Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/1156 E. 2023/1033 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1156
KARAR NO: 2023/1033
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2023
NUMARASI: 2019/13 Esas, 2023/301 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 17.09.2012 tarihli alt yüklenici sözleşmesi ile müvekkilinin … demiryolunun bir kısmında su yalıtım işini malzeme ve işçilik olarak yüklendiğini, müvekkilince düzenlenen faturaların davalıların defterlerine kaydedilmesine rağmen bedellerinin ödenmediğini, yapılan icra takibine itiraz edildiğini, takip sonrası 100.000,00 TL ödeme yapıldığını ileri sürerek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davalı tarafın itirazının iptaline, takibin 603.540,00 TL üzerinden devamına, davalıların 100.000,00 TL ödemesinin icra takibinden sonra olduğundan icra vekalet ücretinin 703.540,00 TL üzerinden hesaplanmasına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketlerden herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacı tarafın alt yüklenici sözleşmesine konu işi zamanında ve kaliteli olarak yapmadığından ücret ödeme borcunun henüz doğmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi gerektiğini belirterek, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 10/07/2017 tarih ve 2014/656 Esas, 2017/61 karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra dairesinin … sayılı takip dosyasında davalı adi ortaklığın yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 554.386,50 TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren alacağa avans faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulü ile kabul edilen alacağın %20’si olan 110.877,30 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece verilen karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, Dairemizin 25/12/2018 tarih ve 2017/1418 esas, 2018/1724 karar sayılı kararı ile, taraflar arasında düzenlenen 17/09/2012 tarihli sözleşmenin 36. Maddesinde “taşeronun hakedişinin yüklenici tarafından onaylanan bedeli, yüklenicinin aylık hakedişini idareden almasını müteakip 1 hafta sonra (yaklaşık 45 gün) brüt hakediş tutarındaki malzemeler Euro, işçilikler TL faturası karşılığı ödenecektir. Hakedişin faturası hakedişin ait olduğu ayı takip eden ay için kesilecektir. KDV ödemeleri ise, fatura kesilen ayı takip eden ayın 25’inde yapılacaktır. Taşeronun hakediş ödemeleri İhtiyat Kesintisi, KDV Tevkifatı ve varsa diğer kesintiler düşüldükten sonra yapılacaktır.” hükmünün düzenlendiği, mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 28/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda, sözleşmenin 36. Maddesi hükmü üzerinde durulmamış ve hiç değerlendirilmemiş, yalnızca tarafların defterleri incelenerek rapor düzenlenmiş olduğu, oysa sözleşmenin 36. maddesi hükmünde, aylık hakediş bedelinin yüklenicinin idareden hakedişini aldığı tarihten 1 hafta sonra brüt hakediş tutarındaki malzemelerin euro, işçiliklerin faturasının ise TL olarak ödeneceği, hakediş faturasının hakedişin ait olduğu ayı takip eden ay için kesileceğinin düzenlendiği, mahkemece gerektiğinde idareden ilgili hakedişler getirtilip, yapılan iş konusunda uzman teknik bilirkişilerin de dahil edilmesi suretiyle oluşturulacak bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp, sözleşmenin 36. maddesine göre bir inceleme yapılarak rapor düzenlettirilmesi ve oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde hiç durulmadan, yalnızca tarafların defter incelemeleri ile yetinilerek düzenlenen bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece 06/04/2023 tarih ve 2019/13 esas, 2023/301 karar sayılı kararı ile, Dairemizin kaldırma kararına uygun olarak davalı ortaklık ile TCDD arasında yapılan tüm hak edişler, hak ediş tahakkuk ve mahsup fişleri ile ödeme emirleri, hakediş ödeme listesi, birim fiyat tarifleri ve imalat kalemlerinin icmal listesi celbedilip bilirkişi kurulundan ek raporlar alındığı, celbedilen belgelerden 25.07.2012 tarihinde ilk hakediş olmak üzere toplam 45 hakediş düzenlendiği, son hakedişin 18.12.2018 tarihinde düzenlendiği, borcun sebebi olarak gösterilen faturaların 31.03.2014-.14.05.2014 tarihleri arasını kapsadığı, bu tarihler arasına 28.03.2014 tarihli 13.375.236,03-TL’lik, 11.04.2014 tarihli 8.575.112,03-TL’lik hakediş ve 28.05.2014 tarihli 20.537.867,42-TL’lik hakedişlerin denk geldiği, belirtilen tarihlere gelen hakedişlerin ilgili aya ait tutarını karşıladığı, fatura kesilen tarih aralığına karşılık gelen davalının hakediş numaralarının eşleştirilerek bu kapsamda davacı tarafından 703.540,80-TL fatura kesilen tarihte davalının toplam 42.488.215,40-TL karşılığı hakediş düzenlediğinin tespit edildiği, bu tespite göre; 28.03.2014 tarihli hakediş ile 31.03.2014 tarihli 47.222,94-TL ve 10.101,83-TL bedelli olan iki fatura ve 04.04.2014 tarihli 64.092,12-TL’lik fatura tutarlarının ödenebileceği, 11.04.2014 tarihli hakediş ile geri kalan tüm fatura bedellerinin ödenebileceği, 28.05.2014 tarihli hakediş ile de tüm faturalarının ödenmiş olmasının gerekeceğinin belirlendiği, davalı tarafça her ne kadar yapılan işin kalitesi kapsamında hakedişlerden kesintiler yapıldığı yönünde beyanda bulunulmuş ise de dosya kapsamında davalı adi ortaklığı tarafından sunulan veya TCDD tarafından gönderilen belgeler içeriğinde eksik imalata ilişkin bilgi ve belge, kesinti nedeni ve kesintinin davacıya bildirilmesine ilişkin delil sunulmadığı, 03.12.2012-12.05.2014 tarihi arası 35 adet fatura içeren tablo sunulmuşsa da dava konusu edilen faturalar 31.03.2014-14.05.2014 tarihleri arasında 11 adet fatura olup beyana ek verilen tabloda bu faturaların bulunmadığı, taraflar arasında işin yapılmadığına ilişkin bir ihtilaf bulunmadığı, davaya konu alacak kesin hesap alacağı olmayıp, kesin hakediş yapılmadan yapılan kesintilerin uygunluğunun değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, davalı taraf ısrarla, davaya konu alacağın hak edişlere girdiği ve o hakedişlerin parasının ne zaman davalı şirkete ödendiğinin tespitinin biraz mesai ile gayet mümkün olduğu itirazında bulunmuş ise de; bilirkişi 3. Ek Heyet Raporunun 4, 5 ve 6. Sayfalarda açıkça anlatıldığı üzere davacının yaptığı işe ait pozun hangi miktarda hangi ay davalı ile idare arasında yapılan hangi hakedişe girdiğinin belirlenemediği; davalının dahi bu belirlemenin yapılabilmesi için bir somutlaştırma yapamadığı sadece “söz konusu davacı taraf hakedişinin içeriğinin T-9A tünele ilişkin metrakareler” olarak hesaplanan miktarların “…-…-… İş Ortaklığı’nın 16,18,19,20,21,22 nolu hakedişlerine girmiş” olduğu açıklaması gibi bir kaç örnek ile açıklamaya çalıştığı; bilirkişi kurulunun açıkça beyan ettiği gibi davalının hakediş sisteminin hakediş düzenleme ve takip yöntemlerinden çok farklı bir uygulama ile yapıldığı, davalının dayandığı BAM kararında da bahsedilen sözleşmenin 36. Maddesi gereğince inceleme yapılması imkanının davalının sorumluluğunda olan bu nedenlerle mümkün olmadığı, her ne kadar bu incelemenin “dava konusu işin içinde çalışan hakediş ofisi çalışanı olmayı gerektirdiğini” beyan etseler de bunun anlamının, 3. kişi konumunda olacak bilirkişilik müessesi ile tespitinin mümkün olmadığı, davalının dahi ancak bir kaç örneklendirme ile davacının yaptığı işe ait pozun hangi miktarda hangi ay davalı ile idare arasında yapılan hangi hakedişe girdiğinin belirlemeye çalıştığı kendine özgü bir hakediş sisteminde kesin hakediş çıkartır gibi büyük bir kadro ve süre gerektiren bir inceleme ile mümkün olabileceği bir görüş olarak ileri sürülebilir ise de bu ihtimalde de; gerek hakimiyet alanına girdiğinden somutlaştırma ve ispat yükünün davalıda olması gerek ise davamızın kesin hesap alacağı olamaması nedeniyle de bunda hukuki bir menfaatin olmayacağının anlaşıldığı, dava konusu hakediş ödemeleri sonrasında davalıya ödemelerin devam ettiğinin mali kayıtlarda tespit edilebildiği, dava konusu faturaların ara hakediş kapsamında olması, kesin hakediş yapılmadan kesinti uygunluğu değerlendirilemeyeceğinden genel teamüller gereği yapılan işin takip eden ilk hakedişe girmesi gerektiği kanaati edinilmiş olup davacının davalı adi ortaklıktan ticari defterlerde tespit edilen takipten sonra-davadan önce 554.386,50-TL alacaklı olduğu, davadan sonra yapılan 200.000,00-TL tutarındaki ödemenin infazda dikkate alınacağı, davanın davalı adi ortaklığın defterlerinde davacı lehine tespit edilen alacak miktarı olan 554.386,50-TL üzerinden kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği, icra inkar tazminatı yönünden; dava konusu alacağın önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşulların gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatının kabulü gerektiği gerekçeleriyle, kazanılmış hak dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra dairesinin … E. Takip sayılı dosyasında davalı adi ortaklığın yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 554.386,50-TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren alacağa avans faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulü ile kabul edilen alacağın %20’si olan 110.877,30-TL’nın davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, mahkemenin işin yapılmadığına dair ihtilaf bulunmadığını kabul ettiğini ancak gerek cevap dilekçesinde gerek ise yargılama aşamalarında işi kaliteli ve istenildiği şekilde yapılmadığı hususunda itiraz ettiklerini, ancak mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, BAM kararı gereği bilirkişiler tarafından davacının hakediş ve eki icmal metrajları ile davalı şirketlerin TCDD yaptığı hakediş ve eki icmal, metrajların incelenmesi gerektiğini, ancak mahkemece bu hususun tespit edilemediği şeklindeki değerlendirme yapılmasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının dava konusu ettiği 11 faturadan 7 tanesinin malzeme faturası, 4 tanesinin hakediş faturası olduğunu, 31.03.2014 tarihli 47.222,94-TL’lik Hakediş 10 – Kesim 1 faturası, 31.03.2014 tarihli 10.101,83-TL’lik Hakediş 14 – Kesim 2 faturası, 30.04.2014 tarihli Hakediş 11 – Kesim 1 faturası, 30.04.2014 tarihli 13.429,29-TL’lik Hakediş 15 – Kesim 2 faturası olduğunu, hakediş ve malzeme faturaları olarak ayrı ayrı fatura kesilmesinin sebebinin davacı ile malzeme temini hakedişi+işçilik hakedişi olarak anlaşılmış olmasından kaynaklandığını, bilirkişi heyetinin hakediş faturaları ile malzeme faturalarını ayrı ayrı hesaplama yapması gerektiğini, 17.06.2021 tarihli dilekçe ekine davacıya ait tüm kesim 1-2 hakedişleri ve eki metraj cetvelleri sunulduğunu, taraflarca bu cetvellerin onaylandığını, bilirkişiler tarafından bunların incelenmesi gerektiğini, akabinde TCDD ile davalılar arasındaki 45 hakedişten işlerin metraj cetvelleriden kontrol edilmesi durumunda davalıların hangi hakedişine girdiğinin anlaşılacağını, nitekim T-9A için davacının 10 nolu hakedişinde yapmış olduğu 6.346,08 m2’nin 5.473,49 m2’sinin müvekkilleri ile TCDD arasındaki 16 nolu hakedişe girdiği ve ekindeki “delme tünel işleri metraj cetveli” 2022 numaralı sütünda bu durumun görülmekte olduğunu, hakediş metraj cetvelleri ile kendileri tarafından 27.02.2020 tarihinde sunulan hakediş takip tablosundaki metrekarelerin birebir örtüştüğünün anlaşılacağını, bilirkişi tarafından dava konusu edilen 4 hakediş faturasında belirtilen hakedişleri aynı kesimin bir önceki hakedişten ve metraj cetvelinden kontrol ederek hangi tünel ya da aç-kapa için ne kadar metrakare iş yapıldığını, bu işlerin davalıların hangi hakedişine girdiği ve ödemenin hangi tarihte yapıldığının tespit edilmesi gerektiğini, bunun tespiti için sundukları tabloların yol gösterdiğini, malzeme tablolaların bilirkişilerce incelenmesi gerektiğini, bilirkişilerin malzemene temini yani membran ve keçe için TCDD davalılara ne kadarını aldığının tespit edilmesi için 17.6.2021 tarihli dilekçe ekinde tüm faturaların mahkemeye sunulduğunu, malzeme faturalarına konu malzemelerin hangi hakedişe denk geldiğinin, idareden ne kadarlık kısmının alındığının ancak davacının ilk faturasından son faturasına kadar metrakareleri ekleyerek ve idare hakedişlerden metraj cetvelleri ile karşılaştırılarak bulunabileceğini, mahkemeye sundukları dilekçe ekindeki Ek-3/a tabloda bunun gösterildiğini, bilirkişiler tarafından bu incelemenin yapılarak hesaplama yapılması gerektiğini, davacı tarafın 31.01.2014 tarihi itibariyle 182.759,43 metrekare membran fatura etmesine rağmen 135.934,04 metrekaresini hakedişe koyduğunu dolayısıyla 46.825,39 metrekare membranı zayi ettiğini, hiç hakedişe koymadığını, bununla birlikte davalılar 31.01.2014 tarihi itibariyle hakedişlerine 117.792,44 metrekare girdiğini, bu minvalde 31.01.2014 tarihi itibariyle müvekkillerinin hakedişine 117.792,44 metrekare membran girmesine rağmen davacının 182.759,43 metrekare membran malzeme bedeli talep etmekte olduğunu, bu sebeple bilirkişilerin; davacının tüm malzeme ve hakediş faturalarının, tüm hakedişleri ve eki metraj cetvellerinin, müvekkili şirketlerin idari hakediş ve eki cetvellerinin birlikte incelenmesi gerektiğini, bilirkişi heyetinin sadece davacının muhasebe kayıtları ve dava konusu ettiği faturaların incelenmesinin iş bu davayı aydınlatmaya yetmeyeceğini, malzemeye ilişkin tablolar itibariyle PVC Membran malzemesi için davacı tarafından 217.645,80m2 fatura edilmiş olup idareden 177.908,29m2 üzerinden ödeme alındığını, yani PVC Membran için davacının kestiği faturalar ile idareden alınan metrekareler karşılaştırıldığında davacının 39.737,51m2 zayiat verdiğinin görüldüğünü, ayrıca keçe malzemesi için de davacı tarafından 251.550,03m2’lik malzeme fatura edildiğini, bu anlamda idareden keçe için 215.357,88m2 üzerinden ödeme alındığını, dolayısıyla burada da 36.192,15m2 zayiat bulunduğunu, davalı şirketler ile TCDD arasındaki muhasebe kaydı da sunulduğunu, her ne kadar davalı şirketlerce hakediş faturaları tek kesilse de ödemeler idarenin ödeneğinin bulunması halinde yapıldığından parça parça ödemeler yapıldığını, ayrıca idare tarafından yapılan ödemelerde hakediş açıklaması belirtilmediğini, bu nedenle bilirkişiler tarafından parça parça yapılan bu ödemeleri, ilk hakediş faturasından karşılaya karşılaya, tamamlaya tamamlaya hangi hakedişin ödemesinin hangi tarihte tamamlandığı, ödendiği hususunu bulmalarının gerekmekte olduğunu, bilirkişilerin ısrarla genel teamülün “yapılan işin takip eden ilk hakedişe girmesi gerektiği” yönünde olduğunu, bu kabul üzerine görüş ve değerlendirmeler yaptıklarını, ancak davalı şirketlerin faaliyet gösterdikleri sektörlerde Türkiye’nin öncü firmalarından olup sadece davacı ile değil, diğer taşeron ve firmalarla da aynı minvalde hakediş usulünü kendileri belirlediklerini, kaldı ki BAM kararı doğrultusunda genel teamülün nasıl olduğunun bir önemi bulunmadığını, işbu davaya uygulanacak hükümlerin, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri olup bilirkişilerin ısrarla genel teamülün böyle olmadığı yönündeki görüşlerinin anlaşılamadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron ve davalı ise yüklenicidir. Dava, bakiye iş bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsili istemlerine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen 17/09/2012 tarihli sözleşme ile … arası demiryolları tünellerinin su yalıtımının davacı tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından davalı adına toplam 703.540,80 TL bedelli faturalar düzenlenmiştir. İş bedelinin ödenmemesi üzerine davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden 703.540,80 TL alacağın tahsili için icra takibine girişilmiş olup, davalı tarafça takibe itiraz edildiğinden icra takibinin durduğu, takip ve dava sonrasında davalının bir kısım ödemeler yaptığı anlaşılmaktadır. Mahkeme tarafından verilen karara karşı istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizce, sözleşmenin 36. maddesi gözetilerek, dosya kapsamı itibariyle ek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece, Dairemiz kaldırma kararı sonrası bilirkişi heyetinden ek raporlar alınmıştır. Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda; kök raporda dosyaya görüşlerini değiştirecek nitelikli bir evrak sunulmadığı, davacının defterlerinde 23.06.2014 tarihi itibariyle davalıdan 678.466,71 TL alacak kaydının bulunduğu, davalının kayıtlarında ise davacının 654.386,50 TL alacaklı olduğu belirtilmiş, mahkemece, davalı tarafça takip öncesi ödenen 100.000,00 TL düşülmek suretiyle mahkemece verilen ilk karar gibi davanın 554.386,50 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararında; taraflar arasında düzenlenen 17/09/2012 tarihli sözleşmenin 36. Maddesinde “taşeronun hakedişinin yüklenici tarafından onaylanan bedeli, yüklenicinin aylık hakedişini idareden almasını müteakip 1 hafta sonra (yaklaşık 45 gün) brüt hakediş tutarındaki malzemeler Euro, işçilikler TL faturası karşılığı ödenecektir. Hakedişin faturası hakedişin ait olduğu ayı takip eden ay için kesilecektir. KDV ödemeleri ise, fatura kesilen ayı takip eden ayın 25’inde yapılacaktır. Taşeronun hakediş ödemeleri İhtiyat Kesintisi, KDV Tevkifatı ve varsa diğer kesintiler düşüldükten sonra yapılacaktır.” hükmü düzenlendiği, ancak mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 28/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda, sözleşmenin 36. Maddesi hükmü üzerinde durulmamış ve hiç değerlendirilmemiş, yalnızca tarafların defterleri incelenerek rapor düzenlenmiş olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında, mahkemece verilen kararın gerekçesinde, “bilirkişi raporu alınmış ise de, davalı tarafça her ne kadar yapılan işin kalitesi kapsamında hakedişlerden kesintiler yapıldığı yönünde beyanda bulunulmasına rağmen sunulan belgeler içeriğinde eksik imalata ilişkin bilgi ve belge, kesinti nedeni ve kesintinin davacıya bildirilmesine ilişkin delil sunulmadığı, taraflar arasında işin yapılmadığına ilişkin bir ihtilaf bulunmadığı, davaya konu alacak kesin hesap alacağı olmayıp, kesin hakediş yapılmadan yapılan kesintilerin uygunluğunun değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, bilirkişi kurulunun açıkça beyan ettiği gibi davalının hakediş sisteminin hakediş düzenleme ve takip yöntemlerinden çok farklı bir uygulama ile yapıldığı, davalının dayandığı BAM kararında da bahsedilen sözleşmenin 36. Maddesi gereğince inceleme yapılması imkanının davalının sorumluluğunda olan bu nedenlerle mümkün olmadığı, her ne kadar bu incelemenin ‘dava konusu işin içinde çalışan hakediş ofisi çalışanı olmayı gerektirdiğini’ beyan etseler de bunun anlamının, 3. kişi konumunda olacak bilirkişilik müessesi ile tespitinin mümkün olmadığı, davalının dahi ancak bir kaç örneklendirme ile davacının yaptığı işe ait pozun hangi miktarda hangi ay davalı ile idare arasında yapılan hangi hakedişe girdiğinin belirlemeye çalıştığı kendine özgü bir hakediş sisteminde kesin hakediş çıkartır gibi büyük bir kadro ve süre gerektiren bir inceleme ile mümkün olabileceği bir görüş olarak ileri sürülebilir ise de bu ihtimalde de; gerek hakimiyet alanına girdiğinden somutlaştırma ve ispat yükünün davalıda olması gerek ise davamızın kesin hesap alacağı olamaması nedeniyle de bunda hukuki bir menfaatin olmayacağının anlaşıldığı, dava konusu hakediş ödemeleri sonrasında davalıya ödemelerin devam ettiğinin mali kayıtlarda tespit edilebildiği, dava konusu faturaların ara hakediş kapsamında olması, kesin hakediş yapılmadan kesinti uygunluğu değerlendirilemeyeceğinden genel teamüller gereği yapılan işin takip eden ilk hakedişe girmesi gerektiği kanaati ile davacının davalı adi ortaklıktan ticari defterlerde tespit edilen takipten sonra-davadan önce 554.386,50-TL alacaklı olduğu, davadan sonra yapılan 200.000,00-TL tutarındaki ödemenin infazda dikkate alınacağı” gerekçe gösterilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, davacı taraf, sözleşme gereği edimlerini yerine getirdiğini, düzenlenen 11 adet fatura bedelinin ödenmediğini belirterek, bakiye iş bedeli alacağının tahsili için giriştiği icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsilini talep etmektedir. Sözleşmenin “Ödeme Zamanı” başlıklı 36. Maddesinde, yüklenici tarafından hazırlanan hakedişin iş sahibince onaylanan miktarı, iş sahibinin kendi hakedişini idareden almasını takiben 1 hafta sonra, brüt hakediş tutarındaki malzemelerin Euro işçiliklerin ise TL faturası karşılığı ödeneceği, bu faturaların hakedişin ait olduğu ayı izleyen ay için düzenleneceği, KDV ödemelerinin ise fatura düzenlenen ayı takip eden ayın 25’inde yapılacağı, alt yüklenicinin hakediş ödemelerinin ihtiyat kesintisi, KDV tevkifatı ve varsa diğer kesintiler düşüldükten sonra yapılacağı … hükme bağlanmış olup, bilirkişiler tarafından bu düzenlemeye uygun olarak inceleme ve araştırma yapılması gerekmektedir. Dairemizce yerel mahkeme kararı, bu madde hükmüne uygun hesaplama yapılması gereği yönünden kaldırılmıştır. Bilirkişi kurulunca bu araştırmanın kesin hesap çıkarır gibi fazla emek ve mesai sarfedilmesini gerektirdiği gerekçesiyle sözleşmede öngörülen hesaplama yöntemi yerine getirilmeden bilirkişi raporu düzenlenmesi ve mahkemece de bu rapor esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Bu durumda, gerektiğinde taraflarca sunulan deliller kapsamında bilirkişi tarafından kesin hesap çıkarılmak suretiyle mahkemece gerekli inceleme ve araştırma yapılarak, davacı talepleri hakkında sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Dairemizin kaldırma kararının gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/04/2023 tarih, 2019/13 Esas, 2023/301 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.