Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/478 E. 2022/546 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/478
KARAR NO: 2022/546
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
NUMARASI: 2021/429 Esas, 2021/987 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 22/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı şirketin müvekkiline 122.861,28 TL cari hesap borcunun bulunduğunu, alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra yoluyla takip yapıldığını, borçlunun haksız olarak itirazda bulunduğunu belirterek, itirazın 122.861,28 TL üzerinden iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, takibe konu olan borcun 22.795,20 TL’lik kısmını kabul ettiklerini, ancak bununda takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, borcun vadesi olan 08/02/2015 tarihine itiraz ettiklerini, kabul ettikleri 22.795,20 TL’yi 31/03/2015 tarihinde, bu meblağın 31/03/2015 tarihine kadar olan işlemiş faizi 353,00 TL’yi ise 01/04/2015 tarihinde ödediklerini, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişkinin mevcut olup davacının fason üretim yaptığını, taraflar arasında üretim ve satın alma sözleşmesinin bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından üretilmesi istenen ürünlere ilişkin sipariş formunun belirli bir iş emri numarası ile davacıya gönderildiğini, bir kısım malların süresinde teslim edilmediğini, bu nedenle iskonto uygulandığını, iskonto faturalarının davacıya gönderildiğini ve tebliğ edildiğini, ancak davacının faturalara itiraz etmediğini belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece ilk olarak, 10/09/2018 tarih ve 2015/83 Esas 2018/911 sayılı kararla, taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesine göre sipariş emrinde yer alan teslim tarihine göre 7 günden fazla geciken ürünlerde iş sahibinin iskonto uygulama hakkı olduğu, taraflar arasında 2014 yılı itibariyle iskonto faturalarının teamül oluşturduğu, davalı tarafından düzenlenen iskonto faturalarının hukuka uygun olup, bu faturaların kargo yoluyla davacıya gönderildiğinden takip tarihi itibariyle davacının alacağının 22.795,20 TL olduğu, bu miktarın da davalının takibe itirazında kabul edildiği ve 31/03/2015 tarihinde işlemiş faizi ile birlikte ödendiği, bu miktara ilişkin itirazın iptalinin konusuz kaldığı, bakiye bir alacağın kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, davacının kötü niyeti ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 06/04/2021 tarih ve 2018/2106 Esas 2021/729 Karar sayılı ilamıyla, taraflar arasındaki ihtilafın davacı yüklenicinin ticari defter kayıtlarına işlenmeyen 12/09/2014 tarihli …nolu 5.052,35 TL’lik ve 371544 nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturalarının davacı yüklenicinin alacağından mahsup edilip edilemeyeceğine ilişkin olduğu, ilk derece mahkemesince davalı ile davacı arasında 2014 yılı itibariyle teamül oluştuğu, ayrıca ihtilaf konusu bu iskonto faturalarının kargo yoluyla davacıya gönderildiği gerekçesiyle, bu fatura bedelleri de davacı yüklenicinin alacağından mahsup edilmiş iseler de, bu faturaların tebliğine ilişkin olarak, davalı tarafça dosyaya sunulan … kargo şirketine ait 3 adet kargo teslim belgesinde, gönderilen kargoların içerikleri hususunda bir bilgi yer almadığından bu belgelere dayalı olarak söz konusu faturaların davacıya tebliğ edilmiş olduğunun kabul edilemeyeceği, tarafların sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto düzenlemesini 2012 ve 2013 yıllarında fiili olarak uygulamamış olmasının devam eden dönemde bu maddeyi uygulamalarına engel teşkil etmeyeceği, dosyaya bu iskonto faturalarının dayanak belgeleri de sunulmuş olduğundan bu dayanak belgeleri ile sözleşmenin 7. maddesi kapsamına uygun olarak bir iskonto yapılmış olduğunun ortaya konması halinde bu bedellerin davacı alacağından mahsup edilmesinin mümkün olacağı, alınan bilirkişi raporlarında söz konusu 12/09/2014 tarihli … nolu 5.052,35 TL’lik ve… nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturalarını sözleşmenin 7. maddesine uygun olarak düzenlendiklerine dair değerlendirme ve hesaplamalar yapılmış ise de, bu değerlendirme ve hesaplamalar söz konusu iskonto faturalarının dayanağı olarak sunulan “verilen sipariş formları, satın alma onay formları, iskontonun nasıl hesaplandığını gösterir tablolar ve davacı tarafından üretilen ürünlere ilişkin olarak düzenlenen faturalara” dayalı olarak yapıldığı, sunulan dayanak belgeler arasında davacı tarafından üretilen ürünlere ilişkin olarak düzenlenen faturalar ve bu faturalar üzerinde irsaliye numaraları yer almakla birlikte söz konusu irsaliye belgelerinin dosyaya sunulmadığı, bilirkişilerce yapılan hesaplamalarda, fatura tarihlerinin aynı zamanda irsaliye ve teslim tarihi olarak da kabul edildiği ve buna göre bir hesaplama yapıldığı, bu nedenle, davalı tarafa söz konusu faturalara ilişkin irsaliye belgelerinin de dosyaya ibrazı sağlanarak, sonrasında bu irsaliye belgelerindeki teslim tarihleri ile verilen sipariş formları ve satın alma onay formlarındaki tarihler dikkate alınıp, sözleşmenin 7.maddesi kapsamında davalının düzenleyebileceği iade iskontosu miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmıştır. Mahkemece kaldırma kararı sonrasında yeniden yapılan yargılama sırasında, davalı vekiline söz konusu irsaliye belgelerini sunması için iki aylık süre verilmiş olmasına rağmen davalı vekilince bu belgeler dosyaya sunulamamış ve 27/10/2021 tarihli duruşmada da, bu ara kararı yerine getiremedikleri, bu hali ile dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesini talep ettikleri belirtilmiştir. Mahkemece istinafa konu kararla, kaldırma ilamı doğrultusunda davalı vekiline kesin süre verilmiş ise de verilen kesin sürede ara karar gereğinin yerine getirilmediği, tarafların ticari defterlerinin davacı yüklenicinin ticari defter kayıtlarına işlenmeyen 12/09/2014 tarihli … nolu 5.052,35 TL’lik ve … nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturaları toplamı 100.065,92 TL haricinde birbiriyle örtüştüğü, davalının bu iki iade iskonto faturasına ilişkin irsaliyeleri sunamadığı, dosyaya sunulan UPS kargo şirketine ait 3 adet kargo teslim belgesinde gönderilen kargoların içerikleri hususunda bir bilgi yer almaması sebebiyle bu belgelere dayalı olarak söz konusu faturaların davacıya tebliğ edilmiş olduğu kabul edilemeyeceği, sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto düzenlemesinin 2012 ve 2013 yıllarında fiili olarak uygulamamış olmasının devam eden dönemde bu maddeyi uygulamalarına engel teşkil etmediği, bu nedenlerle 2 adet iskonto faturasının davacı alacağından mahsup edilemeyeceği, dava tarihinden sonra yapılan ödemenin İcra Müdürlüğünce infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği, alacağın faturaya dayalı olması nedeni ile likit olduğu gerekçesiyle, açılan davanın kabulüne, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, dava tarihinden sonra yapılan 22.795,20-TL nin İcra Müdürlüğünce infaz aşamasında değerlendirilmesine, alacağın likit olması nedeni ile alacağın %20 si oranında (24.572,25-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kaldırma kararı doğrultusunda bahsi geçen faturalara geçen irsaliye belgelerinin olayın üzerinden 6 yıl geçmesi nedeniyle temin edilemediğini, bu hususta ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davacıda bulunduğunu, söz konusu sevk irsaliyelerinin davacı tarafından düzenlenip müvekkili şirkete teslim edilen belgeler olup davacı nezdinde de suretlerinin bulunduğunu, bunların davacı tarafça sunulması halinde davacının ürünleri geç teslim ettiğinin ispatlanacağını, sunulmaması halinde ise dosyadaki mübrez belgelerden davacının teslim tarihlerine uymayarak sipariş edilen ürünleri geç teslim etmiş olduğu ispatlanmış olduğundan müvekkili şirket tarafından kesilen iskonto faturaları taraflar arasındaki ticari ilişki ve hukuka uygun bir şekilde kesilmesi nedeniyle davacının alacağından düşüleceğinden müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edileceğini, müvekkili şirket tarafından ödendiği konusunda ihtilaf bulunmayan 22.795,20 TL’nin infaz aşamasında değerlendirilmesine şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu kararın İcra Müdürülüğü tarafından da kabul edilmediğinden söz konusu tutarın bir kez daha ödenmek zorunda kalındığını, davacının bu şekilde sebepsiz zenginleştiğini, takibe konu 22.795,20 TL borcun vadesinin 08/02/2015 olması nedeniyle vadesi geldikten sonra 31/03/2015 tarihinde faiziyle birlikte ödendiğini, buna dair dekontun dosyada mübrez olduğunu, davanın başından beri davacı tarafından müvekkili şirketçe yapılan bu ödemenin vadesine herhangi bir itiraz edilmediğini, bu hususa ilişkin taraflar arasında bir itilaf bulunmadığını, 24/08/2015 tarihli bilirkişi raporunda da bu ödemenin dikkate alınarak davacının alacağından düşüldüğünü, davacı tarafça bu rapora karşı sunulan 17/09/2015 tarihli itiraz dilekçesinde ve sonrasında bu düşüme dair bir itirazda bulunulmadığını, mahkemece buna rağmen bu şekilde karar verilmiş olmasının anlaşılamadığını, mahkemece anılan tutarın takip tarihinde alacaklı tarafça talep edilebilecek bir tutar olmadığı (vadesi gelmediği) yönünde karar verilmesi gerekirken bundan imtina edilmesinin gerekçesinin açıklanmadığını, vadesi gelmemiş bir alacağın tahsili için dava açılmış ise bu davanın reddedilmesi gerekeceğini, dava ve takip tarihi itibariyle davacının anılan alacağı talep hakkı bulunmadığını, mahkemece anılan ödemenin infaz aşamasında dikkate alınması yanında bu meblağ bakımından da müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilerek başka bir hukuki garabete düşüldüğünü, yalnızca sevk irsaliyelerinin sunulamaması nedeniyle müvekkili şirketin anılan itirazında haksız olduğu, davacının alacağının kesin olduğu ve bu hususta yargılamaya ihtiyaç duyulmadığı kanaati ile icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, bahse konu ihtilafın yargılamayı gerektirdiğini 6 yılı aşkın bir süredir devam eden yargılamadan anlaşılabileceğini, davacı yanın ispatla yükümlü olduğu bir konuda kendisi tarafından düzenlenmiş olan belgelerin müvekkili şirket tarafından sunulamaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş olduğunu, alacak tutarı hesap edilebilir olsa bile uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirmesi nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını, yeniden adil ve hukuka uygun yargılama yapılması için dosyanın yerel mahkemeye tevdi edilmesini, yapılacak yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı iş sahibi tarafından, takibe itirazda ödeme emrinde gösterilen alacak miktarının 22.795,20 TL’lik kısımının henüz muacceliyet kazanmadığı, bakiye tutara ilişkin olarak ise bir borçları bulunmadığı belirtilmiş, davaya cevapta ise bir kısım malların süresinde teslim edilmemesi nedeniyle iskonto uygulandığı, takibin 22.795,20 TL’lik kısmının 353,00 TL işlemiş faizi ile birlikte 31/03/2015 ve 01/04/2015 tarihlerinde ödendiği, kalan miktara itiraz ettikleri belirtilerek, davanın reddi istenmiştir. Taraflar arasında üretim ve satın alma (eser) sözleşmesi imzalanmış ve bu sözleşme kapsamında davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine fason üretim işi yapılmaya başlanmıştır. Dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarına göre, söz konusu sözleşme ve fason üretim ilişkisi 2012, 2013 ve 2014 yıllarında devam etmiştir. Bu süreçte davacı yüklenici tarafından üretilen mallara ilişkin olarak düzenlenen bir kısım faturalara ilişkin olarak davalı iş sahibi tarafından sözleşmenin 7. maddesindeki düzenleme gereğince iskonto faturaları düzenlenmiş, bu iskonto faturaları davacı yüklenicinin defterlerine kaydedilmiş, sonrasında ise davacı yüklenici tarafından bu iskonto faturalarına karşı ayrıca iade iskonto faturaları düzenlenmiştir. Söz konusu uygulama 2012 ve 2013 yıllarında bu şeklide devam ederek, sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto uygulaması fiilen uygulanmamıştır. Ancak 2014 yılında ise bu fiili uygulama aynı şekilde devam ettirilmemiştir. Bilirkişi raporlarına göre, 2014 yılına ilişkin olarak davalı iş sahibi tarafından düzenlenen 6 adet iskonto faturası davacı yüklenicinin defterlerine kaydedilmiş olmakla birlikte davacı yüklenici tarafından bu iskonto faturalarına karşılık düzenlenen iade iskontolarına rastlanmamıştır. Davacı tarafça bunun gerçeği yansıtmadığı, 2014 yılına ilişkin sadece 3 adet iskonto faturasına iade iskontosu düzenlenmediği, diğer 3 tanesine düzenlenmiş olduğu, bunun dosyaya sunulan muavin defter kayıtlarından açıkça anlaşılmakta olduğu belirtilmiş ise de, dosya arasında davacıya ait sadece 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin muavin defter çıktıları bulunmakta olup, bunların sunumuna dair 21/03/2016 havale tarihli dilekçenin son kısmındaki eklerde de sadece 2012, 2013 yıllarına ilişkin kayıtların sunulduğu açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, davacı vekilinin 2014 yılına ilişkin bu iddiası denetlenememektedir. Alınan bilirkişi raporlarına göre de, tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre, tarafların ticari defterleri davalı iş sahibi tarafından düzenlenen ancak davacı yüklenicinin ticari defter kayıtlarına işlenmeyen 12/09/2014 tarihli 371480 nolu 5.052,35 TL’lik ve 371544 nolu 95.013,57 TL’lik iskonto faturaları toplamı 100.065,92 TL haricinde birbiriyle örtüşmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf bu iki iade iskonto faturasının davacı yüklenicinin alacağından mahsup edilemeyeceği hususunda toplanmaktadır. Kaldırma kararımızda açıklandığı üzere, bu faturaların tebliğine ilişkin olarak, davalı tarafça dosyaya sunulan UPS kargo şirketine ait 3 adet kargo teslim belgesinde, gönderilen kargoların içerikleri hususunda bir bilgi yer almadığından bu belgelere dayalı olarak söz konusu faturaların davacıya tebliğ edilmiş olduğu kabul edilemeyecektir. Tarafların sözleşmenin 7. maddesindeki iskonto düzenlemesini 2012 ve 2013 yıllarında fiili olarak uygulamamış olması devam eden dönemde bu maddeyi uygulamalarına engel teşkil etmemektedir. Dosyaya bu iskonto faturalarının dayanak belgeleri de sunulmuş olduğundan bu dayanak belgeleri ile sözleşmenin 7. maddesi kapsamına uygun olarak bir iskonto yapılmış olduğunun ortaya konması halinde bu bedellerin davacı alacağından mahsup edilmesinin mümkün olacaktır. Ancak, Dairemiz’in kaldırma kararı sonrasında mahkemece davalı vekiline bu iki adet iade faturasına ilişkin irsaliye belgelerini sunması için iki aylık süre verilmiş olmasına rağmen, davalı vekilince bu belgeler dosyaya sunulamadığı gibi 27/10/2021 tarihli duruşmada da, bu ara kararı yerine getiremedikleri, bu hali ile dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi talep edilmiştir. Buna göre, söz konusu bu iki iade faturası bakımından davalı tarafça üzerine düşen ispat yükü yerine getirilemediğinden mahkemece bu iki adet iskonto faturasının davacı alacağından mahsup edilemeyeceğinin kabul edilmesinde, ayrıca davalı tarafça bunlara ilişkin olarak ileri sürülen iade iskonto faturalarının dayanaklarının ispat edilememesinin davacı alacağını likit olmaktan çıkarmayacağından, söz konusu faturalar davalı defterinde kayıtlı olduğundan alacağın likit olarak kabul edilmesinde bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davalı vekilinin istinaf itirazı bu yönlerden yerinde değildir. Dava tarihinden sonra davacıya icra dosyası dışında ödemesi yapılıp dekontun dosyaya sunulan 22.795,20 TL bakımından ise, davalı tarafça bu miktarın vadesinin 08/02/2015 olduğu savunulmasına karşın davacı tarafça gerek dava dilekçesinde gerek yargılama aşamalarında bu miktarın vadesinin daha önce olduğuna dair bir iddiada bulunulmadığı gibi herhangi bir delil de sunulmadığı, 24/08/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, taraflar arasında süre gelen cari hesap ilişkisine göre davacının satışları karşılığında ödemenin 120 gün içerisinde yapılacağının belirtilmesi ve söz konusu durum ile ilgili davalı beyanlarının da davacının 22.795,20 TL’lik alacağının vadesinin 08/02/2015 tarihi olduğuna dair kabulünün bulunduğu belirtilerek, bu miktar düşürmek suretiyle davacının takip tarihi itibariyle alacağının hesap edilmiş olmasına karşı, davacı vekilince bu rapora ilişkin olarak sunulan 17/09/2015 tarihli itiraz dilekçesinde bu yönden bir itirazda bulunulmadığı, ayrıca mahkemece daha önce verilen 10/09/2018 tarihli gerekçeli kararda bu miktar bakımından da davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen davacı vekilince önceki istinaf dilekçesinde bu yönden bir istinaf itirazında da bulunulmadığı göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece takibe konu asıl alacağın 22.795,20 TL’lik kısmı bakımından takip tarihi itibariyle henüz vadesi gelmediğinden yapılan itirazın haklı olduğu gözetilerek bu miktar bakımından itirazın iptali talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu kısım bakımından da davanın kabulüne ve bu miktar üzerinden ayrıca icra inkar tazminatına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davalının davaya konu icra takibine yapmış olduğu itirazın kısmen kabulü ile takibin 100.065,92 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, itirazın iptaline karar verilen asıl alacak miktarı likit olduğundan talep doğrultusunda bu miktar üzerinden davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatın hükmedilmesine, itirazın iptali talebi reddedilen miktar bakımından davacı tarafın kötü niyetli oldu ispat olunamadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2021 tarih ve 2021/429 Esas, 2021/987 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 3-a)Davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazın KISMEN İPTALİNE, takibin 100.065,92 TL üzeriden takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA, Fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin REDDİNE, 3-b)Alacağın likit olması nedeni ile itirazın iptaline karar verilen asıl alacağın %20’si oranında (20.013,18 TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, 3-c)İtirazın iptali talebi reddedilen miktar bakımından davacı tarafın kötü niyetli oldu ispat olunamadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 6.835,50 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.483,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.351,64 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 1.483,86 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 398,75 TL tebligat ve posta gideri, 2.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.726,45 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 2.220,56 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 13.456,26 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan 2.098,16 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 88,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 250,70 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.