Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/45 E. 2022/370 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/45
KARAR NO: 2022/370
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/09/2020
NUMARASI: 2011/429 Esas, 2020/529 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı/karşı davalı vekili, karşı davacı tarafın kiraladığı adreste yapılacak olan ve sözleşme ekleri planlamalarda gösterilen inşaat işlerinin yapımı hususunda taraflar arasında 12/08/2009 tarihli eser sözleşmesi ve ana sözleşmeye ek olarak ilave işlerin yapılması konusunda 22.08.2009 tarihli ve 15.09.2009 tarihli sözleşmelerin imzalandığını; Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/225 D.İş sayılı dosyasından yapılan delil tespitinden de anlaşılacağı üzere taraflarca kararlaştırılan işlerin yapılıp davalıya teslim edildiğini ve bedelinin (malzeme+işçilik) ödenmesi gerektiğini, müvekkili firmanın yapılan işlere karşılık olarak davalı-karşı davacı tarafa 01.09.2009 tarihli ve 56.500,18-TL, 02.09.2009 tarihli, 32.999,97-TL, 02.09.2020 tarihli 13.685,99-TL, 09.09.2020 tarihli 25.999,94-TL, 08.09.2020 tarihli 2.999,99-TL, 10.09.2009 tarihli 14.999,99-TL, 11.09.2009 tarihli 28.299.96-TL ve 19.09.2020 tarihli 15.871,00-TL bedelli faturaları düzenlediğini, müvekkilinin davalı-karşı davacıdan 191.355,00-TL alacaklı olduğunu belirterek, davanın kabulü ile 10.000.00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 27/12/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 116.258,00-TL olarak ıslah ettikleri beyan etmiştir. Davalı/karşı davacı vekili; taraflar arasında imzalanan 12.08.2009, 22.08.2009 ve 15.09.2009 tarihli sözleşme konusu inşaat işlerinin zamanında ve gereği gibi yapılmadığını, müvekkilinin davacı-karşı davalıya 101.200,00-TL ödeme yaptığını, faturaların müvekkiline gönderilmediğini; Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/71 Esas sayılı delil tespitinde gereği gibi yapılmayan işler için 90.000,00 TL daha harcanacağının belirtildiğini, müvekkili şirketin daha önce ödemiş olduğu ancak faturalandırılmayan 101.200,00-TL ile gereği gibi yapılmayan işler sebebiyle 90.000,00 TL olmak üzere davacı-karşı davalıdan 191.200,00-TL alacaklı olduğunu, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davanın öncelikle yetki bakımından aksi takdirde esastan reddi gerektiğini belirtmiş, karşı davasında ise 10.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 18/02/2019 tarih ve 2018/5584 Esas, 2019/641 Karar sayılı ve 23/05/2018 tarih ve 2018/315 Esas, 2015/2108 Karar sayılı kararlarının emsal olduğu belirtilerek, Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarafından, dava konusu inşaatın kaçak yapı olduğu, encümen kararıyla yıkılmasına karar verildiği, bu karar aleyhine açılan davanın reddine karar verildiği, inşaatın mevzuata uygun hale gelmesinin mümkün olmadığı, ancak yıkılarak mevzuata uygun hale getirilebileceği yönünde cevap verildiği; ikinci bilirkişi heyeti tarafından, kusur oranı belirlenerek, davacı/karşı davalının %40 kusurlu olduğu, bu nedenle hak kazandığı bedelin %60’ını talep edebileceği, kusur oranına göre davacının davalıdan 69.754,80-TL talep edebileceği yönünde görüş bildirilmişse de, konu ile ilgili yerleşik hale gelmiş Yargıtay İçtihatlarında da belirtildiği üzere, gerekli izinlerin alındığından emin olmadan inşaata başlamaması gereken yüklenici, mevzuata aykırılığın giderilmesi mümkün olmayan bir inşaat yapmışsa, yıkılması gereken kaçak inşaatın ekonomik bir değerinin olmaması nedeniyle bedel talep edemeyeceği gerekçesiyle, asıl davanın reddine, karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili davacının davalı taraftan alacaklı olduğu dosyaya sunulan 09/12/2016 tarihli bilirkişi raporlarıyla sabit olmasına rağmen mahkemece söz konusu yapının kaçak yapı olması ve ekonomik değeri olmaması nedeniyle davacının bir bedel talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verildiğini; müvekkilinin davalı ile yaptığı her anlaşmada yapıların yapılması için gerekli tüm izinleri almanın davalı tarafın sorumluluğunda olduğunun yazılı olduğunu; izinlerin alınmaması ile alakalı müvekkkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını; müvekkilinin davalı tarafın kendisine verdiği güvene dayalı olarak yaptığı iş ve sözleşmeler kapsamında iyiniyetinin korunmasının yasa ve hukuk kurallarının gereği olduğunu; inşaat sözleşmelerinin satış vaadini içermemesi durumunda yazılı şekilde yapılması geçerli olmaları içi yeterli olup, yapıların izinlerinin davalı tarafından alınmamış olmasının kısacası davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesinin sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmayacağını, hiç kimse sırf kendi kusurundan kaynaklanan bir davranışından ve eksik işinden faydalanamayacağını belirterek, eksik inceleme ve değerlendirme ile verilmiş kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı ise iş sahibidir. Asıl davada davacı tarafça sözleşme gereği ödenmeyen iş bedelinin tahsiline ilişkin olarak açılan davada, davalı-karşı davacı ise sözleşme konusu inşaat işlerinin zamanında ve gereği gibi yapılmadığını, faturalandırılmayan ve gereği gibi yapılmayan işler sebebiyle davacıdan alacaklı olduğunu belirterek karşı dava açmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 470’nci maddesine göre; eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Buna göre yüklenicinin temel borcu, yükümlendiği işi sözleşmeye, amacına uygun tamamlayarak teslim etmek, iş sahibinin temel borcu bedel ödemek olup, işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici, iş bedelinin ödendiğini ise iş sahibi ispat etmek zorundadır. 3194 sayılı İmar Yasası’nın 21. maddesi hükmü uyarınca, bazı istisnalar dışında, bütün yapılar için belediye veya valiliklerden yapı ruhsatı alınması zorunludur. Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak inşa edilen yapılarda ruhsata aykırılık giderilemiyorsa, 3194 sayılı Yasa’nın 32. maddesi hükmü gereğince, ilgili belediye veya valilikçe inşaat derhal durdurulur ve yasal hale getirilmesi olanaksız ise veya ruhsat veya eklerine ya da imar mevzuatına aykırılık öncelikle yüklenici tarafından giderilemiyorsa bu hali ile yapılan yapının yıktırılmasına karar verilir. İmar Kanunu’ndaki bu düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce re’sen gözetilmelidir. İnşaatın imar mevzuatına uygun şekilde tamamlanması yükümlülüğü yüklenicinin edimleri kapsamında olup, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 12/3. maddesi uyarınca ticari nitelikte sayılan bir edimi üstlenen, bu sebeple tacir sayılan yüklenici, TTK’nın 20/2 maddesi gereği ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmek mecburiyetinde olup, arsa sahibince, projeye ve imara aykırı inşaat yapılması yolunda talimat verilse dahi, bu talimata uymaması gereklidir. Somut olayda, taraflar arasında … caddesi No:..’deki adreste yapılacak olan ve sözleşme ekleri Ek.1, Ek.2 ve Ek.3’teki planlamalarda gösterilen inşaat işlerinin yapımı hususunda 12/08/2009 tarihli ana eser sözleşmesi ve ana sözleşmeye ek olarak ilave işlerin yapılması konusunda 22.08.2009 ve 15.09.2009 tarihli ek sözleşmelerin imzalandığı, 22.08.2009 ve 15.09.2009 tarihli sözleşmelerin 4.maddesinde izinlerin iş sahibi tarafından alınacağının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, yüklenici tarafından yapılan inşaatın kaçak inşaat olduğu, imar mevzuatına uygun hale getirilmesinin mümkün olmadığı tespit edilerek kusur oranına göre hesaplama yapılmış ise de; Boğaziçi İmar Müdürlüğünün 02/05/2014 tarihli yazısında, dosyasında izin bulunmadığı, şikayet üzerine 18/08/2013 tarihli yapı tatil tutanağı düzenlendiği; 07/08/2018 tarihli yazı ile, yapıların meri mevzuat gereği ruhsata bağlanmasının mümkün olmadığı, aykırılıkların ancak kaçak yapıların yıkılmasıyla giderilebileceği, kaçak yapıların yıkımına ilişkin karara karşı İstanbul 2.İdare Mahkemesine açılan davada davanın reddine karar verilmiş olduğu, kararın Danıştay tarafından onandığı, söz konusu yapıların yıkılması için ilgili adrese gidildiği, parselin büyük, etrafının ve kapısının kapalı olması nedeniyle içeriye girilemediği, bu nedenle yıkım işlemi yapılamadığı, ilgilisine encümen ve mahkeme kararı gereği kaçak yapılan yıkılması için yazı yazıldığı yönünde bilgi verildiği anlaşılmış olup, yapının tümüyle kaçak yapılmış olması nedeniyle yıkılması gereken bir yapı olduğundan ekonomik değerinden söz edilemeyecektir. İnşa edilen yapının ekonomik değeri bulunmadığından yüklenici iş bedeline hak kazanamayacağı için mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2020 tarih ve 2011/429 Esas, 2020/529 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacı-karşı davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı- karşı davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 23/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.