Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/835 E. 2022/627 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/835
KARAR NO: 2022/627
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2022
NUMARASI: 2022/68 Esas, Derdest
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 29/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen ara karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında Avrasya Tünelinin tavan ve duvarlarının yıkanabilmesi için davalı tarafından “özel tasarlanmış” araç ve araç üstü yıkama makinesi üretilmesi konusunda 02.07.2018 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre aracın 135 gün içinde teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmede aracın toplam bedelinin 262.000,00 Euro olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin 76.000,00 Euro tutarındaki kısmının sipariş anında, ikinci 76.000,00 Euro tutarındaki kısmının sipariş tarihinden iki ay sonra ve 110.000,00 Euro tutarındaki kısmının ise davacı şirket tarafından aracın sağlıklı bir şekilde çalıştığının onaylanmasının akabinde ödenmesi yönünde tarafların mutabık kaldıklarını, davalının 15-16.11.2018 tarihlerinde aracın tamamlandığını davacıya bildirildiğini, araç yapımında görevli alt işveren … A.Ş’nin tesislerinde test edildiğini, ancak araçta pek çok eksiklik ve aykırılık tespit edilerek davacı tarafından davalıya bildirilerek teslim öncesinde giderilmesinin talep edildiğini, aracın teslim gününden sonra 27.11.2018 tarihinde davacı şirket tesislerine getirildiğini, eksiklerin giderildiği düşünülerek, iyi niyet ve ahde vefa ilkesi kapsamında davacı tarafından ilk iki kısım ödemenin sözleşmeye uygun olarak 2019 yılının Temmuz ve Eylül aylarında tamamlandığını, bakiye tutar olan 110.000,00 Euronun ise sözleşmede belirtilen aracın sağlıklı bir şekilde çalıştığının onaylanması şartı gerçekleşmediğinden, haklı olarak ödenmediğini, aracın gözden geçirilmesi ve muayene ile ilgili çalışmaların yürütüldüğünü, aracın birkaç defa deneme amaçlı kullanılmaya çalışıldığını, tünelde denendiğini, eksiklikler tespit edildiğini, davalıya e-posta ile bildirildiğini, 11.04.2019 tarihli toplantı neticesinde 16.05.2019 tarihinde imzalanan Protokol ile gelinen süreçte aracın Tünel dahilinde kullanımının teknik ve güvenlik bakımından kabul edilemez nitelikte olduğunu, aracın …’a iade edildiğini, araçta ciddi değişiklikler yapılmasının planlandığını, hatta davalının araçtaki değişikliklerin gerçekleştirilmesi için dava dışı ve … Ltd. Şti. ile anlaştığını, ancak araç kolunun mevcut alt işveren tarafından yapılamayacağının anlaşılması üzerine bir başka firmayla anlaştığını, 04.12.2019 tarihli saha ziyaretinde söz konusu alt işveren tarafından imal edilen araç koluyla birlikte araç boyutlarının ziyaret esnasında tünel boyutunu aştığının belirlendiğini, geçen iki yılın ardından yapılan imalatta tünel boyutları gibi hayati önem taşıyan ayrıntıların dahi dikkate alınmadığını, araçtaki işlemlerin tamamlanması ve Adapazarı’na nakli üzerine 18.06.2020 tarihli saha ziyaretinde aracın durumunda bir değişiklik olmadığı, hala ciddi risklere sebebiyet verecek bir tasarım ve durumda bulunduğunun anlaşıldığını, söz konusu notların davalıya iletildiğini, Kasım 2020- Ocak 2021 sürecinde yine araçtan esaslı beklentilerden olan otomasyon ile ilgili çalışmalara başlandığında daha araçtaki temel eksikliklerin giderilmediğini, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/405 D. İş sayılı dosyası üzerinden tespit yaptırıldığını, araç üzerinde muayene yaparak uygun sürede davalıya bildirildiğini, aracın taraflar arasında akdedilen sözleşmenin sair maddelerinde belirtilen kriterlere açıkça aykırı bir şekilde üretildiğini, aracın davacı şirketin hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı olduğunu, davacının hem maddi hem de manevi anlamda zarara uğratıldığını, sözleşmeye konu aracın muhafaza altına alınmasına veya yeddiemine tevdi edilmesine dair tedbir kararı verilmesini istediklerini belirterek, davalıya ödenen 152.00,00 Euro tutarındaki sözleşme bedelinin temerrüde düştüğü 08.07.2021 tarihinden başlamak üzere işleyecek Kamu Bankalarınca 1 yıla kadar vadeli Euro mevduat hesabına fiilen uygulanan yıllık faiziyle tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; şimdilik 100.000,00- TL maddi, 100.000,00- TL manevi tazminatın 08.07.2021 tarihinden başlamak üzere işleyecek ticari temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davacının davalı borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine tedbir konulmasına karar verilmesi talebi var ise de; ihtiyati tedbirin şartları başlıklı 389. Maddesi ihtiyati tedbir uygulanması talep edilen aracın dava konusunu teşkil etmediği, dava konusu olmayan şey hakkında tedbir kararı verilemeyeceği, HMK’nın 389/1.maddesinin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, somut olayda ihtiyati tedbir şartlarının oluştuğunu, hem davalı şirket malvarlığı hem de davaya konu araç hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, aracın sözleşmeye uygun olarak üretilmemesi, ayıplı ve eksik olması nedeniyle sözleşmeden dönülerek ödenen bedelin iadesi ile süreçteki maddi ve manevi zararların tazmini talepli olarak bu davanın ikame edildiğini, ayrıca davacının alacağını tahsil edememe tehlikesinin önlenmesi amacıyla davalı şirketin malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir uygulanmasının talep edildiğini, araçta yapılabilecek muhtemel değişikliklerin önlenmesi ve aracın incelemeden kaçırılmasının önüne geçilmesi amacıyla aracın muhafaza altına alınması veya yediemine tevdi edilmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesinin istendiğini, dava konusunun araç olduğunu, mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu, sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili için açıldığını, aracın üretiminin sözleşmenin esasını oluşturduğunu, aracın muhafaza altına alınması ve davalı şirketin malvarlığı üzerinde tedbir uygulanmasının hayati nitelikte olduğunu, mahkemeden, araçta yapılabilecek muhtemel değişikliklerin önlenmesi ve aracın incelemeden kaçırılmasının önüne geçilmesi amacıyla muhafaza altına alınmasının istendiğini, dolayısıyla aracın dava konusu teşkil etmediği, bu nedenle araç hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafça sadece araç için değil bunun yanında davacı şirketin alacağını tahsil edememe tehlikesinin önlenmesi amacıyla davalı şirketin malvarlığı üzerinde de ihtiyati tedbir uygulanmasının talep edildiğini, davacının davalıdan yüklü miktarda alacağı bulunduğunu, davalı şirketin mali durumunda yaşanabilecek değişimler nedeniyle alacağın tahsilinin tehlikeye düşme olasılığının bulunduğunu, ancak mahkemenin ihtiyati tedbir talebin reddine yönelik ara kararında işbu taleplerine ilişkin herhangi bir değerlendirmeye yer verilmediğini, eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, davacı şirketin alacağını HMK 390/3 maddesi kapsamında yaklaşık olarak ispat ettiğini, davacı tarafından açılan tespit davası uyarınca, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü iki öğretim üyesi ve bir elektrik mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin, aracın birçok ayıp ve eksiğinin bulunduğunu, bu durumda işlevini yerine getirmesinin imkansız olduğuna dair rapor düzenlediğini, davanın esası yönünden haklılığın yaklaşık olarak ispat edildiğini belirterek, mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi; davalı ise yüklenicidir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Somut olayda, taraflar arasında Avrasya Tünelinin tavan ve duvarlarının yıkanabilmesi amacıyla özel tasarım araç ve araç üstü yıkama makinesi yapılması hususunda sözleşme imzalanmış olup, davacı tarafça aracın ayıplı imal edildiği gerekçesiyle davalıya ödenen 152.00,00 Euro tutarındaki sözleşme bedelinin tazmini ile olay sebebiyle uğranan 100.000,00- TL maddi, 100.000,00- TL manevi tazminatın tazmini ile davalının malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir uygulanmasına, aracın muhafaza altına alınmasına veya yediemine tevdi edilmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş, mahkemece talebin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre, dava dosyası henüz layihalar aşamasında olup, tarafların iddia ve savunmalarını ispatlayacak delillerin tam olarak toplanmadığı, ancak davacının alacak ve tazminat talebinde bulunduğu, üzerine tedbir konulması istenilen malvarlığının dava konusu olmadığı, bu nedenle davalının malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak, davacı tarafça aracın muhafaza altına alınması ve yediemine tevdii talebinde bulunulmuş olmasına rağmen mahkemece bu hususta olumlu ya da olumsuz karar verilmemiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/01/2022 tarih, 2022/68 Esas sayılı ara kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.