Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/1547 E. 2023/1062 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1547
KARAR NO: 2023/1062
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2023
NUMARASI: 2023/188 Esas, 2023/671 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili firmanın reklam, matbaa, tabela ve çeşitli dekoratif ürünlerin tasarım, üretim ve kurulum faaliyetleri alanında hizmet vermekte olduğunu, davalı firma tarafından siparişi verilen 5 adet ürünün tasarımını yaparak atölyede hazır hale getirdiğini, daha sonra kendisinden istenilen yere montajını yaptığını, siparişi verilen ürünler 3 adet tabela, dekoratif oyma kapı ve restaurant girişi için istenilen dekoratif harfler olduğunu, istenilen ürünleri hazır hale getirdiğini ve restaurantın bulunduğu adreste montajını eksiksiz bir şekilde yapıldığını, müvekkilinin davaya konu 5 adet ürün için verdiği hizmet karşılığında davalı şirkete 12.05.2022 tarihli fatura kesildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin istenilen hizmeti eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalı firmanın, 12.05.2022 tarih 9.440,00 TL fatura bedelinin temini için İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı vekilince 18.06.2022 tarihinde icra takibine itiraz edildiğini, itirazın tüm yönleriyle haksız ve mesnetsiz olduğunu, alacağın tahsilini geciktirmek amacını taşımakta olduğunu, itirazda mal/hizmet alınmadığı ve iade faturası kesilerek müvekkiline tebliğ edildiğinin belirtildiğini, müvekkiline tebliğ edilen bir iade faturası olmadığı gibi itiraz dilekçesi ekinde sunulan iade faturasının icra takibinden sonra kötü niyetli düzenlenmiş olduğunu, fatura içeriğine karşı TTK madde 21’de anılan yasal sürede herhangi bir itirazda bulunulmadığını, taraflar arasındaki whatsapp konuşmaları, işin yapımına ilişkin fotoğraflar ve tanık anlatımları ile davalının alınan hizmetin karşılığını ödemediğinin sabit olduğunu, davacı tarafından kesilen faturaları ticari defterlerine işleyen ve hizmetin alındığı konusunda tereddüt bulunmayan davalının itirazlarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek, itirazın iptaline, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında bahsi geçen 5 adet ürünün imalatı ve kurulum hizmetinin sağlanması konusunda yazılı bir sözleşme akdedilmediğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaksızın sözlü anlaşmalar teamül haline gelmiş olup dava konusu ürün ve hizmete ilişkin de müvekkilinin davacıya sözlü olarak ve mesaj yoluyla sipariş verdiğini, taraflar daha önce çok kez birlikte çalıştıkları için dava konusu ürün ve hizmetlerin siparişi davalı müvekkili tarafından verilmişse de fiyat konusunda herhangi bir anlaşma yapılmadığını, davacı tarafın davaya konu ürünleri imal edip kurulumunu tamamladıktan sonra davalı müvekkiline fiyat bilgisi verdiğini, müvekkilinin de bu bedelin piyasa koşullarına göre çok yüksek olduğunu, bunu kabul etmesinin mümkün olmadığını daha önce de çok defa ürün ve hizmet aldığını, ödediği bedellerin her zaman piyasa rayici olduğunu bildirdiğini, fiyat konusunda bir anlaşma sağlayamamasına rağmen davacı tarafından kötüniyetli olarak 12.05.2023 tarihinde 9.440,00 TL bedelli e-arşiv faturası düzenlendiğini, davalı müvekkilinin fiyat konusunda anlaşma bulunmadığından 17.06.2022 tarihinde elektronik iade faturası kestiğini, davacı tarafın söz konusu ürün ve hizmetlerin bedeli olarak 9.440,00 TL üzerinden anlaşıldığını da ispat edemediğini, dava konusu ürün ve hizmetlerin bedeli belirli olmadığından dava konusu alacağın likit alacak olduğundan söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine ve kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağının hüküm altına alındığı, maddenin (a) bendinde bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ile çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve çekişmesiz yargı işi sayılacağının belirtildiği, buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerektiği, somut olayda, davacının tacir olmadığı, esnaf olduğunun tespit edildiği, davanın da mutlak ticari davalardan olmadığı gerekçesiyle, davanın HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulen reddine, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, müvekkilinin halen ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, esnaf olmadığını, kurumsal firmalara büyük ölçekte iş yaptığını, faaliyetinin bedeni çalışmasına değil sermayesine dayalı olduğunu, keşif yapılması halinde bu durumun anlaşılacağını, bilanço esasına göre defter tutan birinci sınıf tacir olduğunu, müvekkilinin 2022 yılı 3.dönem brüt satış tutarının 1.613.776,35 TL olup, 01.01.2022-30.09.2022 tarihli mizan tablosuna göre 9.031.708,97 TL ticari hacmi bulunduğunu ve tacir olduğunu, bir kimsenin Vergi Usul Kanununa göre esnaf sayılmasının TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmediğini, ticaret siciline ve odaya kayıt yapılmamasının tacir veya esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olmadığını, Bakanlar Kurulunca belirlenen sınırı aşacak ölçüde gelir sağlamayı hedeflemenin ölçüt olması gerektiğini, önemli olanın gelir elde etme hedefi olduğunu, gelirin kazanılıp kazanılmadığına bakılmayacağını, müvekkilinin Bakanlar Kurulunca belirlenenin çok üzerinde şartları sağladığını, görevsizlik kararının usulsüz olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında tabela ve dekoratif ürünlerin yapımı konusunda anlaşmaya varıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesidir. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 28/03/2023 tarihli yazısında davacının gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığı bildirilmiştir. İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin 23/03/2023 tarihli yazısında davacının 10/03/2020 tarihinde … sicil numarası ile Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olduğu ve bu kaydının halen devam ettiği belirtilmiştir. Kartal Vergi Dairesi Müdürlüğünün 20/03/2023 tarihli yazısında, davacının 01/09/2021 tarihinden sonra ışıklı tabela, ışıklı reklam panosu ve benzerlerinin imalatı faaliyetiyle gerçek usulde vergi mükellefiyetinin bulunduğu bildirilmiştir. İstinaf incelemesine konu dosyanın incelenmesinde, davacının gerçek kişi olduğu ve tacir kaydı olmadığı, esnaf kaydının bulunduğu, sözleşme kapsamında düzenlenen faturanın KDV dahil toplam 9.440,00 TL bedelli olduğu, davanın bu bedel yönünden açıldığı, davanın tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). 5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak tanımlanmıştır.TTK’nın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermeyeceğinden esnaf sayılmasını da gerektirmez. 21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı düzenlenmiştir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı ticaret şirketi olduğundan tacirdir. Dosya kapsamına göre davacının ticaret siciline kayıtlı tacir olmadığı, ancak esnaf ve sanatkarlar odasına kaydının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, koşulları bulunduğu halde kendisini ticaret siciline kayıt ettirmemiş olsa bile yukarıdaki hükümlerin sonucu olarak tacir sıfatını taşıyabilecektir. (Bkz.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2018 tarih ve 2016/5851 esas 2018/552 karar sayılı kararı) Tüm bu açıklamalar kapsamında, yerel mahkemece, davacı tarafça müvekkilinin bilanço esasına göre defter tuttuğu ve birinci sınıf tacir olduğu ileri sürüldüğünden, buna ilişkin deliller toplanarak, yukarıda belirtilen açıklamalar ve Yargıtay ilamı da göz önüne alınarak, davacının esnaf kapsamında mı yoksa tacir kapsamında mı sayılması gerektiği değerlendirilip, sonucuna göre görev hususunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu hususlar üzerinde durulmaksızın, yalnızca davacının esnaf siciline kayıtlı olup ticaret siciline kayıtlı olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-3. bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme yapılıp sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2023 tarih, 2023/188 Esas, 2023/671 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.