Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/640 E. 2022/1021 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/640
KARAR NO: 2022/1021
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2021
NUMARASI: 2019/535 Esas, 2021/873 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların kurucusu oldukları … ortaklığı ile aralarında Pendik ilçesi, …, … köyü, … Cad. … parsel sayılı … no.lu 5000 m2.lik arsa içindeki villanın inşaat, elektrik, mekanik projeler dahil işçilikli ve nakliyeli anahtar teslim yapılması işi konusunda yazılı sözleşme imzalandığını, davalıların yüklenici olarak yapılacak işi maliyet dahil %22,5 karla yapmayı taahhüt ettiğini, ancak kötü niyetli olarak bu karı artırmak için olmayan maliyetleri fatura edip kendilerinden tahsil ettiğini, bu suretle sözleşmeye aykırı davrandıklarını, 17/06/2016 tarihinde davalılara ihtarname gönderilerek sözleşmenin feshedildiği bildirilip 3 gün içinde fazladan tahsil edilen 3.690.953,44 TL.bakiye alacağın iadesinin talep edildiğini, davalıların cevap vermediğini, bu tutarın 1.400.000,00 TL.lık kısmının sözleşmeye istinaden çek olarak verildiğini, taraflar arasında başkaca borç doğuracak bir ticari ilişki olmadığını, davalıların bu çekleri iade etmediğini belirterek davalılara vermiş oldukları çeklerin bedelsiz kalması nedeniyle iptali ve davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini kabul ettiklerini, sözleşme konusu yapının inşasının süresi içinde sözleşmeye uygun olarak tamamına yakın bir kısmının tamamlandığını, davacı tarafça gönderilen ihtarnameye cevap verilerek haksız istemlerinin reddedilip değişik iş dosyası kapsamında alınan rapora da itiraz edildiğini, davacı tarafaça faturalara yasal süre içinde itiraz edilmediğini, iade de edilmediğini, bu nedenle faturaların kabul edilmiş sayıldığını, D.iş dosyasında alınan bilirkişi raporundan ve kendilerine gönderilen ihtarnameden sonra dahi düzenlenen faturalara davacının itirazının olmadığını, düzenlenen faturaların davacı şirket tarafından da form B/A ile bildiriminin yapıldığını, dolayısıyla bu faturaların davacı şirket kayıtlarında da işlenmiş olduğunu, sözleşmenin tek taraflı feshinin dürüstlük kurallarına uymadığı gibi hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, inşaat maliyetinin üzerinde ilave 1.400.000,00 TL.bedelli çek keşide edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olup davacının iddiasını yazılı delille ispatlamak zorunda olduğunu, sözleşmenin ifası anında yapılan tüm masrafların satıcı ve taşeronlardan fatura alınmak suretiyle belgelendirildiğini, dolayısıyla davalı şirketin inşaat maliyeti + %22,5 kar oranından fazla bedel talep edildiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, dava konusu çeklerden bir kısmının takibe konu edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştr. Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliler, alınan bilirkişi raporuyla dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığının ispatlayamadığı gerekçesi ile verilen davanın reddine dair ilk kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 15. Hukuk Dairesinin 2018/78 E.2019/1327 K. Sayılı kararı ile “….mahkemece, sözleşme kapsamında yüklenici tarafından kesilen faturaların davacı iş sahibi şirket tarafından itiraz/iade edilmeden ticari defter kayıtlarına işlendiği belirtilerek davaya konu çeklerin bedelsiz kaldığı ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, yapılmayan işlerin de fatura kapsamında talep edildiğini ileri sürmüştür. Hemen belirtilmelidir ki faturalara itiraz edilmemiş olması (hatta deftere işlenmiş olması halinde dahi) fatura kapsamında belirtilen işlerin yapılıp teslim edildiği anlamına gelmez. Sözleşmenin varlığının kabulü halinde faturaya itiraz edilmemiş olması sadece faturada belirtilen miktar ve tutarın kabul edilmiş olduğu anlamına gelir. Başka bir ifadeyle işin yapılıp teslim edildiğinin isbatı halinde itiraza uğramayan fatura kapsamındaki işlerin miktarı ve tutarı aksi isbatlanıncaya kadar geçerli kabul edilecektir. Yapılan açıklamalara göre somut olaya bakıldığında taraflar arasındaki uyuşmazlık iş bedeline ilişkindir. Sözleşme bedeli maliyet + kâr esasına göre kararlaştırılmıştır. Buna göre yapılan işin bedeli, işin yapıldığı yılın piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi ve sözleşmede kararlaştırılan kâr oranı da hesaplanarak toplam sonucuna göre maliyetinin hesaplanması, bundan ihtilafsız olan veya kanıtlanmış ödemelerin mahsup edilerek saptanması gerekir. Bu durumda mahkemece faturalar itiraz edilmeksizin davacı defterine kaydedilmiş olduğu belirtilerek davanın ispatlanamadığına ilişkin gerekçesi hatalı olmuştur. O halde, mahallinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılacak işlerin maliyetinin belirtilen ilke ve esaslara uygun yol ve yöntemle belirlenmesi ve sonucuna göre yeniden esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile kaldırıldığı, yargılama sırasında dava konusu çek bedellerinin ödendiğinin belirtilmesi üzerine davanın istirdat davasına dönüştüğü, davalının yaptığı işler karşılığı hak ettiği iş bedelinin saptanması (işin yapıldığı yıl piyasa rayiç bedellerine göre belirlenip sözleşmede kararlaştırılan kar oranı da hesaplanmak suretiyle), davacının yaptığı ödemeler göz önünde bulundurularak davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti yönünden keşfen inceleme yapıldığı, keşif sırasında bilirkişiler detaylı inceleme yapabilmek için söz konusu parsel ile ilgili belediyesinden işlem dosyasının bir suretinin istenmesi, ayrıca taraflardan yapılan işlerle ilgili projeler, yapılmış olan imalatlarla ilgili metraj çalışmalarının temini ile dosyaya kazandırılması gerektiğinin ifade edildiği, taraflarca söz konusu belgelerin dosyaya sunulmadığı, ilgili belediyeden de bunların temin edilemediği, bilirkişi heyetinin dosyada sunulan deliller ve keşfen yapılan inceleme neticesinde, İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda maliyet ve müteahhit karı toplamının KDV dahil 1.497.020,56 TL.olarak belirlendiği, taraflar arasında imzalanan 04/10/2016 tarihli protokolde de cari hesaptan doğan muaccel alacağın 1.457.000 TL.olarak kabul edildiği, keşif sırasında bina ve çevre düzenlemesine ilişkin imalatların bitirilmemiş olup bazı imalatların eksik ölçü ve metraja gelmeyecek boyutta olduğu, proje ve özellikle yer altında, sıva altında ve kapalı konumda olan çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan imalatların hesap ve tespiti için gerekli proje, ataşman ve metraj gibi lüzumlu belgelerinde sunulmaması karşısında toptan iş bedelinin 1.457.000 TL.olarak kabul edileceği yönünde rapor sundukları, yargılama sırasında taraflarca sunulan protokolde başlatılan icra takipleri ile henüz takibe konu edilmeyen çeklerin sayıldığı, protokolün 3.2 maddesi ile davacının yeni çekler verdiği, protokolün 3.4 ve 3.5 maddelerinde daha önce verilip davaya da konu olan çeklerin davacıya iade koşullarının düzenlendiği, davacı vekilinin 15/02/2017 tarihli duruşmada çekleri iade alıp protokol gereği yeni çekler verdiğini beyan ve imza ettiği, bu konuda sunduğu 02/10/2017 tarihli dilekçede tedbir kararı verilmeyip dava konusu çekler takibe konulmaya başlayınca kalan çeklere ilişkin protokol düzenlenip, ödemelerin gerçekleştiğini bu nedenle davaya istirdat olarak devam ettiklerini beyan ettiği, davalılar vekilinin 08/01/2020 tarihli duruşmada davaya konu çeklerin büyük bir kısmının takibe konu edilmediği, bizzat davacı tarafından iade alınıp yerine başka çekler verilerek ödeme yapıldığı yönünde beyanda bulunduğu, bu durumda davaya konu toplam 1.400.000 TL. tutarlı çek bedellerinin ödendiği sonucuna varılarak davacının davalılara yaptığı ödeme miktarı ile yapılan işin bedeli karşılaştırıldığında davacının davalılara 1.400.000 TL.fazla ödeme yaptığı sonucuna ulaşılarak davanın kabulüne 1.400.000,00 TL’nin davalı taraftan istirdadı gerektiği gerekçesi ile; DAVANIN KABULÜNE, 1.400.000,00 TL’nin davalılardan istirdadına karar verilmiş, karara karşı davalılar vekili istinafa başvurmuştur. Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile; davacı ile müvekkili şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık arasında akdedilen villa yapımına ilişkin eser sözleşmesi kapsamında yüklenici olarak … köyü, … Sitesi’nde bulunan 5.000 m2 arsa içerisinde mevcut villanın büyütülerek (mevcut yapının yıkılarak yeni yapının inşası), peyzaj çalışmaları ile yarı olimpik havuzunun yapılması ve nihayetinde yeni yapının teslimine ilişkin tüm mimari, statik, elektrik ve peyzaj çalışmasına dair inşaat işini üstlendiklerini, söz konusu sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında tarafların işin, inşaat, nakliye ve işçilik bedelleri de dahil olmak üzere bütün masraflar + %22.5 kar ile yüklenici tarafından yapılması konusunda anlaştıklarını, müvekkili şirketler tarafından sözleşme konusu yapının inşasına başlandığını ve süresi içinde sözleşmeye uygun olarak imalat ve inşaatın tamamına yakın kısmının tamamlandığını, ancak davacı şirketle birlikte sözleşme mutlak mutabakat içerisinde tanzim edilmişse de sonrasında davacı şirket tarafından iyi niyet kurallarının ihlal edildiği ve işin kesintisiz yürütülmesi yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği iddia edilerek İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/15 D.İş sayılı dosyası kapsamında tespit davası açıldığı, yokluklarında keşif yapılarak, bilirkişi raporu alındığı ve ardından Sultanbeyli … Noterliği’nin 17.06.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile anılan sözleşmenin feshedildiği ve keşide (vade) tarihleri gelmemiş çekler de toplanarak toplam 3.690.953,44 TL’nin fazla ödendiği iddiasıyla iadesinin talep edildiği, bunun üzerine taraflarınca keşide edilen Bakırköy … Noterliği’nin 01.07.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davacının haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddedildiği ve süresi içinde İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/15 D.İş sayılı dosyası kapsamında yokluklarında yapılan keşif sonrası tanzim edilen bilrikişi raporuna da itiraz edildiğini, daha sonra davacı tarafından müvekkili şirketten kalan bakiye borç ve hakkedişe ilişkin son faturanın kesilmesinin talep edilmesi üzerine müvekkili tarafından 31.08.2016 tarihli … sayılı 790.001,74 TL bedelli faturanın düzenlenerek davalıya tebliğ edildiği, faturaların müvekkili ve davalı ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, daha sonra taraflar arasında sulh görüşmeleri yapıldığı ve 04.10.016 tarihinde Sulh ve İbra Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin konusunu tanımlayan 2.1. maddesinde aynen “İşbu sözleşmeye konu olan ve taraflarca gerek icra takibine konu edilmiş gerekse henüz icra takibine konu edilmemiş çekler ile çek ile henüz teminat altın alınmayan cari hesaptan kaynaklı doğmuş, muaccel alacağın nizasız fasılasız toplam 1.457.000,00-TL olduğunun kabul beyan ve taahhüt etmekle söz konusu bedellin tasfiyesine ilişkin tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinden ibarettir. İşbu sözleşme taraflar arasında görülmekte olan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/820 Esas sayılı davadan bağımsız olup, söz konusu dava dosyasına ilişkin tarafların hakları saklıdır.” hükmünün yer aldığı, maddeden görüleceği üzere davacı şirketin bakiye toplam 1.457.000 TL borcunu ikrar ettiğini, söz konusu sözleşme akdedilmeden önce ve sonrasında taraflarına işbu davanın reddi gerektiği, borç ikrarında bulundukları, dava devam ederken müvekkili şirket tarafından kesilen faturanın kayıtlara işlendiği ve faturalara yasal 8 günlük süre içinde itiraz edilmediği beyan edilmişse de yerel mahkemece eksik inceleme ile hukuki dayanaktan yoksun davanın kabulü kararı verildiğini, taraflar arasında akdedilen sulh sözleşmesinin konusunun işin tamamlanan kısmının toplam maliyet bedeli değil yalnızca ödenmeyen bakiye kısmına ilişkin olduğunu, işin tamamlanan kısmının toplam maliyet bedelinin ise dosyada mübrez belgeler ile sabit olduğu üzere 5.275.943,09 TL olduğunu, nitekim müteahhitlik karı hariç 4.096.099,27 TL tutarındaki işlerin tümünün ilgili firmalar tarafından faturalandırıldığını ve davacının kendisine tebliğ edilen tüm faturaları kabul ederek defterlerine işlediğini, bilirkişilerin taraflar arasında akdedilen sözleşme bedelini hatalı olarak işin tamamlanan kısmının toplam bedeli olarak yorumlayarak gerçek dışı tespitte bulunduklarını, yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında 04.10.2016 tarihli “Sulh ve İbra Sözleşmesi” ne atıfta bulunarak tamamlanan işin toplam tutarının taraflarca kabul ve beyan edildiği üzere 1.457.000,00 TL olduğunun tespitinin haksız ve mesnetsiz olup buna dayanarak verilen davanın kabulü kararının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kaldı ki inşaat konusu işlere ilişkin ilgili firmaların müvekkili adi ortaklığa kesmiş olduğu faturaların toplam tutarının dahi 4.096.099,27 TL olup bu denli yüksek maliyetli ve birinci kalite malzeme kullanılarak yapılan işin toplam maliyet bedelinin 1.457.000,00 TL olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında müvekkili şirket tarafından davacı şirkete kesilen ve cevap dilekçelerinde mübrez tüm faturaların davacı şirket tarafından kabul edilip, yasal itiraz süresi içinde fatura muhteviyatına itiraz edilmediği gibi iade de edilmediğinden, hatta davacı şirketin daha önce ikame ettiği İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/15 D.İş sayılı Tespit davasında düzenlenen bilirkişi raporundan sonra ve hatta keşide ettiği Sultanbeyli … Noterliği’ nin 17.06.2016 tarih ve .. yevmiye numaralı ihtarnamesinden sonra dahi müvekkili şirket tarafından düzenlenip gönderilen faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğinden söz konusu faturalardan açıkça görüleceği üzere tamamlanan kısmın inşaat yapı maliyeti toplamının kar payı ile birlikte 5.275.943,09 TL TL olduğunu, ayrıca dava konusu inşaatta davacının talepleri doğrultusunda pahalı malzemeler kullanılıp hepsinin faturalandırıldığını, örneğin sözleşme konusu yapıda kullanılan mermer ve doğal taşların davacının talebi üzerine Afyon’dan özel olarak getirildiğini yalnızca mermer ve doğal taş maliyetinin 600.000,00 TL’nin üzerinde tuttuğunu, öte yandan sözleşme konusu taşınmaz imara kapalı olduğundan belediye görevlilerinin müdahale etmesi üzerine davacı şirket yetkililerinin de bilgisi dahilinde yapının çelik konstrüksiyonlarının 3 defa sökülüp yeniden yapıldığını ve 300.000,00 TL’nin üzerinde inşaat maliyetinin arttığını, yine tüm bu işlemlere ilişkin faturaların usulüne uygun olarak düzenlenip davacıya teslim edilmiştir. Verilen örneklerde olduğu gibi inşaat sürecinde davacının talepleri doğrultusunda pahalı malzemeler kullanılmış, yapılan maliyetlerin tamamına ilişkin de faturalar davacıya teslim edildiğini, bu kapsamda yalnızca yapıda kullanılan mermerler dahi 600.000,00 TL’nin üzerinde tutmuşken, bu denli birinci kalite ve pahalı malzemeler kullanılan oldukça büyük ve fesih tarihi itibariyle inşaatın neredeyse tümünün bittiği bir yapıda tüm maliyet bedelinin 1.457.000,00 TL olduğunun tespitinin ticari hayatın olağan akışına aykırı ve gerçek dışı olduğunu, kaldı ki müvekkil şirket tarafından sözleşme konusu yapının inşası sırasında yapılan tüm masraflara ilişkin inşaat malzemelerinin alındığı satıcı firmalardan ve yapının inşaasını gerçekleştiren taşeron firmalardan alınan faturalar ile belgelendiği üzere işin toplam tutarının 4.096.099,27 TL olduğunu, davacı şirket haksız ve mesnetsiz olarak sözleşmenin feshine gittiğinden birtakım imalatların dava tarihi itibariyle tamamlanmadığından faturalandırılamadığını, bu bağlamda davacı şirketin inşaat maliyeti + %22,5 kar oranından fazla bir bedel talep edildiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacının süreç içerisinde fatura konusu bedellerin bir kısmını ödedikten sonra icra masrafları ile birlikte 1.457.000,00 TL tutarında bakiye borcu kaldığını. tarafların daha sonradan borçları yapılandırmak için 04.10.2016 tarihinde “Sulh ve İbra Sözleşmesi” akdettiklerini, akdedilen sözleşmenin konusunun fesih tarihine kadar yapılan işin toplam maliyeti olmayıp icra masrafları dahil yalnızca ödenmeyen bakiye borca ilişkin olduğunu, bu kapsamda yerel mahkemece sulh sözleşmesinde belirtilenin yalnızca alacağın bakiye kısmına ilişkin olduğu, işin toplam bedeli olmadığı değerlendirilmesine yer verilmiş olmasına ve sözleşme konusu işe ilişkin satıcı ve taşeronlardan alınan faturalardan da görüldüğü üzere müvekkili şirkete bugüne dek toplam 4.096.099,27 TL fatura kesilmesine rağmen verilen davanın kabulü kararının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu olayda yapılacak incelemenin yapı maliyet hesaplaması değil davacı şirketin kayıtlarında yer alan ve davacı şirket tarafından yasal 8 (sekiz) günlük süre içerisinde itiraz edilmeyen faturalarda belirtilen malzemelerin mezkur inşaatta mevcut olup olmadığı ve hizmetlerin verilip verilmediğine ilişkin tespit olması gerektiğini, ancak hükme esas alınan 17.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda atıf yapılan İstanbul Anadolu 6. Asliye. Hukuk Mahkemesi’ nin 2016 – 15 D. İş sayılı dosyasında yapılan tespit ve incelemelerde inşaat alanında faturalardaki malzemelerin kullanıp kullanılmadığına ilişkin inceleme yapılmadığını, atıf yapılan D.İş dosyasındaki incelemede de yalnızca teklif formları doğrultusunda eksik inceleme sonucu hatalı değerlendirme yapıldığından söz konusu raporun da kabulünün mümkün olmadığını, zira taraflar arasında akdedilen sözleşmede kullanılacak malzemeler veya fiyat sınırlamalarına ilişkin madde bulunmadığı gibi inşaat sürecinde davacının talepleri doğrultusunda pahalı malzemeler kullanılıp hepsinin faturalandırıldığını, bu kapsamda bilirkişilerce firmaların müvekkili firmaya kesmiş olduğu faturaların konularının incelenerek söz konusu faturalarda yer alan ürünlerin dava konusu inşaatta kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gerekirken bu yönde bir değerlendirme yapılmayan raporun eksik ve hatalı olup yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu yönde bir inceleme yapılması gerekirken eksik inceleme ile tesis edilen davanın kabulü kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek istinafa başvurmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit-istirdat davasıdır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı vekili, taraflar arasında müvekkiline ait arsa üzerinde bulunan villanın inşaat, elektrik, mekanik projeler dahil işçilik ve nakliyeli anahtar teslimi yapımı konusunda sözleşme yapıldığını, bedelin maliyet + %22,5 müteahhit karı üzerinden anlaşıldığını, müvekkilinin davalının yaptığı işten fazla ödemesi bulunduğunu belirterek 1.400.000 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, dava sırasında çek bedelleri ödendiği için dava istirdat davasına dönüşmüş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında sözleşme kapsamında yapılan iş bedeli konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Sözleşme iş sahibi tarafından sözleşmenin 11 maddesi uyarınca davalı yüklenicinin iyi niyet kuralına ve işin kesintisiz devam ettirilmesi ön koşuluna uyulmadığı gerekçesi ile tek taraflı olarak feshedilmiştir. Davacı iş sahibi tarafından Anadolu 6 AHM 2016/15 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırılmışı olup, bu dosyada alınana bilirkişi raporu ile keşif tarihi 31/05/2016 tarihi itibarıyla sözleşme kapsamında yapılan işler maliyeti 1.222.057,60 TL olarak belirlenmiş, buna sözleşmede öngörülen müteahhit karı eklenerek toplam bedelin 1.497.020,56 TL olduğu görüşü bildirilmiştir. Davalı yüklenici kendisine tebliğ edilen bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Dava açıldıktan sonra taraflar arasında 04/10/2016 tarihli sulh ve ibra sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmenin konusu 2.1 maddesinde taraflarca gerek icra takibine konu edilmiş gerekse henüz icra takibine konu edilmemiş çekler ile henüz teminat altına alınmayan cari hesaptan kaynaklı doğmuş, muaccel alacağın nizasız fasılasız toplam 1.457.000.000 TL olduğunun kabul beyan ve taahhüt etmekle söz konusu bedelin tasfiyesine ilişkin tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi olarak belirtilmiş, devamında sözleşmenin Anadolu 8 ATM’nin 2016/820 E. Sayılı dosyasında görülmekte olan davadan bağımsız olduğu ve dava ile ilgili tarafların haklarının saklı olduğu belirtilmiştir. Anılan ibra sözleşmesi ile dava konusu yapılan çekler yerine davacı iş sahibi tarafından yeni vadeli çekler verilmiştir. Sulh sözleşmesinde gerek icra takibine konu edilen gerekse konu edilmeyen çekler toplamının 1.250.000 TL, takip masraf ve ferilerinin 120.000 TL, eser sözleşmesi kaynaklı cari hesap ilişkisi kapsamında çek ile teminatlandırılmayan ancak faturası kesilip ticari defterlere işlenen bakiye alacağın 87.000 TL olmak üzere nizasız fasılasız muaccel alacağın toplamda 1.457.000 TL olduğu kabul edilmiştir. Alınan bilirkişi raporuna göre davalı yüklenici tarafından sözleşme kapsamında davacı tarafa toplam 5.275.943 TL bedelli fatura düzenlenmiştir. Anılan faturalar davacı ticari defterlerinde de kayıtlı olup bu konuda taraf ticari defterleri arasında mutabakatsızlık bulunmamaktadır. Yine bilirkişi raporuna göre davacı iş sahibi davaya konu çeklerle birlikte toplam 5.187.974 TL ödeme yapmıştır. Ödemeler konusunda da taraflar arasında intilaf bulunmamaktadır. Davaya konu eser sözleşmesi ile yapılan işlere ilişkin belediye işlem dosyasının olmadığı, yapılan işlere ilişkin projeler, metraj çalışmaları, rölevelerin taraflardan temin edilemediği sabittir.. Belediye yazısından davaya konu taşınmazda yapılan imalata ilişkin işlem dosyası bulunmadığı, taraflarca da plan, proje, yapılan işlere ilişkin metraj, röleve gibi belgelerin sunulmadığı görülmüştür. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi bu nedenle bunlar olmaksızın, değişik iş dosyasında yapılan tespite göre yapılmış ve buna göre rapor düzenlenmiştir. Buna göre kural olarak eser sözleşmesi kapsamında yapılan işlerin ispatı yükleniciye, bedelin ödendiğinin ispatı iş sahibine aittir. Yine kural olarak taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça işin bedelinin işin teslimi anında ödenmesi gerekir. Taraflar bunun aksini kararlaştırabileceklerinden ve somut olayda sözleşmede işin başlangıcında 100.000 TL avans ödemesi yapılacağı ve devamında proje ve keşif esas alınarak imalatın yüklenici tarafından yapılacağı, iş verene 15 günlük imalat ve işçilik raporu (hak ediş) formatında verileceği, iş verenin raporu onaylaması üzerine yükleniciye ödemesinin yapılacağı kararlaştırıldığından iş verence yapılan ödemeler avans niteliğinde olup, yapılan işlerin bedelinin kesin hesapla belirlenmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf yapılan iş bedelinden fazla ödeme yapıldığına ilişkin olduğundan ve davacı iş sahibinin yaptığı ödemeler konusunda ihtilaf bulunmadığından sözleşme kapsamında yapılan işlerin ispatı davalı yüklenicidedir. Yapılan işin tespiti için gerekli olan plan, proje, metraj çalışmaları, röleve, ataşman gibi belgeler davalı yüklenici tarafından sunulmamıştır. İlgili inşaata ilişkin belediyede kayıt bulunmadığından buradan da plan, proje, ruhsat gibi belgeler temin edilememiştir. Davacı iş sahibi tarafından yaptırılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporu ile mahkemece alınan bilirkişi raporunda mahallinde yapılan tespitlere göre yapılan iş bedeli tespit edilmiş olup, davalı yüklenici bilirkişi raporlarına itiraz etmiş ise de bilirkişi raporlarında tespit edilenden daha fazla iş yaptığını ispatlayamamıştır. Sözleşmede bedel maliyet + %22.5 müteahhit karı olarak belirlendiğinden sözleşmeye göre yapılan hesaplamaya göre yapılan ve tespit edilen işler dolayısıyla yüklenici alacağı bilirkişi raporuna göre 1.497.020,56 TL olarak tespit edilmiştir. İspat külfeti kendisinde olan davalı yüklenici bilirkişi raporunda tespit edilenden daha fazla iş yaptığını ispatlayamadığından sözleşme kapsamında yapılan işler karşılığı hak ettiği ücret alacağının daha fazla olduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenle bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Taraflar arasında yapılan 04/10/2016 tarihli sulh ve ibra sözleşmesi incelendiğinde sözleşme ile taraflar arasında sözleşme konusu işe ilişkin cari hesaptan kaynaklı muaccel alacağın 1.457.000 TL olduğu kararlaştırılmış olup istinafa konu dava mutabakat dışında tutulmuştur. Taraflar arasında yapılan muaccel alacağa ilişkin mutabakat tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya uygundur. Tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen işler bedeli ile taraflar arasında yapılan mutabakatla belirlenen muaccel alacak birbiri ile uyumlu olduğundan ve iş sahibi tarafından önceden yapılan ödemeler avans niteliğinde olduğundan yapılan mutabakatın ödemelerden sonra kalan bakiye borca ilişkin olduğu yönündeki davalı istinafı yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 17/11/2021 tarih ve 2019/535 Esas, 2021/873 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 96.000,00 TL nisbi istinaf karar harcından davalılar tarafınca peşin olarak yatırılan 24.000,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 72.000,00 TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalılar tarafınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.