kira Sözleşmesinin 3.1. maddesinde, dava konusu mecurun kaba inşaatının davalı şirketçe yapılacağı ve inşaatın hastane olarak kullanılacak şekilde gerek imar ve gerekse ilgili mevzuatlara uygun olarak inşa edilerek, kaba inşası bitmiş vaziyette davacı müvekkil şirkete teslim edileceği, teslimden itibaren kalan inşaat ve dekorasyon işlerinin ise müvekkil şirketçe yapılacağı hüküm altına alınmış olmasına karşın, söz konusu bilirkişi raporunda açıkça mevcut aykırılıkların 2020 yılının Haziran ayından önce mevcut olduğunu, yapıların emsali ile meri imar planındaki emsallerin örtüşmediğini, mevcut hali ile yapıların ruhsata bağlanmasının mümkün olmadığını, yeni projelerin hazırlanması gerektiğinin net bir biçimde ifade edildiğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar teslim tutanağında kiralananın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği belirtilmiş olsa dahi, aslında davalı kiraya verenin TBK m.301 anlamında sözleşmede kararlaştırılan amaca uygun teslim etme yükümlülüğüne aykırı davrandığını, Ataşehir Belediye Başkanlığı tarafından müvekkili aleyhine verilen imar para cezasının iptali talebiyle açmış oldukları İstanbul 12. İdare Mahkemesinin 2021/1977 Esas Sayılı dosyası üzerinden ikame edilen iptal davasında mahkemece; 2023/706 karar sayılı, 29/03/2023 tarihli karar ile ilgili para cezasının iptaline karar verildiğini, dava konusu işlemler ile ilgili tedbir mahiyetinde müvekkili şirkete yetki ve izin verilmesinin, işbu davada taraflarınca yetki istenilen hususlardan ilkinin 1/1000 plan değişikliği için ilgili belediyeler nezdinde gerekli başvuru ve onay işlemlerinin takibi için yetkinin verilmesi olduğunu, yetki istedikleri diğer bir hususun da mecur ile ilgili gerek ilgili belediyeler gerekse Sağlık Bakanlığı ile İl Sağlık Müdürlüğü tarafından istenilecek olan projelerin hazırlatılması, onaylanması için gerekli işlemleri yapmak ve yaptırmak hususu olduğunu, söz konusu hususlarda tarafımıza yetki ve izin verilmesi her iki tarafın da lehine olup işbu hususun davalı şirket nezdinde aleyhe herhangi bir durum yaratmadığını, taraflarınca ikame edilen işbu nama ifa davasının konusu maddi bir olayın varlığına ilişkin olmayıp, aksine müvekkilinin imzalamış olduğu sözleşme ve protokollerin ahde vefa ilkesi uyarınca ayakta kalıp uygulanabilmesi ve yine dava konusu mecurun taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak kiralanma amacına uygun bir hale getirilebilmesi amacına ilişkin olduğunu, tedbir taleplerinde her iki tarafın da hukuki yararının olduğunun sabit olduğunu, davalının söz konusu edimleri yerine getirmemesinin altında yatan amaçlarından birinin aylık kira bedelinin 5 milyona çıkartarak fahiş miktarda artırmak olduğunu, müvekkili şirketin … Sağlık Grubu çatısı altında faaliyet gösterdiğini, … Sağlık Grubu Türkiye genelinde İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Konya, Samsun, Sivas olmak üzere 7 ilde 14 hastane ile hastalarına hizmet verdiğini, dava konusu taleplerin ilişkin olduğu Ataşehir de bulunan binayı da sağlık hizmeti vermek üzere kiralamakla birlikte mülk sahibi davalı ile akdedilen sözleşmelere güvenerek, mecurda ciddi yatırımlar yaptığı, yapmaya devam ettiği, faaliyetine aktif olarak devam etmekte olduğundan yatan hasta dahil olmak üzere, hasta portföyünün yoğun bir hastane olduğunu, bir yandan sağlık hizmetine devam ettiğini, bir yandan da mecurda mevcut izah olunan sıkıntılar nedeniyle sürekli Belediyenin, İl Sağlık Müdürlüğünün denetim ve ihtarlarına/cezalarına maruz kalmakta, davalı yanın haksız ve hukuka aykırı, ısrarlı şekilde ifadan kaçınması sebebiyle her an faaliyetinin sonlanması tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, dava konusu edimlerin yerine getirilmesi amacıyla taraflarına tedbir mahiyetinde yetki ve izin verilmemesi halinde müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğrayacağını, işbu hususa ilişkin olarak Doç.Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada; “Davalı kiraya veren tarafından tadilat projeleri için idareye başvurulması amacıyla gerekli izni göstermemesi” denilerek, dava konusu işlemler hakkında yetki ve izin verilmemesi durumunda borcun ifasının imkansız hale geleceğinin ifade edildiğini belirterek, tedbir mahiyetinde müvekkili şirkete tensiben yetki verilmesi taleplerinin kabulü ile takdiren teminatsız, işbu taleplerinin uygun görülmemesi halinde 1.000.000,00-TL teminat karşılığında ya da mahkemece uygun görülecek teminat mukabilinde öncelikle müvekkili şirkete yetki ve izin verilmesine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise re’sen tayin edilecek işbu konularda tam yetkili bir inşaat mühendisi ve hukukçunun atanarak müvekkili ile davalı şirket nam ve hesabına işlem yapmak üzere yetki ve izin verilmesine, yargılama neticesinde; davalarının kabulü ile davalı yanın taraflar arasındaki sözleşmelere aykırılık teşkil eden başvuru ve işlemler yönünden yarattığı muarazanın meni ile davalı yanın ifadan kaçındığına ilişkin edimlerin masraflarının TBK’nun 113 madde hükmü kapsamında davalı adına ve namına ifası için müvekkili şirketçe ifasına izin verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece 31/05/2023 tarihli ara karar ile; davacı vekilinin tedbir talebinin HMK 389. maddeleri kapsamında incelenmesinde istemin uyuşmazlığı çözecek veya hükmün infazını sağlayacak şekilde talep içerdiği belirterek davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 15/04/2016 tarihli Kira Sözleşmesi, 12/09/2019 tarihli Protokol ve 05/06/2020 tarihli Teslim Tutanağı ve Ek Protokol imzalanmış olup işbu sözleşmeler /protokoller ile taraflar; mülkiyeti davalı şirkete ait olup İstanbul ili, Ataşehir ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parselde kayıtlı olan arsa niteliğindeki taşınmaza davacı şirket tarafından sözleşme hükümleri doğrultusunda hastane binası inşa edilmesi ve inşa edilecek binanın sözleşmede belirlenen şartlar doğrultusunda müvekkil şirkete hastane olarak kullanmak üzere kiralanması hususunda anlaşmaya varıldığını, Kira Sözleşmesinin 3.1. maddesinde; “…kiralananın inşasına ilişkin uyulması gereken prensipler sözleşme ekinde yer almaktadır.( Ek-2- Kaba İnşaat prensipleri). İnşaata dair her türlü proje, tarafların mutabakatıyla düzenlenecek ve kiralanan, ilgili belediyece onaylanan inşaat projesine ve EK- 2deki prensiplere riayet edilerek kiralayan tarafından inşa edilecektir…” denilmekle, inşaata dair her türlü projenin tarafların mutabakatıyla düzenleneceği hususunda taraflar anlaşma sağladıklarını, taraflarınca açılan ilk Nama İfa davasında mahkemece 11/05/2020 tarihli ara karar ile tedbir talebimizin kabulü ile davalının mecurdaki inşai faaliyetlerinin durdurulmasına karar verildikten sonra davalı şirketin, müvekkilin bilgisi, onayı dışında belediyeye onaylattığı projelerin sözleşmeye/mecurun kiralanması amacına uygun hale getirmek amacıyla taahhütte bulunmuş olması, feragatten sonra imzalanan 05.06.2020 tarihli Teslim Tutanağı’nda tadilat projesine onay vermesi, belediyeye onaylatılan projelerin yapılacak binanın hastane olarak kullanılmasına uygun olmadığını kabul ettiğini, dolayısıyla davalı tarafından dava konusu sözleşme ve protokollere aykırı hareket edildiğinin kendisinin de kabulünde olduğunu, nitekim dosyaya sunulan Doç. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, dosyada mevcut taraf delilleri incelendiğinde, kiracı tarafın, projelerin kiraya veren tarafından kendisine sorulmadan belediyeye onaylatıldığı iddiasına karşın kiraya verenin bunun aksini ispat edecek herhangi bir delil sunamadığının görüldüğü, dolayısıyla davalı kiraya verenin, kiracının olurunu almadan projeleri belediyeye onaylatmasının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği, bunun yanı sıra davalı kiraya veren tarafından kiracının oluru alınmadan belediyeye sunulan projelerin, sözleşmeye uygun bir binanın ortaya çıkmasına elverişli olmadığı, davacı/kiracının durumu kiraya verene bildirilmesi ve kiraya veren tarafından bu hususun inkarı sonrasında davacı/kiracı tarafından bağımsız firmalara yaptırılan incelemede, mevcut projelere göre yapılacak binada hastane faaliyetinin gerçekleştirilmesinin kamu sağlığını tehdit edeceği ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağının tespit edildiği, 12/09/2019 tarihinde imzalanan protokolde, halen devam etmekte olan kiralananın inşaatının bundan sonraki aşamalarında müvekkil tarafından yapılacak proje değişiklik taleplerinin mevzuata uygun olması koşuluyla davalı yan tarafından kabul edileceği ifade edildiği ; yerel mahkemece işbu husus değerlendirilmeye alınmaksızın tedbir isteminin reddi yönünden karar tesis edilmesinin hukuka uyarlılık bulunmadığı, davalının sözleşmeye bağlılık ilkesine aykırı hareket ederek aynı zamanda hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük ilkelerini ihlal ettiğini ve söz konusu durumun hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu hususuna vurgu yapıldığını, hal böyle iken, tedbir isteminin kabulü gerekirken yerel mahkemece talep olunan istemin reddine karar verilmesinde hukuka uyarlılık bulunmadığı, 05/06/2020 tarihli “teslim tutanağı ve protokol” başlıklı belgenin 8. maddesi’nde müvekkilinin, ilgili protokolün ek-2’sinde yer alan tadilat projesi kapsamında onaylı yapı ruhsatlarında ve eki projelerinde değişiklik yapmak istediği, davalı kiralayanın buna ve tadilat projesinde ilgili belediye tarafından talep edilecek değişikliklerin yapılmasına muvafakat ettiği açıkça belirtilmiş olduğundan; bu minvalde halihazırda tedbire konu taleplerinin tümünün davalı tarafından daha en başında kabul edilmiş hususlar olduğu, davalının sunulacak projeyi davacının oluruna sunmak suretiyle değil, aynı zamanda binanın hastane olarak kullanılmasına uygun olmayan bir projeyi sunmak ve kiralananı sözleşme amacına uygun olmayan şekilde teslim etmek suretiyle de sözleşmeye aykırı davrandığını, huzurdaki davada taraflarınca yetki istenilen hususlardan ilki 1/1000 plan değişikliği için ilgili belediyeler nezdinde gerekli başvuru ve onay işlemlerinin takibi için yetki verilmesi olduğunu, dava konusu işlemler hakkında yetki ve izin verilmemesi durumunda borcun ifasının imkansız hale geleceği belirterek yerel mahkemenin tedbirin reddi kararının kaldırılmasını ve 31/05/2023 tarihinde verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına, müvekkili şirketin kamu sağlığına hizmet eden aktif bir hastane olması nedeniyle, ilgili kurumlar nezdinde yerine getirmesi gerekli sorumlulukları dikkate alınarak, uğrayacağı telafisi imkansız zararlar ve nihayetinde tarafların ortak iradeleri ile manfaatler dengesi gözetilerek, tedbir mahiyetinde müvekkili şirkete tensiben yetki verilmesi talebinin kabulü ile mecura ait 1/1000 plan değişikliği için ilgili belediyeler nezdinde gerekli başvuru ve onay işlemlerinin takibi ile harçların ödenmesi için, mecur ile ilgili gerek ilgili belediyeler gerekse Sağlık Bakanlığı ile İl Sağlık Müdürlüğü tarafından istenilecek olan projelerin hazırlatılması, onaylanması için gerekli işlemleri yapmak için ve/veya yaptırmak üzere proje müelliflerinin yetkilendirilmesi için, Ataşehir Belediye Başkanlığı ile İBBB ye tadilat ruhsatlarının verilmesi ve harçların ödenmesi için takdiren teminatsız, işbu talebin uygun görülmemesi halinde 1.000.000,00 TL teminat karşılığında ya da uygun görülecek teminat mukabilinde öncelikle müvekkili şirkete yetki ve izin verilmesine, aksi halde ise re’sen tayin edilecek işbu konularda tam yetkili bir inşaat mühendisi ve hukukçunun atanarak müvekkili ile davalı şirket nam ve hesabına işlem yapmak üzere yetki ve izin verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan inşaat sözleşmesinden kaynaklanan Nama ifaya izin talebine ilişkindir.Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Yukarıda açıklandığı üzere, ihtiyati tedbire karar verilirken asıl uyuşmazlığı çözecek mahiyette tedbir kararı verilemeyecektir. Somut olayda, davacının ihtiyati tedbir talebine konu hususların davanın esasına ilişkin olduğu, bu konularda verilecek ihtiyati tedbirin de uyuşmazlığın esasını çözecek, infazı sağlayacak mahiyette olacağı anlaşıldığından, yerel mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2023 tarih ve 2023/134 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.