Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1644
KARAR NO: 2023/1252
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2023
DAVA: Tespit
DAVA TARİHİ: 19/02/2016
Birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/59 E. 2022/48 K. Sayılı dosyasında
DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 19/02/2016
KARAR TARİHİ: 09/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, … A.Ş. ile büyük ortağı ve yöneticisi olduğu … San.ve Tic.Ltd.Şti. arasında Halkalı’da … konutları işinin mekanik tesisatlarının yapımı hakkında sözleşme imzalandığını, sözleşme öncesinde mevcut proje ve keşif özetlerinin uygulama için yetersiz olduğu ve diğer bloklar için keşif dahi olmadığını, işe bu şekilde başlancağını ve eksiklerin zamanla giderileceği şeklinde kendilerine cevap verildiğini, firmalarının öngörülen çalışma süresini, iş programını ve keşifte yer alan imalatların bütününü değerlendirilerek işveren tarafından hazırlanmış teklif formatının tamamına fiyat verildiğini, davalı tarafın kendisine ait edimleri sözleşmede yazılı şekilde ifa etmediğini, hakedişleri sözleşmede yazılı 15 günlük süre içinde onaylamadıklarını ve ödemeleri 15 gün içinde yapması gerekirken bu tarihten 3 veya 4 ay daha uzun vadeli yaptığını, son 4 veya 5 aylık süre içinde, kendi onayı sonunda kesmiş oldukları faturaları eksik ödediğini, şirketin ortalam 550.000,00 TL ile 1.155.000,00 TL arasında alacaklı bırakdığını ve temerrüde düştüğünü, cari hesaptan kalan borcunu 5 Mart 2013 tarihinden beri ödemediğini, 21 ve 22 nolu hak edişler için fatura kestirmediğini, kesin hesabı onaylayıp ödemesini yapmadığını, firmanın bu nelerlerle ekonomik yönden güç duruma düşmesine ve sonunda iflas etmesine sebep olduklarını, ifa sürecini yaşadıktan sonra vakıf olabilecekleri sonuçların sözleşmenin yasal uygunluğunun olmadığı, tarafların edimleri arasında büyük oransızlık mevcut olduğu, sözleşme metninden çıkarılması gereken hükümlerin bulunduğunu, ilave edilmesi gereken hükümler bulunduğunu, bu sorunların çözümü için tarafların bir araya gelerek karar veremeyeceklerini, konunun mahkeme tarafından çözülebileceğini, işveren tarafının projeler, kapsam, tarafların karşılıklı sorumlulukları, metod, saha şartları, doğru şekilde anlatmadığı ve yanıldıklarını, taraflar arasında edimler yönünden uygun bir orantı bulunmadığını, davalı tarafın aşırı yararlanma halinin mecut olduğunu, yanlış irade beyanı ile kurulmuş olan sözleşmenin davacı tarafa, gerçekte üstlenmek istendiğinden daha fazla edim yüklendiğini, davalı tarafın edimlerinin ise gereğinden eksik olduğunu, davacı firma bakımından, hata, hile ve ikrah ve korkutma nedenleri, aşırı ifa güçlüğü ve yanılma halinin mevcut bulunduğunun karara bağlamasını, sözleşme bütünü içerisinde yer alamayan ve son anda emrivaki sureti ile yanılmaya sebebiyet verilerek imzalatılmış olan, şahsen ve müteselsil şekilde sorumlu olacakları taahhüdü ile itiraz etme ve haklarının savunma imkanının peşinen ortadan kaldırılmış olduğuna ve bu nedenle dahi sözleşmenin geçersiz olduğuna karar verilmesine, sözleşmenin borçlar kanunun 1, 20, 21, 25, 28, 30, 31/5, 39 ve 138. maddelerinin Türk Ticaret Kanunun Hükümlerine ve Medeni kanunun 2. Maddesinde belirtilen dürüstlük ilkesine aykırı olduğuna karar verilmesini, sözleşme şartlarını ve tarafların yükümlülüklerini yeniden tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında yapımını müvekkil şirketin yapmış olduğu … Projesinde Mekanik Tesisat işlerini yapması için 01/02/2011 tarihli sözleşme akdedildiğini, imza altına alınan sözleşmenin hiçbir şekilde baskı veya hile ile imzalatılmadığını, sözleşmenin taraflarının tacir olduğunu, tacirin Türk Ticaret Kanunu’na göre basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğunu, davacı tarafın kendi arzusu ve talebiyle müvekkili şirkete vermiş olduğu talep ile müvekkili şirketin yapmış olduğu projede mekanik işleri yapmak istemiş ve bu teklifin müvekkili şirketçe incelenerek değerlendirildiğini ve davacı tarafla teklif ettiği işin yapılması konusunda sözleşme akdedildiğini, davacı taraf ile müvekkil şirket arasında imza altına alınan toplam 20 adet hakediş bulunduğunu, bu hakedişlerde davacı tarafın yapmış olduğu tüm imalatların kalem kalem hesaplandığını ve taraflarca imza altına alındığını, davacının sözleşmeye konu tüm edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini iddia ettiğini, ancak müvekkili şirket ile birlikte yerinde inceleme yaparak hazırlamış olduğu 20 adet hakedişteki işçilik ve malzeme kesintilerinin altına imzasını attığını, davacının müvekkili şirketin faturalarını eksik ödediğini ve alacaklı olduklarını, borcun ödenmesinde temerrüte düşüldüğünü iddia ettiğini davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen 20 adet hakediş formuna uygun olarak müvekkili şirkete davacı tarafa ödemeler yapıldığını, bu durumun müvekkili şirket ve davacı tarafın cari hesap ekstrelerinde açıkça görüldüğünü, davacı taraf ile kesin hakediş yapılmamış olması nedeni ile davacının müvekkili şirketten 300.545,38 TL alacaklı görüldüğünü, davacı tarafın müvekkili şirketten alacağı olmadığını, aksine borçlu bulunduğunu, müvekkili şirket ile davacı tarafın uzlaşılamadığı 21. Kesin hak edişte davacı tarafın müvekkili şirkete 650.306,02 TL borcu olduğunun gözüktüğünü, kesin hak edişin imzalanması durumunda müvekkili şirketin davacı taraftan alacaklı olduğunun açıkça görüldüğünü, davacı tarafın sözleşmeye konu yapılan işlerin ayıplı ve eksik olması, taraflar arasında imzalanan mezkur tarihli sözleşmenin eki mahiyetindeki şartnameye uygun olmaması sebebi ile müvekkilinin davacıdan 650.306,02-TL alacağı olduğunu, 21. Hak edişin kesin hak ediş olduğunu, taraflarca mutabık kalınamaması sebebi ile kesin hak edişin imza altına alınamadığını belirterek, fazlaya ilşkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile davacı tarafın taraf ehliyeti olmadığından öncelikle davanın usulden reddine, olmadığı taktirde davanın gerçeğe aykırı beyanlara dayanılarak açıldığını ve davacı tarafın müvekkil şirketten alacağının olmadığını ve aksine davacı tarafın müvekkili şirkete borçlu olduğunu ancak taraflar arasında kesin hakediş yapılamaması nedeniyle cari hesaplarda borçlu görünmediğini, müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen 2022/59 Esas sayılı dava dosyasında davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan 5.000,00 TL bedelli derdest alacak davası mevcut olduğunu, aynı hukuki ilişkiden doğan ve konusu ve tarafları aynı olan bu ek davanın İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1076 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilmesini istediklerini, müvekkili … San. Ve Tic. Limited şirketinin davalıda ödenmemiş fatura bedeline dayalı 300.465,32 TL cari hesap alacağı bulunduğunu, davalının faturaları alıp kabul ettiğini, 8 günlük sürede içeriğine veya miktarına itirazda bulunmadığı halde bedelini ödemediğini, müvekkilinin alacağının kaynağını teşkil eden faturaların davalının ticari defter kayıtlarında aynen yer aldığı gibi, davalı tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine verilen BA-BS beyannameleri ile de beyan edildiğini, davalının yüklenici … Şirketine olan borcu bağlı bulunduğu Vergi Dairesine beyan edilen 2013 yılı, yıl sonu bilançosunda dahi kayıtlı olmasına rağmen davalının bir türlü kesinleşmiş borcunu ödemediğini, tarafların tacir olduğunu, ticari defterlere delil olarak dayanıldığından taraf ticari defterlerinin birbirini doğrulayan hususlarda kesin delil oluşturduğunun ispatlı olduğunu, davalının borçlu bulunduğu miktarın belli ve sabit olması ve başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olduğunun kanıtlanmış olduğunu, müvekkilin davalıda bulunan cari defter alacağının likit bir alacak olduğunu, davanın faturaya dayalı bakiye alacak talebine yönelik olduğu ve davaya konu faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu saptandığından artık davalının fatura bedelinin ödendiğini ispat etmesi gerektiğini, davalıda bulunan alacağın varlığının iki ayrı bilirkişi raporu ile kanıtlandığını, müvekkili şirketin davalıda bulunan 300,545,38 TL cari hesap alacağının tahsili için davalıya karşı Bakırköy…. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında 24.03.2014 tarihinde takip başlatıldığını, davalının borcunu ödemediğini, bu nedenle müvekkilinin davalıda bulunan alacağının likit olduğundan müvekkil lehine takipteki alacağın %20’si oranında İcra inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, davalıda bulunan alacak için 24.03.2014 tarihinde takip başlatılmasıyla davalı tarafın bu tarihte temmerrüte düştüğünü, müvekkilinin takip tarihinden dava tarihine kadar olan 305.000,00 TL avans faizi alacağının da hüküm altına alınmasını, fazlaya ve diğer sebeplere dayalı hak ve alacaklar ile uğranılan zararlar saklı tutulmak üzere davalıda bulunan 300.545,38 TL’nin 5.000,00 TL’si İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2018/1076 Esas sayılı davada talep edildiğinden bakiye 295.545,38 TL’nin en yüksek avans faiziyle davalıdan tahsil edilerek müvekkile ödenmesini, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında takip başlatma tarihinden başlamak üzere hak edilen 305.210,00 TL dava tarihine kadar olan avans faizi alacağının tahsilini, alacak likit olduğundan %20 oranında kötü niyet tazminatı ödenmesini, mahkemece hüküm altına alınacak meblağ için karar tarihine kadar olan en yüksek avans faiz oranı ile faiz işletilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen dosyada davalı vekili, davacı tarafından dosyaya sunulan dava dilekçesinden davacının talebinin ne olduğunun anlaşılamadığını, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119. Maddesi, açık bir şekilde talep sonucunun belirtilmesi gerektiğini düzenlediğini, talep sonucunun açık bir şekilde belirtilmemiş olması durumunda davacıya bir haftalık kesin süre verilmesini gerektiğini, ilgili kanun maddesi uyarınca davacının kendisine verilen kesin süre içinde işbu eksikliği tamamlamaması halinde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından talep kısmında 295.545,38 TL talep edildiğini, ancak harca esas değer olarak 10.000,00 TL gösterildiğini, eksik harcın tamamlanması aksi halde davanın reddi gerektiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147/6. maddesine göre eser sözleşmesi nedeniyle hak taleplerinin 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davanın itirazın iptali davası olarak değerlendirilmesi halinde davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde de açılmadığını, davacının faturaya dayalı alacak iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı ile imzalanmış toplam 20 adet hak ediş bulunduğunu, kesin hak edişin henüz anlaşma sağlanamadığından taraflar arasında akdedilmediğini, davacının 20 adet hakedişte işçilik ve malzeme kesitlerinin altına imza attığını, kesin hak ediş akdedilmemiş olması sebebi ile davacının müvekkili şirketten 300.545,38 TL alacaklı olarak gözüktüğü, 21. hakedişin düzenlenmesi durumunda davacının ayıplı ve eksik işleri dolayısıyla müvekkili şirketin 650.306,02 TL alacaklı olacağının gözükeceğini, davacının müvekkili şirketten alacaklı olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/603 E sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, asıl davada Müflis ….San.ve Tic.Ltd.Şti tarafından sunulan ıslah dilekçesinde ticari defterlerde kayıtlı bulunan cari hesap alacağının 5.000,00 TL’lik kısmının dava konusu yapıldığı, alınan bilirkişi raporunda davacının ticari defterlerde davalıdan 300.545,46 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olduğundan davacının talebi ile bağlı kalınarak 5.000,00 TL’ye icra takip tarihi itibariyle davalı temerrüte düşmüş olduğundan 24/03/2014 tarihinden itibaren reeskont faizi işletilerek davalıdan tahsili ile müflis şirkete ödenmesine karar vermek gerektiği, birleşen davada; davacı cari hesap alacağından kaynaklanan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine konu ettiği alacağın asıl davada talep konusu yaptığı 5.000,00 TL’nin düşümü ile kalan alacağının takip tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş olduğu, yanlar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından, alacak, eksik ve kusur sebebiyle tazminat davaları, sözleşme, işin yapıldığı ve dava tarihleri itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın sayılı 147/6 maddesi hükmünce 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğu, aynı Kanun’un 149. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, TBK’nın 154/2 maddesinde icra takibinin yapılmasıyla zamanaşımının kesileceğinin kabul edildiği, zamanaşımının kesilmesi halinde o tarihten itibaren alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağı, somut olayda eserin teslim edildiği ve alacağın muaccel olduğu tarih kesin olarak saptanmamakla birlikte asıl davadaki, birleşen davadaki ve icra takibindeki alacağın dayanağını oluşturan 300.545,46 TL’lik cari hesap alacak tutarının davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının cari hesap tutanağında da yer aldığı, icra takibine konu edildiği 24/03/2014 tarihi itibari ile muaccel olduğu, bu tarih itibari ile zamanaşımının kesildiği, BK nun 147/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başladığı, takip dosyasında zamanaşımını kesen başka bir işlemin yapılmadığı, bakiye alacak için birleşen davanın 24/01/2022 tarihinde 5 yıllık zamanaşımı geçirildikten sonra açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, asıl davada; davanın kabulüne, 5.000,00 TL’ye takip tarihi olan 24/03/2014 tarihinden itibaren reeskont faizi işletilmek üzere davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine; birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinafında, yerel mahkeme tarafından hukuki ilişki eser sözleşmesi olup, eser sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu gerekçe gösterilerek birleşen davadaki alacak talebimnin reddedilmesinin isabetli olmadığını, zira taraflar arasındaki sözleşmenin Bayındırlık Şartnamesinin ek olduğu eser sözleşmesi olup, 5 yıllık zamanaşımı müddetinin kesin hesap veya kesin kabulün yapılmasıyla işlemeye başladığını, davalı tarafça kesin hesap ve kesin kabul işlemlerinin yapıldığı hakkında bir kanıt gösterilmediğini, taraflar arasında 5 yıllk zamanaşımının işlemeye başlamadığını, Bayındırlık Şartnamesinin sözleşme eki olduğu dikkate alınıp re’sen delil sözleşmesi olarak bütün taraflarca kabulü gerektiğinden, Bayındırlık kuralları nedeniyle zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığının dikkate alınması ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/554 Esas, 2023/208 Karar sayılı gerekçeli kararı ile müvekkilinin davalıdan icra yoluyla tahsil etmeye çalıştığı 300.545,38 TL alacağın kesin hüküm olarak mahkeme kararına bağlandığını, müvekkilinin davalıda bulunan alacağı hakkında verilen kesin hüküm nedeniyle icra takibiyle kesilen zamanaşımında uygulanacak yeni süre 10 yıl olup; 10 yıllık yeni sürenin henüz dolmadığını, davalı tarafın müvekkilinin açtığı davaya karşı itiraz ederek, borçlu olduğunu kabul etmediğini, kendisi tarafından 21. Numaralı hakediş düzenlendiğini, müvekkiline ceza kesildiğini ve müvekkillerinin borçlu çıktığını belirterek davanın reddini talep ettiğini, bu suretle müvekkilinin alacağı belirsiz ve çekişmeli hale gelmekte olup alacağın varlığı ve miktarı hakkında yargılama yapılmakta olduğunu, karşı tarafın alacak iddiası devam ettiği müddetçe alacağın çekişmeli ve miktarının belirsiz olduğu gözetilerek muacceliyetin başlamadığını, müvekkilinin davalıda bulunan alacağının 5.000,00 TL kısmı dışındaki kalan bölümü için uygulanması gereken zamanaşımı müddetinin 10 yıl olup, davalı tarafından kesin kabulün onay tarihi veya kesin hesabın onay tarihi kanıtlanıp mahkemeye ibraz edilmediğinden zamanaşımının işlemeye başladığının ispat edilemediğini belirterek, birleşen dava bakımından istinaf taleplerinin kabul edilerek 2022/59 Esas sayılı davada verilen zamanaşımından ret kararının kesin olarak kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Her ne kadar asıl davada 5.000,00 TL talep edilmiş ise de, asıl ve birleşen dava aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan aynı alacağa ilişkin olduğu, bu alacağın 300.545,46 TL olduğunun ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. HMK’nın 341/3 maddesi gereğince kısmi davalarda istinaf kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenecektir. Bu durumda, asıl davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve ileri sürülen alacağın tamamı gözetildiğinde asıl davada verilen karar yönünden de istinaf kanun yolunun açık olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle asıl ve birleşen dava yönünden istinaf incelemesi yapılmıştır. Taraflar arasında Halkalı’da … konutları işinin mekanik tesisatlarının yapımı konusunda eser sözleşmesi düzenlenmiş olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Asıl ve birleşen davada davacı, … konutlarının mekanik tesisatları için davalı iş sahibi ile sözleşme imzalandığını, kesinleşen faturaları davacının eksik ödediğini, 21 ve 22 no’lu hakedişleri için davalının fatura kestirmediğini, davacının iflas noktasına geldiğini, sözleşmeden çıkarılması ve ilave edilmesi gereken hükümler olduğununu, hata, hile, ikrah aşırı ifa imkansızlığı sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, TMK’nın 20, 29, 25, 28, 30, 31, 39, 138 .maddeleri gereğince geçersiz sözleşmenin şartlarının yeniden düzenlenmesine karar verilmesini talep etmiş, davacı vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile asıl davanın eda davası olarak nitelenmesini ve fatura alacaklarının ve munzam zararının tahsiline, cari hesap alacağına ilişkin olarak 5.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada ise Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibindeki 295.545,38 TL’nin, takip tarihinden faizi ile tahsili ve %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; mahkemece alacağın 24.03.2014 tarihi itibariyle muaccel olduğu, zamanaşımının kesildiği, bakiye alacak için birleşen dava 24.01.2022 tarihinde açıldığından birleşen davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda 21 ve 22 no’lu hak ediş tutarlarının ödenmediği konusunda taraflar arasında anlaşmazlık olduğu, bu hususta teknik bilirkişilerin ve mahkemenin kararı doğrultusunda davacıya ödenmesi veya tenzil edilmesi gereken tutar olursa yeniden hesaplama yapılması gerektiği belirtilmiştir. Dava konusu 21 ve 22 no’lu hakedişler netleşmeden alacağın bulunup bulunmadığı ve miktarının belli olmayacağı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan 17.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise, 22 ve 23 nolu hakedişlerin dava dosyasında bulunmadığından değerlendirme yapılamadığı, ticari defterlerde yer aldığı şekilde davacının davalıdan 300.545,46 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamına göre taraflar arasında kesin hak edişin yapılmadığı ve mahkemece de kesin hesabın çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan hakediş bedellerinin tahsili için icra takibi yapıldığı, asıl davada 300.545,46 TL cari hesap alacağının 5.000,00 TL’sinin tahsilinin istendiği, birleşen davada 295.000,00 TL’sinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece asılıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 4.maddesinnde Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin sözleşmenin eki olduğu belirtilmiş ve 31. Maddesinde ise taraflar arasında kesin hesap yapılacağı hükme bağlanmıştır. TBK’nın 147/6. Maddesine göre eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Yapım İşleri Genel Şartnamesinin sözleşmenin eki olduğu sözleşmelerde yüklenicinin kesin hesap alacağı, kesin kabulün yapılıp kesin hesabın onaylandığı tarihte muaccel olacağından zamanaşımı kesin hakedişin onaylandığı tarihten başlayacaktır. Dosya kapsamında taraflar arasında kesin hakediş ve kesin hesap yapıldığına ilişkin deliller bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece, kesin hesap ve kesin hakedişin yapılıp yapılmadığı araştırılarak, kesin hakediş yapılmış ise zamanaşımının kesin hakedişin onaylandığı tarihten işletilerek davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçip geçmediği değerlendirilip zamanaşımı hususunda karar verilmesi; zamanaşamı süresinin geçmediği sonucuna varılması halinde ise işin esası incelenerek, taraflar arasındaki kesin hesap işlemlerinin mahkemece bilirkişi kuruluna yaptırılarak sonucuna göre asıl ve birleşen davada karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2023 tarih, 2018/1076 Esas, 2023/323 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.