Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/981 E. 2023/1003 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/981
KARAR NO: 2023/1003
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2021/390 Esas, 2021/777 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ: 27/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan senede dayalı olarak yapılan icra takibine karşı açılan menfi tespit talebine lişkin olup, mahkemece dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş, mahkeme kararının Dairemizce kaldırılması akabinde mahkemece davanın esastan reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı mahkemenin 2020/21 Esas sayılı dosyasına verdiği 10/01/2020 tarihli dilekçesiyle, davalı … Ltd.şti adına … Diş Tic.Ltd.Şti. adına ise diğer davalının, sözde parke işi ile ilgili bir sözleşme düzenlediklerini, …’in işin ön avansı olarak davalı …’ye 75.000,00 TL’ lik çek verdiğini, sözleşme gereği de 260.000,00 TL’lik bir emre muharrer teminat senedi aldığını, sözleşmeyi imzalayıp avans çekini vermek için almış olduğu emre muharrer senedi kendisinin de kefil olarak imzalamayı şart koştuğunu, kendisinin sözleşmeyle ve yapılacak iş ile hiçbir ilgisi olmadığı halde sırf iş görülsün diye senedi imzaladığını, davalı …’nin 75.000,00 TL’ lik çeki tahsil ettiği halde işi yapmadığı ve çek bedelini de iade etmediğini ileri süren …’in kendisinin de imzası olan 260.000,00 TL’lik teminat senedini ödenmesini talep ettiğini, sonradan yaptığı araştırmada, sözleşmenin ve avans çekinin hayali olduğunu ve sırf şahsını dolandırmak için … ile davalı …’nin birlikte hareket ettiklerini öğrendiğini, keşidecisi olduğu 11/07/2008 tanzim ve 11/02/2009 vade tarihli 260.000,00 TL meblağlı senede istinaden davalı tarafından kendisi ve … hakkında hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı şirket tarafından sadece kendisi hakkında fiili haciz uygulandığını, diğer davalı hakkında hiçbir fiili haciz işlemi uygulanmadığını, davalılar arasında organik bağ bulunduğunu ileri sürerek davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine, davalıların haksız ve sebepsiz zenginleşme niteliğindeki İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından elde ettikleri bedelin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalılar vekilince davanın reddine karar verilmesi istenilmiş, mahkemece 22/09/2020 tarih, 2020/332 Karar sayılı karar ile; somut olayda davanın ticari alım satım ilişkisine dayalı alacaktan dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkin olup, arabulucuğa tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, mahkeme kararına karşı davacı yanca istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Dairemizce 28/04/2021 tarih, 2021/412 Esas, 2021/882 Karar sayılı karar ile, mahkemece 6102 sayılı TTK’nın 11/2. maddesi uyarınca çıkarılan en son tarihli Bakanlar Kurulu kararı da araştırıldıktan sonra, tarafların tacir sıfatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, bu tespitin sonucuna göre görevli mahkemenin belirlenerek hüküm kurulması gerekirken, görevli mahkemenin tespiti için gerekli araştırma yapılmadan, HMK’nın 114/2, 115/2 ve TTK’nın 5/A maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararı kaldırılmış, dosya yerel mahkemesine geri gönderilmiştir. Mahkemece yeni esaslı dosya üzerinden verilen 14/12/2021 tarihli karar ile, dava konusu senette davalı …’nın lehtar, davalı …’nin keşideci konumunda, davacı …’nın ise kefil durumunda olduğu, dava konusu icra dosyasında alacaklının davalı …Şti, borçluların davacı … ve davalı … olduğu, her ne kadar davacı tarafından dava konusu senet nedeniyle davalılara borçlu olmadığı iddiasıyla eldeki dava açılmış ise de, davacının dava konusu senedi kefil sıfatıyla imzaladığını ve imzayı inkar etmediği, dava dilekçesindeki beyanlar dikkate alındığında dava konusu senet nedeniyle davalılara borçlu olmadığını ispat edemediği gibi, yemin deliline dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı istinaf dilekçesiyle, mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapılmadığını, tarafların tacir olup olmadıkları araştırılmadan aynı mahkemede yargılamaya devam edildiğini,Yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca; “Menfi Tespit Davalarında; kural olarak ispat yükü alacaklıya ait olduğu” (YHGK’nun 17/12/2003 tarih 2003/19-781 E., 2003/766 K.,) keyfiyetinin görmezden gelinerek; var olmayan bir şeyin tarafınca ispatlanmasının beklendiğini, dava dilekçesinde; davalının ticari defterleri delil olarak gösterildiği halde, bu hususun dikkate alınmadığını, emre yazılı senedin varlığının, keşidecisinin borçlu olduğunu göstermeyeceğini, borcun ihdası için senet lehdarının, keşideciye bir mal tesliminde bulunmuş veya bir hizmet ifa etmiş olması veya bir nakit tediyede bulunması gerektiğini, ancak davalı yanca dosyasına bu yönde ibraz edilmiş bir belge veya makbuz bulunmadığını, bu suretle davalının alacaklı olduğunu ispat edemediğini, senetteki imzayı inkar etmediğini, ancak ere muharrer senedin bir borç vesikası olmadığı gibi; senet metninde de, bir borç ikrarının yer almadığını, HMK’nun 200.ve müteakip maddeleri uyarınca senet lehdarının alacağını somut deliller dışında ispatı mümkün olmadığı halde; istinafa konu olan kararda; alacağın borçlu olunmadığının ispatının “…yemin deliline dayanmadığı…” gerekçesi ile hüküm kurulmasının da hukuka ve usule aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı, davalıların kendisini aldatmak amacıyla sözde parke işine ilişkin sözlü eser sözleşmesi akdedildiğini, davalı iş sahibi şirketin, yüklenici diğer davalıdan teminat olarak takibe dayanak senedi aldığını, senedi kefil olarak imzalaması için kendisine teklifte bulunulduğunu, işin yapılması için teklifi kabul ederek senedi kefil sıfatıyla imzaladığını, akabinde işin yüklenici davalı tarafından yapılmadığından bahisle davalı şahıs ile kendisi hakkında icra takibi yapıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine tapuda adına kayıtlı dairesinin haczedildiğini ileri sürerek davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalılar öncelikle zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş, akabinde davanın esastan da reddini talep etmişlerdir. Davalı iş sahibi … İnş. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından borçulular davacı ile davalı … hakkında 11/07/2008 tanzim ve 11/02/2009 vade tarihli 260.000,00 TL bedelli senede istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 260.000,00 TL asıl alacak, 100.587,94 TL işlemiş faiz ve 780,00 TL komisyon bedeli olmak üzere toplam 361.367,94 TL ‘nin tahsili için 09/03/2011 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine davacı hakkında fiili haciz işlemlerine başlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece ilk kararda ticari nitelikteki eldeki davanın arabuluculuk müessesine tabi olduğu halde bu yola başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine dair verilen kararın Dairemizce mahkemenin tarafların tacir sıfatını taşıyıp taşımadığının, bu itibarla davaya bakmaya görevli olup olmadığının belirlenmesi, akabinde arabuluculuk müessesinin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kaldırılmış ise de, davacının istinaf dilekçesinde de belirttiği üzere mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan ve HMK’nın 26.maddesi uyarınca davalıların usule ilişkin itirazları hakkında olumlu veya olumsuz bir karar tesis edelmeden esas hakkında karar verildiği, bu durumun da usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edilmiştir. O halde, mahkemece yapılacak iş; Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda, öncelikle mahkemenin eldeki eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasına bakmaya görevli olup olmadığının belirlenmesi, görev hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra; mahkemenin görevli olduğunun anlaşılması halinde arabuluculuk müessesesinin değerlendirilmesi, davalı yanın usule ilişkin itirazları hakkında olumlu ya da olumsuz karar oluşturulması ve gerekirse işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi; mahkemenin görevsiz olduğu sonucuna varılması halinde ise görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, davacının reddi hakim talebinin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarih, 2021/390 Esas, 2021/777 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacının reddi hakim talebinin ilk derece mahkemesince DEĞERLENDİRİLMESİNE, 5-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.