Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/372 E. 2022/427 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/372
KARAR NO: 2022/427
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2020
NUMARASI: 2020/19 Esas, 2020/100 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili … İş ortaklığı tarafından … Merkezi Porjesinde kullanılmak üzere davalılar arasında 10/10/2014 tarihinde konusu; “7 adet … tipi kule vinç ile tırmanma grubu temini ve devreye alınması” olarak tanımlanan malların kararlaştırılan teslim yerinde Müvekkili ortaklığa teslimi ile tam, kusursuz ve çalışır durumda kurulumunun gerçekleştirilmesi hakkında “…” sözleşme nolu “Mümessil Sözleşmesi ” akdedildiğini, iş bu sözleşmenin tarafları alıcı sıfatıyla müvekkil ortaklık, üretici sıfatıyla Türkiyede yerleşik olmayan davalı … …, mümessil sıfatıyla davalı … Ltd. Şti. olmakla, konusu, alıcının gereksinimi olan tipleri, adetleri, ebatları ve kaliteleri belli, yürürlükteki standartlara uygun nitelikteki malların ilgili mevzuat, sözleşme ve eklerinde yer alan hüküm ve şartlara uygun olarak üretici tarafından üretilerek teslim yerinde alıcıya teslim edilmesini teminen mümessile teslimi ve mümessil tarafından, sözleşmede belirtilen iş programı tarihi ve tarihlerinde teslim yerinde tam kusursuz ve çalışır durumda kurulumunun gerçekleştirilmesi hakkında olduğunu, sözleşmedeki hüküm ve şartlara aykırı şekilde, kusurlu olarak imal ve temin edilen kule vinçlerinin ayıplı olduğu, bu durumun davalıların sorumlulğunun gerektirir mahiyette olduğunu, davalılar bakımından sözleşme konusu malların ayıplı olduğunun İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu, davalı üretici ile üretici ve kendi adına hareket eden davalı mümessil şirket sözleşme konusu malların ayıplı olması nedeniyle müvekkil şirkete karşı müştereken ve mütesilsilen sorumlu olduğunu, sözleşmede taraflarca onarım garantisi kararlaştırılmış olduğundan ayıplı malların ivedilikli olarak onarımının gerekmekte olduğunu, davalılar tarafından sözleşme hükümleri ihlal edildiği, müvekkili ortaklığın zarara uğradığını, bu sebeple öncelikle söz konusu malların sözleşmenin garanti hükümleri kapsamında bulunması sebibiyle bilabedel onarımının davalılarca gerçekleştirilmesi ile birlikte TBK’nın 112. maddesi kapsamında sözleşme konusu borcun davalılar tarafından gereği gibi eksiksiz ve tam şekilde ifa edilmemiş olmasından kaynaklanan ortaklığın uğramış olduğu zararın giderilmesine, sözleşme konusu malların garanti hükümleri kapsamında onarımı mümkün olmayacak ise; gerek 02/07/2018 tarihli Teknik Rapor ile gerekse de İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/19 Değişik İş sayılı dosyasından tanzim olunan 18/03/2019 tarihli Bilirkişi Raporu ile tespiti yapıldığı üzere sözleşme konusu malların ayıplı ifası ve kurulumu sebebiyle uğranılan zararın bankalara uygulanan en yüksek ticari avansı faizi ile birlikte davalılardan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 6102 Sayılı TTK.’nın 5/A maddesinin 1. fıkrasına göre, arabulucuya başvurunun dava şartı olarak düzenlendiği, davanın arabuluculuya başvuru yapılmadan açılmış olduğu ve belirtilen dava şartının sonradan giderilebilir nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle, davanın TTK. m. 5/A, 6325 Sayılı Kanun m. 18/A ve HMK. m 114/2, 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dava açıldığı gün aynı zamanda arabuluculuğa da başvurulduğunu ve sonrasında arabuluculuk tutanağının düzenlendiğini, bu nedenle kararın hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Dava, “Kule vinç ile tırmanma grubu temin, imalat ve montajına” ilişkin eser sözleşmesine konu malların ayıplı ifası ve kurulumu nedeniyle onarım veya tazminat talebine ilişkindir. Davacı tarafça açılan dava ilk derece mahkemesinin 2019/517 Esasında görülürken, 28/01/2020 tarihinde yapılan duruşma ara kararı ile, davacıların davalı … hakkında açtığı davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş ve tefrik edilen dosya istinafa konu esas numarasına kaydedilmiştir. 19/12/2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5/A hükmü ile; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde yapılan düzenleme ile konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile de, “Dava şartı olarak arabuluculuk, Madde 18/A – (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu açıklamalar ve dosya kapsamı göz önünde bulundurulduğunda, arabuluculuğa başvurunun dava şartı olarak öngörüldüğü davaların açılmasından önce arabuluculuğa başvuru yapılması yeterli olmayıp, davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini de dava dilekçesine eklemesi gerekmektedir. Davacı tarafından, davalı … hakkında dava açıldığı gün arabuluculuğa başvurulmuş olsa bile bunun neticelenmesi beklenmeden, anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanak düzenlenmeden doğrudan dava açıldığından, belirtilen dava şartı sonradan giderilebilir nitelikte bulunmadığından, davanın HMK. m. 114/2 ve 115/2 gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olmasında bir usule aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/01/2020 tarih ve 2020/19 Esas, 2020/100 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.