Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/3066 E. 2022/2146 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/3066
KARAR NO: 2022/2146
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2022
NUMARASI: 2019/534 Esas, 2022/653 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuş, Dairemizce mahkeme kararının kaldırılması akabinde davanın kabulüne dair verilen mahkeme kararına karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin 2015/750 Esas sayılı dosyasına verdiği 22/04/2015 tarihli dilekçesiyle, taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince müvekkilinin, davalıya ait … isimli restoranın Etiler ve Ataşehir Şubelerinin mobilya ve dekorasyon işlerini üstlendiğini, karşılığında davalının müvekkiline 10.000,00 TL ve 40.000,00 TL bedelli çekler verdiğini, proje boyunca tüm iletişimin müvekkilinin anlaşmalı iç mimarı olan … ve davalı şirket yetkilisi … arasında gerçekleştiğini, keşif için Etiler şubesinde fotoğraflar çekilerek çalışma yapıldığını, daha sonra işe başlandığını, 10.000,00 TL’lik çek bedelinin ödendiğini, ancak 40.000,00 TL bedelli çek için bankaya gidildiğinde çekin çalıntı olduğundan bahisle ödeme yapılmadığını, çalıntı çeke ilişkin olarak yapılan ceza soruşturması sonucunda kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiğini, bu süreçte çek aslı savcılıkta olduğu için davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, … isimli restoranın Etiler Şubesinin müvekkiline değil dava dışı … Ltd. Şti.’ne ait olduğunu, … Ltd. Şti. yetkilisi …’nin dava dışı mimar … ve … ile restoranın Etiler Şubesinin dekorasyon işlerini yapmak üzere anlaştıklarını, teklif formu incelendiğinde de anlaşmanın dava dışı … Tasarım Ofisi ile yapıldığının görüleceğini, davacı şirketin isminin hiçbir yerde geçmediğini, anlaşma gereği …’ya verilmek üzere …’ye 8.500,00 TL ödeme yapıldığını, daha sonra …’nun talepleri doğrultusunda 2 adet 6.000,00 TL bedelli çekin dava dışı firmalar lehine, 10.000,00 TL bedelli çekin de davacı şirket lehine düzenlenerek …’ye verildiğin,i, ancak hiçbir şekilde 40.000,00 TL bedelli çekin teslim edilmediğini, daha sonra …’nun … ile aralarının bozulduğunu bildirmesi üzerine 40.000,00 TL olarak keşide edilen çekin işin tesliminden sonra verileceğinin …’ye bildirildiğini ve çekin defter arasına konulduğunu, daha sonra çalındığını, dekorasyon işinin ise yarım bırakıldığını ve ayıplı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece 14/12/2017 tarihli karar ile; eser sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda akdî ilişkinin varlığı ile yapılıp teslim edilen işleri kanıtlama yükümlülüğünün yükleniciye, ödemeleri ispat yükümlülüğünün ise iş sahibine ait olduğu, taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir sözleşme, teklif formu vs bulunmadığı, davacı tarafça sunulan ve davalı tarafça açıkça kabul edilmeyen e-posta ve whatsapp yazışmalarının delil olarak kabul edilemeyeceği, davalı tarafça sunulan teklif formunda sadece … isminin yer aldığı, davacı tarafça Ataşehir Şubesi’ne ait herhangi bir delil sunulmadığı, Etiler Şubesi’ne ait keşif fotoğraflarını içeren CD ve kroki sunulduğu ve daha önce hem davalı şirketin hem de …Ltd. Şti. yetkilisi olan …’nin kolluk beyanında restoranın Etiler Şubesi’nin dekorasyon işi için … ve dolaylı olarak davacı şirket ve farklı firmalarla 85.000,00 TL bedelle anlaşma sağlandığını beyan ettiği ancak öncelikle restoranın Etiler Şubesi’nin davalı şirkete ait değil dava dışı …Ltd. Şti.’ne ait olduğu, bunun yanında 40.000,00 TL bedelli çekin davacı şirket lehine düzenlendiği görülmüş ise de bu davaya konu icra takibinin çeke dayalı değil faturaya dayalı bir takip olduğu, çekin sebepten bağımsız kambiyo senedi niteliğini haiz olduğu, davalı tarafça söz konusu çekin Etiler Şubesi dekorasyon işi için …’ya verilmek üzere düzenlendiğinin ileri sürüldüğü, davacı tarafın bunun aksini ispatlayacak bir delil sunamadığı, davalı şirkete kendisine ait olmayan bir restoranın dekorasyon işi için ödeme sorumluluğunun yüklenemeyeceği, kaldı ki aksi düşünülse bile Etiler Şubesi’nin deokrasyon işinin tamamlanıp teslim edildiğine ilişkin olarak da davacı tarafça herhangi bir delil sunulmadığı, faturada sadece ‘dekorasyon’ açıklaması bulunduğu, bu nedenle keşifle dahi iddianın ispat edilemeyeceği, davacı tarafın 40.000,00 TL bedelli çeke ilişkin olarak takip yapmakta ve dava açmakta serbest olduğu, dolayısıyla davanın sübuta ermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili 12/02/2018 tarihli istinaf dilekçesi ile, dava dosyasına sunulan faturalar ve çekten de görüleceği üzere davacı müvekkili şirketin davalılardan alacaklı olduğuna dair belge ve delillerin mevcut olduğunu, ayrıca müvekkili şirkete vermiş olduğu 06/12/2014 vade tarihli çekten de müvekkili şirketin davalılardan alacaklı olduğunun açıkça ortada olduğunu, davalı tarafın ilgili çekte bulunan imzanın kendisine ait olmadığına dair asılsız imza itirazında bulunduğunu, imzanın davalı tarafa ait olduğuna dair bilirkişi raporunda ortaya çıktığını, davalı tarafça verilen çekin müvekkilinin alacaklı olduğunun açıkça delili olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Dairemizin 31/10/2019 tarih, 2018/438 Esas, 2019/1325 Karar sayılı kararı ile, davalı iş sahibi yetkilisi … ile davacı şirketin mimarı olarak görev yapan … ve davacı şirket sahibi …’ın savcılık soruşturması dosyası kapsamında kollukta verdikleri ifadeler ile davalı şirket ile dava dışı … Şirketinin tek hissedarı ve münferit imzaya yetkili kişinin … olduğunu gösterir ticaret sicil kayıtları göz önüne alındığında bu iki şirket arasında “organik bağ” bulunduğu anlaşıldığından davanın tarafları arasında Etiler’deki iş yerindeki tadilat ve onarım işlerine yönelik olarak da akdi ilişki kurulduğu ancak bedelin ihtilaflı olduğunun tespit edildiği, mahkemece davalı şirket ile dava dışı … şirketi arasındaki organik bağ ve davalı şirket yetkilisi ile davacı şirket sahibi ve davacı şirket mimarının kollukta verdikleri beyanlar gözetilerek taraflar arasında Etiler’deki iş yerine ilişkin olarak da akdi ilişki kurulduğu kabul edilerek yapılan işin ve değerinin, varsa ayıplı ve eksik işin ve değerinin belirlenmesi sonucu esas hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece verilen 27/09/2022 tarihli karar ile, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda davaya konu alacağın dayandığı işin niteliğinin ve değerinin, varsa ayıplı ve eksik işin ve değerinin belirlenmesinin tespiti için dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edildiği, 31/08/2022 tarihli bilirkişi kurul raporu ile de tespit edildiği üzere taraflar arasında Etiler’deki iş yerine ilişkin olarak kurulan akdi ilişki kapsamında davacı tarafından 45.495,20 TL bedelli iş yapıldığı, 8.189,13 TL bedelin de KDV olarak hesaplandığı, böylece davacının toplamda 53.684,33 TL bedelli iş yaptığı, davalı tarafından yapılan işin ayıplı veya eksik olduğu ileri sürülmüş ise de ortaya çıkan ayıbın başka bir yükleniciye yaptırılacağına dair davacı yana çekilmiş bir ihtarı veya eserin ayıplı olduğuna dair yaptırdığı bir delil tespiti bulunmadığı, davalı tarafından derhal ayıp bildiriminde bulunulduğunun ispat edilemediği, davalının ispata yönelik delil ibraz edemediği durumda davacının eksik veya ayıplı iş yaptığı yönünde herhangi bir kanaate varılamadığı, davalının ise 10.000,00 TL çek ile ödeme yaptığı, davalının yapmış olduğu bu ödeme düşüldüğünde davacının 43.684,33 TL alacağının kaldığı, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 40.000,00 TL tutarında iş bedeli alacağı bulunduğu, takip tarihinden önce davacı yanca davalının temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 40.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 10,50 oranında ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, alacak likit olmakla, hüküm edilen tutarın %20’sine tekabül eden 8.000,00 TL’nin icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili 04/11/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, kabul anlamına gelmemek üzere, mahkemece faiz talebi reddedildiği için davanın kısmen kabul kısmen reddi yönünde karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, daha önceki bilirkişiler tarafından usul ve yasaya uygun olarak davacı şirketin kaçak iş yaptığı ve yasal yükümlülüklerine aykırı davrandığı ve tam kusurlu olduğu, yaptığı işlerinde ayıplı olduğu, müvekkil şirkete kusur izafe edilemeyeceğinin açıkça belirtildiğini, mahkemece davacı tarafa iş bitirme tutanağını sunmak için kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafından iş bitirme tutanağının hiç bir şekilde dosyaya sunulmadığını, davacının işi bitirdiğine ilişkin taraflar arasında yazışma dahi bulunmadığını, öncelikle ilk ek bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı şirket tarafından kesin süre içerisinde iş bitirme tutanağı sunulmadığından işin usul ve yasaya uygun olarak tamamlanmadığının sabit olduğunu, davacı şirketin dava dışı mimarının kısım kısım iş yapması nedeniyle kısmi ödemeler aldığı ve işi tam olarak tamamlamadığının anlaşıldığını, Borçlar Kanunun 479. Maddesi gereğince davacı şirketin iş bitirmesi ile alacağın muaccel hale geleceği, yapılan önceki ödemelerin bu durumu doğruladığı, işin bitirilmemesi ve ayıplı olması nedeniyle ödeme yapılmadığının görüldüğünü, bu nedenle davacının işi tam olarak bitirip teslim etmediği ve kesin süre içersinde iş bitirme tutanağını sunmadığı anlaşıldığından davanın reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, ayıp ihbarı bulunmadığı için işlerin tamamlanmadığını ve ayıpsız teslim edilmiş gibi müvekkilinin tüm fatura içeriğinden mesul olmasının hukuken mümkün olmadığını, ilk bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, hizmetin ve ürünlerin müvekkiline teslim edildiğine ilişkin bir belge bulunmadığını, ikinci raporda belirtildiği üzere, davacının kaçak iş yaptığını, iş bitirme tutanağının bulunmadığını, dava konusu yerde yeniden tadilat yapıldığı tüm bilirkişi raporlarında belirtildiği halde, davacının tüm ürünleri teslim ettiği ve bütün işleri bitirdiğini ispat edilmiş gibi müvekkili şirketin tüm fatura içeriğinden mesul olduğunun kabul edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, ikinci bilirkişi raporunda ayıplı yapılan işlerin listesi ve fiyatı belirlendiği halde bu husus açıklığa kavuşturulmadan ayıplı ürünlerin bedelinin ne kadar olabileceği belirtilmeksizin tüm fatura içeriğinden müvekkili şirketin mesul tutulması hukuka aykırı olduğunu, ikinci bilirkişi raporunda açıkça ayıplı ürünler ve bedellerinin belirlendiğini ancak ayıp ihbarı bulunmadığı için tüm ürün bedelinden müvekkili şirketi sorumlu tutmalarının yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, taraflar arasından sözleşme yazılı sözleşme ve teslim tutanağı bulunmadığı halde, bilirkişiler taraflar arasında bir sözleşme varmış ve iş tamamlanmış gibi doğrudan bedelinin kabul edildiğini, Yargıtay uygulamasına göre, taraflar arasında sözleşme bulunmadığı takdirde işin yapıldığı zaman ki tarihe göre rayiç fiyat belirlemesinin yapılması gerektiğini, bilirkişilerin fatura içeriğinde yapıldığı iddia edilen ürünlerin fiyatının gerçekte ne kadar olabileceği, faturayla uyumlu olup olmadığını belirlemediklerini, bu konuda bilirkişi incelemesi olmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığı, teslim edilen işlerin fiyatlarının belli olmaması nedeniyle alacağın likit olmayıp yargılama gerektirdiğini, dava dosyasında birbiriyle çelişen 3 adet bilirkişi raporu bulunduğunu, ilk raporun tam olarak müvekkili lehine, ikincisinin kısmen lehe ve üçüncü mezkur raporun tamamen aleyhe olarak tanzim edildiğini, Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekmekte iken çelişkiler giderilmeksizin karar verilmesinin yargıtay kararlarına aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Dosya kapsamında bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/22100 soruşturma sayılı evrakında; şikayetçi davalı … Turizm Şirket vekilince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen 18/11/2014 tarihli şikayet dilekçesi ile, … Bank A.Ş Elmadağ Şubesi Hesabına bağlı … seri nolu çek yaprağının müvekkili …’nin işletmeciliğini yaptığı … Mahallesi, … Cad., No … Beşiktaş/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … isimli iş yerinden çalındığını belirterek şüphelilerin bulunarak cezalandırılmalarının talep edildiği görülmektedir. Bu şikayet dilekçesi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca şüpheliler … ile … hakkında soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma sonunda 05/03/2015 tarih, 2015/21656 Karar sayılı karar ile “29/12/2014 tarihli kriminal rapora göre çek üzerindeki imzaların … ile …’a ait olduğu ve çekin sahte olmadığının belirlendiği, bu bilgiler dikkate alındığında ortada hukuki bir ihtilaf olduğu, çekin gerçek olup sahte olmadığı atılı suçların işlendiğinde dair savunmanın aksini görür delil bulunmadığı anlaşıldığından şüpheliler … İle … hakkında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şikayetçi … tarafından yapılan itiraz üzerine evrakın İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderildiği İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin 05/06/2015 tarih, 2015/1418 D.iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, bu suretle kararın kesinleştiği görülmektedir.Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında 01/11/2014 tarihli, 59.000,00 TL bedelli faturaya istinaden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında bakiye 40.000,00 TL iş bedeli ve 1.280,27 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 41.280,27 TL alacağın tahsili için 13/02/2015 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır.İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarında; davalı-iş sahibi … Turizm Şirketi’nin adresinin Ataşehir, şirketi temsile münferiden yetkilisinin … Olduğu,dava dışı … Turizm Şirketi’nin adresinin Etiler, şirketi temsile münferit yetkilisinin … olduğu, Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazısından … isimli restoranın Ataşehir ve Etiler şubesinin davalı … Şti’ne ait olduğunun belirtildiği görülmektedir. Dosya kapsamındaki Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kupürlerinden; … Turizm ve Gıda İşletmeciliği Tic. Ltd. Şirketi’nin (dava dışı ) 07/12/2010 tarihinde kurulduğu, kurucu ortakların … ve … olduğu, 07/05/2013 tarihinde yapılan toplantı sonucu ortaklardan …u’nun şirketteki tüm payını, diğer ortak …’ye devrettiği, şirket adresinin, Etiler, … Caddesi, No:… Beşiktaş-İstanbul (davaya kaynak oluşturan işlerin yapıldığı lokantanın adresi) olduğu, … Ltd. Şirketi’nin (davalı); 04/12/2013 tarihinde kurulduğu ve şirket adresinin; … Mahallesi, … Sokak, …, … Ataşehir-İstanbul olduğu, ortaklardan …’nin 09/06/2016 tarihinde ortaklıktan ayrılarak, şirketteki payının tamamını dava dışı …’a devrettiği anlaşılmıştır. Davaya kaynak oluşturan işler; Etiler, … Caddesi’nde bulunan … adlı lokantada yaptırılmasına karşın; iki çekin de, Ataşehir İlçesi, … Mahallesi, … Sokak, …, … İstanbul adresinde olan davalı … Ltd. Şti kaşesi ile düzenlendiği anlaşılmaktadır.Dosya kapsamından ve taraf beyanlarından, davacı tarafça Ataşehir’deki … isimli iş yerinde bir takım tadilat ve onarım işlerinin gerçekleştirildiği ve bunun karşılığında iş sahibi davalı şirket tarafından davacı yükleniciye 10.000,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmış olmakla Ataşehir’deki iş yeri için taraflar arasında akdi ilişkinin olduğunun kabulü gereklidir. Somut olayda ihtilaf; Etiler’deki … isimli iş yerine ilişkin olarak taraflar arasında akdi ilişki kurulup kurulmadığı ve akdi ilişki kurulmuş ise davacı yüklenicinin talep edebileceği iş bedelinin ne olduğu noktasında toplanmaktadır.Davalı iş sahibi yetkilisi … ile davacı şirketin mimarı olarak görev yapan … ve davacı şirket sahibi …’ın savcılık soruşturması dosyası kapsamında kollukta verdikleri ifadeler ile davalı şirket ile dava dışı … Şirketi’nin tek hissedarı ve münferit imzaya yetkili kişinin … olduğunu gösterir ticaret sicil kayıtları göz önüne alındığında bu iki şirket arasında “organik bağ ” bulunduğu anlaşılmış olmakla davanın tarafları arasında Etiler’deki iş yerindeki tadilat ve onarım işlerine yönelik olarak da akdi ilişki kurulduğu ancak bedelin ihtilaflı olduğu sonucuna varılmıştır.Dosya kapsamında bulunan 20/12/2013 tarihli … İçmimarlık Uygulama Ofisi Sipariş Formu’nda; muhatap firma adının; …, firma yetkilisinin; … Bey (…), Sipariş Numarasının; …, müşteri temsilcisinin; …(…), adresin: Etiler Şubesi olarak kaydedildiği, formda; imalatların sıralandığı, karşılarına fiyatlarının yazıldığı ve toplam tutarın 69.120,00 TL olarak belirlendiği, sipariş formunda KDV’ye ilişkin bir kaydın yer almadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda davaya konu alacağın dayandığı işin niteliğinin ve değerinin, varsa ayıplı ve eksik işin ve değerinin belirlenmesinin tespiti için dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edildiği, 06/04/2022 tarihinde yerinde yaptırılan inceleme akabinde inşaat mühendisi …, mimar … ve hukukçu Prof.Dr. … tarafından hazırlanan 31/08/2022 tarihli bilirkişi kurul raporunda; davacı/yüklenici ile davalı/işsahibi arasında, Etiler’deki işyerine ilişkin olarak kurulmuş olan akdi ilişki kapsamında davacı yüklenici tarafından 45.495,20 TL bedelli iş yapıldığı, bu bedelin KDV’sinin 8.189,13 TL olarak hesaplandığı, buna göre, davacının yapmış olduğu işin KDV dahil bedelinin (45.495,20 + 4.549,52) 53.684,33 TL olarak hesaplandığı, davalının çekle 10.000,00 TL tutarında ödeme yaptığı, davalının yapmış olduğu bu ödeme tutarı düşüldüğünde, davacının bakiye (53.684,33 -10.000,00 ) 43.684,33 TL alacağının kaldığı, davacının takipte, bakiye alacağını 40.000,00 TL olarak talep ettiğinden bu talebi ile bağlı olduğu, davalının işin ayıp ve eksik yapıldığını iddia etmesi yönünden, davacı yüklenicinin sözleşme konusu işin eksik ve ayıplı yaptığını ispat etme yükümlülüğünün davalı/iş sahibine ait olduğu, davalı/iş sahibinin bu hususu ispata yönelik somut delil (delil tespiti raporu, işlerin ayıplı yapıldığına ilişkin davalı beyanını içeren ayıp ihbarnamesi, işlerin eksik yapıldığını ilişkin davalı beyanının içeren noter ihtarnamesi, işlerdeki ayıp ve eksiklikleri gösteren imzalı tutanak vb.) sunamadığı, sunmuş olduğu faturaların ise, bu hususu ispata yeterli görülmediği, bu faturalardan hareketle davacının eksik ve ayıplı iş yaptığı yönünde bir kanaate ulaşılamadığı, bu nedenle davalının bu iddiasının ispata muhtaç olduğu, davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle, talebi gibi 40.000,00 TL tutarında iş bedeli alacağı bulunduğu, takip tarihinden önce davacının, davalıya keşide ettiği bir temerrüt ihtarnamesiyle davalıyı bu alacak bakımından temerrüde düşürmemiş olduğundan, işlemiş temerrüt faizi alacağının bulunmadığı, davacı alacağının, takip tarihinden itibaren işletilecek, talep gibi avans faizi ile birlikte tahsili gerektiği belirtilmiştir. Eldeki davada davalı şirket ayıbın varlığını, derecesini ve niteliğini de ispatlamak zorundadır. Kural olarak, maddi vakıa niteliğinde bulunan ayıplı imalat savunmasının her türlü delille ispatlanması mümkünse de, teknik bir konu olan ürün üzerindeki ayıbın varlığı, derecesi ve niteliği, bilirkişi incelemesini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda tanık dinlenmesi mümkün görünmemektedir. Somut olayda davalı yan, bilirkişi tarafından tespit edilen mutfak bölümündeki seramik ve fayans işleri dışındaki diğer tüm imalatların söktürülerek başka bir firmaya yaptırıldığını iddia etmiş ise de, bu iddiasını ispatlayacak bir delili dosyaya sunamamıştır. O halde mahkemece davalı yanca işin eksik ve ayıplı yapıldığı yönündeki iddianın ispatlamadığının kabulü doğru olmuştur. Ancak sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp, iş bedeli konusunda taraflar da anlaşmamışlarsa, iş bedelinin, yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca, yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiç fiyatlarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi ve 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 366. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir. O halde yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece gerektiğinde mahallinde keşif yapılması suretiyle, HMK’nın 481. Maddesi uyarınca aynı bilirkişiden yapılan işlerin yapıldığı yıl itibariyle mahalli piyasa rayiç bedelinin belirlenmesi ya da fatura içeriğinde yapılan ürünlerin fiyatının piyasa rayiç fiyatına göre kadri marufunda olup olmadığı konusunda ek rapor aldırılması ve akabinde varılacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2022 tarih, 2019/534 Esas, 2022/653 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.