Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/406 E. 2022/918 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/406
KARAR NO: 2022/918
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2018/1006 Esas, 2021/417 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak|İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında … idari binası yapım işine ilişkin üç adet sözleşme imzalandığını, birincisinin … İdari binası kaba inşaat yapım sözleşmesi, ikincisinin … idari bina inşaat yapımına ilişkin ek sözleşme ve üçüncüsünün … İdari bina inşaatı peyzaj işlerine ait anahtar teslimi götürü bedel sözleşme olduğunu, kaba inşaata ilişkin ilk sözleşmeden dolayı müvekkilinin alacağı bulunmadığını, bakiye işlere ilişkin son iki sözleşme nedeni ile davalının hukuka aykırı tutum ve davranışları ile müvekkilinin zarara uğradığını, her üç sözleşmenin bir bütün teşkil ettiğini, davalının hak edişleri tam olarak ve zamanında ödenmediğini, fiilen yapılmış bir takım önemli imalatların hak edişe konu edilmediğini, çevre düzenlemesine ilişkin bir sözleşme yapılmasına karşın, hiçbir neden olmadan sözleşmeden dönüldüğünü, müvekkilinin çevre düzenlemesi borcunu ifa etmek için yapmış olduğu giderlerin zarar olarak müvekkiline kaldığını, davalının müvekkilinin temerrüdü olmamasına rağmen, sözleşmeyi sonlandırıp müvekkilinden gecikme cezaları tahsil ettiğini, müvekkilinin teslimde temerrüde düşmediğinin Bakırköy 2. ATM nin 2011/685Esas ve 2014/154 karar sayılı dosyasında tespit edildiğini, ilgili dosyada davalı tarafından dört defa proje değişikliği yapıldığının ve müvekkiline süre verilmediğinin açıkça vurgulandığını, bu dosyanın karara çıktığını ve kesinleştiğini, müvekkilinin temerrüdü olmamasına rağmen temerrüde düştüğü iddiası ile 595.630,20 TL cezai şart kesildiğini, kesilen cezai şartın haksız olduğunu, yine davalı şirketin nefaset kesintisine yer olmadığı halde nefaset kesintisi yaptığını, müvekkilinin borcu muaccel olmadan davalı tarafından el çektirildiğini, henüz süre varken eksik işlerden veya ayıplı işlerden bahisle nefaset kesintisi yapılmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davalının talebi ve onayı ile bir takım değişiklikler yapıldığını, bu durumun gecikme olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkili tarafından yapılmış eksik ve ayıplı imalat bulunmamasına rağmen, 347.210,61 TL kesinti yapıldığını, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar müvekkili şirketin hak ediş raporunda imzası bulunsa da maddi gerçekliğe, hakkaniyete ve sözleşmeye aykırı bu hakediş raporunun müvekkilini bağlamaması gerektiğini, müvekkilinin tahakkuk etmiş alacağının ödenmemesi baskısı altında hakediş raporunu imzaladığını, müvekkilinin henüz süresi varken Küçükçekmece 2. Sulh hukuk mahkemesinin 2011/155 değişik iş dosyası ve 2. Sulh hukuk mahkemesinin 2011/153 değişik iş dosyası ile tespit yapıldığını, her iki raporunda gerçeğe aykırı olmak suretiyle raporda yer verilmediği halde gerçeğe aykırı olarak 226.923,45 TL kesildiğini, bu kesintinin de haksız olduğunu ve iadesi gerektiğini, davalı şirketin hakediş bedelini düşük gösterdiğini ve yapılan hakedişi zamanında ödemediğini, zamanında ödenmemesi nedeniyle davalının vade farkı ödemesi gerektiğini, yine davalı tarafından haksız olarak iki adet son hakediş düzenlendiğini ve müvekkilinin imzalaması için dayatıldığını, bunların ilkinde kesinti miktarının 1.726.917,97 TL olarak hazırlandığını, müvekkilinin itirazları üzerine 1.247.271,01 TL’ye düşürülerek hakedişin müvekkiline imzalatıldığını, bu hakedişinde hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin gecikmesi olmadığı halde gecikme cezası, teminat kesintisi, ayıplı imalat olmamasına rağmen ayıplı imalat kesintisi, nefaset kesintisi, faturalandırma yapılmadığı halde elektrik ve su kesintisi yapıldığını, tüm bunların haksız olduğunu, ayrıca müvekkilinin yapmış olduğu önemli imalatların hakedişe konu edilmediğini, sözleşme konusu olan binada zemin mermer kaplamaları ve bunun gibi birçok imalatlar ile %10 nakliye bedellerinin hiçbir şekilde hakedişe konu edilmediğini, bu imalatların bedelinin 1.215.306,422 TL olduğunu bu miktarın ödenmesi gerektiğini, davalı şirketin çevre düzenlemesine ilişkin sözleşmeyi de haklı neden olmaksızın feshetmek suretiyle müvekkilini zarara uğrattığını, zarar bedelinin sözleşme bedelinin %25 i olan 128.221,326 TL olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaldı ile toplam 2.681.081,39 TL nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davacıdan, dava dilekçesinin beşinci maddesinde yer alan sözleşme dışı işlerin neler olduğu, bu işlerin metrajları ile açıklanması istenilmiş, davacı 16/04/2017 havale tarihli dilekçesinde açıklanması talep edilen işlerin, sözleşme dışı işler olmayıp sözleşme gereğince yapılıp davalı tarafından kesin hakedişe konulmayan ve kendilerine ödenmeyen bedel olduğunu beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin müvekkiline ait idari binanın inşaatını yaptığını, davanın eser sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların gerçeği yansıtmadığını, davacının tacir olup mutabakata varılarak imza altına alınan hususların sonradan zorla imzalatıldığını ileri sürmesinin beklenemeyeceğini, müvekkilinin kurumsal yapısı da dikkate alındığında, bu şekilde iddianın yersiz olduğunu, yapılan tüm proje değişikliği, hakediş raporu ve kesintilerin karşılıklı mutabakatla kararlaştırıldığını, temerrüdü olmamasına rağmen sözleşmenin sonlandırıldığı iddiasının doğru olmadığını, yapılan kontroller ve denetimlerde eksikliklerin tespit edildiğini, danışman raporlarının hazırlandığını, davacı ile yapılan sözleşmenin tesliminden sonra … Lmt. Şirketi ile 1.682.880,29 TL bedelli bir sözleşme imzalandığını, kesintilerden sonra yapılan işin miktarının 1.400.120,48 TL olduğunu, müvekkilinin burada da zarara uğradığını, davacının yapmış olduğu işlerin bedelinin eksiksiz olarak usulüne uygun olarak düzenlenmiş hakediş raporları tanzim edilerek karşılıklı imza ile davacıya ödendiğini, proje değişikliklerinin de tarafların mutabakatları ile yapıldığını, bu değişikliklerin davacının taahhütünü yerine getirmesine engel nitelikte olmadığını, sözleşmenin fesih tarihinin davacının taahhüt ettiği tarihten çok sonra olduğunu, davacı tarafından müvekkilinin 3.000.000.00 TL borcu bulunduğuna dair yazı verildiği iddiasının gerçek olmadığını, dönemin genel müdürü tarafından verilen bu yazının geçersiz olduğunu zira genel müdürün böyle bir yetkisi bulunmadığını, çevre düzenlemesi ile ilgili sözleşmenin feshi nedeni ile zararı bulunduğunu iddia ettiğini ancak herhangi bir delil ileri sürülmediğini, müspet zarar talep edildiğini ancak sözleşmenin feshedilmesi nedeni ile müspet zarar talep etmesinin mümkün olmadığını, tarafların defter ve kayıtlarının incelenmesi halinde müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığının ortaya çıkacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan B.K. nın 355 ve devamı maddeleri gereğince bir eser sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme hükümleri arasında yapım işleri şartnamesinin sözleşmenin ekleri arasında sayıldığı, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde sözleşme ve imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan yapım işleri şartnamesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacının sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, bir kısım haksız kesintiler yapıldığını belirterek altı kalem halinde talepte bulunduğu, Bayındırlık işleri genel şartnamesinin 47. Maddesi hükmü gereğince fesih ve tasfiyenin yapılması gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta kesin hakedişin düzenlendiği hususunda tereddüt bulunmadığı, hak edişe giren istek kalemleri yönünden yöntemine uygun bir itiraz bulunmadığı, itirazı kayıt ile imzalar söz konusu olmadığından hakediş raporunun taraflarca kabul edilmiş sayılması gerektiği, yapım işleri genel şartnamesinin 39. Maddesi gereğince yüklenicinin hakediş raporunun imzalanmasından sonra tahakkuk işlemi yapılıncaya kadar, yetkililer tarafından hakediş raporunda yapılabilecek düzeltmelere bir itirazı olursa hakedişin kendisine ödendiği tarihten başlamak üzere en çok 10 gün içinde bu itirazını dilekçe ile idareye bildirmek zorunda olduğu, bu şekilde itiraz edilmediği takdirde hakedişi olduğu gibi kabul edeceğinin hüküm altına alındığı (Yargıtay 15. H.D. Nin 09/03/2016 tarih ve 2015/1817 esas 2016/1527 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere), davacı, kesin hakedişe konu kesintilerden gecikme cezası, teminat kesintisi, nefaset kesintisi, elektrik ve su kullanım bedeli kesintisi yapıldığını ancak mahkemenin 2011/685 Esas, 2014/154 karar sayılı kararı ile gecikme tazminatı istenemeyeceğine dair hükmün kesinleştiğinden bahisle bu kısma yönelik alacak kalemleri bakımından da hüküm kurulmasını talep etmiş ise de, hakedişe giren istek kalemleri yönünden yöntemine uygun bir itiraz bulunmadığı, itirazı kayıt ile imzalar söz konusu olmadığı, bu haliyle hakediş raporunun taraflarca kabul edilmiş sayılması gerektiğinden alacak talebinde bulunamayacağı, Yargıtayın müstekar içtihatlarının bu doğrultuda olduğu, istinaf ilamında da hakedişe konu imalat kalemleri yönünden bu hususlara işaret olunduğu, bu alacak kalemi yönünden talebin reddi gerektiği, davacının hakedişe girmeyen alacak kalemlerine ilişkin talepleri yönünden; bilirkişi heyeti tarafından mahallinde inceleme yapılarak tanzim olunan bilirkişi raporu ile hakedişte yer almayan imalat kalemleri toplamının 498.599,38 TL olduğu, davacı tarafça bu miktarın talep edilebileceği anlaşılmakla hakedişe konu edilmeyen imalatlara ilişkin talep yönünden; 498.599,38-TL’nin dava tarihi olan 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili gerektiği, davacının vade farkı talebine ilişkin olarak Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesine atıf yapılmış olup sözkonusu şartnamenin 39. maddesi “….Hak edişlerin imza tarihinden itibaren 30 gün içinde tahakkuka bağlanacağı ve müteakip 30 gün içinde de ödeneceği…” şeklinde olup 30/03/2011 tarihinde imzalanan hak ediş bedeli olan 3.046.665,35 TL bedelin vadesinde ödenmeyen 1.946.665,04 TL’si için şartnamedeki amir hüküm çerçevesinde 120.164,88 TL vade farkı alacağı hesaplandığı, davacının vade farkı alacağı olarak 10.000 TL talep ettiği, taleple bağlı kalınarak 10.000,00-TL’nin dava tarihi olan 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek işleyecek avans faizi ile tahsili gerektiği, davacı, çevre düzenlemesine ilişkin sözleşmeden haklı neden olmaksızın dönülmek suretiyle zarara sebebiyet verildiği iddiasıyla sözleşme bedelinin % 25’lik kısmını kar payı olarak talep etmiş ise de, talebin yasal dayanağının bulunmadığı, iddia edilen kar mahrumiyeti yönünden delil ve belge ibraz edilemediği, davacı tarafın manevi tazminat talebi yönünden ise manevi tazminat talebinin şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile; Davalının zamanaşımı itirazının REDDİNE, Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE Davacının hak edişe konu edilmeyen imalatlara ilişkin talebi yönünden; 498.599,38-TL’nin dava tarihi olan 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacı tarafın vade farkına ilişkin talebi yönünden; taleple bağlı kalınarak 10.000,00-TL’nin dava tarihi olan 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacının hak edişe konu kesintiler, kar payı ve manevi tazminata ilişkin talebinin reddine, karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalının hakkediş bedellerini ödememesi, projede 4 kez değişiklik yapmasına karşın hiçbir ek süre tanımaması, aksine projenin tamamlanmaya çalışıldığı safhada müvekkili şirket çalışanlarının zorla şantiye alanından çıkartılması ve netice itibariyle sözleşmenin ifasına izin vermemesi nedeniyle müvekkili şirketi iflasın eşiğine getirdiğini ve içinde bulunduğu bu müzayaka durumundan yararlanarak haksız kesintiler yaptığını, hakkedişi herhangi bir itiraz hakkı tanımadan zorla imzalattığını, davalının hukuka aykırı olarak zorla imzalattığı hakkediş bedelinden de haksız kesintiler yaptığını, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/685 E. – 2014/154 K. Sayılı ve 07.05.2014 tarihli kararı ile kesin hüküm haline gelen müvekkili şirketten gecikme tazminatı istenemeyeceğine dair karara rağmen hakedişten gecikme cezası bedeli düşüldüğünü ve teminat kesintisi yapıldığını, sözleşme tahtında kararlaştırılan süre dolmadan müvekkili şirketin zorla inşaattan el çektirildiğini, bir başka deyişle eksik ve/veya ayıplı işlerin tamamlanması için süre varken bu imkanın kullanmasına izin verilmediğini ve hakkedişten de nefaset kesintisi yapıldığını, müvekkili şirket tarafından hiçbir suretle ayıplı ifa gerçekleştirilmediğini, nitekim bu hususun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/685 E. – 2014/154 K. Sayılı dosyası ile de sabit olduğunu, mahkemenin, Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen gerekçeli kararında “İnşaatın yapım süreci, davacının kontrol elemanlarının gözetim ve denetimi altında aşama aşama hakkedişlerin onaylanması suretiyle yapılmıştır. Bu nedenle davacının bina kotunun seviyenin altında yapıldığı yönündeki iddiası, dinlenen eski genel müdürün beyanı, aşama aşama projeyi kontrol edilmesindeki süreç dikkate alındığında davacının onay ve muvafakati ile sabit kotun bulunduğu ve bu durumu üst katlara 10’ar cm ilavesi ile binanın bütünlüğünde ve dış görünüşünde değişiklik yaratmadığı, tüm değişikliğin davacının onay ve muvafakati ile olduğu tespit olunmuştur”. şeklinde belirtmek suretiyle kesinleştiğini, kaldı ki bir an için kesin hüküm göz ardı edilse bile, davalı tarafından müvekkili şirketin süresinden önce inşaattan el çektirildiği için iddia edilen ama esasen olamayan sözde ayıpların düzletilmesi için müvekkili şirketin vakti olmasına rağmen bu imkanın elinden alındığını, bu nedenle davalı tarafından yapılan hukuka aykırı nesafet kesintisinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının, herhangi bir belge veya fatura olmaksızın tamamen afaki bir şekilde hakedişten elektrik ve su kesintisi yaptığını, bu kesintilerin müvekkili şirketin müzayaka halinde bulunulmasından yararlanılmak suretiyle yapıldığını, hak edişlerin ödeme yapmama tehdidi altında müvekkili şirkete zorla imzalatıldığını, müvekkili şirketin müzayaka halinde olduğunun yargılamanın her aşamasında ileri sürüldüğünü ancak mahkeme tarafından hiçbir suretle dikkate alınmadığınımüvekkili şirketin müzayaka halinde olduğunun yargılamanın her aşamasında ileri sürüldüğünü ancak mahkeme tarafından hiçbir suretle dikkate alınmadığını, yerel mahkeme tarafından müzayaka hali incelenmeksizin salt hakkedişe itiraz edilmemesi sebebiyle bu taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, önceki İstinaf Mahkemesi kararı da dikkate alındığında; müvekkili şirketin hakedişe konu işler bakımından yaklaşık 1,5 milyon TL farkın da tazmininin gerektiğini ve manevi tazminata hükmedilmesi taleplerinin ispatı için ekonomik müzayaka durumunun incelenmesi gerektiğini, yerel mahkeme tarafından bu yöndeki iddialarının değerlendirme dışı bırakılmasının hatalı olduğunu, 09.09.2020 tarihli rapora itirazlarında hakedişe konu edilmeyen imalatların tespiti için keşif yapılmasının zaruri olduğunu belirttiklerini, hatta davalı tarafın dahi, ek rapor tanzimi için keşif talebi olduğunu, ancak yerel mahkeme kararına esas alınan ek rapor hazırlanırken hakedişe konu edilmeyen imalatların olup olmadığı, var ise yapılan imalatın ne olduğunu inceleyen bir keşif yapılmadığını, dosya kapsamında sunulan hakkediş ve ekleri kapsamında değerlendirme yapıldığını, hakkedişe konu edilmeyen imalatların hakkediş ve ekleri dikkate alınarak hesaplama yapılmasının abesle iştigal olduğunu, nitekim bahsi geçen imalatların, müvekkili şirketin bulunduğu müzayaka halinden yararlanılmak suretiyle hakkedişe konu edilmediğini, hakkedişe konu edilmeyen imalatların yalnızca keşif ile tespiti mümkün iken keşif yapılmaksızın hakkediş ve eki belgelere dayanarak tespit yapılmasının hatalı olduğunu, keşif yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporuna karşı ileri sürdükleri somut ve net itirazlarının incelenmesi için yeni bir keşif, en azından ek rapor alınması gerekirken bu taleplerinin reddinin açıkça adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu, taraflar arasında akdedilen ve dava dilekçesinin 1 numaralı eki olarak sunulan … İdari Bina İnşaat Yapım İşine Ait Ek Sözleşmenin 11.6 maddesinin, “Yüklenici, 11.2 de tarif edildiği şekilde mükemmelen işi bitirdiği halde, idare anılan tarihlerde ödeme yapamazsa veya eksik ödeme yaparsa; eksik ödeme için ticari (reeskont) faiz oranını aşmamak kaydı ile aylık TEFE-TÜFE ortalamasının 1,3 ile çarpılması sonucunda çıkacak oran üzerinden vade farkı uygulanır ve ödeme yapılır.” şeklinde olduğunu, taraflar arasında ödemenin yapılmaması veyahut eksik yapılması halinde vade farkının uygulanacağının açıkça kararlaştırıdığını, yerel mahkeme tarafından da müvekkili şirketin vade farkı alacağı olduğunun kabul edildiğini, ancak bilirkişi raporunda vade farkı alacağının tamamıyla yanlış hesaplandığını, davalının sözleşmeden haksız dönmesi nedeniyle müvekkilinin hem bina inşaat yapımına ilişkin 03.03.2011 tarihli ek sözleşme gereğince işin tamamlanmasına izin verilmeyen kısım bakımından yoksun kalınan kar, hem de haklı neden olmaksızın ifasına izin verilmeyen peyzaj işlerine dair sözleşme dolayısıyla sözleşme bedelinin %25ine karşılık gelen kar payı zararına uğradığını, davalı tarafından herhangi bir haklı neden olmaksızın sözleşmeden dönüldüğü kesinleşen yargı kararı ile sabit olmasına rağmen mahkeme tarafından “herhangi bir delil olmadığı” gerekçesiyle işbu taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının haksız bir biçimde hak ediş bedellerini ödememesi ve geç ödemesi nedeniyle müvekkilinin çeklerini ödeyemediğini, sözleşme tahtında anlaşma sağladığı üçüncü firmalara ödeme yapamadığını ve iflas eşiğine geldiğini, davalının, sözleşmeye aykırı söz konusu davranışları ile maddi zarara sebebiyet vermesi yanı sıra, müvekkilinin saygınlığına ve ticari itibarına ağır zarar verdiğini, mahkeme tarafından hukuka aykırı olarak herhangi bir gerekçe göstermeksizin işbu taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 29.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda hakedişte yer almayan ve davacı tarafça yapılmış olduğu anlaşılan imalatlar olduğu, bu imalatlar ile ilgili olarak davacı yüklenici şirketin davalı idareden 498.599,38 TL talep etmekte haklı olacağına kanaat getirilmişse de, hakedişte yer almayan imalatların ne olduğunun, açıkça belli olmadığını, müvekkilince vadesinde ödenmeyen hiçbir alacak bulunmadığını, ayrıca, vade farkı alacağının neye göre hesaplandığının belirtilmediğini, yapılan imalatlar konusunda uzman olan tanıklarının dinlenilmesi talep edilmiş ise de mahkemece gerekçesiz olarak taleplerinin reddedildiğini, mahkemenin her iki tarafında bilirkişi raporlarına itirazlarını değerlendirmeyip eksik incelemeye dayalı raporları hükme esas aldığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, ince inşaat işlerine dair 03/03/2011 ve çevre düzenlemesine ilişkin 11/03/2011 tarihli eser sözleşmelerinden kaynaklanan haksız kesinti ve hak edişe girmeyen imalatlardan kaynaklı alacak ile vade farkı alacağı, haksız fesih nedeniyle kar kaybı ve manevi tazminat talebine ilişkin olup; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı, taraflar arasında 11/11/2010 tarihli … idari binası kaba inşaat yapım, 03/03/2011 tarihli ek sözleşme ve 11/03/2011 tarihli peyzaj işlerine ilişkin sözleşme imzalandığını, 03/03/2011 tarihli sözleşme kapsamında düzenlenen hakedişlerde haksız kesintiler yapıldığından bahisle haksız kesildiğini iddia ettiği 595.633,20-TL gecikme cezası, 255.000,00-TL teminat kesintisi, 226.923,45-TL nefaset kesintisi ve 50.000,00-TL elektrik ve su kullanım bedeli olmak üzere toplam 1.127.553,65-TL ile hakedişe konu edilmeyen imalatlar bedeli toplamı olan 1.104.824,02-TL ve %10 nakliye bedeli olan 110.482.402,00-TL olmak üzere toplam 1.215.306.422,00-TL’nin, zamanında ödenmeyen alacaklar için 10.000,00-TL vade farkı alacağının, davacının temerrüdü olmadığı halde işin tamamlanmasına imkan verilmeyen %5 oranında eksik işler tutarı olan 400.000,00-TL üzerinden %25 kar payı olan 100.000,00-TL’nin, çevre düzenlemesine ilişkin 11/03/2011 tarihli sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşme bedeli olan 641.106,63-TL’nin %25’ine karşılık gelen 128.221.326,00-TL kar payının, hakedişlerin ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle davacının iflasın eşiğine gelmesi ve icra takiplerine maruz kalması sebebiyle 100.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 2.681.081.398,00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece davanın reddine dair verilen 24/05/2017 tarih 2016/671 E., 2017/538 K. Sayılı kararın istinaf edilmesi üzerine dairemizce 02/10/2018 tarih, 2017/1024 E., 2018/1213 K. Sayılı kararı ile “Taraflar arasında ince inşaat işlerine dair 03/03/2011, ve çevre düzenlemesine ilişkin 11/03/2011 tarihli sözleşlemeler bulunduğu ihtilafsızdır. Yapım İşleri Genel Şartnamesi sözleşmenin ekidir. YİGS ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihat ve uygulamaları gereği ancak sözleşme kapsamında olan ve hakedişe giren imalatlar yönünden ihtirazi kayıt aranabilir. Davacının hakedeşi girmeyen imalatlar bulunduğu iddiası ve buna ilişkin talebi yönünden hiç bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması hatalı olmuştur. Ayrıca davacının vade farkı talebi de hiç değerlendirilmemiş olup, sözleşmede veya taraflar arasında teamül halini alan bir uygulama olup olmadığı hususun da araştırılarak değerlendirilmesi gerekir. Dava dilekçesinde manevi tazminat talep edildiği halde ve davacı tarafça delil olarak dayanılan ve kesinleştiği iddia edilen Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/685 Esas, 2014/154 Karar sayılı dava dosyasının da gerekçede hiç değerlendirilip tartışılmadığı anlaşılmış olmakla, belirtilen hususlarla ilgili gerekirse bilirkişi incelesi de yapılarak alınacak rapor doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile kaldırılmıştır. Dairemiz kaldırma kararından sonra istinafa konu karar verilmiştir. Dosya içine sunulan ve davaya konu 03/03/2011 tarihli sözleşmenin 8.2.1 maddesinde yapım işleri genel şartnamesinin sözleşmenin eki olduğu belirtilmiş olup, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 39. maddesinde; “Yüklenicinin geçici hakedişlere itirazı olduğu takdirde, karşı görüşlerinin neler olduğunu ve dayandığı gerekçeleri, idareye vereceği ve bir örneğini de hakediş raporuna ekleyeceği dilekçesinde açıklaması ve hakediş raporunu “idareye verilen … tarihli dilekçemde yazılı ihtirâzi kayıtla” cümlesini yazarak imzalaması gereklidir. Eğer yüklenicinin, hakediş raporunun imzalanmasından sonra tahakkuk işlemi yapılıncaya kadar, yetkililer tarafından hakediş raporunda yapılabilecek düzeltmelere bir itirazı olursa, hakedişin kendisine ödendiği tarihten başlamak üzere en çok on gün içinde bu itirazını dilekçe ile idareye bildirmesi zorunludur. Yüklenici itirazlarını bu şekilde bildirmediği takdirde hakedişi olduğu gibi kabul etmiş sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Şartnamenin bu kuralları dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 193. maddesi ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 287. maddesi uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olup, tarafları bağladığı gibi mahkemece ve Yargıtayca da re’sen dikkate alınması gerekir. Bu hüküm uyarınca hakedişlere Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nde belirtilen usul ve yönteme uygun şekilde itiraz edilmediği takdirde yüklenicinin o hakedişlere bağlı hakları düşer ve yüklenici, hakedişleri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Davacı tarafça hak edişlere anılan şekilde ihtirazi kayıt konulmadığından davacının hak edişlerde yer alan kesintiler yönünden alacak talebinde bulunmasına olanak bulunmamaktadır. Davacı her ne kadar hak edişlerin müzayaka halinde imzalandığını ileri sürmüş ise de müzayaka halinde olduğuna ilişkin bir delil dosyaya sunmamıştır. Bu nedenle bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Dosyada hak edişe dahil edilmeyen imalatlar bakımından bilirkişilerce dosyaya sunulan tüm belge ve bilgiler, hak edişler, hak edişlere dayanak eki yeşil defterde yer alan metrajlara göre her bir kalem yönünden tek tek hesaplama yapılmış olup, tarafların bilirkişi raporuna yaptıkları itiraz üzerine itirazları her bir kalem yönünden tek tek açıklamalı olarak karşılanmıştır. Bilirkişi ek raporları hüküm kurmaya elverişli olup tarafların itirazlarını ve istinaf sebeplerini karşılar nitelikte olduğundan tarafların bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Yine bilirkişi raporu ile davacının vade farkı alacağı sözleşme hükümlerine göre belirlenmiş olup, yapılan hesaplama dosya içeriğine uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan tarafların bu yöne ilişkin itirazları yerinde değildir. Davacı her ne kadar kesin hak ediş bedellerinin de geç ödendiğini bilirkişiler tarafından bu konuda hesaplama yapılmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de vade farkı alacağı olarak 10.000 TL talep etmiş olup talebini ıslahla da arttırmamıştır. Bilirkişilerce yapılan hesaplamada vade farkı alacağı talepten fazla olarak tespit edilmiştir. Mahkemece de taleple bağlı kalınarak vade farkı alacağının tamamen kabulüne karar verilmiştir. Davacının bu istinaf sebebi sonuca etkili olmadığından incelenmemiştir. Bu nedenle tarafların vade farkı alacağına yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalının sözleşmeyi haksız feshi ve buna bağlı olarak taraflar arasında imzalanmış olan peyzaj sözleşmesinin hiç uygulanmaması nedeniyle kar kaybı alacağına ilişkin bu konuda davacı tarafça delil sunulmadığından ve sözleşmelerin feshi nedeniyle manevi zarara uğradığının ispatlanamamış olması nedeniyle mahkemece bu taleplere ilişkin davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2021 tarih ve 2018/1006 Esas, 2021/417 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacı tarafça yatırılması gereken 40.098,16 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 10.024,54 TL harcın mahsubu ile bakiye 30.073,62 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça istinaf karar harcı peşin yatırıldığından bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.