Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/940 E. 2022/681 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/940
KARAR NO: 2022/681
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2021
NUMARASI: 2021/705 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil
KARAR TARİHİ: 05/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili davadan önce İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret mahkemesine tevzi olan dilekçesi ile özetle: taraflar arasında 21 Temmuz 2016 tarihinde Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Arsa Payı Karşılığı ve/veya Hasılat Paylaşımı İnşaat Sözleşmesi imzalandığını, 20 Temmuz 2017 tarihinde taraflar, Beyoğlu … Noterliği’nce … yevmiye nosu ile düzenlenen Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi ile bir önceki sözleşmede tadilat yapıldığını, buna göre davacı müvekkilinin maliki olduğu … Ada … ve … parsel sayılı dava konusu taşınmazları projenin hayata geçirilmesi amacıyla davalı …’a devrini, buna karşılık davalı …’ın ise aylık 7.600.000-TL taksitler halinde 05.01.2018 tarihinden en geç 31.12.2019 tarihine kadar toplam 182.,388.500-TL’yi müvekkiline ödemeyi taahhüt ettiğini, ayrıca sözleşmede, bu bedelin inşaat alanının 94,000 m2 olacağı ön kabulüyle tespit edildiğini, inşaat alanının artması ya da azalması halinde bu bedelin de aynı oranda etkileneceğini, müvekkili tarafından söz konusu tapu devrinin 03/10/2007 tarihinde yapıldığını, buna karşın davalının projeye ilişkin çalışma yapmadığını, aradan geçen yaklaşık üç yılda davalı …’ın hiçbir edimini yerine getirmemiş olması nedeni ile Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye no ve 19 Şubat 2019 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi adı altında bir ek protokol daha düzenlendiğini, bu ek protakol ile, 20 Temmuz 2017 tarihli sözleşme ile belirlenmiş ancak davalı yüklenici … tarafından hiç ödenmemiş olan borçlara ilişkin ek bir düzenleme ile yeni bir ödeme planı belirlendiğini, buna göre davalının, müvekkiline 20.07.2017 tarihli sözleşmeden doğan borcundan mahsup edilmek üzere …, …, …, … isimli projelerden taplam 138 bağımsız bölümün (dairenin) satışı ve devrini taahhüt ettiğini, söz konusu 138 bağımsız bölümün değeri 100.992.828-TL olarak kabul edildiğini ve bu meblağın mevcut borçtan mahsup edileceğinin kararlaştırıldığını, protokol imzalanmasına rağmen, davalının, bu ek protokol ile taahhüt altına girdiği edimlerini büyük oranda yerine getirmediğini, bunun üzerine sözleşmeden dönüldüğünün ve sözleşme kapsamında devredilen taşınmazların iadesinin talep edildiği ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini, yapılan taşınmaz devrinin gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi gereğince yapılmış avans ödemesi niteliğinde olduğunu, davalının edimini ifa etmeyerek temerrüde düştüğünü, avans olarak verilen taşınmazların iadesi gerektiğini, sözleşmeden tek taraflı dönülmüş olması nedeniyle talep konusu taşınmazların iadesi ve zararların tazmini talepli dava açılacağını, taşınmazların 3. kişiye devri riski bulunduğunu, bu nedenle davaya konu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş, Bunun üzerine İstanbul Anadolu 9 ATM 2021/650 D.iş, 2021/612 K. sayılı kararı ile ihtiyati tedbir talebinin teminat karşılığında kabulüne, davaya konu taşınmazın davalı adına kayıtlı olması halinde 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesi ile; davacının 2016 tarihli sözleşmeye dayanarak ihtiyati tedbir talep ettiğini, tedbir talepli dilekçede sözleşmeyi dahi sunmadığını, bu sözleşmenin noter huzurunda imzalanmamış olduğunu, taraflar arasında hiçbir zaman uygulanmadığını, geçersiz bir sözleşme olduğunu, davacının herhangi bir zararı bulunmadığını, müvekkili … A.Ş’nin davacıya herhangi bir bağımsız bölüm devir taahhüdü olmadığını, imzalanan sözleşmenin kat karşılığı değil, tahsilat paylaşım sözleşmesi olduğunu ve adi şekilde yapıldığını, bu sözleşmeden sonra 2017-2019 tarihlerinde 2 ayrı satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, taşınmazın bu satış vaadi sözleşmesine göre müvekkiline devredildiğini, bu sözleşmelerde gösterilen 182 milyon tutarındaki satış bedelinin davacıya ödendiğini belirterek tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece somut olayda davacının arsa sahibi, davalının yüklenici sıfatıyla 21.07.2016 tarihinde hasılat paylaşımı inşaat sözleşmesi yapıldığı, dava konusu olarak İstanbul İli Pendik İlçesi … Mah … Ada … parsel sayılı taşınmazın iptal ve tescili talep edildiği, taşınmazın mülkiyetinin ihtilaf konusu olduğu, davanın amacının taşınmaz mülkiyetinden kaynaklandığı, HMK 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir şartlarının mevcut olduğu anlaşılmakla tedbirin kaldırılması durumunda davanın kısmi olarak konusunun da kalmayacağı anlaşılmakla tedbirin devamı ile yapılan itirazın reddi gerektiği gerekçesi ile;İhtiyati tedbir kararına yapılan itirazın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinafa başvurmuştur. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesi ile, 21.07.2016 tarihinde taraflar arasında imzalandığı belirtilen Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Arsa Payı Kat Karşılığı ve/veya Hasılat Paylaşımı İnşaat Sözleşmesinin hukuken yok hükmünde olduğunu, sözleşmenin Noter huzurunda imzalanmadığını, Müvekkili … Yönetim Kurulu tarafından bu sözleşmenin imzalanması yönünde ilgili kişilere yetki verilmediğini, İhtiyati tedbir talebine dayanak gösterilen bu “adi yazılı” sözleşmenin “ıslak imzalı aslı” bulunmadığını, bu “adi yazılı” sözleşmenin hiçbir zaman uygulanmadığını, sözleşmeye dayanılarak tapu devri yapılmadığını, müvekkili …’ın inşaatlara başlanmaması sebebiyle beş yıl boyunca temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle taraflar arasında “Hasılat Paylaşımı İnşaat Sözleşmesi ilişkisi” olduğu iddiasının tamamen hayal ürünü olup hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, dava konusu taşınmazın davacı şirketten bedeli ödenerek satın alındığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazı davacı şirketten Beyoğlu … Noterliği’nin 20.07.2017 tarih ve … yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi’ne dayanarak toplam: 182.388.500,00-TL bedelle satın aldığını ve bu sözleşmeye dayanarak 03.10.2017 tarihinde tapusunu devraldığını, dava konusu taşınmazın bedeli olan 182.388.500,00-TL’nin tamamen ödendiğini, ödeme belgelerinin dosyasına sunulduğunu, davacı vekilinin iddia ettiğinin aksine satış vaadi sözleşmesinin hiçbir yerinde ihtiyati tedbir kararına dayanak gösterilen 21.07.2016 tarihli sözleşmenin eki olduğunun yazmadığını, 21.07.2016 tarihli sözleşmeye herhangi bir atıf dahi yapılmadığını, ayrıca satış vaadi sözleşmesinde “asgari hasılat taahhüdü” veya ” avans hasılat ödemesi” ne ilişkin hiçbir düzenleme bulunmadığını, davacı şirketin hakkını elde etmesini önleyecek bir durum söz konusu olmadığını, davacı şirketin satış vaadi sözleşmesi ile belirlenen satış bedelini tahsil ettiğini, yargılama sonucu davacı şirketin bakiye satış bedeli alacağı tespit edilse bile bu alacağını tahsile engel bir durum bulunmadığını, bu nedenle HMKnın 389/1 maddesinde belirlenen şartların oluşmadığı açık olup ihtiyati tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Talep, taraflar arasında imzalandığı ileri sürülen taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı ve/veya hasılat paylaşımı inşaat sözleşmesi ile noterde düzenleme şeklinde yapılan 20/07/2017 tarih … yev nolu satış vaadi sözleşmesi ve yine bu sözleşmeyi tadil eden noterde düzenleme şeklinde yapılmış sözleşmelerin feshi nedeniyle sözleşmeler gereğince davalı adına tapu devri gerçekleştirilen taşınmazların tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili ve zararın tazimini davasında dava sonuçlanıncaya kadar anılı taşınmazların 3. kişilere devrinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulması talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü kararına itiraza ilişkindir. Mahkemece tedbire itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı tedbire itiraz eden istinafa başvurmuştur.Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbir HMK’nın 389 vd maddelerinde düzenlenmiş olup, Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 390/3 maddesine göre tedbir talep eden taraf davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Maddede belirtilen davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispattan anlaşılması gereken usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati tedbir de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterlidir. Uyuşmazlığı esastan çözecek ilk derece mahkemesinin kararına göre davacı tarafça sunulan belgeler yaklaşık ispat koşulunu sağlamaya yeterli olduğundan davalının ihtiyati tedbirin şartlarına yönelik istinaf sebebi yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2021 tarih ve 2021/705 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 05/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.